Salgından sonra: Yeni insan ve devlet-birey ilişkisinin evrilişi
Follow @dusuncemektebi2
Küreselleşmeye alternatif görüşler bütünü, gelecek tasarımı ulus devlet fikri temelinden çıkabilir mi? Alternatif olması mümkün değildir fakat şekil vermesi ihtimal dahilindedir, çünkü dünya geçtiğimiz 40 yıl içerisinde bu tercihi de geride bırakmıştır.
Koronavirüs (Covid-19) salgınının merkezi bir süredir Avrupa BirliÄŸi ve ABD olarak belirlenmiÅŸ durumdadır. Çin Halk Cumhuriyeti, Hubei eyaleti ve Wuhan kenti salgının çıkış yeri olmasına raÄŸmen, artık salgının merkezi olarak kabul edilmemektedir ve hatta Wuhan bir sanayii-lojistik kenti olarak iÅŸgücünün iÅŸbaşı yapması vesilesi ile de salgın öncesi günlerine dönmektedir.
Bu yazımda, Avrupa BirliÄŸi ve ABD’nin salgın konusundaki ekonomik, siyasi ve uluslararası iliÅŸkiler düzlemlerine ait strateji ve önlemlerini ele alacağım ve ülkemizin de salgın ve de salgın sonrası bu düzlemlerde nasıl bir hareket tarzı belirleyebileceÄŸi üzerinde duracağım.
2 Nisan 2020 tarihi itibarı ile dünyamızda 1 milyona yaklaşırken, ABD’deki kayıtlı vaka sayısı 200 bin sınırlarındadır. Avrupa BirliÄŸi’nde ise kayda geçen vaka sayısı 500 bine doÄŸru yol almaktadır. Bunların içinde baÅŸlıcaları Ä°talya (110 bin), Ä°spanya (110 bin), Almanya (70 bin), Fransa (60 Bin), Benelux ve Ä°sviçre (50 bin), Ä°ngiltere (30 bin). Virüse yakalanan bir insanın ölme olasılığının P(Ö|V), (Burada P(.) olasılık ölçüsü, V: Covid-19 testi pozitif-olma durumu; Ö: ölme durumu) ülkelere göre dağılımı ise ABD’de yüzde 2,2; Ä°talya-Ä°spanya yüzde 10; Fransa yüzde 6,7; Almanya yüzde 1,1; Benelux-Ä°sviçre yüzde 6; Ä°ngiltere yüzde 7,1. Ülkemizde ise bu olasılık yüzde 1,8’dir.
Ülkelerin salgın yönetimi
Bu olasılık deÄŸerlerinin bölge-bölge ve ülke-ülke deÄŸiÅŸiyor olmasının ana sebebi “ülke koÅŸullarının” birbirinden farklı olmasıdır. SaÄŸlık ekonomisi açısından önemli bir gösterge olan bu deÄŸerler, aynı zamanda ülkelerin saÄŸlık ve sosyal güvenlik politikalarının ne kadar verimli/verimsiz olduÄŸunun, sosyal devlet anlayşını hangi dereceye kadar benimsediklerinin, hatta daha temelde gelir bölüÅŸüm-dağıtım konusunda devlet yapılarının ne derece vizyoner olduÄŸunun da bir göstergesidir. Küresel Covid-19 salgını bir ülkenin “normal ÅŸartlar altındaki” saÄŸlık ve sosyal güvenlik politikalarının yapısal özelliklerinin beklenmedik olumsuz etkenlere karşı ne kadar dayanımlı olabileceÄŸinin de bir sınamasını sunmakta ve avantaj/dezavantajlarını da gözler önüne sermektedir. SaÄŸlık sistemi ve sosyal güvenlik yapısında kamu yararı lehine politika yapan devletler ile saÄŸlık sisteminde kamu yararı ile kamu bütçesi ikileminde sosyal politikalardan uzaklaÅŸan devletler arasında belirgin bir ayırım göze çarpmaktadır. ABD, Ä°ngiltere, Ä°talya, Ä°spanya, Fransa ile Japonya, Güney Kore, Çin, Almanya, eski Sovyet Bloku ülkeleri arasında virüse yakalanan bir insanın ölme olasılığı P(Ö|V) deÄŸerleri açısından belirgin bir farklılık göze çarpmakta ve ilk grup ikinci gruba göre baÅŸarısız devletler olarak ortaya çıkmaktadır. Bu durumu ÅŸöyle açıklamamız mümkündür: Yaklaşık olarak 2 hafta kadar yoÄŸun-bakım ünitelerine, solunum cihaz-makinelerine, ilgili saÄŸlık personeline ve ekipmanına duyulan ihtiyaç seviyesi söz konusu ayrışmanın temelinde yer alan en önemli sebeplerden birisidir. Covid-19 virüsünün virüse yakalananların belli bir oranını yoÄŸun bakım tedavisine