Yasin Aktay: Şehr-i Kur'an (Kur'an Ayı)
Follow @dusuncemektebi2
Kur’an elbette hayatımızın her safhasında bize yön vermesi gereken bir hidayet kitabı. Ancak Ramazan’ı tebrik eden, bu ayda Kur’an’ın indirilmiş olmasıdır. Onu en iyi idrak etmenin yolu da Kur’an’ı üzerinde iyi düşünerek, tedebbür ve tezekkür ederek okumaktır.
Ramazan ayı 11 ay aradan sonra, zaman içindeki devrini tamamlayıp tekrar alemimizdeki baÅŸ köÅŸesine kuruldu.
Bize misafir olarak geldi demeyelim bence, kendimizi ev sahibi görme hadsizliÄŸine düÅŸmeyelim. Misafir olan biziz, o asıl ev sahibinin elçisi olarak geliyor. Bize aslında belki de yaÅŸadığımız dünyada misafir olduÄŸumuzu hatırlatıyor.
Bir saniye bile sekmeden, bütün kurallarıyla, havasıyla, iklimiyle, bereketiyle, ona eÅŸlik eden dualarıyla, ibadetleriyle, alışkanlıklarıyla geliyor ve bize sabitelerimizi hatırlatıyor, unutmuÅŸsak tekrar öÄŸretiyor.
Sabit olan, deÄŸiÅŸmeyen o, hareketli olan, sürekli deÄŸiÅŸim kaydeden de biziz. Gerçi onun da bütün yılı 33 senede gezmek gibi bir istidadı var, belki bir elçi olduÄŸundan. Yine de temsil ettiÄŸi sabitelerle Mutlak Varlık sahibini öÄŸretiyor.
Her geldiÄŸinde onda pek bir ÅŸey deÄŸiÅŸmiyor ama bizde bir ÅŸeyler deÄŸiÅŸmiÅŸ oluyor. Her zaman onu aynı heyecanla, aynı mana ve ruh iklimiyle karşılayamıyoruz, ama o yine de gelip kendi iklimini, kendi heyecanını, kendi manasını sökün ettiriyor.
Ramazan hayatın gailesi içinde yaÅŸayan insanın nefsin elinde oyuncak olmamasını, canının her arzuladığını yapmamasını öÄŸretiyor. Sadece kendi arzularının deÄŸil, baÅŸka kulların heva ve heveslerine de, tarihin, toplumun, coÄŸrafyanın ve benliÄŸinin zindanına da mahkum olmadığını aÅŸk ve iradesiyle bu zindanların duvarlarını yıkabileceÄŸini ve ancak o zaman eÅŸrefi mahlukat seviyesine ulaÅŸabileceÄŸini anlatıyor.
Kendi benliÄŸine bir aÅŸk uÄŸruna hakim olabilen zaten tarihi de coÄŸrafyayı da toplumu da bir kader olarak görmekten kurtulur, Allah’ın arzının, kendisine sunduÄŸu imkanların haddinden fazla geniÅŸ olduÄŸunu idrak eder özgürlük göçüne koyulur. Bu göç, bu hicret, önce insanın kendi içinde baÅŸlar. Oruç bu göçün ilk adımıdır, insanın nefsinden, dolayısıyla coÄŸrafyasından, tarihinden ve toplumundan özgürleÅŸmesinin ilk adımıdır.
Ancak bu göç benlikten, toplumdan, tarihten ve coÄŸrafyadan yola çıksa da yine onlara döner, aldığı derslerle, merhametle, diÄŸerkamlıkla. Kendine merhamet eder, toplumda kendinden daha zayıf insanların varlığını görür, baÅŸka coÄŸrafyalardaki insanların varlığını, kendinden farksızlığını tanır, anlar, baÄŸ kurar, merhamet eder. Kendinden önceki zamanlarda da insanların aynı tecrübeden geçmiÅŸ olduÄŸunu fark eder, onlarla da ayrı bir baÄŸ kurar. “Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı”. Bunun hem tarihsel olarak hem coÄŸrafi olarak bütün insanlarla bu merhamet bağını kurmaya dönük anlamını kavrar.
