Özel / Analiz Haber
Demokrasi tarihimizin kara sayfasına işlenen bir gün: 27 Nisan E- Muhtırası
Follow @dusuncemektebi2
27 Nisan 2007’de 367 krizi gölgesinde yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminin gecesinde Genelkurmay Başkanlığı’nın yayımladığı e-muhtıra ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı Türk demokrasisinde bir kara leke olarak tarihteki yerini aldı
2006 senesinden itibaren AK Parti için zor yıllar baÅŸlamıştı.
Danıştay 8. Dairesi, anaokulunda öÄŸretmenlik yapan bir kadını baÅŸörtüsü takması gerekçesiyle meslekten ihraç etmiÅŸti.
Avukat olduÄŸu açıklanan Alparslan Aslan isimli ÅŸahıs ise, bu kararı veren mahkemeye silahlı bir saldırı gerçekleÅŸtirmiÅŸ ve mahkemenin BaÅŸkanı Mustafa Yücel’i öldürmüÅŸtü.
Alparslan Arslan
Bu cinayet sonrası AK Parti’ye yönelik eleÅŸtirinin dozu sertleÅŸti. Ülkenin bir numaralı sorunu artık rejim problemiydi.
2007 yılına gelindiÄŸinde başını Atatürkçü DüÅŸünce DerneÄŸi’nin (ADD) çektiÄŸi “cumhuriyet mitingleri” ise AK Parti için daha büyük bir krizin habercisiydi.
Bu mitinglerde rejim tartışmaları ve Erdoğan karşıtlığı had safhaya ulaşmıştı.
Mitingler doÄŸrudan dönemin BaÅŸbakanı Recep Tayip ErdoÄŸan’a odaklanmış, nisan ayında yapılması planlanan CumhurbaÅŸkanlığı seçiminde olası bir adaylığın önü kesilmesi hedeflenmiÅŸti.
Bu mitinglerde atılan sloganların bazıları ÅŸöyleydi:
Laik değilsen layık değilsin
....
Çankaya’da imam istemiyoruz
....
Çankaya yolları ÅŸeriata kapalı
....
Tayyip baksana kaç kiÅŸiyiz saysana…
Bu açıklamalar siyaset mekanizması içerisinde cevap bulabilecek ithamlar olsa da AK Parti kurmaylarının mitingler hakkındaki asıl endiÅŸesi bir askeri müdahale için meÅŸru zemin hazırlama olasılığıydı.
2007 yılının Mart ve Nisan ayları birer kırılma süreciydi artık.
Süre dolmaya baÅŸlıyordu, kulislerdeki en önemli konu AK Parti’nin cumhurbaÅŸkanı adayının kim olacağıydı.
Dönemin CHP Genel BaÅŸkanı Deniz Baykal, tam da hükümetin endiÅŸe ettiÄŸi gibi sürecin içerisine dolaylı yollardan da olsa orduyu dâhil eden açıklamalar yapmaya baÅŸlamıştı.
Baykal bir açıklamasında, TSK’yı sürecin bir muhatabı olarak mindere çekiyordu:
ErdoÄŸan cumhurbaÅŸkanı olmamalı. Silahlı Kuvvetler'in buna kayıtsız kalmayacağını düÅŸünüyorum.
Baykal, ocak ayından beri sert bir üsluba sahipti ve yaptığı bir açıklamada ErdoÄŸan’ın adaylığının engellenmesi gerektiÄŸini belirtmiÅŸ ve ÅŸöyle demiÅŸti:
Başbakan Başkomutan olamaz. TSK ile uyumsuz birinin başkomutanlık yetkisini de kuşanan cumhurbaşkanlığına oturması engellenmelidir.
Silahlı Kuvvetler’in ismini ilk kez doÄŸrudan anan Baykal, ErdoÄŸan’ı kimin engellemesi gerektiÄŸini açıkça ortaya koymuÅŸtu.
