Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Ararat Filmi: Diasporanın propaganda aracı olarak sinema

Propaganda için şiddetin yerine iletişim araçlarının ve teknolojisinin kullanımı Ermeni davası için daha faydalı olmuştur. Sözde soykırımı konu alan filmlerin özellikle 80’ler sonrasında artışının nedeni bu gerçeğin fark edilmesidir.



20. yüzyılın baÅŸlarında ABD, Kanada ve Fransa gibi güçlü ülkelere göçen Ermeniler, kısa sürede yaÅŸadıkları toplumlarda önemli yerlere geldiler. Orta DoÄŸu’dan göç eden Ermenilerin çoÄŸu okuryazar, önemli sanat ve zanaat sahipleri kimselerdi. Bunlara paralel olarak ticaretteki becerileri onların önemli konumlara yükselmelerine neden oldu. YaÅŸadıkları farklı toplumlar içinde kendi kimliklerini korumanın endiÅŸesiyle birlikte Türklere karşı besledikleri intikam duygusu Ermenilerin soykırım söylemini, Ermeni ulusunun üzerine inÅŸa edildiÄŸi bir mite dönüÅŸtürmesine neden olmuÅŸtur.
 
Bu sebeple de bulundukları her ülkede çeÅŸitli etkinliklerle kendi davalarını ifade etmenin yollarını aramışlardır. Özellikle sanata ve zanaata yatkın olan Ermeniler, bu yeteneklerini sözde soykırımın anlatılması için de kullandılar. Åžiir, roman, resim, fotoÄŸraf, sinema gibi pek çok sanat dalında baÅŸarılı Ermeni sanatçılar, eserleri aracılığıyla kendi düÅŸüncelerini ifade ettiler. Modern bir sanat türü olarak sinema, Ermeni propagandasının bir ifade tarzı haline gelmiÅŸtir. Ä°letiÅŸim teknolojilerinin geliÅŸtiÄŸi, kablolu yayınların arttığı bu dönemde sinemanın eÄŸlendirici ve etkileyici bir sanat dalı olarak gücünü Ermeniler oldukça erken fark etmiÅŸlerdir. 
 
Propaganda için ÅŸiddetin yerine iletiÅŸim araçlarının ve teknolojisinin kullanımı Ermeni davası için daha faydalı olmuÅŸtur.  Sözde soykırımı konu alan filmlerin özellikle 80’ler sonrasında artışının nedeni bu gerçeÄŸin fark edilmesidir. Ermeni asıllı veya yabancı pek çok film ÅŸirketinin yaptığı sinema eserlerinin masrafı Ermeni diasporasının bağışlarıyla karşılanmıştır. Soykırımı konu alan filmler arasında, Gölden Gelen Sesler (2000), Görev Berlin (1982),  Hasret (1990),  Komitas (1988), AÄŸrı Dağı Ä°ÅŸareti (1995), AÄŸrı Dağı’na DönüÅŸ (1989) gibi filmler yer alır.  Örnek olarak seçtiÄŸimiz Ararat filmi, Ermeni sinemasının temel özelliklerini yansıtan ve Ermeni kimliÄŸinin soykırım söylemi üzerinden nasıl inÅŸa edildiÄŸini gösteren önemli yapımlardan biridir.
 
YönetmenliÄŸini Atom Egoyan’ın yaptığı filmin baÅŸrollerinde Charles Aznavour, Bruce Greenwood, Eric Bogosian gibi isimler yer almıştır. Filmin hikâyesi kısaca 1915 olaylarını ve sonrasında ABD’ye göç eden bir ressamın hikayesi çevresinde modern dönemlerde birleÅŸen Ermeni bir yönetmenin, sanat tarihçisinin ve onun geçmiÅŸinden ÅŸüphe eden oÄŸlunun, hava alanında dış hatlarda çalışan yaÅŸlı bir güvenlik ÅŸefinin bir noktada kesiÅŸen hayatlarını anlatır. 
 
