Sosyal Medya

Şükrü Hanioğlu: Cumhuriyet, din yokluğu ve terapi edici deizm

Cumhuriyet sonrasında gözlemlenen, dini toplumsal alandan çıkartma ve "bireysel" düzeye indirgeme çabaları, "deizm" benzeri bir düşünsel arka plana sahip olmamıştır. Bu alanda uygulanan siyasetler de böylesi bir fikrî zemine dayanmayarak, 1905'te zaferini tescil eden "antiklerikalist, çatışmacı Fransız laikliği"ni taklide çalışmıştır.



"Deizm," Batı'nın on altıncı asır sonrası dinî, felsefî ve siyasî tartışmasında önemli bir yer iÅŸgal etmiÅŸtir. Reformasyon liderlerinden, Calvin'in yakın dostu Pierre Viret 1563'te "kendilerini yepyeni bir kavram olan 'deist' sıfatıyla tanıtan" düÅŸünürlerin Hıristiyanlığın geleceÄŸi açısından önemli bir tehdit oluÅŸturabileceklerine dikkat çekerken anlamlı bir öngörüde bulunmuÅŸtur.
 
Ä°lerleyen asırlarda deÄŸiÅŸik "deizm" yorumları Ä°ngiltere baÅŸta olmak üzere Avrupa toplumlarında hatırı sayılır ilgi uyandırmakla kalmayarak "Aydınlanma hareketi"nin geliÅŸimine katkı saÄŸlamıştır.
 
"Deizm," bunun yanı sıra, Franklin, Jefferson, Paine benzeri kurucu babaları aracılığıyla ABD'nin kuruluş felsefesini de derinden etkilemiştir.
 
Deizm süreç içinde iki temel bileÅŸeni olan "Tanrı" ile "akıl"ı baÄŸdaÅŸtırma yaklaşımında önemli bir dönüÅŸüm yaÅŸamıştır. Klasik deizm söz konusu baÄŸdaÅŸtırmayı "vahiy" temelinde saÄŸlamaya çalışırken, modern deizm "akıl"ı ön plana çıkararak "din"i dogma ve teolojiden arındırmaya çalışmıştır. DiÄŸer bir ifade ile yeni deizm "dinî bir ethos"un "dinî bir pathos"un önüne geçtiÄŸi, daha sonra ise "logos"a evrilerek sadece ahlâk oluÅŸturma amacıyla iÅŸlevselleÅŸtirildiÄŸi bir yaklaşımı dile getirmeye baÅŸlamıştır.
 
Cumhuriyet ve "din yokluÄŸu"
 
Ä°slâm âlemine bakıldığında el-Kindî, el-Farabî ve Ä°bn Sina benzeri düÅŸünürlerin eserlerinde, birinci türü andıran, "vahiy" temelli bir baÄŸdaÅŸtırma çabasını görebilmek mümkündür.
 
Buna karşılık Ä°slâm dünyasında "deizm," bilhassa da onun modern yorumu ile benzer temellere dayanan bir "hareket" geliÅŸmemiÅŸtir. Modern "deizm" tartışması büyük çapta Hıristiyan dünyası ile sınırlı olmuÅŸtur.
 
Osmanlı düÅŸünce tarihinde de kapsamlı bir "deizm" tartışmasından bahsetmek mümkün deÄŸildir. On dokuzuncu asrın son çeyreÄŸinde ivme kazanan ve Ä°kinci MeÅŸrutiyet Dönemi entelektüel mehâfilinde etkili olan "dinlerin geleceÄŸi" öngörüleri de Ernst Haeckel'in Monizm'ini uyarlama çabaları bir kenara bırakılırsa, Alman vülgermateryalizminin ana akım yaklaşımlarını yansıtmıştır.
 
Dolayısıyla Cumhuriyet sonrasında gözlemlenen, dini toplumsal alandan çıkartma ve "bireysel" düzeye indirgeme çabaları, "deizm" benzeri bir düÅŸünsel arka plana sahip olmamıştır. Bu alanda uygulanan siyasetler de böylesi bir fikrî zemine dayanmayarak, 1905'te zaferini tescil eden "antiklerikalist, çatışmacı Fransız laikliÄŸi"ni taklide çalışmıştır.
 
Bu katı ve "din-bilim çatışması" temelli yaklaşımın içerdiÄŸi sakıncaları gören Doktor Abdullah Cevdet benzeri entelektüeller, Jean- Marie Guyau'dan mülhem bir yaklaşımla, "dinin ortadan kalkacağı" geleceÄŸin toplumunda, bireyleri her türlü dogmadan arındırılmış, "vecibesiz ve müeyyidesiz" bir "inanç" ile teçhiz etmenin gerekliliÄŸini vurgulamışlardır.
 
Bu yaklaşıma göre Ä°slâm'dan da "din" olarak deÄŸil ama "ahlâkî ilkeler" bazında yararlanılarak ÅŸekillendirilecek yeni "inanç" bireyi "felsefî" anlamda dindarlaÅŸtıracaktı. Ancak "geleceÄŸin din yokluÄŸu"nun "bilim tarafından kolaylıkla doldurulacağını" varsayan kaba Cumhuriyet "bilimcilik"i bu yaklaşıma fazla ilgi göstermemiÅŸti.
 
