Virüse karşı zafer ilan etmesinin ardından, tecrübeli personel ve tıbbi malzeme desteÄŸiyle, Çin “Avrupa’ya yardım eden ülke” algısını besliyor. Tabii ki bu durum, aynı zamanda Çin’in bozulan küresel algısını tamir etme arayışı olarak da deÄŸerlendirilebilir. Sırbistan ve Ä°talya baÅŸta olmak üzere bazı Avrupa ülkeleri de AB’nin tepkisizliÄŸini eleÅŸtirerek Çin’le iÅŸbirliÄŸini geliÅŸtiriyor.
Yine Çin’in Orta DoÄŸu’da Ä°ran’a ve Irak’a yönelik yardımları da devam ediyor. Tabii ki bu bölgeler Çin’in KuÅŸak ve Yol giriÅŸiminin de bir parçası. Akdeniz havzasıyla birlikte ele alındığında, Çin’in dış politika araçları arasına “saÄŸlık diplomasisi” de eklenmiÅŸ görünüyor.
Pasifik bölgesi mücadelenin bir baÅŸka alanı olma özelliÄŸini sürdürüyor. Çin’in bir süredir bölgedeki ABD müttefiklerine karşı deniz devriyelerini artırdığı biliniyor. Virüsün ABD ordusunu etkilemesi halinde, Çin’in özellikle Güney Çin denizini hareketlendirebileceÄŸi tartışılıyor. Tabii ki bu durum rasyonel bir zeminde deÄŸerlendirilmeli. Çin’in kendisini dünyaya anlatma fırsatı bulduÄŸu ve Avrupa ile iÅŸbirliÄŸi zemini geliÅŸtirdiÄŸi böylesi bir dönemde, askeri bir adım atması pek muhtemel görünmüyor.
Çin önümüzdeki dönemde dış politikasını temel olarak iki ana düzlemde konumlandırabilir: Ä°lki, küresel imaj tamir etme arayışı olarak tanımlanabilir. Salgının önlenmesinde ve dünyanın bilgilendirilmesindeki eksikleri ve ihmalleri nedeniyle eleÅŸtirilen Çin, yeni iÅŸbirliÄŸi arayışları ve yardım faaliyetleriyle “dünyaya yardım eden Çin” söylemini artırarak devam ettirebilir. Ä°kinci olarak, Çin daha sistemik bir bakış açısıyla, ABD ve Batı ile var olan küresel rekabetinin bir parçası olarak, kendi sistemini dünyaya anlatmaya çalışan ve Batı kurumlarının eksikliklerini ve iÅŸlevsizliÄŸini vurgulayan söylemini de güçlendirebilir. Böylelikle Çin, büyük güç rekabetinde önde olan taraf haline geldiÄŸini ispat ederek siyasi nüfuz alanını da derinleÅŸtirme amacını devam ettirebilir.
Kovid-19 sonrası 2. dalga “salgın” ekonomisi temelli olabilir
Kovid-19 salgınının hem Çin ekonomisi hem de dünya ekonomisi için bir dönüm noktası olacağı aÅŸikâr. Çok uzun süredir yüksek büyüme oranları gerçekleÅŸtiren Çin ekonomisi bir süredir düÅŸüÅŸ eÄŸiliminde. ABD ile Çin arasındaki ekonomik rekabet de özellikle ticaret savaÅŸlarıyla gündemdeydi. Her ne kadar Ocak ayındaki anlaÅŸma yoluyla bir ateÅŸkes saÄŸlansa da, ticaret savaÅŸları sürecinde Çin de olumsuz etkilendi. Dış ticaret hacmi daraldı ve ekonomik büyüme oranlarında yavaÅŸlama görüldü.
Çin’de virüse karşı zafer ilan edilmesinin ardından, ÅŸimdi de ekonomi temelli ikinci mücadele baÅŸlayacak. Tabii ki bu durum sadece Çin’e baÄŸlı deÄŸil. Virüsün süreç içinde adım adım tüm dünyaya yayılması, iyileÅŸme sürecinin de adım adım gerçekleÅŸmesine neden olacak. Bu nedenle Çin’de tam kapasite üretim baÅŸlasa bile, dünyanın geri kalanında yeterli talep oluÅŸmaması veya tedarik zincirinin kırılması nedeniyle, Çin yılın geri kalanında hedeflediÄŸi büyüme oranlarına ulaÅŸamayabilir.
Mevcut durumda Çin 40 yıldır yaÅŸamadığı bir ekonomik küçülme tehdidiyle karşı karşıya. Virüsle mücadele edilen dönem boyunca Çin’de 8 milyon kiÅŸinin iÅŸini kaybettiÄŸi ifade ediliyor. Küçülme nedeniyle öne çıkan bir diÄŸer soru da Çin’in kendi halkının taleplerini karşılayıp karşılayamayacağı.