Ä°ç içe geçmiÅŸ dört zaman kesiti
 
Film dört zaman kesitini iç içe geçmiÅŸ bir ÅŸekilde iÅŸler. 1915 döneminde yaÅŸananları çekimleri yapılan film üzerinden aktarır. Bu faciadan kurtulup Amerika’ya yerleÅŸen ve yaÅŸadıklarını tablolara aktaran bir gencin hayatından 1930’lardan kesitler verilir. Filmin hazırlık aÅŸamalarının ve filmin karakterlerinin tanıtıldığı filmin gerçek anını oluÅŸturur. Filmin çekimlerinin bitirildiÄŸi ve Raffi’nin Anadolu’ya kendi geçmiÅŸini keÅŸfetmeye gittiÄŸi yolculuÄŸun evine dönmesiyle son buluÅŸu filmdeki son zaman kesitidir.
 
Film Ermeni davasına inanan ve hayatlarını bu mücadeleye adamış orta yaÅŸlı ve yaÅŸlı denilebilecek çok kiÅŸiyi konu alsa da aslında, bu kiÅŸilerin hayat hikayesi ve yollarının birbiriyle kesiÅŸmesinin etkisiyle kafası daha da karışan, geçmiÅŸinden kopmuÅŸ, atalarının kimler olduÄŸunu veya yaptıklarının anlamını kavrayamayan genç Raffi’nin, soykırımı anlatan bir film projesi üzerinden gerçeÄŸe ulaÅŸması, kökenlerini bulmasını anlatır. Filmin uzun bir bölümü film çekimlerini izleyen Raffi’nin ikna oluÅŸuna odaklanır. Sonrasında düÅŸüncelerinden emin olmak için bir yolculuÄŸa çıkar. Son kısımda ise hava alanında valizinde esrar olabileceÄŸi düÅŸüncesiyle Raffi’den ÅŸüphelenen güvenlik ÅŸefinin artık geçmiÅŸini keÅŸfetmiÅŸ genç tarafından nasıl ikna edildiÄŸine ÅŸahit oluruz. Yine filmdeki tek Türk, Ali isimli bir oyuncudur,  çekimleri yapılan filmin kötü oyuncusudur. Katliam emrini alan ve uygulayan Cevdet Bey karakteridir canlandırdığı. Aynı zamanda Ali eÅŸcinseldir. Katliamın sorumlusu olan Cevdet Bey’i o kadar gerçekçi bir biçimde oynar ki, Raffi bu sahnelerin dehÅŸetiyle geçmiÅŸi üzerine düÅŸünmeye baÅŸlar.
 
Bir sinema filminde sesler, müzik, imaj, renkler anlamın zengin yelpazesini yaratmaya yarar. Her imgede bir görme biçimi yatar ve imge canlandırdığı ÅŸeylerden daha kalıcıdır. Her imge yeniden yaratılmış bir görüntüdür.[1] Ararat filmindeki en önemli imge AÄŸrı Dağı yani Ararat’tır. Ermeni kimliÄŸi için Ararat, korkunç bir facia sonrasında yitirilen vatanı, vatan hasretini, vatan topraklarından ayrılış biçimini, o topraklar için verilen soykırım kurbanlarını, vatanlarından koparılmış Ermenilerin köksüz yaÅŸamlarını ve geriye dönüÅŸ umudunu ifade eder. Ararat Dağı üzerinden Ermeniler kimliklerini ve gelecek umutlarını koruyabilmek için yeni bir mit inÅŸa etmiÅŸlerdir. Tıpkı yurtlarından sürüldükten sonra kimliklerini Kudüs’teki kutsal yerler ve Tapınak dağına dönüÅŸ söylemiyle canlı tutmaya çalışan Yahudiler gibi. Bugün için Ararat Dağı gibi mitlerle beslenen soykırım söylemi diasporadaki Ermenilerin gelecekte kimliklerini yaÅŸatmak için muhtaç oldukları tek ÅŸeydir diyebiliriz.
 