Terapi edici ahlâkî deizm
 
Güncel "gençler arasında deizmin yaygınlaÅŸması" tartışmasını bu tarihî arka plan çerçevesinde deÄŸerlendirirsek açıklanması zor bir geliÅŸmenin yaÅŸanmakta olduÄŸunu düÅŸünebiliriz.
 
Burada düÅŸülebilecek hata toplumumuzda "deizm"e, klasik ya da modern tanımları çerçevesinde bir yönelim olduÄŸunun varsayılmasıdır.
 
Halbuki tartıştığımız olgu böylesi bir felsefî tercihten ziyade sekülerleÅŸmenin post-modern toplumda yarattığı bir davranış biçimini yansıtmaktadır.
Kendimiz merkezli bir yaklaşımla bunun Türkiye'ye özgü olduÄŸunu düÅŸünmek de doÄŸru deÄŸildir.
 
ÖrneÄŸin, gençlerin benzer eÄŸilimlere yönelmesi ABD'de kapsamlı araÅŸtırmalar yapılmasına neden olmuÅŸ ve bunlar neticesinde sosyolog Christian Smith'in "Terapi Edici Ahlâkî Deizm (Moralistic Therapeutic Deism)" ifadesiyle tanımladığı bir kavramsallaÅŸtırma yaygın kabûl görmeye baÅŸlamıştır.
 
Profesör Smith baÅŸkanlığında yapılan Notre Dame Üniversitesi araÅŸtırması, deÄŸiÅŸik inanç gruplarına mensup binlerce genci denek olarak kullanmıştır.
On yıllık bir zaman dilimine yayılan bu çalışma, modernleÅŸme kuramının "sekülerleÅŸmenin dinleri tedricen ortadan kaldıracağı" tezinin doÄŸru olmadığını kanıtlamıştır.
 
"Gençlik ve Din Ulusal Çalışması," "dinlerin ortadan kalkmadığı," buna karşılık, gençlerin "Terapi Edici Ahlâkî Deizm"e yöneldiklerini ortaya koymaktadır.
 
Bu ise bireyciliÄŸin yükseliÅŸi, kapitalist tüketim toplumunun kökleÅŸmesi, dijital iletiÅŸim devrimi, yirminci asır pozitivizminin tortusu ile ampirizmin popüler kültür üzerindeki etkisi ve nesiller arası baÄŸlantının zayıflaması benzeri nedenlerden kaynaklanmaktadır.
 
"Terapi Edici Ahlâkî Deizm" kavramı klasik ya da modern anlamında "deizm" ve onun "akıl-Tanrı" arasındaki yaratmaya çalıştığı baÄŸdaÅŸtırma ile iliÅŸkisi olmayan, popüler bir "inanç biçimi"ni tanımlamaktadır.
 
ABD'de örgütlenmiÅŸ din kurumlarının "Kafeterya Hıristiyanlığı" ifadesiyle aÅŸağıladığı bu yaklaşımı benimseyen gençler dine, "arzularının gerçekleÅŸmesine yardımcı olacak;" ama "yaÅŸamlarının akışında deÄŸiÅŸim yaratmayacak," onlardan taleplerde bulunmayacak, kurallar dayatmayan, "toplumsal deÄŸil ÅŸahsî düzeyde iletiÅŸim kuracakları" bir kaynak olarak yaklaÅŸmakta ve onu iÅŸlevselleÅŸtirmektedir.
 
Bunun neticesinde örgütlenmiÅŸ, kurumsal "din"in yerini iÅŸlevselleÅŸtirilmiÅŸ, bireysel "inanç" almakta, Tanrı ise "sorunlu dönemlerde yardıma koÅŸan," ama adanma, itaat ve disiplin çerçevesinde ibadet talep etmeyen bir "terapist" olarak kavramsallaÅŸtırılmaktadır.
 
Bu ise Tanrı'nın varlığını inkâr etmeyen; ama onun ihtiyaç duyulmadıkça gündelik yaÅŸama müdahale etmediÄŸini varsayan, benzeri ÅŸekilde, ahlâkî karakterli; ama "yükümlülük"ten kaçınan bir "inanç" biçimini ÅŸekillendirmektedir.
 
Kendimiz merkezli yaklaşım ve "özgünlük" varsayımıyla deÄŸerlendirmediÄŸimiz takdirde Türkiye'deki güncel "deizm" tartışmasının geliÅŸmiÅŸ post-modern toplumlarda daha kolay gözlemlenen bir olguya atıfta bulunduÄŸunu görmek zor deÄŸildir.
 
Bu yapıldığında, tek yönlü ve mekanik iliÅŸkiler çerçevesinde açıklanılmasına çalışılan bir geliÅŸmenin fazlasıyla karmaşık, çok yönlü ve küresel boyutlu olduÄŸu anlaşılabilecektir.
 
Bu kavrayış, söz konusu geliÅŸmeyi "günah keçileri yaratarak" ve "devlet eliyle" engellemenin ne denli zor olduÄŸunu da ortaya koyacaktır.
 
Ancak "hoÅŸa gitmeyen olgular ile kavga etme" geleneÄŸi ile "devlet müdahalesi" beklentisinin son derece güçlü olduÄŸu bir toplumda, karmaşık geliÅŸmeleri "anlama"ya çalışma yerine "suçluyu belirleyerek savaÅŸ açma"nın tercih edilmesi ÅŸaşırtıcı olmayacaktır...
 
Sabah Gazetesi

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.