Sosyal Medya

Yasin Aktay'ın kaleminden: Sekülerleşme ve dindarlığın git-gel halleri

Modernizmin bir ideolojisi olarak sekülerizm, tam da insanın kendi trajedisiyle, kendi zavallılığıyla övünmesinin adıdır ve tabii ki vehmettiği gibi yeni bir şey değildir. Bireyin dünyasında da din, dindarlık, ahiret endişesi gibi dünyevi gafletin de med-cezir hallerinin olduğudur.



DünyevileÅŸme yani sekülerleÅŸme dünya tarihinde istisnai bir geliÅŸme deÄŸildir. Kendi sekülerliklerini çok beÄŸenenlerin aynı zamanda onu insanlığın ilerlemesinin bir üst aÅŸaması gibi güzellemeleri ÅŸaşılacak bir ÅŸey deÄŸil. Bütün insanlara tuttukları yollar kendilerine hoÅŸ gösterilmiÅŸtir der kerim kitabımız. Ä°nsanın kendi felaketini kendisine cennet gibi gösteren, hoÅŸ ve güzel gösteren bir dizi mekanizma vardır. Modern felsefe bunlara ideoloji dedi, kültür dedi, epistem dedi. Marx kendi zihnine yansıyan çarpıtmayı fark etmeden bu ideolojik aldanışın adını “gerçekliÄŸin bilince çarpık yansıması” olarak koydu.
 
Ä°nsanın eninde sonunda öleceÄŸi gibi hiç kimsenin görmekten bile kaçamayacağı bir gerçeÄŸin toplumca unutulması, ihmal edilmesi ve dünyaya kazık çakılacakmış gibi bir yaÅŸam sürülmesi mümkün. DüÅŸünün bir bütün insanları ayıran onca fark vardır. Kültürel, etnik, coÄŸrafi, cinsiyet, tarih, sınıf, statü veya her tür sosyal tabaka farkları. Ama bütün bu farkların hepsinin yok olduÄŸu, herkesi birleÅŸtiren bir ortak özellik ölüm. “Ortak Bir Åžeyleri Olmayanların Ortaklığı” demiÅŸti buna Alphonso Lingis (Ayrıntı Yayınları).
 
Heidegger’in deyiÅŸiyle “herkes yalnız ölüyor” ise de, herkes ölüyor ve bu hepimizin en ortak yanı. Buna mukabil ölümü unutmak, ölüm yokmuÅŸ gibi, bu konuda ortak olduÄŸu diÄŸer insanlara zulmetmek, onlara karşı bir hukuk gözetmemek, onlara karşı davranışında ölüm sonrası hiçbir hesaba çekilmeyecekmiÅŸ gibi yaÅŸamak insanoÄŸlunun sekülerliÄŸinin en yaygın ve somut tezahürü.
 
SekülerleÅŸme insanın bu apaçık gerçeÄŸi ihmal etmesi, görmezden gelmesi, hatta unutması, tecehhül etmesidir. Cahiliye bu deÄŸilse nedir? Bir de insan kendi cahilliÄŸiyle övünür mü? Övünüyor iÅŸte.
 
Modernizmin bir ideolojisi olarak sekülerizm, tam da insanın kendi trajedisiyle, kendi zavallılığıyla övünmesinin adıdır ve tabii ki vehmettiÄŸi gibi yeni bir ÅŸey deÄŸildir.
 
SekülerleÅŸmenin bir felsefesi olsa da o bir insanlık durumudur. Varlığın unutulması, hayatın en temel gerçekliÄŸi olarak ölümün unutulmasıdır, insanın baÅŸkalarına karşı sorumluluklarını unutmasıdır, yani gafletidir ve bu haliyle insanlık kadar eskidir. Belki bu gafleti yüceltip ona felsefi veya sosyolojik güzellemeler yapanlar dalalet seviyesine çıkarlar ama iÅŸin özü unutmadır.
 
Tabii Müslümanlar da bu gaflet ihtimalinden veya tehlikesinden muaf olamazlar. Ama iÅŸi Müslümanlar dünyevileÅŸti tespitinde karamsar tahlillere getirerek sanki geri alınmayan, tek yönlü bir süreç resmeder gibi tespitler yapıldığında sekülerleÅŸmenin o meÅŸum iddiası daha fazla desteklenmiÅŸ oluyor.
 