Deniz Baykal’ın çaÄŸrısına TSK’dan cevap geliyor
CHP Genel BaÅŸkanı Deniz Baykal’ın orduyu sürece alenen muhatap olmaya davet ettiÄŸi açıklamasından sonra, 12 Mart 2007 yılında Genelkurmay BaÅŸkanı YaÅŸar Büyükanıt yaptığı basın açıklamasıyla konunun tarafı olduklarını beyan etmiÅŸti:
Bir diÄŸer önemli husus, seçilecek cumhurbaÅŸkanı aynı zamanda TSK’nın baÅŸkomutanıdır. Bu yönüyle TSK’yı yakından ilgilendirmektedir.
Biz hem cumhurbaÅŸkanımızın hem de aynı zamanda baÅŸkomutanımızın Silahlı Kuvvetler ve Türk milletinin sahip olduÄŸu cumhuriyetin temel deÄŸerlerine, anayasamızda ifadesini bulan laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti idealine, devletin üniter yapısına baÄŸlı ama sözde deÄŸil özde, bunu davranışlarına yansıtacak ÅŸekilde bir cumhurbaÅŸkanının oraya seçileceÄŸine olan inancımı belirtmek istiyorum.
Tabii ki yasal mevzuatı, anayasayı, hukuku, cumhurbaÅŸkanı nasıl seçiliyor, bunların hepsini biliyoruz. Hem vatandaÅŸ hem TSK’nın bir personeli olarak cumhuriyetin temel deÄŸerlerine sözde deÄŸil özde sahip olan bir kiÅŸinin cumhurbaÅŸkanı seçilecek olmasını umut ediyoruz.
YaÅŸar Büyükanıt’ın bu açıklamasından sadece bir gün sonra görev süresi dolmak üzere olan CumhurbaÅŸkanı Ahmet Necdet Sezer de sert bir açıklama yaparak bilhassa ErdoÄŸan’ın ama genelde ise AK Parti'li bir adayın önüne geçmeye karar verdi.
Abdullah Gül ve Ahmet Nejdet Sezer
Seçilen kelimeler ve üslup oldukça sert ve muhatabını rahatsız ediciydi:
Türkiye'yi çaÄŸdışı rejime sürüklemek isteyenlerin demokrasiden söz etmelerinin bir oyun olduÄŸu görülmelidir. Türkiye'de siyasal rejim, cumhuriyet kurulduÄŸundan beri, hiçbir dönemde günümüzde olduÄŸu kadar tehlikeyle karşı karşıya kalmamıştır.
Laik cumhuriyetin temel deÄŸerleri ilk kez açıkça tartışma konusu yapılmaktadır. Ä°ç ve dış güçler, bu konuda aynı amaç doÄŸrultusunda çıkar birliÄŸi içinde hareket etmektedir.
Dış güçler, Türkiye'nin Ä°slam ülkelerine model olabilmesi için öncelikle siyasal rejiminin 'laik Cumhuriyet'ten, 'demokratik cumhuriyet' adı altında, 'ılımlı Ä°slam cumhuriyetine' dönüÅŸtürülmesini öngörmektedir.
Ilımlı Ä°slam, devletin sosyal, ekonomik, siyasal ve hukuksal düzeninin din kurallarından belli ölçüde etkilenmesi anlamına gelmektedir.
(Hürriyet, 2007)
2007 yılı AK Parti için her yönüyle zor bir sene olarak baÅŸlamış ve öyle de devam ediyordu.
Hrant Dink cinayeti, cumhuriyet mitingleri, cumhurbaÅŸkanının kim olacağı soruları derken hükümetin önünde bir yığın sorun birikmiÅŸti; ama 2007 yılında Türk demokrasisini iÅŸlemez hale getirecek en önemli fikirlerden birisi Yargıtay’ın Onursal BaÅŸsavcısı Sabih KanadoÄŸlu’nun aklına gelecekti.
Sabih KanadoÄŸlu
KanadoÄŸlu, hiç gündemde bulunmayan bir tartışmayı ÅŸöyle baÅŸlatacaktı; Anayasa’nın 102'nci maddesine göre, TBMM’nin cumhurbaÅŸkanı seçebilmesi için 367 yeter sayısını saÄŸlaması gerekiyor, aksi halde ikinci ve üçüncü oturumun gerçekleÅŸmesi söz konusu bile olamazdı.