muhtaç kıldığı bilindiÄŸine göre; devletlerin bu salgını yönetmek konusundaki saÄŸlık ekonomisi temelli baÅŸarısı aynı zamanda yoÄŸun-bakım imkanlarını yönetmek konusundaki baÅŸarılarına eÅŸ tutulabilir. O halde, yukarıda zikredilen Japonya, Güney Kore, Çin, Almanya ve eski Sovyet Bloku ülkelerinin nüfusları başına yoÄŸun- bakım, solunum cihaz-makine, ilgili saÄŸlık personeli ve ekipmanı kapasitesi ile ABD, Ä°ngiltere, Ä°talya, Ä°spanya, Fransa gibi ülkelerden daha iyi seviyede bulundukları ve bu ülkelere nazaran çok daha etkin/kapsayıcı saÄŸlık ve sosyal güvenlik politikaları geliÅŸtirmiÅŸ oldukları gözlenmektedir. Åžöyle ki, Ä°talya’da yoÄŸun-bakım ünitelerinde yetersiz solunum cihaz-makinesi yüzünden ölüm oranları yükselmiÅŸtir ve doktorlar hasta seçmek zorunda kalmışlardır.
Ekipman eksikliÄŸi
Bununla birlikte personel ve ekipman eksikliÄŸinden ötürü, mevcut saÄŸlık personelinden Covid-19’a yakalananların sayısı hızla yükselmiÅŸtir. Buna paralel olarak Ä°spanya altyapı sıkıntısı içerisinde benzer yolda ilerlemektedir. Ayrıca, Fransız SaÄŸlık Bakanlığı da Paris merkezden taÅŸradaki hastanelere 31 Mart 2020 tarihinde hızlı tren ile 38 yoÄŸun-bakım hastası nakletmek zorunda kalmıştır (Reuters).
ABD hükümeti ise saÄŸlık tedbirlerini Hastalık Kontrolü ve Önleme Merkezi (CDC), Ulusal Alerji ve Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü (NIAID) önderliÄŸinde yürütmektedir. Ne var ki hükümet ile bu kurumlar arasında zaman zaman görüÅŸ ayrılıkları yaÅŸanmaktadır. Bununla birlikte, salgına ABD saÄŸlık sistemi de tıpkı Ä°ngiltere, Ä°talya ve Ä°spanya’da olduÄŸu gibi, hastanelerdeki yoÄŸun bakım yatak, ünitesi ve solunum cihaz-makine eksiÄŸi, virüs test düzeneÄŸi eksiÄŸi, saÄŸlık çalışanları için maske ve diÄŸer koruyucu ekipman eksiÄŸi ile yakalanmıştır.
AB çarkları iÅŸleyecek mi?
Politika yapıcılar açısından bu ülkelerde, ülkenin geneli ele alındığında (OECD sıralaması) istatistiki açıdan sorunsuz gibi görünen saÄŸlık sistemleri, alt yapıları ve çalışan kapasiteleri nasıl olup da bu salgında yetersiz hale gelmiÅŸtir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, saÄŸlık altyapısı açısından yaÅŸanan yetersizliklerin o ülkelerin iktisadi faaliyetlerinin oldukça yoÄŸun olduÄŸu, dolayısı ile hizmetler sektörü, turizm ve de insan yoÄŸunluÄŸunun yükseldiÄŸi, sosyal mesafelerin ise oldukça düÅŸtüÄŸü bölgelerde ortaya çıkmasıdır. Bununla birlikte, yukarıda saÄŸlıktaki kapasite eksiklerini sıraladığım ülkelerin bu eksiklikler çerçevesinde nasıl önlemler aldıklarına bakabilirim. ABD hükümeti 27 Mart 2020 tarihinde kongreden geçirdiÄŸi paket ile 2 trilyon ABD doları tutarında bir önlemler ve tedbirler zinciri açıklamıştır. Bu paketin 180 milyar ABD doları hastane ve ekipman kapasitesi için ayrılmıştır. Ä°laç geliÅŸtirme ve üretimi Ar-Ge çalışmalarına çok yoÄŸun kaynak-yatırım ayıran ABD hükümeti, onbinlerle ifade edilebilecek araÅŸtırmacıyı bu rekabetin içine dahil etmiÅŸtir ve ilaç testlerinde deneme sürecini kısaltmak için elektronik veri depolama altyapısı da saÄŸlamaktadır. Ne var ki Ä°talya ve Ä°spanya, yüksek kamu borçları ve 2008 finansal krizinden kalma kırılgan banka sistemlerinin de etkisi ile ABD hükümetinin sunduÄŸu gibi bir acil yardım paketi geliÅŸtirmediler, dahası bu konuda uluslararası yardıma ihtiyaç duyar hale geldiler. Rusya, Çin ve ülkemiz Ä°talya ve Ä°spanya’ya çeÅŸitli sıhhi malzeme yardımında bulunmaktadırlar.
