Sosyal Medya

Taha Kılınç: Baas rejimi, İhvan, Esed ve Haddam arasındaki girift ilişkiler biyografisi

Abdulhalîm Haddâm, salı günü (31 Mart) geçirdiği kalp krizi sonucu, Paris’te 88 yaşında öldü. Geride 2 milyar dolarlık şaibeli bir servet ve gerçekleşememiş siyasî hırslar kaldı. Suriye İhvânı acaba şimdi kendi kendine soruyor mudur: Bizim, böyle bir biyografide ne işimiz vardı?



Londra’nın ultra-lüks otellerinden The Dorchester, 4-5 Haziran 2006 tarihlerinde sıra dışı bir basın toplantısına ev sahipliÄŸi yapmıştı. Kapalı kapılar ardında aylardır sürdürülen çetin pazarlıklar, mart ayında nihayet somut bir neticeye ulaÅŸmış ve “Suriye Ulusal KurtuluÅŸ Cephesi” ÅŸekillenmiÅŸti. Åžimdi, söz konusu cepheyi oluÅŸturan iki tarafın liderleri, dünya kamuoyunun karşısına çıkarak, Suriye’nin geleceÄŸine dair düÅŸüncelerini açıklıyordu. Bu iki isimden biri, kısa süre öncesine kadar Baas rejiminin ikinci adamı olan Abdulhalîm Haddâm’dı. DiÄŸeri ise, Suriye Müslüman KardeÅŸler TeÅŸkilâtı’nın (kısaca: Suriye Ä°hvânı) lideri Ali Sadreddîn Beyânûnî.
 
Suriye rejimi ile Ä°hvân çizgisi arasındaki uzun ve kanlı kapışmayı bilenler için, kameraların önüne geçen iki ihtiyarın (Haddâm 1932’li, Beyânûnî ise 1938’liydi) siyasî ittifak içine girmiÅŸ olması, “oksimoron”dan ibaretti. Londra’da sürgünde yaÅŸayan Beyânûnî için “anlaşılabilir” olan bu durum, Haddâm’ın konumu düÅŸünüldüÄŸünde, biraz kafa karıştırıcıydı. “Suriye rejimini devirme” amacında birleÅŸen Haddâm ve Beyânûnî ittifakı -beklendiÄŸi gibi- yürümedi ve kısa süre içinde dağıldı. Ancak, hedeflendiÄŸi gibi rejim devrilebilseydi, acaba yerine ne konacaktı? Haddâm, Ä°hvân’la gerçekten barışmış mıydı? Yoksa, Suriye’de kaybettiÄŸi nüfûzunu geri almaya mı çalışıyordu?
 
Akdeniz kıyısındaki Banyas ÅŸehrinde, Sünnî bir ailenin oÄŸlu olarak doÄŸan Abdulhalîm Haddâm, Baas Partisi çizgisiyle, Åžam Üniversitesi’nde hukuk okurken tanışmış, 1963’te Baas askerî darbeyle iktidara geldikten sonra da parti içinde hızla yükselmiÅŸti. Golan’daki Kunaytra bölgesinin valiliÄŸini yürütürken 1967’de gerçekleÅŸen Ä°srail iÅŸgalinin ardından, görev yeri Hama olarak deÄŸiÅŸtirilen Haddâm, sonrasında Åžam valiliÄŸine getirildi. 1969’da ekonomi bakanlığını üstlendi. Ertesi yıl, Hâfız Esed, parti içi bir darbeyle iktidara el koyduÄŸunda, Haddâm onun en büyük destekçilerindendi. Bu tavrının ödülü olarak, sonraki 14 yıl boyunca kesintisiz yürüteceÄŸi dışiÅŸleri bakanlığına getirildi. 1984’ten 2005’e kadar ise, Suriye devlet baÅŸkan yardımcılığını sürdürdü.
 
2000 haziranında Hâfız Esed’in ölümüyle, yerini oÄŸlu BeÅŸÅŸâr’ın almasında da, Abdulhalîm Haddâm’ın desteÄŸi kritik rol oynadı. Rejimin en kilit isimlerinden biri olarak, “çaylak ÅŸehzade”yi parmağında oynatabileceÄŸini zanneden Haddâm, yanıldığını kısa süre içinde anlayacaktı: Baas’ın Nusayrî diÅŸlileri, Haddâm’a pabuç bırakmamakta kararlıydı. Önce görüÅŸ ayrılığı ÅŸeklinde baÅŸlayan gerilim, ardından açık çatışmaya dönüÅŸtü. 14 Åžubat 2005’te Lübnan eski BaÅŸbakanı Refîk Harîrî’nin Beyrut’ta düzenlenen bir bombalı saldırıyla öldürülmesi ise, bardağı taşıran son damla oldu. Hâfız Esed kendisine “Lübnan dosyası”nı emanet ettiÄŸi için, on yıllardır bu ülkeyle sıkı iliÅŸkiler geliÅŸtiren Haddâm, Harîrî ile özel bir dostluk da kurmuÅŸtu. Haddâm, Harîrî’yi Esed rejiminin öldürttüÄŸünden ÅŸüphe duymuyordu.
 
Suikastın Lübnan’da yarattığı öfke patlamasının ardından, Suriye ordu birlikleri Lübnan’da 1970’lerden bu yana devam eden fiilî iÅŸgali sonlandırmak durumunda kaldı. Lübnanlıların “Sedir Devrimi” olarak adlandırdığı bu sürecin Suriye’ye bakan tarafı ise karanlıktı: 12 Ekim 2005’te, 1980’lerden itibaren “Baas’ın Lübnan’daki adamı” olarak bilinen istihbaratçı Gâzî Kenân’ın, Åžam’daki ofisinde intihar ettiÄŸi açıklandı. Suriye rejimini yakından tanıyan herkes, bunun bir cinayet olduÄŸundan emindi. En çok da Haddâm. Esed ailesi gibi Nusayrî olmasına raÄŸmen ipi çekilen Kenân’ın trajik akıbetinden (Kenân’ın kardeÅŸi Ali de, 9 Kasım 2006’da “intihar” edecekti) yeterli dersi alan Haddâm, 2005 sonunda Suriye’yi terk ederek Fransa’nın baÅŸkenti Paris’e yerleÅŸti.
 
Paris’i seçmesi elbette tesadüf deÄŸildi. Fransa ile Suriye arasında, kökleri ta Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nun son dönemine kadar uzanan organik bir baÄŸ vardı ve ülkelerinde başı sıkışan Suriyeli (ve hatta Lübnanlı) siyasetçilerin soluÄŸu Paris’te alması âdettendi. Gerçi bunlar arasında, öldürtülenler de yok deÄŸildi. ÖrneÄŸin, 1947’de Baas Partisi’ni kuran iki isimden biri, Salâhaddîn el Bitâr, 21 Temmuz 1980 günü, Esed rejiminin ajanları tarafından Paris’te vurularak öldürülmüÅŸtü. Haddâm’ın ÅŸansı, bilâhare Arap Baharı’nın patlak vermesiyle, rejimin kendi canının derdine düÅŸmesi oldu.
 
Abdulhalîm Haddâm, salı günü (31 Mart) geçirdiÄŸi kalp krizi sonucu, Paris’te 88 yaşında öldü. Geride 2 milyar dolarlık ÅŸaibeli bir servet ve gerçekleÅŸememiÅŸ siyasî hırslar kaldı. Suriye Ä°hvânı acaba ÅŸimdi kendi kendine soruyor mudur: Bizim, böyle bir biyografide ne iÅŸimiz vardı?

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.