Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Geçmişten günümüze kahve ve kahvehane kültürü

Kahvenin ne zaman ortaya çıktığı ve yaygınlaştığı bilinmese de başta Batı olmak üzere dünyaya yayılmasını Osmanlı sağladı. Kahve, hiçbir içeceğin gerçekleştiremediği bir etki ile insanları bir araya getirmeyi başardı



Kahve, ismini anavatanı olduÄŸu iddia edilen HabeÅŸistan’daki “Kaffa” bölgesinden aldığı tahmin ediliyor.
 
Arapçadaki “kahva” ise etimolojik anlamda keyif verici içecek manasını taşıyor.
 
F. Burton, meÅŸhur “Binbir Gece Masalları” tercümesinde ise kahvenin Arapça’daki “akhâ” kelimesinden türediÄŸini ve anlamının iÅŸtah kesici ÅŸey olduÄŸunu belirtiyor.
 
Kahvenin tarihi ise bir baÅŸka tartışma konusudur. Ralph S. Hattox kahvenin köklerini Hazreti Süleyman dönemine kadar taşır.
 
Hattox, Ebu’l-Tayyib el-Gazi’den rivayetle aktardığı menkıbede ÅŸunları kaydeder: 
 
Hz. Süleyman yolculukları sırasında bir kasabaya uÄŸrar ve sakinlerinin bilinmeyen bir hastalığa yakalandığını görür. Cebrail’in buyruÄŸu üzerine Yemen’den gelen kahve çekirdeklerini kavurur ve bundan bir içecek hazırlar. Ä°çeceÄŸin verildiÄŸi hastalar iyileÅŸerek hastalıktan kurtulur. Anlatımın sonunda 'kahvenin daha sonra bütünüyle unutulduÄŸu ve 16. (Hicri 10.) yüzyıl baslarında yeniden ortaya çıktığı’' belirtilir.
 
(Ralph S. Hattox – Kahve ve Kahvehaneler)
 
Kahve, daha önceleri Ä°bn-i Sina tarafından ÅŸifa amacıyla “Bunchum” ismi ile kullanıldığı bilinse de 14'ncü veya 15'nci yüzyıllarda Yemen’de bir içecek olarak tarikatlar tarafından kullanıldığı düÅŸünülmektedir.
 
Bu içecek, uzun süren zikirler sırasında dinçlik verip uykuyu engellemesi sebebiyle müritlerce tercih edilmiÅŸti. 
 
Yemen sınırlarını kısa sürede aÅŸan kahve, Mekke ve Kahire sokaklarında büyük ilgi topladı.
 
Kahveye olan bu ilgi beraberinde ilk kahvehane kültürünün bu ÅŸehirlerde meydana gelmesini saÄŸladı.
 
Bu ilgi, sırasıyla Kudüs ve Åžam gibi büyük kentlere ve nihayetinde 1550’li yıllarda Ä°stanbul’a taşındı.
 
 
Kahveye ilk yasak Ebusuud Efendi’den
 
Kanuni döneminde Ä°stanbul’a ulaÅŸan kahve ulema arasında büyük tartışmalara neden oldu.
 
Ulemanın kahvenin tembellik ve serkeÅŸliÄŸe sebep olduÄŸu gerekçesiyle yasaklanması talebini Ebusuûd ictihaden kabul etti.
 
Bu sebeple Ä°stanbul limanlarındaki birçok gemide bulunan kahve çuvallarının altı delinerek boÄŸazın serin sularına döküldü. 
 
Ebusuûd, kahveyi yasaklayan fetvasında gerekçesini doÄŸrudan kahveye baÄŸlamadan ÅŸöyle açıklamıştı:
 
Mes’ele: Dinin koruyucusu Sultan, pek çok defa kahvehaneleri yasakladı. Bununla birlikte, bir grup kötü adam buna aldırış etmez, fakat kahvehaneleri geçinmek için iÅŸletir. Kalabalıkları çekmek için, tüysüz çırak çalıştırırlar; satranç ve dama gibi oyun ve eÄŸlence araçları edinirler.
 
Åžehrin hovardaları, dolandırıcıları ve serseri delikanlıları afyon ve haÅŸhaÅŸ tüketmek için orada toplanırlar. Bütün bunlardan daha önemlisi, onlar, oyunlarla ve sahte bilimlerle en yüksek derecede meÅŸgullerken, kahve içerler ve kendilerine emredilen duaları ihmal ederler. Yasal olarak, kahve satanları ve içenleri önleyebilecekken önlemeyen kadıya ne yapmalı? 
 