Ä°talya ve Ä°spanya’nın içine düÅŸtüÄŸü bu durum bizi, koronavirüs salgınının bazı neticeleri konusunda dikkatle düÅŸünmeye sevk etmektedir. BilindiÄŸi gibi, Avrupa BirliÄŸi bir siyasi liderlik vasıtası ile salgın ile mücadeleyi kurumsal anlamda üstlenmemiÅŸ, her ülkenin kendi başının çaresine bakması modelini benimseyerek sınırlarını da ülke bazlı kapatma yolunu seçmiÅŸtir. Böylece aslında bugünlerde ortada bir “Avrupa BirliÄŸi” mevcuttur demek oldukça zordur. Almanya ve Hollanda; Ä°talya ve Ä°spanya’nın mali yardım taleplerini geri çevirerek her ülkenin kendi merkezi yönetim bütçeleri ile sorunun ekonomik boyutunu çözmeleri gerektiÄŸini deklare etmiÅŸlerdir. Böyle bir sıkıntı karşısında iÅŸlemeyen Avrupa BirliÄŸi oluÅŸum felsefesi çarklarının ne zaman iÅŸleyeceÄŸi hususu, sorun yaÅŸayan ülkelerde sorgulanır olmuÅŸtur, hatta Ä°ngiliz hükümetinin Brexit konusundaki kararlı ve aceleci tutumunda ne kadar da isabetli davrandığını göstermiÅŸtir. Avrupa BirliÄŸi’ni, Uluslararası iliÅŸkiler perspektifinden bakıldığında oldukça sıkıntılı bir uyumsuzluk sürecin baÅŸladığı muhakkaktır. Bu uyumsuzluk süreci, sınırları kapanan ve ulus devlet olduÄŸunu hatırlayan ülkelerin önümüzdeki dönemde, uzun zamandır “uyuttukları” ulus devlet politikalarına yönelme ihtimalini artırmaktadır.
Avrupa BirliÄŸi’nin saÄŸlık ekonomisi ve siyasi karar mekanizmaları tabanlı durumunu üye ülkelerin penceresinden ele aldıktan sonra, küresel ekonomi açısıdan bir deÄŸerlendirme yapabilmek için, Avrupa Merkez Bankası’nın (AMB) poltikalarına makroekonomi ve finansal piyasalar çerçevesinden bakmayı uygun görüyorum. Bununla birlikte benzer deÄŸerlendirmeyi ABD mali ve parasal önlemlerini gözönüne alarak da yapacağım.
