Ömer Lekesiz'in kaleminden: İlahi şeriat, akli şeriatı sınırlamaz
Follow @dusuncemektebi2
İlahî şeriat, akli şeriatı sınırlamaz, bilakis siyaset, iktidar, çıkar, sömürü... nedeniyle onun etrafında oluşturulan sınırları da açar. Akli şeriat da aynıyla İlahi şeriat etrafında oluşturulan sınırları, tefekkür, akletme, düşünme... esasında aşma özelliğine sahiptir.
Ä°lahî ÅŸeriatın akli ÅŸeriatı sınırlamamasının asıl nedeni, Allah’ın yaratılışında bir sınırlanmanın mümkün olmayışındandır. DiÄŸer nedeni ise Allah’ın, aklı duyuların verisine tabi kılması ve duyuların akla verdiÄŸi ÅŸeylerin de sürekli bir deÄŸiÅŸmenin hükmü altında bulunması nedeniyledir.
ÖrneÄŸin, din sadaka verilmesini bildirir, ancak onun verilme ÅŸeklini bir hükme baÄŸla(ya)maz. Çünkü sadaka vermenin maksat ve ÅŸekli kalp, gönül ve duyuların akla verdiÄŸiyle oluÅŸan duygulara, buna tabi olarak ibnü’i-vakt olanlar arasındaki uzlaÅŸmaya göre oluÅŸur. DiÄŸer bir söyleyiÅŸle hilkate raÄŸmen ÅŸeriat olamayacağı için, hilkatin ihtiva ettiÄŸi deÄŸiÅŸme unsuru, her neslin hatta her ümmetin zamanına farklı olarak yansır.
Åžeyh Muhyiddin, bu durumu iyilik ve kötülük kelimeleri üzerinden daha da genelleÅŸtirerek ÅŸu tespitte bulunur:
“Ä°yilik ve kötülük, iyi ve kötü için özlerinden kaynaklanan iki niteliktir. Fakat bir ÅŸeyin iyiliÄŸi ve kötülüÄŸü, yetkinlik ve ya eksiklik veya maksat veya yatkınlık veya doÄŸa veya nefret veya alışkanlığa göre algılanır. Bazı ÅŸeylerin kötülüÄŸü ve iyiliÄŸi sadece Hakk’ın bildirmesiyle –ki ÅŸeriat demektir- anlaşılır. Böylece ‘ÅŸu kötü, bu iyidir’ deriz. Bu ÅŸeriattan bir bildirimdir, hüküm deÄŸildir. Bu nedenle zamana, ÅŸahsa ve hal koÅŸuluna göre iyilik ve kötülükten söz ederiz.” (FM, 1:118)
Yukarıdan beri, Sünnetullah’ı müdrik olarak, O’nun sahibine lafız deÄŸil mana yoluyla inanmak, bu inanışta hilkatin kalbimize, gönlümüze ve aklımıza yüklediÄŸi deÄŸiÅŸkenliÄŸi gözeterek ÅŸarinin dosdoÄŸru yoluna mahsus Ä°lahi ve akli tekliflerini, emirlerini ve tavsiyelerini hayat tarzı olarak seçmeyi zihniyet terimi içinde toplarız.
Bu manada, zhn / zihin kökünden Osmanlı Türkçesiyle türetilmiÅŸ bir kelime olarak zihniyet, “Belirli görüÅŸ, inanç ve alışkanlıkların etkisiyle oluÅŸan düÅŸünme tarzı, zihin yapısı” demektir (Misalli Sözlük). Bakış açısı, / perspektif, dünya görüÅŸü, ÅŸeyleri düÅŸünmeye ve anlamaya dair nazari ve pratik yöneliÅŸlerin tümü ÅŸeklindeki ifadelerle tanımını geniÅŸletebildiÄŸimiz zihniyet, deyim yerindeyse tıpkı varlığımızla içinde yüzdüÄŸümüz hayat gibi, hem zemin hem de ufuk / bakış planında zirve olarak mekan edindiÄŸimiz, bir anlam ve idrak deryasıdır.
Ä°lahî ÅŸeriat, yani öz yoluyla sabit ancak yukarıda zikrettiÄŸimiz ÅŸekliyle hilkat ile aklî ÅŸeriat cihetinden deÄŸiÅŸime açık olan zihniyet, bu niteliÄŸi nedeniyle, varlığı ancak kendisiyle mümkün olan kimi yapıların tasallutuna da açıktır.
Bu yapıların en baÅŸta geleni ve en önemlisi ise kuÅŸkusuz, kültürdür.
Ä°liÅŸkilendirildiÄŸi temaların ve ihtiyaçların sayıca çokluÄŸuna tabi olarak anlamı da çoÄŸalan kültürün, bizim konumuz esasına anlamı da ÅŸöyle olabilir: Uzun süreli zaman dilimlerinde üretilen ancak belli bir zihniyetin süzgecinden süzülerek oluÅŸan hayati tutum ve davranışların tümüdür. Üretilmesi bakımından inanç, sanat, fikir, gelenek, zihnî ve fizikî deÄŸerlerin tamamını içine alır.
Latince “colere” fiilinden türetilmiÅŸ olan kültürün, bu dildekine göre ilk manası iÅŸlemek, terbiye etmek, yetiÅŸtirmektir ki, bundan ilk kasıt da tarımsal üretimdir.
Sözlüklerden edindiÄŸimiz bilgiye göre kültür, 19. yüzyılın sonlarında “Ortak töre ve simgeler” anlamıyla Alman akademik dilinde ortaya çıkmış, diÄŸer dillere de ondan yayılmıştır.
Üretilen ÅŸey olarak kültür, üretilmesine esas zemin olarak ilgili zihniyetin, bizim buradaki kastımızla dinin hem yardımcıdır hem de onun tahrifinin / tahribin ilk ÅŸubesidir.
Åžöyle ki, dinin her türden anlayışa eriÅŸecek ÅŸekilde yaygınlaÅŸmasında en etkili yol olan kültür, asıl enfeksiyonal etkileÅŸim kabiliyetiyle dıştakini içe, içtekini dışa taşımakla da zihniyetler açısından olumlu olanla olumsuz olana karşı mesafesizdir. DiÄŸer bir söyleyiÅŸle zihniyet, kültür nedeniyle fethederken fethedilir.
Zuhura çıkarılışı ve kullanılışıyla zaten modern karakterli olan kültür, Modernizm tarafından zihniyetlerin tamamına, adeta onları kendi içinde massedecek tarzda baskın hale getirilmiÅŸtir. Öyle ki baÅŸta din olmak üzere hemen her tanım kültür ekiyle birlikte ifade edilmeye baÅŸlanmış ve dışında kalan her ÅŸeyin onun içine çekilmeye talip olmasıyla, zihniyet kavramını kendi derinliÄŸine iterek önemsizleÅŸtirmiÅŸtir.
Kültür artık büyük bir güç olarak dünyanın ilgisi ve sorundur.
YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.