Özel / Analiz Haber
Osmanlı patronaj sisteminde ideolojik bir fonksiyon olarak şairler
Follow @dusuncemektebi2
Patronaj sistemi Osmanlı klasik edebiyatının temel dayanak noktasıydı. Birçok şair hak etmediği halde bu iltifatlar sayesinde büyük şair olarak kabul görebiliyordu. Yani bütün mesele sistemin içinde kalmakla alakalıydı
Hürriyet Åžairi olarak anılan Namık Kemal, “Evrak-ı PeriÅŸan” isimli eserinde hükümdar ile ulema arasındaki iliÅŸkiyi tasvir etmek için Molla Gürani ve Fatih Sultan Mehmet arasında geçtiÄŸi hayal edilen diyaloÄŸu (günümüz Türkçesiyle) ÅŸöyle aktarır;
Molla Güranî, Fatih’e hitaben: Timur, kendi kılıcının iÅŸlemediÄŸi yerlerde Sadeddin Taftazanî’nin eserleriyle (halka) hükmederdi. Bu nedenle ulemânın her nazını (isteklerini, itirazlarını) çekerdi. Mekke ve Medine’de (bir güç niÅŸanesi olarak) senin hutben okunmuyor, benim kitaplarım okunuyor, Hakkı teslim eden, hak bilen birisi deÄŸil misin ki Timur’un Sadeddin Taftazânî’ye gösterdiÄŸi hürmeti ve deÄŸeri benden esirgiyorsun?
Fatih, Molla Güranî’ye cevaben: DoÄŸudan ve batıdan talebeler gelir, Sadeddin Taftazanî’nin eserlerini kopya edip çoÄŸaltırlarmış̧. Siz ise eserlerinizi kendiniz çoÄŸaltıyor ve yine kendi çabanızla onların Mekke ve Medine’ye gönderilmesine gayret sarf ediyorsunuz.
Orijinal diyalog:
Molla Güranî, Fatih’e hitaben: Timur, kendi kılıcının iÅŸlemediÄŸi yerlerde Sadeddin’in telifâtı carî olduÄŸu için ulemânın her nazını çekerdi. Haremeyn’i Åžerifeyn’de senin hutben okunmuyor, benim kitaplarım okunuyor, o kadar da hak ÅŸinâs deÄŸil misin ki, Timur’un Sadeddin (Taftazânî) hakkında ettiÄŸi hürmeti benden diriÄŸ ediyorsun?
Fatih: Sadeddin Taftazanî’nin telifatını ÅŸark ve garptan talebe gelir istinsah ederlermiÅŸ, asarınızın tahririyle Haremeyn-i ÅŸerifey’ne irsaline yine siz himmet buyuruyorsunuz; cevabıyla mollayı ıskat ettiÄŸi meÅŸhur olan letâiftendir.
(Namık Kemal, “Fatih”, Evrak-ı PeriÅŸan,
Matbaa-i Osmaniye, Ä°stanbul)
Fatih örneÄŸi üzerinden aktarılan mesaj; iktidar sahibinin hem kendisinden daha güçsüz durumda olan ulemayı himaye ettiÄŸi hem de kendi varlığını o himaye ettiÄŸi ulemadan aldığıdır.
Bu iliÅŸki ağının temsil ettiÄŸi sistemi “patronaj” kavramıyla ifade ediyoruz. Latince bir kelime olan patronajın kökü patronla aynı kelimeden ‘pater’ sözcüÄŸünden gelmiÅŸtir.
Bu ifade Farsça'daki “peder” kelimesinden Latince’ye geçtiÄŸi tahmin ediliyor. Aynı zamanda aile babasının da bu kelimeyle ifade edilmesi tesadüf deÄŸildir.
Her devirde insanları himaye eden, koruyup gözeten ve en önemlisi onlara hükmeden kiÅŸilerin yaptığı iÅŸleri anlatmak için patronaj kavramı kullanılır.
UÄŸur Tatlısumak, “Osmanlı Uleması ve Patronaj Ä°liÅŸkisi” isimli doktora tezinde patrimonyal sistemi ÅŸöyle açıklar:
Patrimonyal sistem: Patron ile patrona biatı kabullenenler veya güç olgusunu en üst düzeyde kullanan iktidar ile gücün üzerlerinde kullanıldığı sosyal tabakalar arasında ortaya çıkan iliÅŸki modelidir. Patrimonyal iliÅŸki, aynı zamanda bir patron ve hizmetkâr iliÅŸkisidir.