Mali politikalar
Yeni tip Koronavirüs salgınına AMB, 2008 finansal krizinden kalan bankacılık-kredi akış sorunlarını henüz çözemeden yakalandı. Dolayısı ile, salgının yaratacağını düÅŸündüÄŸü muhtemel ekonomik ve finansal sorunları, hali hazırdaki sorun kümesi içerisine dahil ederek geniÅŸ parasal önlemler alma yolunu tercih etti. Åžöyle ki, 1 trilyon Euro’dan fazla bir miktarı Avrupa BirliÄŸi bankacılık sistemindeki kredi akış sorunu için ayırarak, sorunlu borç senetlerini satın aldı ve piyasalara nakit enjekte etmiÅŸ oldu. Bu parasal önlemler, Avrupa BirliÄŸi üye ülkelerin uygulayacağı mali politikalara ilk destek olarak düÅŸünülmüÅŸtür. Avrupa BirliÄŸi ölçeÄŸinde bankacılık sistemi rahatlatılan üye ülkelerin hükümetlerinin kendi reel ekonomileri için çözüm geliÅŸtirebilmeleri için bir imkan sunulmuÅŸtur. Ancak, her ülkenin kendi ekonomik sistemi, kendine özel ehil iÅŸgücü, kendi jeoekonomik yapısına uygun iktisadi yoÄŸunlaÅŸması söz konusu olduÄŸu için, AMB’nin parasal aktarım mekanizmasını açık tutması, kredi kanallarını geniÅŸletmesi gibi önlemler, ülke sınırlarına geldikten sonra ülkelerin kendilerine özgü mali politikaların (bütçe sorunu) yetersizliÄŸi nedeni ile “iÅŸlemez” olmaktadır. Dolayısı ile, banka bilançoları göreceli olarak düzelirken Avrupa BirliÄŸi’nin ekonomik büyüme denge patikası tamamen tehlike altına girmektedir: 2020 yılının ikinci çeyreÄŸi de, Avrupa sanayii sektörleri, hizmetler sektörü, ulaşım ve lojistik sektörleri ve turizm sektörü en baÅŸta olmak üzere, çok hızlı ÅŸekilde resesyon, peÅŸinden de Avrupa BirliÄŸi ortalaması olarak yüzde 3’leri aÅŸan ekonomik daralmaya ve peÅŸisıra sürüklediÄŸi yüksek iÅŸsizlik artışına sahne olacaktır. Bu daralmanın bazı ülkelerde diÄŸerlerine göre daha sert olacağı muhakkaktır. Bu unsurlar, Avrupa BirliÄŸi kuruluÅŸ felsefesine aykırı siyasi geliÅŸmelerin yaÅŸanmasına neden olabilir.
Irkçı söylem yükselebilir
Åžöyle ki, yukarıda ifade etmeye çalıştığım “uyutulan” ulus devet politikalarının birçok karar alanında “uyandırılması” söz konusu olacaktır. Buna ek olarak ise artan iÅŸsizlik ile baÄŸlantılı olarak yabancı düÅŸmanlığının yükseliÅŸe geçerek, ırkçı söylemlerin politika sahnesinde güçlenmesini öngörebiliriz. Peki bu söylemler eyleme dönüÅŸebilir mi? Bunun yanıtını tüm dünyadaki seyre bakarak verebileceÄŸimi düÅŸünüyorum. Mart 2020 ortalarında ABD Merkez Bankası (FED), yaklaşık 1,5 trilyon ABD doları deÄŸerinde parasal önlem açıklamış, daha sonra bunun üst sınırını kaldırmıştır. Böylelikle, finansal piyasalardaki çalkantıyı yatıştırmayı hedeflemiÅŸtir. Ancak salgının boyutu ABD’de Çin’deki durumdan daha kötüye evrilince, geçtiÄŸimiz hafta başında ABD’nin 2 trilyon ABD dolarını aÅŸan miktarda mali kaynak ayırdığını yukarıda ifade etmiÅŸtim. Bu mali kaynak paketine yakından bakarsak, nakdi yardımın-paranın bölüÅŸümü ÅŸu ÅŸekilde yapılmıştır: i.) Gelir düzeyine göre Hane halkları ii.) küçük ve büyük sanayii kuruluÅŸlarına iÅŸgücünü dondurmaları ÅŸartı ile iii.) ulaşım sektörüne, iv.) Ar-Ge hizmetleri veren kurumlara v.) yerel yönetimlere, vi.) acil yardım kuruluÅŸlarına ve son olarak yukarıda belirttiÄŸim gibi saÄŸlık sektörüne (hastanelere). Soruma geri dönersem, Avrupa BirliÄŸi’nde yükselmesi muhtemel ırkçı söylemler, eyleme dönüÅŸemeyecektir çünkü ABD ve dünyanın geri kalanında buna doÄŸru bir yönelim olmayacaktır, hal böyle olunca her ne kadar bir süre Avrupa politika sahnesini meÅŸgul etse de ırkçı söylemler kendisini dış dünyadan besleyemeyecek ve sönüme uÄŸrayacaktır.
O zaman yeni bir soru soralım, dünyadaki küresel finansal sistem ve iÅŸbirliÄŸi-ticarete dayalı ekonomik sistem ortadan kalkar mı? Ya da güncel sorulduÄŸu ÅŸekli ile “herÅŸey” eskisi gibi devam eder mi? Salgın öncesi ve sonrası durumu bir tiyatro oyununun birinci ve ikinci perdesine benzetebiliriz; birinci perdedeki oyuncuların ikinci perdeye farklı kıyafetler içinde çıkması gibi düÅŸünebiliriz.
