Sosyal Medya

Zekeriya KurÅŸun: Meclis neyi temsil etmektedir?

Başkumandanlık Meydan Muharebesi’ne katılan subayların terfi edilmesi meselesi, Hüseyin Avni meclis kürsüsündeki sözleriyle, esasta yapılan düzenlemeyi gereklilik olarak görmekle birlikte, yasanın Meclis’ten çıkarılmadan önce gazetelerde hükümet iradesi olarak yayımlanmış olmasına karşı çıkmaktadır. Gerekçesi ise şu sözlerinde saklıdır: “Milli irade, milletin temsil yetkisini üzerine almış ve bu hakkı, tüzel kişiliğinde tecelli ettirmiş ve hiçbir surette kimse tarafından kullanılmasına müsaade etmemiş olan Meclis’indir.



Bugün tanınmış birçok ülke ve devletin ömründen daha uzun bir parlamento tarihimiz var. Meclisimiz, Kanun-i Esasi’nin ilanı olan 23 Aralık 1876 tarihinden itibaren, yaÅŸanan “Anayasal Sistem” ve “parlamento” deneyimi ile en zor dönemlerde bile milletin onayını alarak ÅŸartların üstesinden gelmeyi öÄŸrenmiÅŸtir.
 
Nitekim, Anadolu iÅŸgali karşısında harekete geçen mahalli kongreler, ardından Erzurum ve Sivas Kongreleri de bu akla, yani millete dönmeyi iÅŸaret ederek Büyük Millet Meclisi’nin yolunu açmıştır. Erzurum Kongresi’nde benimsenen “Kuvay-i milliyeyi âmil ve millî iradeyi hakim kılma” düÅŸüncesi, Ankara’da “hakimiyeti kayıtsız ÅŸartsız millete teslim etme” fikrine yükselmiÅŸtir. Bu yüzden TBMM’ye; Birinci Meclis, Kurucu Meclis, Meclis-i âli ve nihayetinde Büyük Milet Meclisi adlarının verilmesi boÅŸuna deÄŸildir. Bu isimlerin tamamı, esas itibariyle bir yeri iÅŸaret ediyordu. O da, milleti temsil eden “Meclis” ve onun iradesiydi. Nitekim bu yaklaşım, Birinci Meclis tutanaklarına, Ä°rade-i Seniyye’den (Sultanın iradesinden) Ä°rade-i milliyeye (milli iradeye) geçiÅŸ olarak yansıyacaktı.
 
Türkiye’yi gerek Osmanlı sonrası kurulan diÄŸer halef devletler ve gerekse diÄŸer Ä°slam dünyasından ayıran en önemli husus, Meclis’i doÄŸru iÅŸletebilmesidir. Bütün kesintilere, darbelere ve siyasal çalkantılara raÄŸmen; bugün Türkiye dünya devletleri arasında saygın bir yere oturmuÅŸ ise Meclisimiz sayesinde olmuÅŸtur. Parlamento geleneÄŸimiz, kuÅŸkusuz Osmanlı sonrası kurulan, Suriye, Irak, Mısır ve diÄŸer Arap ülkelerinde de etkisini göstermiÅŸtir. Ancak oralarda yaÅŸanan manda süreçleri bu tecrübeyi tamamen ortadan kaldırmış ve onları farklı mecralara sürüklemiÅŸtir. Oysa TBMM, hem eski parlamento geleneÄŸini sürdüren ve hem de Anadolu’yu iÅŸgalden kurtaran “Gazi Meclis” olma özelliÄŸiyle çaÄŸdaşı pek çok meclislerden farklılaÅŸmıştır.
 
Ä°stanbul’daki Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nın Ä°ngilizler tarafında basıldığı 16 Mart 1920 tarihinin hemen ardından Heyet-i Temsiliye, 19 Mart’ta bir seçim beyannamesi neÅŸrederek, 23 Nisan’a giden süreci baÅŸlatabilmiÅŸtir.
 