Buna göre tarihte böyle bir iliÅŸkiler sisteminin tarihî geçmiÅŸinin oldukça eskiye gittiÄŸini söyleyebiliriz. Çünkü tarihte güç kullanımı, insanlık tarihinin en eski zamanına kadar gider. Tarihteki siyasî sistemler de zaten bu güç kullanımının sistematize edilmiÅŸ bir halidir. Bu sebeple patrimonyal sistemin baÅŸlangıcı çok eskidir.
(Osmanlı Uleması ve Patronaj İlişkisi,
Uğur Tatlısumak)
Marx Weber ise bu sistemi doÄŸudaki geleneksel aile modelinin geniÅŸ kitlelere yansıması olarak gösteriyor.
Hükümdarın kendi ailesiyle kurduÄŸu iliÅŸki biçimi ile toplumla kurduÄŸu iliÅŸki biçiminin benzerlikleriyle açıklıyor.
Bu baÄŸlamda itaatin keskin olduÄŸu ve babaya yakın olanın kazandığı bir model ortaya çıkıyor.
Bir ailede babanın aile fertlerine sağladığı haklar, kazanılmış veya elde edilmiş haklar değildir.
Bunlar babanın ailesine ihsanıdır ve patronaj sisteminde hükümdarın tebaasına saÄŸladığı imkanlar bir aile babasının ihsanlarına benzer ÅŸekilde onun yüce gönüllülüÄŸünün bir tezahürü olarak algılanır.
'Mukaddime' eserinin yazarı Ä°bn-i Haldun ise, hükümdarların sınırsız patronaj sistemini ilk defa eleÅŸtiren düÅŸünürlerden biri olarak sistemin sebep olacağı sosyal çürümeyi ÅŸöyle açıklıyor:
Hükümdara tabi olmazlarsa, geçimlerini ve zenginliklerini sürdüremezler, yaptıklarının da hiçbir anlamı ve deÄŸeri olmaz; bu da, toplumun bir hükümdara boyun eÄŸmesi ve yaltaklanması sonucunu doÄŸurur.
Müsaderenin de sultanlık sistemiyle yakından alakası vardır; çünkü hükümdar, her nereden gelirse gelsin, her nasıl elde edilirse edilsin bireylerdeki zenginliÄŸin kaynağını kendi ihsanı olarak görmektedir.
Ä°slam ise toplum idaresinde bir patronaj sistemine kesin hatlarla karşı çıkmıştır. Müminlerin kendilerine rabler ve efendiler edinmesini yasaklamış, hatta bunu Müslümanlığın ilk ÅŸartı saymıştır: La ilahe illallah.
Allah’tan baÅŸka efendi/ilah yoktur. Buradaki ilahı yalnızca Allah’tan baÅŸka bir Tanrı olarak deÄŸil, Müslüman için baÅŸka bir efendi de yoktur ÅŸeklinde de okumak gerekir.
Yani Ä°slam patrimonyal anlamda sultanlık veya hükümdarlık sistemlerini kökten reddederek iÅŸe baÅŸlamaktadır.
Ä°slam peygamberi ve Kuran’ın patronaj sistemine karşı ortaya koyduÄŸu tavrı yıkmak için sultanların çarpık bir “kader” anlayışını kullandığını görüyoruz.
Ä°ktidarlarının onlara Allah’ın bir lütfu olarak verildiÄŸini tasdikleyen güçlü ve çarpık kader anlayışları vardır.
Siyasi cürüm ve cinayetleri de yine bu anlayış sayesinde aklayarak kendilerini temize çıkartmış olurlar.
Hazreti Hüseyin cinayeti ve sonrasında zürriyetine yapılan kötü muamelede sultanlar patronaj sistemlerini meÅŸrulaÅŸtırmak için Hz. Hüseyin’in başına gelenleri bu çarpık kader anlayışı ile açıklamışlardı.
ÖrneÄŸin patronaj sisteminin ulemasından Ä°bn-i Ziyad’a göre, Hz. Hüseyin’in elim akıbetinin suçlusu Yezid deÄŸil, Allah’ın kendisiydi.