Oruç insanın dünyadan bir nebze çekilmesiyle baÅŸlar ama bu çekilme tam da insana, tarihe, dünyaya ve Rabbine daha fazla açılmasına yolu açar. Ä°nsanın her sene hayatın gaileleri içerisinde bu çekilmeyi yaÅŸamadan yaÅŸadığı açılımların, verdiÄŸi mücadelelerin, girdiÄŸi kavgaların, baÅŸka insanlarla farklılaÅŸmalarının unutturduklarını Ramazan tekrar ve böylece hatırlatmaya geliyor.
Her sene bizi yoklamasında farklı bir hal üzere buluyor Ramazan. Malum bu sene bizi çok farklı bir hal üzere buldu. Bir süredir dünya neredeyse zorunlu olarak, Ramazan’dan bağımsız olarak oruç hali yaşıyor. Normal zamanlarda yapabildiÄŸi bir çok ÅŸeyden kendini ya gönüllü olarak veya zaman zaman uygulanan sokaÄŸa çıkma kısıtlamaları dolayısıyla zorunlu olarak yapıyor bunu. Eve kapanmış olanlar, her ne kadar evde hayatı hiçbir ÅŸey olmamış gibi devam ettirseler de bu kapanmada orucu anımsatan, onun görevini bir nebze yerine getiren bir ÅŸeyler vardır.
YaÅŸamakta olduÄŸumuz bu sosyal kapanma yüzünden Ramazan’ı yoÄŸun bir sosyalleÅŸmeyle tezahür eden büyük bir heyecanla karşılayamıyoruz bu sene. Ramazan’ın giderek kaçınılmaz alışkanlıkları haline gelmiÅŸ olan toplu iftarlar, teravihler, alışveriÅŸler, ve toplanmaların atmosferinden uzağız. Bu alışkanlıklardan uzaklaÅŸmış olmanın yarattığı hüzünlü havayı soluyoruz. Oysa belki de oruçta Ramazan’ın arazı olan o alışkanlıklara da sıra gelmiÅŸti, onların da bizde Orucun anlamından bizi uzaklaÅŸtıran boyutlar üzerinde düÅŸünmemiz ve onun da orucunu tutmamız gerekiyordur.
Hiç kuÅŸkusuz Ramazan’la birlikte tarihsel ve kültürel olarak ortaya çıkan sosyalleÅŸmenin çok iÅŸlevsel özellikleri olsa da bir noktadan sonra iÅŸin manasını giderek yozlaÅŸtırıcı bir etki de yapabilmektedir. Esas itibariyle Ramazan sosyalleÅŸme deÄŸil, çekilme vesilesidir, insanın kendine dönmesi, kendini tanıyıp anlamaya ve olumlu yönde deÄŸiÅŸtirmeye çalışmasıdır. Haddi zatında teravih namazı Peygamber Efendimiz’in cemaatle deÄŸil münferiden kıldığı bir namazdır. Mutlaka bazı hayırlar umarak Hz. Ömer kendi hilafeti döneminde cemaatle kıldırmıştır, ama bu onu farz kılmamıştır.
Bugün teravih namazının kültürel olarak almış olduÄŸu ÅŸekle hiçbir itirazım yoktur, kültür tam da böyle yollarla geliÅŸip farklı formlar ortaya çıkarır, ancak iÅŸin aslı için referans noktasını yok etmemek ÅŸartıyla.
Bu arada Ramazan’ın yine en önemli, ama pek yaygın olmayan ibadetlerinden birisi de itikaftır. Ä°tikaf, insanın bütün dünya baÄŸlarından bir süreliÄŸine tamamen koparak ibadete ve tefekküre odaklanmasıdır. Asrımızda idrak ettiÄŸimiz Ramazanlarda itikaf en çok ihmal edilen ibadetlerden birisi. Zorunlu olarak girdiÄŸimiz bu kapanma durumunun onu daha da kolaylaÅŸtırması mukadder.
Tabii daha önemlisi ve en önemlisi Ramazan’ın aslında bir oruç ayı kadar Kur’an ayı olmasıdır.
Kur’an elbette hayatımızın her safhasında bize yön vermesi gereken bir hidayet kitabı. Ancak Ramazan’ı tebrik eden, bu ayda Kur’an’ın indirilmiÅŸ olmasıdır. Onu en iyi idrak etmenin yolu da Kur’an’ı üzerinde iyi düÅŸünerek, tedebbür ve tezekkür ederek okumaktır.
YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.