Gül, birinci turda seçilemedi; TSK devreye girdi
27 Nisan günü CumhurbaÅŸkanlığı Seçiminin 1. turu gerçekleÅŸtirildi. O gün mecliste milletvekili bulunan CHP, DYP ve ANAP oylamaya katılmamaya karar verdi.
Bütün engellemelere raÄŸmen CHP’den 1, DYP’den 2, ANAP’tan 2 ve 5 de bağımsız milletvekili oturuma katılarak oy kullandı.
1. turun sonunda TBMM’deki tek aday olan Abdullah Gül geçerli 361 oyun 357’sini almış; fakat CumhurbaÅŸkanı olabilmesi için gereken 367 yeter sayısını bulamamıştı.
O günün gecesinde yaklaşık 23.17 sıralarında TSK’nın resmi internet sayfasına tuhaf bir açıklamanın konulduÄŸu bilgisi hızla yayılmaya baÅŸladı.
Bildiriyi açıp okuyanlar büyük bir ÅŸaÅŸkınlık yaşıyordu.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin, baÅŸta laiklik olmak üzere, temel deÄŸerlerini aşındırmak için bitmez tükenmez bir çaba içinde olan bir kısım çevrelerin, bu gayretlerini son dönemde artırdıkları müÅŸahede edilmektedir.
Bu sözlerle baÅŸlayan bildiri, çok sert bir üslup ile yazılmış ve hükümeti alenen tehdit eden birtakım ifadeler barındırıyordu.
E-Muhtıra
23 Nisan’a denk gelen Kutlu DoÄŸum etkinlikleri sert bir biçimde eleÅŸtirilmiÅŸ, özellikle Milli EÄŸitim Bakanlığı bünyesinde cereyan eden hadiselere sert sözlerle savaÅŸ açılmıştı:
22 Nisan 2007 tarihinde Åžanlıurfa’da; Mardin, Gaziantep ve Diyarbakır illerinden gelen bazı grupların da katılımı ile, o saatte yataklarında olması gereken ve yaÅŸları ile uygun olmayan çaÄŸ dışı kıyafetler giydirilmiÅŸ küçük kız çocuklarından oluÅŸan bir koroya ilahiler okutulmuÅŸ, bu sırada Atatürk resimleri ve Türk bayraklarının indirilmesine teÅŸebbüs edilerek geceyi tertipleyenlerin gerçek amaç ve niyetleri açıkça ortaya konulmuÅŸtur.
Ayrıca, Ankara’nın AltındaÄŸ ilçesinde “Kutlu DoÄŸum Åžöleni” için ilçede bulunan tüm okul müdürlerine katılım emri verildiÄŸi, Denizli’de Ä°l MüftülüÄŸü ile bir siyasi partinin ortaklaÅŸa…
MEB üzerine belirtilen kaygılarla bir meÅŸruiyet zemini hazırlayan metin asıl niyetini ise ilerleyen satırlarda açıklayacak; konuyu CumhurbaÅŸkanlığı Seçimine getirecekti ve TSK masaya yumruÄŸunu vuracaktı:
Son günlerde, CumhurbaÅŸkanlığı seçimi sürecinde öne çıkan sorun, laikliÄŸin tartışılması konusuna odaklanmış durumdadır. Bu durum, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından endiÅŸe ile izlenmektedir.
Unutulmamalıdır ki, Türk Silahlı Kuvvetleri bu tartışmalarda taraftır ve laikliÄŸin kesin savunucusudur.
Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri yapılmakta olan tartışmaların ve olumsuz yöndeki yorumların kesin olarak karşısındadır, gerektiÄŸinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir ÅŸekilde ortaya koyacaktır.
Hükümet yetkilileri metni okur okumaz acil olarak toplandı. Dönemin BaÅŸbakanı Recep Tayyip ErdoÄŸan, Dış Ä°ÅŸleri Bakanı ve cumhurbaÅŸkanı adayı Abdullah Gül, Milli EÄŸim Bakanı Hüseyin Çelik, Devlet Bakanı Cemil Çiçek gibi isimler metne nasıl bir cevap vereceklerini tartışmak üzere gece yarısı bir araya geldi.