Hızını alamayan Ziyad, Ali Asgar’ın hunharca cinayetini de Allah’a yükleyince Hz. Hüseyin’in yine Ali ismindeki küçük oÄŸlu Ziyad’a ÅŸöyle cevap verecekti:
Ziyad: Allah Hüseyin’in oÄŸlu Ali’yi öldürmemiÅŸ miydi?
Ali: Benim Ali isminde bir abim vardı, onu insanlar kılıçlarıyla öldürdüler.
Burada Hazreti Hüseyin’in oÄŸlu Ali’nin Allah’a iftira atılmasının önüne özellikle geçtiÄŸini görüyoruz; çünkü Ä°slam literatüründe bu konuda Allah’a iftira atanlardan ilkinin Åžeytan olduÄŸunu görüyoruz.
Åžeytan, Allah’ı kendisini saptırmakla suçlayarak ÅŸunları söylüyordu:
Rabbim madem sen beni yoldan çıkardın, ben de onları (saptırmak) amacıyla senin dosdoÄŸru yoluna oturacağım.
(A’raf 7:16)
Patronaj sisteminin yerleÅŸik hale gelmesi için aşırı kaderci anlayışı yerleÅŸtirmeye çalışan statükoya karşı çıkan en önemli Ä°slam âlimlerinden bir diÄŸeri de Hasan el-Basri olarak karşımıza çıkıyor.
Sultan Abdülmelik, patronaj sisteminin kader anlayışının dışına çıkarak farklı yorumlamada bulunan Hasan el-Basri’den savunma talep eder.
Basri’nin uzun cevabında ÅŸüphesiz dikkati celbeden noktalardan birisinde Abdülmelik’e ÅŸöyle cevap verir:
Ey Müminlerin Emiri, bu, Allah’ın konuÅŸtuÄŸu Kitabıdır -Ve Allah’tan daha güzel söz söyleyen kim vardır?:
'Takdir (determine) ve hidayet (rehberlik) eden O’dur' (87/3). Ve O: 'Takdir eden ve saptıran O’dur' demedi.
Allah kullarına bunu açıklamış ve onları asla ne dinlerinde bir karışıklık, ne de bir ÅŸüphe içinde bırakmamıştır, hatta O, 'De ki: EÄŸer ben sapıtırsam, ancak kendi aleyhime olarak sapıtırım, fakat ben doÄŸruya (hidayete) erersem bu Allah’ın bana vahyetmesiyledi' (34/50) diyerek hidayeti kendine, dalaleti Peygamberine atfetmiÅŸtir.
Sapmanın Hz. Muhammed’den olduÄŸuna razı olursunuz da, aynı ÅŸeyin kendimiz için olmasına razı olmaz mısınız?
Allah: 'Åžüphesiz ki, hidayet etmek bizdendir' (92/12) der de, 'Dalalet bizdendir' demez.
Statükonun patronaj sistemini oturtabilmek için yerleÅŸtirmeye çalıştığı çarpık kader anlayışına karşı çıkan isimlerden birisi de Mehmet Akif Ersoy’dur.
'KadermiÅŸ!' Öyle mi? HâÅŸâ, bu söz deÄŸil doÄŸru:
Belânı istedin, Allah da verdi... doÄŸrusu bu.
Talep nasılsa, tabîî, netîce öyle çıkar,
MeÅŸiyyetin sana zulmetmek ihtimâli mi var?
'Çalış!' dedikçe ÅŸeriat, çalışmadın, durdun,
Onun hesâbına birçok hurâfe uydurdun!
Sonunda bir de 'tevekkül' sokuÅŸturup araya,
Zavallı dîni çevirdin onunla maskaraya!
(Mehmet Akif Ersoy – Safahat)
UÄŸur Tatlısumak patronaj sisteminin yerleÅŸik hale geldiÄŸi toplumu ÅŸöyle özetliyor:
Bir siyasî sistemde uygulanan patronaj, zamanla bir ahlakî norm niteliÄŸi kazanır. Toplumdan beslenir; adeta manevî bir kimlik kazanır, kendi ekonomik ve sosyal yapısını oluÅŸturur.
Adeta istem dışı bir kas hareketi gibi, toplumun biyolojik organizmasını yönetir, iliÅŸkilerde belirleyici bir rol oynar. Bireyler bir süre sonra farkında bile olmadan patronaj güdüsüyle hareket etmeye baÅŸlarlar. Patronaj iliÅŸkilerin cazibesine kapılan birey ve toplum, refleks tepkiler verir.