O günkü ÅŸartları dikkate aldığımızda bu kadar hızla hareket edebilme kabiliyetinin iki motivasyonu olduÄŸu görülür. Birincisi, ülkenin iÅŸgal ile yüz yüze olması ve o güne kadar baÅŸlatılmış olan Milli Mücadele kararlılığı; ikincisi de daha önce var olan Meclis geleneÄŸi. Nitekim zar-zor hazırlanan eski Numune Mektebi binasındaki salona daha ilk günden “Hakimiyet milletindir” tabelası asılarak, geçmiÅŸin tecrübesi üzerine bina edilen niyet açıkça ortaya konulmuÅŸtur.
 
Aslında Meclis’in daha ilk oturumlarından itibaren yapılan tartışmalarda ve karar alma mekanizmalarının iÅŸletilmesinde, farkı bölgeleri temsil eden milletvekillerinin konuÅŸmaları, milli iradeye bakışlarını ortaya koymaktadır. Sadece Ä°stanbul gibi imparatorluÄŸun eski merkezinde yetiÅŸenler deÄŸil, taÅŸra milletvekillerinin de yaklaşımları sahip oldukları azım ve dirayeti, milli iradeye olan saygı ve güvenlerini göstermektedir.
 
En hassas meselelerde bile tartışmalarını milli iradenin tecellisi doÄŸrultusunda sürdüren Birinci Meclis’in tutanakları bugün dahi ders notları olarak okunmayı haketmektedir.
 
Bir örnek verelim. BaÅŸkumandanlık Meydan Muharebesi’ne katılan subayların terfi edilmesi meselesi, Meclis’in 4 Eylül 1922 tarihli 96. oturumunda ele alınırken; yapılan tartışmalarda, birbirine muhalif olsalar da genç Meclis’in üyelerinin milletin iradesine gösterdiÄŸi hassasiyet, tarihi bir numune teÅŸkil etmektedir. Yapılan teklife usul bakımından karşı çıkan dönemin renkli siması Erzurum Milletvekili Hüseyin Avni Bey’e kulak verelim:
 
“Efendiler, düÅŸmanın memleketimiz dahilinde icra ettiÄŸi mezâlime nihayet vermiÅŸ olan mukaddes ordunun muvaffakıyetini ne suretle tebcil edeceÄŸimi bilemiyorum. Devletin hayatını temin ve muhafaza eden bu kudret-i âliyeyi tebcil zımnında milletvekilleri herkesin hukukunu vermeyi kendisi için bir vecibe bilir.”
 
Hüseyin Avni bu sözleriyle esasta yapılan düzenlemeyi bir gereklilik olarak görmekle birlikte, yasanın Meclis’ten çıkarılmadan önce gazetelerde bir hükümet iradesi olarak yayımlanmış olmasına karşı çıkmaktadır. Gerekçesi ise ÅŸu sözlerinde saklıdır:
 
“Ä°rade-i milliye, milletin hakk-ı temsilini (temsil yetkisini) üzerine almış ve bu hakkı, ÅŸahs-i manevisinde (tüzel kiÅŸiliÄŸinde) tecelli ettirmiÅŸ ve hiçbir surette kimse tarafından istimaline (kullanılmasına) müsaade etmemiÅŸ olan Meclis’indir.
 
Hüseyin Avni’nin konuÅŸması ile aynı oturumdaki diÄŸer müzakereleri, TBMM’nin yayımladığı Zabıt Ceridesi’nden takip etmek mümkündür ve burada uzatmaya hacet yoktur.
 
Ä°ÅŸte, 100. yılını idrak ettiÄŸimiz TBMM böyle bir mirasın üstüne kurulmuÅŸtur.
 
23 Nisan Milli Hakimiyet Bayramımız ve TBMM’nin kuruluÅŸunun yüzüncü yılı kutlu olsun.
 
YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.