DoÄŸrusu, bireyin dünyasında da din, dindarlık, ahiret endiÅŸesi gibi dünyevi gafletin de med-cezir hallerinin olduÄŸudur. Nitekim, seküler çaÄŸ iddiası veya sosyolojik olarak sekülerleÅŸme tezinin olgusal olarak doÄŸru olmadığını sergileyen çok deÄŸerli çalışmalara iÅŸaret etmiÅŸtik. Peter L. Berger ve Thomas Luckmann’ın dünyanın en seküler dönemini yaÅŸadığının söylendiÄŸi dönemlerde bile böyle bir ÅŸeyin deÄŸil tam tersi bir dinselleÅŸmenin geliÅŸmiÅŸ olduÄŸunu üstelik Avrupa örneÄŸinde gösterdikleri çalışmaları bu türdendir.
 
Aydınlanma Çağı’nın ünlü düÅŸünürlerinden David Hume’un “Dinin DoÄŸası” isimli kitabı sekülerleÅŸmenin dinselliÄŸe karşı veya tektanrıcılığın çoktanrıcılığa karşı evrimsel bir geliÅŸme içinde olduÄŸu tezine karşı çok daha açıklayıcı, çevrimsel esasa göre iÅŸleyen bir model ortaya koyar. Seküler deÄŸerlerin doruÄŸa tırmandığı Aydınlanma çağında genel geçer yaklaşıma aykırı bu çerçeve hem dinin kendi içinde tektanrıcılıktan çoktanrıcılığa doÄŸru gidiÅŸ-geliÅŸlerini hem de tarih içinde seküler ve dinsel arasındaki geliÅŸme çizgisini evrimci bir yaklaşımdan kurtarıyor.
 
Dinler tarihi alanında hakim bir paradigma olarak evrimci pozitivist yaklaşıma karşılık, Hume, çok daha önceden hem dinler arasında hem de her dinin kendi içinde çoktanrıcılıktan (hurafecilikten) tek tanrıcılığa (kitabiliğe) ve oradan tekrar çoktanrıcılığa doÄŸru geçiÅŸler olduÄŸunu anlatır. Bu hareketlilik dinler tarihindeki eÄŸilimler arasında bir tür sarkaç modeli seklinde bir deÄŸiÅŸimi ayırt etmemize imkân veriyor.
 
Çağımızda dinsellikten uzaklaÅŸma olarak kaydedilen geliÅŸmeler veya söylemler ilk insandan itibaren dini bir söylemle birlikte var olan, onunla çatışma ve tartışma halinde olan eylem ve söylemlerdir. Dönem dönem biri diÄŸerine galebe çalmış, göreli bir üstünlük elde etmiÅŸtir. Ama dünyanın hiçbir döneminde biri tamamen diÄŸerini yok etmemiÅŸtir. Çünkü sekülerlik arzusu da, dinsellik arzusu da insanın içinde var olan iki temel eÄŸilim.
 
Bu iki eÄŸilim bazen bir toplum içinde kendi aralarında bir sarkaç gibi gider gelirler. Toplumda görünür bir dindarlaÅŸma veya dinden uzaklaÅŸma hareketleri görülür. Ama bunlar bir toplumun içinde tarihsel dalgalar ÅŸeklinde gerçekleÅŸir. Burada birinin lehine bir evrim hareketi tespit etmek mümkün deÄŸildir.
 
Bazen bir dinin kendi içinde bir dünyevileÅŸme-uhrevileÅŸme hareketi birinin lehine diÄŸerinin aleyhine olacak ÅŸekilde geliÅŸir. O zaman dinin, içselleÅŸtirilmediÄŸi halde, tamamen dünyevi eÄŸilimler ve amaçlar doÄŸrultusunda basitçe araçsallaÅŸtırılması sözkonusu olur. Yani insan dinin kurtuluÅŸ çaÄŸrısına kulak verip kendini deÄŸiÅŸtireceÄŸine, dini dünyevi çıkarları doÄŸrultusunda eÄŸip büker, tahrif eder, dini kendine tabi kılar.
 
Bazen de bir bireyin kendi içinde dindarlaÅŸma veya dünyevileÅŸme yönünde bir hareketlilik gözlemlenebilir. Ä°nsan her zaman aynı ruh halinde, aynı yaklaşımda olmaz. Bir gün dünyaya gark olmuÅŸ bir insan ertesi gün veya bir saat sonra yaÅŸadığı bir olayın, aldığı bir haberin, gördüÄŸü bir ÅŸeyin, okuduÄŸu bir mesajın etkisiyle dinsel bir hale yönelebilir. Bir tövbe veya bir yeniden doÄŸuÅŸ tecrübesi ÅŸeklinde olabilir bu yöneliÅŸ. Tam tersi bir durum da olabilir. Bir gün yaptığı herÅŸeyin hesabını vereceÄŸi duygusuyla tam bir ilahi gözetim altında yaÅŸadığı hissiyatından çıkıp dünyaya meyledebilir insan.
 
YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.