Sosyal Medya

Gökhan Özcan: Hepimiz yıkılıp giden bir ilizyonun izleyicisiz

İnsana ve hayatın gidişatına dair kaygıları olanlar, yaşadığı zamana ilişkin bir anlamlandırma, bir hissetme gayreti ve ısrarı içinde olanlar için, yaşadığımız şu kırılma günleri pek muhtemel ki tarihin önemli dönüm noktalarından birine dönüşecek.



Seyyid Hüseyin Nasr’ın ‘Ä°nsan ve Tabiat’ isimli kitabından bir Tao mükalemesi: Kral Huang Ti, Taocu bilge Kuang Khang Tze’nin huzuruna vardığında ona, “Efendim” dedi “sizin mükemmel Tao’ya ulaÅŸtığınızı iÅŸittim. Onun özünün ne olduÄŸunu sizden öÄŸrenmek istiyorum. GöÄŸün ve yerin en küçük bir etkisini bile hesaba katarak beÅŸ tahılı daha iyi yetiÅŸtirmek, böylece halkımı daha iyi beslemek istiyorum. Yin ve Yang’ın iÅŸleyiÅŸine de yön vermek, böylece bütün canlıları rahat ettirmek istiyorum.
 
Bütün bu istediklerime nasıl kavuÅŸabilirim? diye sordu. Kuang Khang Tze ÅŸöyle cevap verdi: “Bütün her ÅŸeyin ilk özü nedir, diye soruyorsun. Bu özü paramparça ederek, bölerek onu yönetmek istiyorsun. Sizin dünyevi yönetiminize göre, buharlaÅŸan sular toparlanıp bulut olmadan yaÄŸmura dönüÅŸmeli; bitkiler, aÄŸaçlar yapraklarını daha sararmadan dökmeli; güneÅŸ ve ay, bir an önce yanıp sönmelidir. Senin zihnin, makul gibi görünen sözler geveleyen bir dalkavuÄŸun zihnidir. Sana mükemmel Tao’yu söylemem doÄŸru olmaz.”
 
Belki zamanla üstümüze çöken bu kâbus sona erecek, bozulan her ÅŸey tamir edilerek hayat yeniden yoluna koyulacak. Az daha sonra, birçokları her ÅŸeyi deÄŸiÅŸtiren bu derin bir fay kırığını unutmanın yollarını bularak yaÅŸamaya kaldıkları yerden aynı hovardalıkla devam edecekler. Görünür hayatta her ÅŸeyin üstünün örtülmesi belki de sandığımız kadar bile zaman almayacak. Çünkü temelini unutkanlıklar üzerine inÅŸa eden, unutma kabiliyetini temel gücü kabul eden bir dünyanın insanlarıyız. Yüzeysel bir yerden, hayatın rutin döngüsü üzerinden meseleye baktığımızda bu böyle... Ama insana ve hayatın gidiÅŸatına dair kaygıları olanlar, yaÅŸadığı zamana iliÅŸkin bir anlamlandırma, bir hissetme gayreti ve ısrarı içinde olanlar için, yaÅŸadığımız ÅŸu kırılma günleri pek muhtemel ki tarihin önemli dönüm noktalarından birine dönüÅŸecek. Son yüzyılın bütün kabulleri yara almış durumda... Ä°nsanın, alemdeki her ÅŸeyi kontrolüne alma, tabiatı yönetip imkanlarını talan edercesine kullanma, hayatı özünden bozmak pahasına bilimsel ve teknolojik hükümranlığını sürdürme iddiası saÄŸlam bir tokat yemiÅŸ bulunuyor. Oysa, bir asırdan daha fazla bir zamanı, neredeyse bütün kadim kabulleri bir yana bırakarak, insanın hayat üzerindeki egemenliÄŸine kendini inandırmaya çalışmakla geçirdi insanlık. Åžimdi, hepimizin az ya da çok kapıldığımız bu illüzyonun yıkılışını izliyoruz hep birlikte. Åžüphe yok, bu illüzyonu yeniden karşımıza çıkaracaklar, bizi yeniden her ÅŸeyi kontrol edebildiklerine inandırmaya çalışacaklar. DoÄŸrusu, inananlar da olacak her zamanki gibi... Çünkü bir oyun ve eÄŸlenceden ibaret olan bu parlak yalana inanmak isteyecekler. Kısa vadede bir ÅŸey deÄŸiÅŸmemiÅŸ zannına düÅŸeceÄŸiz hepimiz belki de. Ama uzun vadede çok ÅŸeyin deÄŸiÅŸmiÅŸ olduÄŸunu, bu derin travmanın, bu büyük kırılmanın fikirde, duyguda, anlayışta, hissediÅŸte bir çoÄŸu geri dönülmez biçimde deÄŸiÅŸtirdiÄŸini göreceÄŸiz. Ä°lmin, irfanın, edebiyatın, felsefenin, sinemanın, sosyolojinin ve psikolojinin istikametini büyük ölçüde yeniden aslî rotasına çevirmeye baÅŸladığına ÅŸahit olacağız. Ä°nsan, belki de tarih boyunca kendisine en emniyetli anlam zeminini kazandıran ‘acziyet’ ÅŸuurunu belki de yavaÅŸ adımlarla da olsa yeniden kazanacak.
 
Korkuyla bir kâbustan uyandığımızda “Hayır olsun inÅŸallah!” derdi bize büyüklerimiz. Hep beraber gördüÄŸümüz bu ürkütücü kâbus için dilimizi alıştırmamız gereken dua iÅŸte bu!
 
“Hiçbir ÅŸey, gölgeden baÅŸka bir ÅŸey deÄŸil. Hatta, üstteki bir dünya gölge vermeyecek olsa, aÅŸağıdaki dünyalar bir anda eriyip gider; çünkü mahlûkattaki dünyaların her biri, kendi üstündeki dünyanın arketiplerine sımsıkı baÄŸlı birer gölgeden baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir. Bu yüzden herhangi bir biçimle ilgili olarak söylenebilecek en doÄŸru söz, en nihayet, onun bir sembol olduÄŸudur. Onun için sâlik, herhangi bir ÅŸeyi temaÅŸa ederken, onu, varoluÅŸunu açıklayabilecek tek yönü olan küllîlik vasfı içinde temaÅŸa eder” diye yazmış merhum Ebubekir Siraceddin (Martin Lings), ‘Yakîn Risalesi’ kitabında.
 
 
YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.