Önlerinde iki seçenek bulunuyordu; ya yumuÅŸak bir cevap verip ortamı yumuÅŸatmaya gayret edileceklerdi ya da sert bir cevap vererek meydan okuyacaklardı.
Uzun saatler süren tartışmanın ardından verilecek cevap metnin sert bir üslupta verilmesine karar verildi.
Hükümetin cevabını içeren metni okumak için Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek kameraların karşısına geçti:
…Devletimizin temel deÄŸerlerini koruma konusunda birincil görev hükümetindir, Hükümet bu konuda tavizsiz bir ÅŸekilde taraf olduÄŸu için, Hükümete baÄŸlı tüm kurumların da bu doÄŸrultuda taraf olmaları zaten eÅŸyanın tabiatı gereÄŸidir.
Türkiye'nin her sorunu hukuk kuralları ve demokrasi içinde çözülecektir. Aksi bir düÅŸünce ve tutum asla kabul edilemez. Herkese ve her kuruma düÅŸen görev, bu sürecin iÅŸlemesini kolaylaÅŸtırmaktır.
Bunun dışındaki arayışların ülkemize ve milletimize ne kadar zarar verdiÄŸi geçmiÅŸte yeteri kadar, acı biçimde tecrübe edilmiÅŸtir.
Hükümet sarsılmıştı; ama yıkılmamıştı. Åžimdi ne olacağına dair ise hiç kimsenin bir bilgisi yoktu.
CHP e-muhtıraya sahip çıkıyor
28 Nisan sabahı tüm ülke büyük bir belirsizliÄŸe uyanmıştı. CHP Genel BaÅŸkanı Deniz Baykal zaman kaybetmeden kameraların karşısına çıktı ve bildiriyi her yönüyle sahiplendiÄŸini kamuoyuna deklare etti;
Cumhuriyet ve demokrasi Türkiye'nin gücüdür. EÄŸer demokratik rejim yozlaşır Cumhuriyet'e zarar verirse sadece Cumhuriyet'e deÄŸil, Türkiye'nin birlik ve bütünlüÄŸüne de zarar vermiÅŸ olur.
Türkiye'nin demokrasi ile Cumhuriyet'i bir arada uyum içinde çalıştırmaması için bir neden bulunmamaktadır. Türkiye'de bunu yapabilecek anlayış, birikim ve siyasi kadrolar vardır.
Siyaset iÅŸlemektedir. Siyaset danışmadır, istiÅŸaredir, uzlaÅŸmadır, akıl akıldan üstündüre inanmaktır.
DediÄŸim dedik, ben bilirim yaklaşımı ile ne siyaset ne demokrasi ne Cumhuriyet yarar görür. Ä°çinde bulunduÄŸumuz bu tabloyu bu ÅŸekilde deÄŸerlendirmemiz gerekir.
Ä°lerleyen günlerde Anayasa Mahkemesi, CumhurbaÅŸkanlığı birinci turu için yapılan oylamayı 367 yeter sayısını bulamadığı gerekçesiyle iptal etti.
Anayasa Mahkemesi, TSK’dan sonra Gül’ün adaylığına müdahalede bulunan ikinci devlet kurumu olarak tarihteki yerini aldı.
Bütün bu geliÅŸmeler yaÅŸanırken hala TSK yatıştırılmış deÄŸildi.
Borsa bir gecede yüzde 12 deÄŸer kaybetmiÅŸ ve Türk siyaseti hala bilinmezliÄŸin içerisinden çıkabilmiÅŸ deÄŸildi.
Hüseyin Çelik
Dönemin Milli EÄŸitim Bakanı Hüseyin Çelik e-muhtırada konu edilen meseleler hakkında bilgi vermek için (ki bazı muhalif kuruluÅŸlar bu geliÅŸmeyi “Hesap vermek için” baÅŸlığıyla vermiÅŸti) Genelkurmay’a gelmiÅŸti.
