Selahaddin Çakırgil: Dünya mâbedine iki İbrahîm geldi, birisi put-kıran oldu, diğeri, put diken
Follow @dusuncemektebi2
Kendi yonttuklarına tapan kadîm ve çağdaş ilkeller!’
Bir tuhaf günlerden daha geçtik. Niceleri ÅŸâd oldu, niceleri dilhûn.. Hele de 100 yıl öncesinin ilk Meclisinin açılışını, -artık hatırlayan olmadığına göre-, kitaplardan okuyanlar bir de bugüne baktılar.
Geçelim.
***
‘Bindört yüz yıllık tarihimizde böyle bir manzara hiç olmamıştı..’ denildiÄŸinde bir nüktedân dost, ‘Hayır!’ diye fısıldadı kulağıma.. O 1400 yıllık tarihimizin başında da vardı, bu görüntüler.. O zaman da birçok yontular vardı, taÅŸtan, aÄŸaçtan.. Ve hattâ, süt, hurma ve yaÄŸdan yapılmış dev heykeller.. Bunlar kuruduktan sonra daha görkemli oluyormuÅŸ..
Ä°nsanlar aç kalınca ise, gidip o âna kadar taptıkları putlarını yemeye baÅŸlarlarmış, O zaman bir kabilenin ÅŸairi, karşı kabileyi ÅŸöyle iÄŸnelemiÅŸ..
‘Kıtlık vaktinde Benî Hanifalar, / Tanrılarını yediler ve ,/ Tanrı’dan korkmadılar..’
Yine de akıllı imiÅŸler, o putları yapanlar.. Çünkü, put yaparken, bir bakıma, gelecekteki muhtemel bir açlık tehlikesi için de zahire hazırlamış oluyorlarmış.. Kabileler arasında da heykel-put yarışı varmış her yerde ve, ‘Sizin ilâhınız daha büyüktür, hayır bizimki daha ihtiÅŸamlı..’ diye..
Ama, Kâbe de putlarla doluydu.. ‘Lât, Menat, Uzzâ’ gibi isimli olan putlar, bu heykellerin en büyükleriydi.
Ve sonra putkıranların pîri Hz. Ä°brahîm’in yolundan giden bir ‘Hayr’ul-beÅŸer’ (BeÅŸer’in en hayırlısı) zuhûr etmiÅŸ ve… Nice Ä°slam’la müÅŸerref olduktan sonra, nice ilk Müslümanlar, o komik ve rezil ahmaklıklarına gülerlermiÅŸ; ‘kendimiz yapar, ve tapardık..’ diye..
***
Bizim tarihimiz bir daha böyle saçmalıkları asırlarca görmemiÅŸti.
Ama, bir istisnası vardı..
Sultan Süleyman zamanında aslen macar kavminden olup, devÅŸirme usûlüyle Yeniçeri Ocağı’na ve oradan da zekâvet ve kabiliyetiyle kısa zamanda temâyüz edip Saray’ın hizmetine alınan ve sonra Sadrâzam bile olan Ä°brahîm PaÅŸa, kendi atayurduna orduyla gidip Budin’i (BudapeÅŸte’yi) aldığında oradaki heykellerden ikisini Ä°stanbul’a getirip, -ÅŸimdi Sultan Ahmed Camii’nin de bulunduÄŸu- At Meydanı’na diktirir.
Müslüman halk rahatsız olur ve o zamanın en etkili ve hızlı yayılan silâhı olan ÅŸiir diliyle ağır hicivler yazarlar.
Hele ÅŸu farsça beyt, Müslüman halkın dilindedir..
‘Dû Ä°brahîm âmed be deyr-i cihân..
Yeki, bud-ÅŸiken ÅŸod; yeki, but-niÅŸân..’
(Dünya mâbedine iki Ä°brahîm geldi,
Birisi put-kıran oldu, diğeri, put diken..)
Sadrâzam PaÅŸa rahatsız olur ve bu ‘fitne-engiz’ beytin ÅŸairinin bulunması emredilir. Sorguya çekilen ÅŸairler, ‘Bu Ramazan Figânî Çelebî’nin uslûbunu andırıyor’ derler.
Bulurlar Ramazan Figânî Çelebî’yi..
-‘Senin mi, bu beyt?
- ‘Belî.. (Evet..)’
-Korkmaz mısın, Devlet-i Alîyye’den..’
-Bir söz ki bizim hançeremizden sâdır olmuÅŸtur, uÄŸrunda her bedeli öderiz..’
Ve, cezaların ağırıyla cezalandırılır. (Fakir, bu hikâyeyi henüz ortaokulda iken okumuÅŸ ve onun ÅŸecaatine imrenmiÅŸ, acı kaderine de göz yaşı dökmüÅŸtü.)
***
Bizim tarihimizde yabancı bir ÅŸeydir bu gibi yontu -heykel ve hattâ resim san’atları ve hoÅŸ bakılmamıştır. Nitekim, onların muhabbetten kaynaklanan bir kutsama ve putlaÅŸtırmaya uÄŸramasının kaçınılmazlığı bugün canlı olarak da görülüyor.
Sadece muhabbet deÄŸil, hattâ, husûmet ve nefrette de kullanılır bu gibi resim ve yontular.. Nitekim, merhûm eski m.vekillerinden M. Bayrak, 12 Eylûl’den sonra sığındığı Bonn’daki evinde, tuvalet kapağına sevmediÄŸi birisinin fotoÄŸrafını koymuÅŸtu..
***
‘Fakir’ o durumu gördüÄŸünde, ‘Bu gibi sembol nesnelerin muhabbet için kullanılmasıyla, nefret için kullanılması arasında, ifrat-tefrit durumu vardır, ve özü itibariyle ikisi arasında fark yoktur..’ diye iknâ edip, kaldırtmıştım.
Bugün, baÅŸka ülkelerde komik görüp kahkahalarla güldüÄŸümüz hallerdeki o ‘ifrat /aşırılık)‘ durumuna da, ‘tefrit/ umursamazlık’ durumuna normal imiÅŸ gibi bakan bir virütik bulaşıcı hastalık beyin zarlarında pusu kurmuÅŸtur..
Star
Henüz yorum yapılmamış.