Rasim Özdenören: İbrikçinin salahiyeti
Follow @dusuncemektebi2
Bir ilmin butlanı onun müntehasında belli olduğu gibi, bir karakterin sağlamlığı da elindeki yetkiyi nasıl kullandığı ile ölçülür… Çingeneye beylik vermişler önce babasını asmış, derler… Burada Çingene kelimesi bir topluluğu değil, umur görmemişliği ifade ediyor. Dar görüşlülüğün, ufuksuzluğun, görgüsüzlüğün ruh halleri ve davranışlar üzerine yansıması…
Eskiden, henüz muslukların konulmadığı zamanda cami helalarının önüne sıra sıra ibrikler konurmuÅŸ. Adamın biri sıkışmış halde, Ä°stanbul Yeni Camide, bu ibriklerden birini kapıp içeriye girmek için hamle yaparken, helanın ibrikçisi: “Hoop hemÅŸerim, onu bırak ÅŸu ibriÄŸi al!” buyurmuÅŸ. Adamcağız telaÅŸla elindekini bırakıp gösterilen ibriÄŸi almış. Ferahlayıp dışarıya çıkınca ibrikçiye o ibrikle bunun ne farkı vardı, diye sorunca, ibrikçi: “Ben buranın ibrikçisiyim, bu kadarcık salahiyetim olmasın mı?” DemiÅŸ.
Küçük adamın salahiyet telakkisi böyle oluyor: dar görüÅŸlülüÄŸün, ufuksuzluÄŸun, görgüsüzlüÄŸün ruh halleri ve davranışlar üzerine yansıması…
Kendini yetkili görünce onu nasıl da istismar edebiliyor…
Korona dolayısıyla özel veya resmi iÅŸyerlerinde siyasal iradenin çalışma koÅŸullarına saÄŸladığı esneklik takdirle karşılanmalı… Ne var ki bu esneklik bazı yöneticiler tarafından idrak edilemedi… SaÄŸlanan esnekliÄŸi kendi iÅŸyerlerinin özelliÄŸine uygun olarak uygulama yerine, esneklik sanki bazı memurlara müeyyide uygulama biçimine dönüÅŸtürülmüÅŸ… Herkese nöbetleÅŸe evde çalışma fırsatı verilmek gerekirken, tam tersi yapılarak devam mecburiyeti uygulanıyor…
(Neyse ki siyasi iradenin kararlı tutumu idareyi daha esnek davranmaya yöneltti, hâlâ istisnaları görülse bile.)
Abdülhakim Arvasi’ye atfediliyor: “Bir ilmin butlanı onun müntehasında belli olur.” DemiÅŸ.
Münteha, yani bir ÅŸeyin uç noktası, en sonu, bitimi, akıbeti…
Butlan ise, batıl olma durumu, yani doÄŸru olmayan, temelsiz, yalan, çürük; bozuk; sakat, hukuken geçersiz; hüküm ifade etmeyen…
Ä°mdi…
Bir ilmin butlanı onun müntehasında belli olduÄŸu gibi, bir karakterin saÄŸlamlığı da elindeki yetkiyi nasıl kullandığı ile ölçülür…
Durum görgü ile umur görmüÅŸlük ile ilgili...
Görgüsüze, umur görmemiÅŸe bir makam, mevki verildiÄŸinde yetkiyi nasıl kullanacağını bilemez. Yetkisini ilgisiz yerlerde kullanmaya kalkışır. Sınırını aÅŸar…
Türkçemizde böyleleri için yığınla atasözü var. Ä°ÅŸte onlardan biri:
Çingeneye beylik vermiÅŸler önce babasını asmış, derler… Burada Çingene kelimesi bir topluluÄŸu deÄŸil, umur görmemiÅŸliÄŸi ifade ediyor. O göreve layık olmayan birine kaldıramayacağı yetkiler verilirse ne yapacağını bilemez, yetkisini haksızlıklara alet edebilir… Veya yetkisini istismar edebilir… BulunduÄŸu konuma layık olmadan getirildiÄŸi için onun tadını çıkarma uÄŸruna etrafına haksızlık eder. Caka satacağım diye zulmeder. KöpeÄŸe gem vurma, kendini at sanır, derler…
Bu halin tam tersini ifade eden sözlerimiz de var. Ä°ÅŸte biri: Adam adamdır, olmasa da pulu; eÅŸek eÅŸektir, atlastan olsa çulu.
Sorumluluk talep eden makamda ibrikçi kafasıyla iÅŸ gören biri oturursa kendini de, yetkisini de küçük düÅŸürür, malamat eder.
YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.