El-cevap: Böyle çirkin iÅŸleri yapanlar acımasız ve uzun hapis cezasıyla alıkonmalı ve bu iÅŸler önlenmelidir. Onları bu iÅŸleri yapmaktan alıkoyamayan kadılar kovulmalıdırlar.
 
Yine bir baÅŸka fetvasında Ebusuûd Efendi ÅŸunları söylemiÅŸti:
 
Mes’ele: Büyük Müftü (Åžeyhülislam) Arap ülkelerinde, Mekke ve Medine’de giderek yaygınlaÅŸan kahve kullanımı konusunda ne düÅŸünüyor? Kullanımı haram mı, deÄŸil mi? 
 
El- Cevap: Allah’tan ve günaha girmekten korkanlar kahveyi sefihler ya da sarhoÅŸlar gibi içmez, saÄŸlık ve esenlikleri için içerler; kahveyi bu amaçla tüketenler için bir engel yoktur.
 
Kahve ve kahvehaneye getirilen yasak Ä°stanbul ile sınırlı deÄŸildi. Kudüs Kadısı da bu içeceÄŸin insanları tembellik ve dedikoduya sevk etmesi sebebiyle yasaklamıştı.
 
Ammon Cohen, bu yasağı ÅŸöyle iÅŸlemektedir:
 
Kudüs’e 1566 ortalarında ulaÅŸan (Kasım 1565 sonları tarihli) bir padiÅŸah fermanı, kısa süre önce ortalığa yayılmış bir yenilikle iÅŸtigal etmeyi kati surette men etmekteydi:
 
Buna göre ‘bazı kimseler’ ‘kahve dükkânları’nda veya ‘kahvehaneler’de uzun saatler geçirerek, gece gündüz demeden kahve içme itiyadı edinmiÅŸlerdi.
 
Bu mekruh davranışın yol açtığı ÅŸikâyetleri Ä°stanbul’a ileten ve yetkililerden duruma son verilmesi ricasından bulunan ise Kudüs sakinleriydi.
 
Åžikâyetler üzerine Kudüs kadısı zan altındaki kurumların iÅŸletmecilerini huzuruna çağırttı ve faaliyetlerini durdurmalarını emretti.
 
Birkaç ay sonra da ‘kahve piÅŸirilen’ ve insanların bunu içmek üzere toplandıkları ‘mekânların’ tamamen laÄŸvedilmesini (tabtîl, ibtâl) ısrarla belirten benzer emirler kayıtlara geçti.
 
(Ammon Cohen - Edebe Aykırı Bir yeniliğin Muteber Hale Gelişi)
 
Bütün engelleme ve yasaklara raÄŸmen kahve ve kahvehane hakkındaki fetvalar bir ÅŸekilde delindi.
 
Saray eÅŸrafının kahvehane tekellerini ellerine alıp buralardan ciddi bir gelir kapısı oluÅŸturması kahveye yönelik algıyı deÄŸiÅŸtirdi.  
 
Ebusuûd’un fetvasına raÄŸmen baÅŸta Ä°stanbul’da olmak üzere ardı ardına kahvehaneler ve kahveci dükkanları açılmaya baÅŸlandı. 
 
Dördüncü Murat devrine gelindiÄŸinde ise kahvehanelerin sosyal yapısı yeni tartışmalara sebep oldu.
 
Burada toplanan ahalinin politik açıklamalar yaparak, yer yer hükümeti eleÅŸtirmesi Sarayın dikkatini çekti. 
 
Sultan Murat, fitnenin başını ezmek amacıyla kahvehaneleri kapattı ve tüm Ä°stanbul’da kahveyi yasakladı. Bu kurala uymayanları sürdü veya idam etti.
 
Ayrıca bu yasağı Ä°stanbul ile de sınırlı tutmayarak Edirne’de de tüm kahvehaneleri kapattı.
 
Tüm bu önlemlere raÄŸmen Dördüncü Murat, kahveye çok düÅŸkün olması sebebiyle daha sonraları bu içeceÄŸe yönelik tedbirleri yumuÅŸatmıştı. 
 
Dörüdncü Murat
 
Dördüncü Murat’ın ölümünden sonra kahve ve kahvehane politik mecranın tartışma sahasından çıkmışsa da bir ahlak problemi olarak tartışılmaya devam edilmiÅŸtir.
 
Bu konuda en sert yorumlardan birisi Milli Åžairimiz Mehmet Akif Ersoy’a aitti.
 