Yaklaşık 2 saat süren görüÅŸmenin ardından Çelik, Genelkurmay’dan gülerek ve neÅŸeli bir ÅŸekilde çıkması kafaları karıştırmıştı.
Bu görüÅŸmeden sadece birkaç gün sonra Genelkurmay BaÅŸkanı YaÅŸar Büyükanıt, Dolmabahçe Sarayı’nda BaÅŸbakan ErdoÄŸan ile bir görüÅŸme gerçekleÅŸtirmiÅŸti.
Büyükanıt-ErdoÄŸan
Bu görüÅŸmelerin içeriÄŸi hiçbir zaman tam olarak kamuoyuna yansımadı; ama Genelkurmay BaÅŸkanlığı bir ÅŸekilde yatışmıştı.
Ülkede çözüm bulunması gereken ciddi sorunlar olsa da en azından TSK’nın kısa vadede bir askeri müdahale yapmasının önüne geçilmiÅŸti.
Kaos seçimle aşılıyor
Anayasa Mahkemesi kararı sonrası artık hükümetin önünde tek bir çözüm kalmıştı; ülkeyi bir erken seçime götürmek.
22 Temmuz 2007 yılında gerçekleÅŸtirilen erken seçim, muhalefet için bir hezimet oldu.
AK Parti oyların yüzde 46,58’ini alarak tek başına iktidar oldu. CHP ise yüzde 20,88 ile ancak 112 milletvekili alabilmiÅŸti.
Seçimin sürprizi ise MHP ve Bağımsız milletvekilleri olmuÅŸtu.
DüÄŸümü Devlet Bahçeli çözüyor
AK Parti’de Abdullah Gül yeniden aday olduÄŸunu açıklamıştı; ama muhalefet partilerinin meclise girip girmeyecekleri hala bir tartışma konusuydu; çünkü AK Parti 367 yeter sayısına ulaÅŸamamıştı.
Türkiye’yi rahatlatan açıklamayı ise MHP Genel BaÅŸkanı Devlet Bahçeli yaptı;
Seçim yapılmış ve AKP milletin iradesiyle yeniden iktidar olmuÅŸtur. CumhurbaÅŸkanlığına da istediÄŸi kiÅŸiyi seçebilir, bu konudaki karar tamamen AKP’nindir. Kimi isterlerse seçerler.
Ancak tabii seçilecek cumhurbaÅŸkanının milletin ve devletin birliÄŸini temsil eden, üzerinde tartışılmayacak bir isim olması, Türkiye’ye yakışan bir cumhurbaÅŸkanı olması ülke yararına olacaktır.
CumhurbaÅŸkanlığı seçimlerinin yapıldığı gün AKP’nin Meclis’te toplantı yeter sayısı sorunu yaÅŸamaması gerekiyor. Zaten 340 milletvekilleri var. 24 de DTP’li bağımsız milletvekili var.
CumhurbaÅŸkanı seçimi için Genel Kurul toplantı yeter sayısı 367’dir. Ä°lk iki turda 367 oy gerekmektedir. Genel Kurul’a biz MHP olarak katılacağız.
Dolayısıyla AKP toplantı yeter sayısı sorunu yaÅŸamaz. Biz oylamaya katılırız; ancak aday gösterilen kiÅŸiye oy veririz vermeyiz, o bize kalmış.
Tarihte bugün, yani 27 Nisan 2007 yılında Genelkurmay BaÅŸkanlığı internet sitesinde yapılan açıklama Türk siyasetini durma noktasına getirdi.
367 krizi gölgesinde yapılan CumhurbaÅŸkanlığı Seçimi 1. tur oylaması gününün hemen gecesinde yayınlanan bu bildiri ve peÅŸinden Anayasa Mahkemesi’nin oylamayı iptal etmesi Türk siyaseti açısından bir kara leke olarak tarihteki yerini aldı.
Müellif: Mehmet Mazlum Çelik / Kaynak: The Independent Türkçe
Henüz yorum yapılmamış.