İslam kendi yerinde kaim, asıl savrulan biziz
Follow @dusuncemektebi2
Vedat Aydın'ın, Eylül 2009'da kendi blogunda yayınlanan "İslam Yerinde Duruyor, Savrulan Biziz" başlıklı yazısını alıntılıyoruz.
Ä°SLAM YERÄ°NDE DURUYOR, SAVRULAN BÄ°ZÄ°Z
Ä°slam dini ile ÅŸereflenen ilk Müslümanların (sahabelerin), bu ÅŸerefi bihakkın üzerlerinde taşıdıklarınadair bilgiler günümüze kadar sahih rivayetlerle gelmiÅŸtir. Gündelik hayattan, ibadetlere; cemiyet hayatından devletlerarası iliÅŸkilere kadar yollarını aydınlatan Hz. Peygamber (s.a.v)’e gerçek manada itaat etmiÅŸler, O’nun yüce ahlakını kendilerine rehber edinmiÅŸlerdir. O’nu kendi canlarından daha aziz bildikleri için, vahyin mayaladığı bu güzide insanların her biri seçkin birer konuma yükselmiÅŸlerdir.
Onlardan günümüze tevarüs etmiÅŸ bilgi kaynakları Müslümanlar için yol gösterici niteliÄŸini muhafaza etmektedir. Müslümanlar bu sayede muazzam bir birikime ulaÅŸmış, asr-ı saadetten sonra yaÅŸanan kısa süreli dalgalı dönemleri saymazsak, uzun yüzyıllar dünyaya ÅŸan ve ÅŸerefle hizmet etmiÅŸlerdir. Allah’ın birliÄŸini esas alan Tevhid düÅŸüncesi ile her türlü zulüm ve kötülüÄŸü uzaklaÅŸtırmak, adalet ve özgürlüÄŸü yerleÅŸtirmek üzere bilinçle hareket etmiÅŸlerdir. Bu temel esaslar ışığında yetiÅŸen Müslümanların en bariz özellikleri, insanların ve tüm canlıların kendilerinden emin olmalarıdır.
Bugünü geçmiÅŸle mukayese ettiÄŸimizde insanın içini sızlatan tablolarla karşılaşıyoruz. Kıblesini kaybetmiÅŸ günümüz insanı, geçmiÅŸiyle iftihar edebileceÄŸi mensubiyet duygusundan hızla uzaklaÅŸmaktadır. Allah’ın emir ve yasaklarını dikkate almıyor, nefsin istek ve arzuları istikametinde meçhule doÄŸru hızla ilerliyor. Durup tabiatı dinlemiyor! Çağıldayan su sesi, ÅŸimÅŸeÄŸin çakması, rüzgârın uÄŸultusu, depremler, seller, tusunamiler… Her biri kâinatın düzeni içinde cereyan eden birer ayet (iÅŸaret) olarak insanoÄŸluna mesajlar vermektedir. Aklını ilahlaÅŸtıranlar bu tür örneklerden hoÅŸlanmıyor ne yazık ki! “Bakın, Allah, bir sivrisineÄŸi [hatta] ondan daha küçük bir ÅŸeyi örnek getirmekten kaçınmaz. Ä°mana ermiÅŸ olanlara gelince, onun Rablerinden gelen bir hakikat olduÄŸunu bilirler. Hakikati inkâra ÅŸartlanmış olanlar ise, “Bu örnek ile Allah ne demek istiyor acaba?” derler. Bu yolla Allah, birçoÄŸunu saptırırken birçoÄŸunu da doÄŸruya yöneltir, fakat fasıklardan baÅŸkasını saptırmaz.” (Bakara; 26).
Ä°slam dini, getirdiÄŸi emir ve yasaklarla insanın temiz yaÅŸamasını, iyilik ve adalet üzere hareket etmesini emrediyor. Bu esaslar doÄŸrultusunda yaÅŸayan kimsenin emin (güvenilir) olduÄŸuna hükmedilir. Sevgili Peygamberimizin en temel özelliklerinden birisi emin olmasıydı. Bu sıfatıyla insanların güvenini kazanır, kalplerini Ä°slam’a ısındırırdı. Günümüzde ise, Müslüman fertlerin “eminlik” vasfından uzaklaÅŸmalarıyla birlikte hem kendilerinin hem de insanlığın neler kaybettiÄŸini üzülerek görüyoruz. Bu vasıf o kadar önemlidir ki, Kur’an-ı Kerim’de mutlak bir kayıtla ifade buyrulmuÅŸtur: “ALLAH, size emanet edilen (ÅŸey)leri ehil olanlara tevdî etmenizi ve her ne zaman insanlar arasında hüküm verecek olursanız adaletle hükmetmenizi emreder. Allah’ın size yapılmasını tavsiye ettiÄŸi [ÅŸey], mutlaka en güzel [ÅŸey]dir: Allah, kesinlikle her ÅŸeyi iÅŸitendir, her ÅŸeyi görendir. (Nisâ; 58).
Emanet ve adalet duygusunu yitiren insanların suçlarını bertaraf etmek için bahaneler üretmeleri hiçbir anlam ifade etmez. ÇeÅŸitli tevillerle mazeret üreterek Ä°slam’ın temel ilkelerine halel getiremeyecekleri izahtan varestedir. Ä°slam, baÅŸta insanın kendini arındırmasını, tevhid, adalet ve eminlik vasıflarının bir Müslüman’ın vazgeçilmez deÄŸerleri olduÄŸunu hatırlatır. Ancak bu temel esaslar üzerinde hareket eden bir Müslüman’ın dünyaya söyleyebileceÄŸi bir sözü olabilir. Bunun dışında ikiyüzlü, tabiatı bozuk, yalancı, fasık ve mücrim kimselerin hak ve adalet davası gütmeleri çölde görülen serap hükmündedir. Ä°slam’ın insana izzet ve ÅŸeref kazandırması, bu pak dinin emir ve nehiylerine riayet eden muttaki kulların samimi yöneliÅŸleriyle mümkün olabilir ancak.
Büyük maddi refah yaÅŸamasına raÄŸmen ruhen derin ıstıraplar yaÅŸayan günümüz insanı yolunu kaybetmiÅŸtir. Aile içi ÅŸiddet, sosyal düzende oluÅŸan derin problemler, insana ve tabiata karşı yıkıcı eylemler içinde bulunmak günümüzde çokça görülmektedir. Herkesin kendini beÄŸendiÄŸi bir dünyanın boÄŸucu atmosferinde alevlenen gönüllerimize su serpecek bir rahmet iklimine ihtiyacımız var. Ä°slam’ı bir yük gibi omuzlarında (kalplerinde diyemeyeceÄŸim) taşıyan günümüz Müslüman’ı yorulduÄŸu yerde ceketini çıkartma rahatlığı gibi deÄŸerlerini terk edebiliyor. Ölümden ibret almıyor, isyana doymuyor, adaletsizlik vicdanını sızlatmıyor, yoksulları doyurmuyor, kapısının önünü temizlemiyor, karşılaÅŸtığı kimseye selam vermiyor, bütün insanların yolunu aydınlatan Kerim Kitabını okumuyor… Ä°slam yerinde duruyor, savrulan biziz. Hâlbuki insanı kötülüÄŸe davet eden ÅŸeytanın kıyıcılığına karşı sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) yalnızlığını Allah’a havale ederek Hira’da derin tefekküre dalıyor, gözyaşı döküyor ve ümmetini kurtuluÅŸa çağırıyordu.
Ä°slam, insanlığı kurtuluÅŸa götüren yegâne yoldur.
Henüz yorum yapılmamış.