Ersoy, kahvehane kültürü ÅŸöyle eleÅŸtirmiÅŸti:
 
'Mahalle kahvesi!' Osmanlılar bilir ne demek? 
Tasavvur etme sakın 'Görmedim nedir?' diyecek. 
Dilenci ÅŸekline girmiÅŸ bu sinsi cânîler, 
Bu, gündüzün bile yol vermeyen, harâmîler, 
Adımda bir, dikilir, azminin, gelir, önüne... 
Zavallı yolcunun artık kıyar bütün gününe! 
Evet, dilenci sanır seyr eden kıyâfetini; 
Fakat bir onluÄŸa âgûÅŸ açan sefâletini, 
Görüp de rikkate ÅŸâyân, biraz sokulsa, hemen, 
Vurur ÅŸikârını tâ kalbinin samîminden! 
Mahalle kahvesi hâlâ niçin kapanmamalı? 
Kapansın elverir artık bu perde pek kanlı! 
Hayır, bu perde, bu Åžark’ın bakılmayan yarası; 
Bu, çehresindeki levsiyle yurda yüz karası; 
Hayatımızda gediktir «gedikli» nâmıyle, 
Açık durur koca bir kavmin ihtimâmıyle! 
Sakın firengiye benzetmeyin fecâ’atini: 
Bu karha milletin emmekte rûh-i gayretini. 
Mahalle kahvesi Åžark’ın harîm-i kàtilidir; 
Tamam, o eski batakhâneler mukàbilidir. 
 Zavallı ümmet-i merhûme ölmeden gömülür; 
Söner bu hufrede idrâki, sonra kendi ölür...
 
 
Kahvehane kültürü Viyana seferi ile mi Avrupa’ya taşındı?
 
Kahve kültürünün Osmanlı’dan Avrupa’ya geçtiÄŸi bilinse de bunun tam olarak nasıl gerçekleÅŸtiÄŸine dair bir kanıt yoktur.
 
Selçuk Ünlü, ilk kahvehanelerin Viyana’da yaygınlaÅŸmasının gerekçesini Osmanlı’nın Viyana kuÅŸatmasına baÄŸlar. 
 
Viyana Kuşatması
 
Bu iddiaya göre; Türk ordusu içerisine sızan Sırp casus Kolschinsky, Osmanlı askerine dair önemli bilgileri düÅŸmana iletti ve Osmanlı’nın maÄŸlup olmasına neden oldu.
 
Kolschinsky, savaÅŸ sonrası mükâfat olarak Osmanlı ordusundan geriye kalan kahve çuvallarını talep etti ve Viyana’da Kolschinsky Kahvehaneleri olarak bilinen kahvehaneleri bu sayede kurmuÅŸtu.
 
Efsaneler bir tarafa bırakıldığında Dördüncü Mehmet’in Fransa’ya elçi olarak gönderdiÄŸi Süleyman AÄŸa, Fransız sosyetesini Osmanlı’ya has siyah içeceÄŸi ile büyülediÄŸi bilinen bir gerçekti.
 
Bu içeceÄŸin tadı, sunuluÅŸundaki zarafet ve estetik kısa süre içerisinde Fransız sosyetesinin vazgeçilmez içeceÄŸi oldu.
 
Ulla Heise, bu modayı ÅŸöyle aktarır: 
 
1660 yılında Paris sosyetesi Türk elçisinin yaÅŸadığı lüks malikâneyi görmek ve o 'siyah içecekten' tatmak için diplomatın köÅŸküne koÅŸtuÄŸunda, Madame de Sévigné’nin ÅŸöyle dediÄŸi rivayet edilir: “Kahve içmek bir modadır, tıpkı modern yazar Racine gibi günün birinde unutulup gidilecektir.” Fakat iki tahmini de tutmadı, ne Racine unutuldu ne de kahve.
 
(Ulla Heise - Kahve ve Kahvehane)
 
Tarihin bir baÅŸka cilvesi de yalnızca Türk kahvesi ile sınırlı deÄŸil, Türk kahvehanesi kültürü de Fransız sokaklarını doldurup taşırmış ve muhalif devrimcilerin vazgeçilmez mekanları olmuÅŸtu.
 
1789 yılında Fransız Devrimi’nin kıvılcımları bu kahvehanelerde atılacaktı. 
 
 
Osmanlı’da Kahvehaneler
 
Osmanlı’da kahvehane kültürü yaygınlaÅŸmadan önce toplumun sosyalleÅŸebileceÄŸi çok az mekan bulunuyordu. Bunlar da ibadethane, meyhane ve hamam ile sınırlıydı.
 
Ä°badethanelerde konu sınırı olması, meyhanenin haram kılınması ve hamamın da pahalı olması kahvehanenin toplum arasında büyük bir ilgi görmesini saÄŸladı. 
 
