Selahattin E. Çakırgil: Sonu, ‘Millet için, millete rağmen!' mi olmalıydı
Follow @dusuncemektebi2
Birilerinin topluma yeniden bir ‘deli gömleği’ giydirme çabalarına rağmen, bu korku filminden yeni yeni kurtulmaya çalışıyoruz; özellikle son 20 senedir..
20 Nisan tarihli yazım (‘Tek kiÅŸi heykeli' yontmaya devam, çare mi?) üzerine birçok mesaj aldım.. Teyid mahiyetinde olanları geçelim; ‘Aman, Selâhaddin, taÅŸlarla fazla uÄŸraÅŸma..’ diye lâtife yapanların sözlerini..
***
Bazıları ise, ‘Yahu kardeÅŸim, kaşımayalım bu konuları..’ diyen çekingen veya korkak sınıfından.. Onlara iyi uykular.. Kimse onlara dokunmaz.
***
(Buraya bir not düÅŸelim.
1938’de Kasım ayı.. Yakup Kadri, büyükelçi olduÄŸu Ä°sviçre’den cenaze törenine katılmak için gelmiÅŸtir. Ve artık, Bern’e dönecektir.
Maarif Vekili (M. EÄŸitim Bakanı) arkadaşı Hasan Âli Yücel’e vedâ için gider.
Biraz sohbetten sonra, ‘Hasan Âli, hâtırâtımı da Maarif Vekâleti’ne verdim.’ der. (Çünkü o zaman yayınlanacak her eser, ancak Maarif Vekâleti’nin izin vermesiyle basılabiliyordu..) Yâni, o kadar geniÅŸ bir ‘hürriyet’ vardı!!
Hasan Âli der ki, ‘Yakub Kadri, gerekli deÄŸiÅŸiklikleri yaptın mı?’
-Nasıl yani?
-Biliyorsun ki, ‘Devr-i Kemal’ bitti, ‘Devr-i Ä°smet’ baÅŸladı!’
Yakub Kadri, ‘Bunu duyunca, başımdan aÅŸağı kaynar su döküldü zannettim’ der.)
***
Üçüncü kesim ise.. 100 yıllık sofistik uykularının sona ereceÄŸinden korkan ‘taife-i laïcus..’
-Devletin kurucusu hiç kimseyle aynı kefeye konulamaz!’ diyenler..
Bu taife, ÅŸartlandırılmış beyinlerin ürettiklerini baÅŸkalarına zorla dayatmayı kendileri için bir hakk sanıyorlar, 100 yıldır.. ‘Tanzimat ve Ä°ttihadçı kafası..’ Bunlar, Birinci Åžef’ten geçinenler.. Ve, kafa konforlarının bozulmasından korkuyorlar..
***
Biz ise diyoruz ki, ‘Yakın- uzak, tarihimizde her kim var ise, hepsi de bizim tarihimizin bir parçası..
Tarih, eÄŸer masal anlatmak ve toplumu uyutmak ve uyuÅŸturmak deÄŸil de, gerçeÄŸin anlaşılması ve bugün ve yarınlarda aynı hatanın tekrarlanmaması için ise; ‘Geliniz, her kim olursa olsun, birileri sevsin- sevmesin, herkesi, insan olarak anlamaya çalışalım. Kimse kanun zoruyla korunmasın, dayatılmasın..‘
Milletin aklı sınırlanmasın.. Üstelik, ölüp gidenlere, sevmeseler bile, kimse hakaret etmiyor. Ä°ÅŸte, Mustafa Ä°smet ve Mustafa Fevzî PaÅŸalar birer örnek..
***
Tekrar edelim.. SavaÅŸlar sırasında kasıdlı olarak bir hata yapılmamışsa, savaÅŸta yenmek de vardır, yenilmek de; o durumda olan komutanlara bir eleÅŸtirimiz olamaz.. Bizim artık karşı çıktığımız husus, askerî savaÅŸ bittikten sonraki dönemlerdeki ve üzerlerinde hâlâ, tartışma yasağı olan dayatmalardır.
Çünkü, bütün milletin alın teri ve göz yaşı ve kanlarıyla elde edilen askerî zafer sonrasında, bir takım askerlerin ‘toplum mühendisliÄŸi’ne soyunup, toplumu adam etmek adına, - yabancı düÅŸmanların yapmaya cesaret edemiyeceÄŸi ÅŸekilde-, Müslüman halkımızın bütün inanç deÄŸerlerine korkunç bir saldırı baÅŸlatılmış ve bu durum, askerî hizmetin bedeli bir hak gibi gösterilmek istenmiÅŸtir.
***
SavaÅŸtaki hizmet, herkesin ülkesine karşı vazifesiydi..
Ä°tfaiyecinin vazifesi yangını söndürmektir. Ama, yangından sonra itfaiyecilerin gelip, ‘Biz olmasaydık, eviniz ve siz yanacaktınız. Hayatınızı bize borçlusunuz ve bu evde bundan sonra biz ne dersek, öyle hareket edeceksiniz..’ demeleri gibi bir zorbalık kabul edilebilir mi?
***
Bunun, ‘Devlet kuruculuÄŸu’ iddiasıyla da ilgisi ve savunulacak tarafı yoktur. Kaldı ki, yapılan ‘devlet kurmak’ deÄŸil, rejim kurmak idi. O kadar ki, iÅŸgal altındaki Ä°stanbul’dan, Meclis-i Meb’usân’dan Ankara’ya gelen meb’uslar, ilk oturumda, Ä°stanbul’da yarım kalan ve ziraat konusundaki bir maddenin görüÅŸülmesine devam etmiÅŸlerdi.
Amma, kısa zaman sonra, ‘Halk için, halk’a raÄŸmen..’ prensibiyle, ‘jakobenist/ tepeden inmeci’ bir takım dayatmalar gelmiÅŸtir; dâraÄŸaçları, zindanlar- sürgünlerle..
***
Birilerinin topluma yeniden bir ‘deli gömleÄŸi’ giydirme çabalarına raÄŸmen, bu korku filminden yeni yeni kurtulmaya çalışıyoruz; özellikle son 20 senedir..
Star
Henüz yorum yapılmamış.