D. Mehmet Doğan: Kitab’a ve Peygamber yoluna çağırmayan şeyhler
Follow @dusuncemektebi2
Tekkeler kapatılalı kaç yıl oldu? 95 sene! Bu zaman içinde tekkeler, tarikatlar, tasavvuf menfi veya müsbet hep gündemde kaldı. Kapalı olanın, men edilenin, yasaklananın gündemde olması şaşırtıcı değil mi?
Ä°ki sebep gösterebiliriz. Birincisi kapatılamaz bir kurum men edilmek istendi. Çünkü bu insanî temayül, tasavvuf yolu dünün, evvelsi günün iÅŸi deÄŸil. Köklü bir eÄŸilimin tezahürü. Zühd yolunu seçmek bazıları için fıtrî bir tercih. Binaları kapatabilirsiniz, insanları bir araya gelmekten men edebilirsiniz, fakat bu temayülü ortadan kaldıramazsınız. Nitekim, tekkelerin kapatıldığı, ÅŸeyhlerin, derviÅŸlerin tehzil ve terzil edildiÄŸi bir dönemde zamanın büyük ÅŸairi Necip Fâzıl araya araya Abdülhakim Arvasî’yi buldu. Fikir ve mücadele adamı bir Necip Fâzıl varsa, iÅŸte bu buluÅŸmanın sonucudur. Böyle bir devirde, filozof Nureddin Topçu’nun Abdülaziz Bekkine’ye baÄŸlılığını ne ile izah edeceksiniz? Bunlar ÅŸeyhdi, fakat tekkeleri yoktu!
“Efendim tekkeler kendini kapattı! Zaten yozlaÅŸmışlardı!”
Bunun neresini ciddiye alalım. Tekkeler asıl kapandıktan sonra yozlaÅŸtı, çürüdü, mutasyona maruz kaldı ve bazıları tam tersine inkılâb etti!
Osmanlının son döneminde Meclis-i MeÅŸayih (Åžeyhler meclisi) teÅŸkil edildi. Bu heyet tekkeleri denetliyordu. Yoldan çıkanları men ediyordu. Tekkeleri belli bir düzen içinde tutmak için bu heyetin teÅŸkili önemli idi. DerviÅŸliÄŸin, ÅŸeyhliÄŸin ölçüleri vardı. Tekkelerde ne yapılıp yapılmayacağı belli idi. Tekkeler Osmanlının en önemli sivil toplum kurumaları idi. Bunlarda ÅŸiir, mûsıki, hat, tezhip gibi sanatlarla uÄŸraÅŸan büyük ÅŸahsiyetler yetiÅŸti.
Bana tekkeden, tasavvuf terbiyesinden geçmemiÅŸ bir tane büyük ÅŸair, musikiÅŸinas, hattat…söyleyin. Åžiirde Yûnus’dan baÅŸlayalım isterseniz! Musıkîde Itrî’den baÅŸlamaya ne dersiniz? Ya hattat? Åžeyh Hamdullah!
“Tekkeler yozlaÅŸtığı için deÄŸil, Millî Mücadele’de üstlendiÄŸi antiemperyalist rolden ötürü kapatıldı” cümlesini bir yere yazın. Tekkelerin gerçek yozlaÅŸması iÅŸte bu resmî kapatma, fakat gayri resmî devam dönemindedir. Tekkelerin ilim kaynakları ortadan kaldırıldı, din öÄŸretimi yasaklandı. Toplumla saÄŸlıklı iliÅŸki kurma imkânları yok edildi. Bu saÄŸlıksız ortamda bir sürü müteÅŸeyyih türedi. Bu sahte ÅŸeyhler saf halkı istismar etti. Dünyalıklarını bu yoldan saÄŸladılar.
Bu ÅŸeyhlerin kimi büyük tüccardı, kimi yüksek bürokrattı, hatta içlerinden parti baÅŸkanları bile çıktı! Bütün bunları nefsinde birleÅŸtirenler de oldu.
O zaman ÅŸu söylenebilir: Ya o tekke tekke deÄŸil ya da bu parti parti deÄŸil. Bana sorarsanız ne tekke tekke, ne parti parti.
Ä°yi niyetli tasavvuf erbabının elinde bir kuru ÅŸerait kaldı. Necip Fâzıl da Nureddin Topçu da bu kışr (kabuk) ÅŸeriatçilerini en sert ÅŸekilde eleÅŸtirir. Ä°ÅŸte kuru ÅŸeriat: Ä°badete ibadet kat, zikre zikir zammeyle, her yıl umreye git, bunları numaratöre baÄŸla…Cennet garanti! Bu zamane ÅŸeyhlerini eskilerden ayıran en önemli özellik, eski ÅŸeyhlerin kendilerinden önceki ulu ÅŸahsiyetlerin menkıbelerine atıfda bulunmaları iken, zamane ÅŸeyhlerinin ise kendi menkıbelerini yaymaları!
Åžeyh uçmaz, kaçmaz, keramet göstermez. Göstere göstere keramet olmaz. Tasavvuf gösteriÅŸsizliktir. Asıl keramet, keramet göstermemektedir! Saf ve samimi Müslüman olarak insanları hakikate çağırmaktadır.
Bunların dışında bir tekkecilik aldı yürüdü. Bunun tamamen Cumhuriyet tekkeciliÄŸi olduÄŸunu söyleyebiliriz. Bunlar zamanla iÅŸi öyle azdırdılar ki, Kitab’a, yani Kur’an’a çağıracaklarına baÅŸka kitaplara; Peygamber’e çağıracaklarına baÅŸka kiÅŸilere çağırmaya yöneldiler.
Kur’an’ı gerektiÄŸinde bu zamanın gayri meÅŸruluklarını doÄŸru göstermek maksadıyla kullandılar. Peygamber’e atıfda bulunduklarında esasında bu zamanın bir adamını meÅŸrulaÅŸtırmak istediler. Ä°ÅŸi öyle yerlere vardırdılar ki, filan kes Peygamber’in soyundadır diye delilsiz ispatsız iddialar ortaya attılar. Aslında belki de tersini yapıyorlardı. Peygamber, filan kesin soyundan olduÄŸu için mühimdir demek istiyorlardı!
Öyle bir zamana çattık ki…Akıl almaz, hissiyatla baÄŸdaÅŸmaz iÅŸler oluyor. Bizi selâmete aklımız ve duygularımız götürür. Önce akıl, düÅŸünme, fikretme, sonra kalble sınama. Kitab’a çağırmayan, Peygamber’e davet etmeyen, ahlâk telkin etmeyen, gönül yapmayan ÅŸeyhler insanları zamane putlarına yönlendirdi, bu arada kendileri de putlaşıp dünyalık her ÅŸeye sahip oldular.
Dünyalığı yerinde olan, servet ve sâman sahibi olan ÅŸeyh olamaz, tasavvuf erbabı olamaz. Bu dünyalıklara baÅŸka dünyalıklar ekleyenler ise hiçbir ÅŸey olamaz, cehennem kütüÄŸü olur!
Karar
Henüz yorum yapılmamış.