Kahvehane bir mekan olarak yalnızca erkeklere açık olsa da kahve içmek kadınlar arasında da büyük bir yaygınlık kazanmıştı.
 
Bu sayede kahve evin vazgeçilmez içeceÄŸi olarak mahzendeki yerini almıştı bile. 
 
Sonuç itibariyle kahvehane kısa süre içerisinde toplumun kalbinin attığı mekânlara dönüÅŸtü.
 
Sadri Ertem, kahvehanelerin toplumdaki yeri ve etkisini ÅŸöyle açıklıyor:
 
Anadolu köyünün gerçek tapınağı kahvedir. 
Kahveci, tapınağın teÅŸrifatçısı,
Kahve, er meydanıdır.
Mahsüllerin gidiÅŸi kahvede konuÅŸulur.
 Kız kaçırma haberi kahveye gelir. 
Filanın vurulduÄŸu kahvede duyulur. 
Vergi memuru kahveyi ziyaret eder. 
Tefeci kahvede iÅŸini uydurur. 
Muhtar kahvededir.
 
Tarih içerisinde ise birçok kahvehane kültürü ortaya çıkmıştı. Tüm Ä°stanbul’a yayılan “Mahalle kahvesi” herkesin gelip sosyalleÅŸtiÄŸi kahvehanelerdi.
 
 
Bugün de neredeyse her mahallede bulunan kahvehaneler bu kültürün devamı olarak kabul edilir.
 
Buralarda daha çok gündelik konular konuÅŸulur bunun yanı sıra politik konular da ele alınırdı.
 
Sait Faik Abasıyanık, buradaki politik tartışmaların havasını ÅŸöyle tasvir eder:
 
Geçen gün birisi bir Bakanlar Kurulu kurdu, ÅŸaÅŸtım kaldım. Türkiye’de hiç kimsenin aklından böyle bir bakanlar kurulu kurmak geçmemiÅŸtir. Yazsam gülersiniz. Sonra: Allah, Allah! Hiç de fena deÄŸil, demek zorunda kalırsınız. Ama herkes, siz, bütün kahvehane, Bakanlar Kurulu'nu kuran da gülersiniz. Ne ÅŸeker sıkıntısı, ne arpa ekmeÄŸi, ne de tuz buhranı. Sonra, birdenbire, yakında bir kurÅŸunkalem sıkıntısının baÅŸ göstereceÄŸi üzerine kıraathaneyi bir hava sarar.
 
“Esnaflar kahvehanesi”, Osmanlı’da kendisine hayat bulan kahvehanelerdendi.
 
Bir süre sonra ticaretin kalbi bu mekânlarda atılmaya baÅŸlanmış ve ticaretin yoÄŸun yapıldığı tüm ilçelere dağılmıştı.
 
Haliç, Eminönü, Aksaray gibi ticaret noktaları bu kahvehanelerin yoÄŸun bulunduÄŸu bölgelerdi.
 
Yeniçeriler askerlik mesleÄŸini ihmal ederek sivil hayata adapte olmaya baÅŸladıklarında yoÄŸun olarak yaptıkları mesleklerin başında kahvecilik geliyordu.
 
Sonraları “Tulumbacılar Kahvehaneleri” olarak bilinecek bu kahvehanelerin sermayesi külhanbeylikten elde edilen paralar ile saÄŸlanırdı.
 
Külhanbeyi Kahvehanesi
 
Buraya gelen müÅŸterilerin de tamamına yakını Yeniçeri Ocağı’nın mensuplarıydı.
 
Ä°kinci Mahmut, Yeniçeri Ocağı’nı kaldırırken bu kahvehaneleri de yıkmayı ihmal etmemiÅŸti. 
 
Bunların dışında âşıkların ÅŸiirlerini icra ettikleri “Aşıklar Kahvesi”, Karagöz ve Meddahlık gibi oyunların oynandığı “Meddah Kahvehaneleri”, çeÅŸitli eÄŸlencelerin yapıldığı “Çalgılı kahvehaneler”, afyon içilen “Afyon kahvehaneleri”, Ä°stanbul sosyetesinin raÄŸbet ederek tavla ve satranç oynadığı “Tiryaki Kahvehaneleri” ve camilerin bitiÅŸiÄŸine yapılar “Ä°maret kahvehaneleri” gibi kahvehaneler Ä°stanbul’un vazgeçilmez kahvehanelerindendi.
 
Evliya Çelebi anlatısında Osmanlı kahvehaneleri
 
Büyük Türk gezginimiz Evliya Çelebi’nin eserinde hususiyetle üzerinde durduÄŸu konulardan birisi de kahvehanelerdir.
 