Patrimonyal patronaj toplumunda, bilinç ve bilgi, kıymetsizlenir ve alt düzey deÄŸerlere itilir. Böylece insanlar, patronajla çalışan birer kumbaraya dönüÅŸür.
(Osmanlı Uleması ve Patronaj İlişkisi,Uğur Tatlısumak)
Patronaj sisteminin kültür hayatına etkisi
Patronaj sisteminin Batı'daki en büyük temsilcisi kiliseydi; fakat zaman içerisinde tüccarların zenginleÅŸerek güçlü bir burjuva sınıfı meydana getirmesi bilhassa sanat ve kültür hayatında patronajın sivil kanada geçmesini saÄŸladı.
Bunun en tipik örneÄŸi Medici ailesidir. Bankacılık ve yüksek faiz sistemiyle Avrupa’da önemli bir güç haline gelen bu aile, kimi zaman kilisenin gücünü zayıflatmak kimi zaman da kendi gücünü tahkim etmek için sanatçıları himaye etmiÅŸti.
Medici ailesi üyeleri, 1575 / FotoÄŸraf: Wikipedia,
Osmanlı toplumunda böylesi güçlü bir burjuva sınıfı bulunmadığından ÅŸair ve sanatçıları çoÄŸunlukla hükümdarın kendisi ya da devlet adamları himaye ederek kültür dünyasında güçlü bir patronaj sistemi kurmuÅŸlardı.
Sultanın veya devlet ricalinin sanatçılar üstünde böylesi bir patronaj sistemi kurmasının çeÅŸitli gerekçeleri vardı. Bu gerekçeler statü, prestij veya siyasi emeller olabilirdi.
DiÄŸer tüm devletlerde olduÄŸu gibi Osmanlı’da da neÅŸredilen kitaplara karşı hem büyük bir saygı hem de korku söz konusuydu.
Neredeyse her eserin bir hamisi vardı. Yani müellif eserini yazarken padiÅŸaha ya da önemli bir devlet adamına atfederdi.
Bu bir nevi eserin barkoduydu, hamisiz eserler tehlikeli ve serseri bulunurdu; çünkü patronaj sisteminin kendisini tehdit edecek birtakım nitelikler taşıyabilirdi.
Åžairler ve Sultanlar / Görsel: Pinterest
Patronaj sisteminde kültür aygıtının gücünü MoÄŸollar dahi fark etmiÅŸ ve iÅŸgal ettikleri her bölgede öncelikle kitapları yok etmiÅŸlerdi.
Timur ise, iÅŸgal ettiÄŸi beldelerde ulemayı toplayıp zoraki olarak da olsa kendi safına çekmeye çalışmıştı.
Yine Osmanlı hükümdarları da benzer politikalar izliyordu. Fatih Sultan Mehmed, Beyazid gibi hükümdarlar dünyanın her tarafından alimleri kendi patronaj sistemlerine dahil olmaları için Ä°stanbul’a çekmeye çalışıyordu.
Prof. Dr. Halil İnalcık / Fotoğraf: AA
Halil Ä°nalcık, “Åžair ve Patron” isimli çalışmasında ÅŸairlerin patronaj sistemindeki fonksiyonunu ÅŸöyle açıklıyordu:
Yaltaklanma ve intisâbın sanatla baÄŸdaÅŸtırılmış, kurumlaÅŸmış biçimi de kaside sunmak, sultanı ve paÅŸaları en abartılı parlak ifadelerle göklere çıkarmakta görülür.
Fuzûlî, bu vadide Sultan Süleyman’a ve ricâle kasideleriyle ötekilerden farklı deÄŸildir. O, patrona ÅŸöyle hitâb eder:
Arzûy-i devlet-i pâ-bûs-i hüddâm-i darat
Mî-rubâyad rûz u ÅŸab az dil-i karar az dîde hâb
(Senin kapındaki hizmetlilerin ayağını öpme devletine eriÅŸme arzûsu, gece-gündüz benim gönlümden huzuru ve gözümden uykuyu gidermiÅŸtir)
Kısa süre içerisinde ÅŸairler, sultanların ve devlet adamlarının en yakın dostları mertebesine yükselmiÅŸ, hem maddi destek görmüÅŸlerdi hem de sanatlarını icra edebilecekleri imkanlara sahip olmuÅŸlardı.