Filmde geçen zaman kesitlerinin hepsinde AÄŸrı Dağı haÅŸmetli, tepesi karlı görüntüsüyle uzaktan baÅŸlayarak gittikçe yaklaÅŸan görüntülerle belirli aralıklarla görüntülenir. Bu görüntülere hüzünlü Ermeni ilahileri eÅŸlik eder. Raffi’nin yolculuÄŸunun amaçlarından biri de onu görmek ve görüntülemektir. Yine Ani Harabeleri ve Akdamar adasındaki manastır vatanla özdeÅŸleÅŸmiÅŸ görüntüler arasındadır. Özellikle manastırdaki Meryem Ana ve Ä°sa ikonu, Ermeni diasporası için sözde soykırımda katledilen ana ve oÄŸulları temsil eder. YaÅŸadıkları benzer bir acıdır, bir o kadar da kutsal ve anlamlıdır.
 
 
Ermeniler için “öteki”: Türk
 
Filmdeki Ermeni imgesi, diasporadaki Ermenilerin kendi kimliklerini nasıl tanımladıklarını ifade eder. Dürüst, çalışkan, onurlu bir milletin canice katledilmiÅŸ, sürülmüÅŸ, acılar çekmiÅŸ çocuklarıdır diasporadaki Ermeniler. Buna karşılık Ermenilerin kim olduÄŸunun anlaşılmasında Türk imgesi madalyonun diÄŸer yarsını oluÅŸturur. Ermeni kimliÄŸini tanımlayan “öteki” Türklerdir. Ermenilerin olumlu vasıflarına karşın Türkler karakterlerinde bütün olumsuz özellikleri barındırırlar. Bu iki kimlik soykırımla anlam kazanır. Ermenilerin ve Türklerin kim olduÄŸunu soykırım açıklar ve ispatlar.
 
Soykırımla ilgili sahnelerde sergilenen dehÅŸet görüntüleri soykırım gerçeÄŸini zihinlere kazımaktadır. Vurulan, yakılan, açlıktan ölüme terk edilen, iÅŸkence edilen periÅŸan durumdaki masum Ermenilere karşı, zevk için her türlü vahÅŸeti uygulayan “acımasız Türk” imajı soykırım sahnelerindeki temel sembollerdir. Özellikle Türklerin vahÅŸiliÄŸi anlatılırken kullanılan tecavüz ve çocukların iÅŸkenceyle öldürüldüÄŸü sahnelerin kullanılması nefretin dozunu anlamak için yeterli olabilir. Filme ideolojik söylemin hakim olması bu sahnelere abartılı bir yorum katmış. VahÅŸi Kızılderililerle medeni Amerikalıların veya barbar Vietnamlılarla kahraman Amerikalıların savaÅŸ sahnelerine benzer bu kaba söylem aslında Ararat filmini sığlaÅŸtırmakta. Film tarihte yaÅŸanmış olayları anlatırken ve yorumlarken estetik kaygılardan çok siyasi söylemin aktarılmasına önem vermektedir ki, bu vurgu filmin mesajını yapaylaÅŸtırmaktadır.
 
Ararat filmi yayınlandığı dönemde sanat dünyasından oldukça olumlu yorumlar almıştır. “Ermenilerin holokostu” olarak tanıtılan 1915 olaylarıyla ilgili tarihi gerçekleri yansıttığı vurgusu filmin reklamlarında özellikle ön plana çıkarılmıştır. Çekimleri Kanada ve Fransa’da yapılan filmin yapımcıları, filmin Ermeni soykırımının dünya çapında dile getirilmesi açısından çok umutluydu fakat film 11 Eylül saldırılarının gölgesinde kalarak beklenen etkiyi yapamadı.
 
Öte yandan filme Türkiye’den gelen tepkiler ve yorumlar birkaç köÅŸe yazısından ve birkaç resmi kınamadan ibaret kalmıştır. Özellikle Türk sanat camiasından film hakkında doyurucu bir yorumun gelmemesi de ilginçtir.
 
Munise ÅžimÅŸek / Dünyabizim
 
Düpnotlar:
 
[1] John Berger, Görme biçimleri, Yurdanur Selman (çev.), Ä°stanbul, Metis Yayınları, 1990, s. 27
 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.