Ülkenin birçok noktasına giden Evliya, kahvehane anekdotlarını paylaşır.
 
Evliya Çelebi, Dördüncü Murat’ın bir ifsat yuvası olarak görülen kahveleri kapatmasına karşı bir ilim yuvası olarak gördüÄŸünü söylediÄŸi Bursa kahvelerini ÅŸöyle paylaşır:
 
Gâyet musallî Bursa halkıdır. Ve Åžerefyâr kahvesi ve Serdâr Kahvesi ve Cin Mü’ezzin kahvesi ve’l-hâsıl cümle kahveler birer mekteb-i irfândır. Ä°slâmbol kahvehaneleri, Murâd Hân-ı Râbi’de kadaga-i ÅŸâhî ile men’olaldan berü Bursa kahveleri iÅŸtihâr bulup tiryâkîlerinin yüzleri gülmüÅŸdür. Ve meÅŸhûr-i âfâk olan doksan yedi yerde bozahâneleri var kim bir diyâra mahsûs deÄŸildir.
 
Rumeli kahvehaneleri ise müzik sanatının doruklarına ulaÅŸtığını, gazeller okunup meddah oyunlarının oynandığı cazibe merkezleri olarak resmeder:
 
…Ve cümle on yedi aded ma’mûr ve mükellef ü mükemmel kahvehaneleri var kim her birinde saz u söz ve mutribân u medd”ahân ve gazelhân ve kaÅŸmerân ve mukallidânlar mevcud olup cemî’i uÅŸÅŸâkân-ı zarîfân,ÅŸâ’irân, seyyahân, erbâb –ı ma’ârifân bu kahvehanelerde cem olup ÅŸeb [u] rûz Hüseyin Baykara cem’iyyetleri olur.
 
Meddah Kahvehanesi
 
Afyonkarahisar’da ise kendisini kahvehane eÄŸlencesi ve kahve tiryakiliÄŸine kaptıranların aile felaketi ile karşı karşıya geldiÄŸini ise ÅŸöyle anlatır:
 
…Ve cümle havâtînleri beyâz câr bürünürler, ammâ gâyetü’l- gâye ehl-i perde zenâne mahbûbeleri vardır. Anlarda dahi ba’zısı tiryâkî imiÅŸler.Avret ola ve tiryâkî ola, ne’ûzü billâh.Anıniçün ehilleri hânelerine gelmeyüp kahvehanelerde kıssahân ve gazelhân dinleyerek hânelerine gitmeÄŸe iktidarları olmayup kaşına kaşına kahvede uyuya kalır,zîrâ evine varsa avreti tiryâkî kendüsi dahi tiryâkî iki lecüc bir yerde hüsn-i zindegâne edemediklerinden eseriyyâ ehl-i hırefleri kahvede mihmân olur.
 
Kahvenin ne zaman ortaya çıktığı ve yaygınlaÅŸtığı bilinmese de baÅŸta Batı'ya olmak üzere dünyaya yayılmasını Osmanlı saÄŸladı.
 
Bu içecek sudan sonra Osmanlı’da en çok tüketilen sıvıydı; fakat hiçbir içeceÄŸin gerçekleÅŸtiremediÄŸi bir etki ile insanları bir araya getirmeyi baÅŸardı.
 
Kimi zaman dini kurumlar kimi zaman da siyaset müesseseleri kahveyi yasaklamaya kalkmışsa da bunda baÅŸarılı olamamıştı.
 
Özellikle Birinci Dünya Savaşı'nda Amerikalılar arasında yaygınlaÅŸana kadar kahveyi Türk usulü ile içmek makbuldü. 
 
Sonraları fazladan su ve çeÅŸitli ÅŸerbetler katılarak çeÅŸitli formüller geliÅŸtirildi ve farklı isimlerle büyük bir kahve piyasası meydana getirildi.
 
 
Müellif: Mehmety Mazlum Çelik / Kaynak: The Independent Türkçe
 
*Daha Ayrıntılı bir okuma için:
 
Ammon Cohen - Edebe Aykırı Bir yeniliğin Muteber Hale Gelişi
Ralph S. Hattox – Kahve ve Kahvehaneler
Salah Birsel – Kahveler Kitabı
Mehmet Akif Ersoy – Safahat
Selin Åžehbaz – GeçmiÅŸten Günümüze Kahvehaneler, Kahvehanelerin Sosyal YaÅŸamdaki Yeri ve Önemi Aydın ÖrneÄŸi
Esra Bilge – Evliya Çelebi’den Hareketle Kahvehanelerden Caffelere DönüÅŸüm

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.