Çin Devlet BaÅŸkanı Åži’nin 2020 yılı ekonomisi için iki önemli hedefi vardı: 2020 yılı içinde Çin anakarasındaki yoksulluÄŸu tamamen bitirmek ve 2010’dan 2020’ye kadar Çin ekonomisini ikiye katlamak. Åžimdi bu iki hedef de tehlike altında. Salgının Çin’de kontrol altına alınmasıyla birlikte hayatın yavaÅŸ yavaÅŸ normale dönmeye baÅŸladığı biliniyor, ancak ekonomideki bu “ani duruÅŸun” ardından, yeniden baÅŸlangıcın ne kadar hızlı olacağı ve yeterli olup olmayacağı ise bir muamma. Tabii ki bu belirsizlik, Çin ekonomisiyle birlikte dünya ekonomisinin de geleceÄŸinde etkili olacak.
Burada G20’de alınan karar önem taşıyor. Çünkü dünya ekonomisindeki karşılıklı bağımlılık nedeniyle, tıpkı virüsün ilerlemesinde olduÄŸu gibi, ekonomik zorluklar da domino etkisiyle dünya geneline yayılabilir. G20’nin 5 trilyon dolarlık kurtarma paketinin geleceÄŸiyle birlikte, ABD ile Çin arasındaki ekonomi temelli anlaÅŸmazlıkların bir süre daha yumuÅŸak seyretmesi beklenebilir. Tabii ki yine de ABD’nin seçim sürecinde oluÅŸu ve Trump’ın söylemini sertleÅŸtirme ihtimali burada tekrar not edilmeli.
Åži Cinping, baÅŸkanlığının “en büyük” sınamasıyla karşı karşıya
Åži açısından Kovid-19 süreci hem bir fırsat hem de bir tehdit anlamı taşıyor. Avrupa ve ABD ile karşılaÅŸtırıldığında, Batı’daki telaÅŸ ve düzensizliÄŸin aksine, Çin’de bir kontrol görüntüsü var. Åži salgının başında tam bir savaÅŸ ilan etmiÅŸti ve alınan yoÄŸun tedbirlerle ÅŸu an için virüse karşı zafer kazanılmış durumda. Her ÅŸeyden evvel, Çin’in bu süreçte yeterince ÅŸeffaf davranmadığı, virüsü ve verileri uzunca bir müddet gizlediÄŸi gerçeÄŸi de mutlaka göz önünde bulundurulmalı.
Evet, Çin salgına karşı zafer ilan etmiÅŸ olsa da dünyanın virüsle karşı karşıya kalmış olmasından zaten Çin sorumlu. Aralık ayı içinde bu yeni virüsle ilgili bilgiler paylaÅŸmaya çalışan bazı doktor ve gazetecilerin soruÅŸturmaya tabi tutulduÄŸu biliniyor. Hatta soruÅŸturmaya tabi tutulan doktorlardan biri virüs nedeniyle öldü ve sonradan ailesine özür dilekleri iletildi. Salgının en başındaki ihmallerin faturası ÅŸimdilik Vuhanlı yerel yöneticilere kesilmiÅŸ gibi görünüyor.
Zaten böyle bir tartışma, virüs öncesinde Batı’da devam ediyordu. Çin iç siyasetine etki etme kapasitesi bakımından, Hong Kong ve Tayvan siyasetinde süregelen durum da bunun içine dahil edilebilir.
Çin’de devlet ve toplum arasında adı konulmamış bir “sosyal uyum sözleÅŸmesinin” çok uzun yıllardır var olduÄŸu biliniyor. Çin iç siyasetinin bugünlerdeki en büyük endiÅŸesi, bu sosyal uyumun zarar görmesi olur. Henüz Çin genelinde yaÅŸanmasa da, üç aydır neredeyse tamamen tecrit edilmiÅŸ olan Vuhan’dan bazı protesto görüntüleri sosyal medya mecralarında paylaşılıyor. Yine Çin’in muhtemel sosyal huzursuzluklara karşı içeride ve dışarıda izleyeceÄŸi yol da dikkatle takip edilecek. Otuz yıl önceki Tiananmen ve geçtiÄŸimiz yıl boyunca yaÅŸanan Hong Kong olaylarının ardından, Çin yeni ve ciddi bir huzursuzluk yaÅŸayabilir.
Bu süreç Çin siyasetine ve Åži’nin geleceÄŸine yönelik muhtemel etkileri itibarıyla bir test olarak okunmalı. Çin siyasetinin organizasyon gücü ve saÄŸlık altyapısı kapasitesiyle birlikte, Çin sisteminin geleceÄŸi ve Batı ile karşılaÅŸtırılması süreci bundan sonra da gündemde olacaktır. Bu kriz bir anlamda, Mao ve Deng ile birlikte “efsanevi devlet baÅŸkanları” arasında sayılan Åži Cinping’in karşı karşıya kaldığı en büyük siyasi meydan okuma ve bir nevi Çin sisteminin baÅŸarısını dünyaya ispat etme arayışının bir göstergesi olarak deÄŸerlendirilecektir.
Müellif: Yunus Emre Koç [Çin’in Orta DoÄŸu’ya yönelik grand stratejisi, büyük güç rekabeti ve KuÅŸak-Yol GiriÅŸimi’nin ekonomi politiÄŸi üzerine çalışan Yusuf Emre Koç SETA Dış Politika DirektörlüÄŸü’nde araÅŸtırmacıdır]
Kaynak: Anadolu Ajansı-Analiz
Henüz yorum yapılmamış.