Bazı ÅŸairlerse öylesine iltifata mazhar olmuÅŸlardı ki üst düzey devlet kademelerinde görev almışlardı. Bunlardan en meÅŸhuru ÅŸair Baki idi.
Bâki / Görsel: Ä°slam Ansiklopedisi
Ä°nalcık, Baki ile ilgili mevzuyu ÅŸöyle açıklıyor:
Kanunî Süleyman ile ulemadan ÅŸair Bâki arasında da buna benzer bir yakınlık kurulmuÅŸtur. Hayatının ilk döneminde güçlük çeken Bâki, Sultan Süleyman’ın iltifatına eriÅŸtikten sonra onun musâhibi olmuÅŸ, en yüksek makamlara getirilmiÅŸtir.
Süleyman, iltifat ve iltimasta ölçüyü aşıp onu ÅŸeyhülislâmlığa getirince, ulema dayanamamış, karşı çıkmışlardır. Onu kıskananlar, nihayet ikinci Murad tahta çıktığında, medrese hiyerarÅŸisinde en yüksek derece olan Süleymaniye müderrisliÄŸinden azlettirdiler.
(Halil İnalcık, Şair ve Patron)
Patronaj sistemi her zaman kusursuz çalışmıyordu; örneÄŸin Fuzuli geçmiÅŸ politik hatalarından dolayı Osmanlı ricalinde iltifat bulamamıştı.
Fuzuli / Görsel: baku.ws
Zar zor da olsa kendisine patronaj sisteminde baÄŸlanan maaşı küçük patronların ayak oyunları sebebiyle alamamasını ÅŸöyle eleÅŸtirmiÅŸti:
Selam verdüm, rüÅŸvet degüldür deyu almadılar, hüküm gösterdüm, faidesüzdür deyu mültefit olmadılar.
Egerçi görünürde itaat eder gibi davrandılar, amma hâl diliyle bütün suâlüme cevap verdiler.
Dedüm: Ey arkadaÅŸlar bu ne hatalı iÅŸ ve bu ne çin-i ebrudur?
Dediler: Bizim devamlı âdetümüz budur.
Dedüm: Benim riâyetimi gerekli görmüÅŸler ve bana tekâüd berâtı vermiÅŸler ki Evkaftan her zaman nasipleneyim ve pâdiÅŸâha gönül rahatlığıyla dua kılam.
Dediler: Ey miskin sana zulmetmiÅŸler ve sana gidiÅŸ geliÅŸ sermayesi vermiÅŸler ki, sürekli bî-fâide mücadele edesin ve uÄŸursuz yüzler görüb sert sözler iÅŸitesin.
Dedüm: Berâtumun gereÄŸi niçün yerine gelmez?
Dediler: Zevâiddür, husulü mümkün olmaz.
Dedüm: Böyle Evkaf zevâidsüz olur mı?
Dediler: Âstânenin zarurî masraflarından fazla kalursa bizden kalır mu?
Dedüm: Vakıf malını fazlaca kullanmak vebâldür.
Dediler: Akçemizle satın almışuz, bize helâldür.
Dedüm: Hisâba alsalar tuttuÄŸunuz bu yolun fesadı bulunur.
Dediler: Bu hesâb, kıyamette alınur.
Patronaj sistemi Osmanlı klasik edebiyatının temel dayanak noktasıydı. Fuzuli gibi büyük bir ÅŸair bile çarkın dışında kaldığında hakir görülüp dışlanabiliyordu.
Ya da birçok ÅŸair hak etmediÄŸi halde bu iltifatlar sayesinde büyük ÅŸair olarak kabul görebiliyordu. Yani bütün mesele sistemin içinde kalmakla alakalıydı.
Müellif: Mehmet Mazlum Çelik / Kaynak: The Independent Türkçe
*Konuyla alakalı ayrıntılı bir okuma için;
Ömer Faruk Akün – Divan Edebiyatı Maddesi Ä°slam Ansiklopedisi
Halil Ä°nalcık – Åžair ve Patron
Halil Ä°nalcık- Has-baÄŸçede ‘ayÅŸ u tarab
Hasan el-Basri Kader Risalesi
Uğur Tatlısumak - Osmanlı Uleması ve Patronaj İlişkisi
Henüz yorum yapılmamış.