Sendikalar sessiz
Öncelikle bir gözlem ile baÅŸlayalım: SendikalaÅŸmada dünyanın öncüsü Avrupa’da, iÅŸgücünün mevcut durumu, hakları ve bunun geleceÄŸi hakkında hiçbir yorum, öneri ya da öngörü duyulmamaktadır. Benzer durum tüm dünya için geçerlidir, medya iÅŸgücünün geleceÄŸi hakkında yorum yaparken geçtiÄŸimiz onyılları kasıp kavuran sendikalar sessizdir. Ülkemizde de durum aynıdır. O halde ilk soruya ÅŸu yanıtı kesinlik derecesinde verebilirim: Sermaye-iÅŸgücü ayrımında küreselleÅŸmeye karşı alternatif bir düyna görüÅŸü-ideoloji-strateji kümesi ile çıkabilecek hiçbir fikri organizasyon-birlik-grup-kadro-eÄŸitim perspektifi yoktur. Ä°ÅŸgücünün temsilcileri sessizdir, ırkçı söylemler geçici olacaktır, ulus devlet yapısının birçok boyutu ile güçlenmesi ise muhtemeldir. O halde, küreselleÅŸmeye alternatif bir görüÅŸler bütünü, gelecek tasarımı ulus devlet fikri temelinden çıkabilir mi? Alternatif olması mümkün deÄŸildir fakat ÅŸekil vermesi ihtimal dahilindedir, çünkü dünya geçtiÄŸimiz 40 yıl içerisinde bu tercihi de geride bırakmıştır. O halde elimizde kalan tek ihtimal ÅŸudur: i.) Devletler açısından ulus devlet politikalarının güçlenmesi, ii.) insan davranışı açısından ise bireyselliÄŸin daha fazla öne çıkarılması ve uygulanması. Önümüzdeki dönemde ulus devlet politikalarının “uyandırılmasını” ve çok boyutlu olarak güçlenmesini tabana yayılan “bireyselleÅŸme” açısından iki yönlü olarak seyredeceÄŸiz: i.) Avrupa BirliÄŸi’nden ABD’ye doÄŸru kaymış olan “bireyselleÅŸme”nin (artık ABD’nin temsil ettiÄŸi) evriliÅŸi, ii.) Çin’in merkezi hükümet yapısına uyan kontrollü “bireyselleÅŸme”nin evriliÅŸi. BireyselleÅŸme-Ulus devlet politikaları-küresel hegomanya yarışı, ABD ve Çin’in strateji zincirini oluÅŸtururken; ülkemizin ve bazı ülkelerin strateji zinciri ise BireyselleÅŸme-Ulus devlet politikaları-bölgesel güç olma yarışı ÅŸeklinde düÅŸünülebilir. O halde, yukarıda verdiÄŸim tiyatro örneÄŸine geri dönersem, deÄŸiÅŸmeyen oyuncular i.) finansal piyasalar ile ii.) ekonomik-ticari iÅŸbirliÄŸi çerçevesinde iÅŸleyen küreselleÅŸme, kılık deÄŸiÅŸtirerek dünyayı yönetmeye devam ederken, artık 20.yy’ı etkisi altında sürüklemiÅŸ ve son 20 yıldır unutulmaya yüz tutumuÅŸ (geçtiÄŸimiz yaz kent isyanları ile küçük bir kıvılcım gösterse de) toplumsalcılık, yerini tam manası ile bireyselleÅŸmeye bırakmış olacaktır. Bu bireyselleÅŸmeden aynı zamanda toplum içindeki katmanların bir çoÄŸunda yer alan ve birlikte yönetime katılma davranışı sergilemiÅŸ olan ideolojik, dini, mezhepsel, etnik gruba dayalı örgütlerin, geniÅŸ katılımlı sendikaların ve meslek örgütlerinin de “sahneyi” terketme yönünde etkilenmesi kaçınılmazdır. Devlet-birey iliÅŸkisinin evriliÅŸi, yeÅŸerdiÄŸi coÄŸrafyaya ve kültüre dayalı olarak önümüzdeki süreci her ülke-bölgede ona uyumlu olarak ÅŸekillendirecektir.
Müellif: Doç. Dr. Ata Özkaya / Galatasaray Üniversitesi /Kaynak: Star Açık GörüÅŸ
Henüz yorum yapılmamış.