Sosyal Medya

Mustafa Öner'in kaleminden: Mahrumuz ve mahcubuz

Hiç hesapta olmayan işler çıkar karşımıza bazen. Meselâ bahar seminerlerinin son duyurusu ile meşgulken, öğrencilerinizin sınav sorularını hazırlarken, alacağınız yeni kıyafetin hayalini kurarken, çıkacağınız tatilin hazırlıklarını yaparken hasılı şu ya da bu işteyken hiç birimiz planlarımızın alt üst olacağından haberdar değildik.



Tam da göçmenlere çevrilmiÅŸken kameralar ve onları anlamazken hatta dışlarken, yok etmeye çalışırken Dünya, Çin’den yola çıkan minicik bir yolcu bir anda alt üst etti gündemi. Bir anda tüm Dünya için özel gündem korona oluverdi. Önce Kabe’de tavafın durduÄŸunu duydu kulaklarımız sonra ülkemizdeki tüm camilerde cemaatle namaza ara verildi. Ardından okullarda uzaktan eÄŸitim yapılacağı duyuruldu. Burada uzun bir soluk alalım, elimizi kalbimize koyalım ve devam edelim.

“Allah’ı unutanlar gibi olmayın” ayet-i kerimesini ilk okuduÄŸumda liseye yeni baÅŸlamıştım. Haliyle sarsılmıştım, ayetin devamını okumak için biraz soluklanmam gerekmiÅŸti: Yoksa Allah da sizi unutur. Bu levha mahiyetindeki uyarı uzun zaman panomda asılı kalmıştı. Devam eden yıllarda sayısız kez okudum ve duydum elbette bu ayeti. Ancak hakkâl yakîn mahiyetindeki nüzûlüne küresel çaptaki korona imtihanı ile ÅŸahitlik ediyorum.

Bu girizgâhtan sonra gelin hep birlikte nasıl hızla yayıldığını gözlerimizle göremediÄŸimiz virüsün bıraktığı etkilere bakalım kısaca.

Birileri virüsün yayıldığı ülkelere yapacağı yaz tatilini iptal etmenin derdine düÅŸtü.

Birileri fırsat bu fırsat kafası ile harekete geçerek üç liralık malını yirmi liraya pazarlamaya yeltendi.

Birileri koronafobiye yakalandı, marketleri talan etti. Birileri virüs üzerinden de kutuplaÅŸma yürütmeyi baÅŸardı.

Virüsün etkisi bunlarla sınırlı deÄŸil elbette. Ttelevizyon ekranlarında gerçekleÅŸen oturumlarda korona kader mi küresel bir oyun mu finansal bir operasyon mu yoksa yaÅŸlı nüfusu azaltma projesi mi ÅŸeklinde uzayıp giden sorular döngüsü ile karşı karşıyayız. daha fazlası da var elbette, görünmez düÅŸmanla savaÅŸ nasıl olmalı, maske satışları patladı, kolonya fiyatları uçtu vs. Tabi bir de konunun sosyal medyadaki yansıması var ki o pencerelerden seçtiÄŸim bir ikisinden bahsetmek istiyorum.

Bu süreçte en manidar dokunuÅŸlardan birisi sevgili Dünya giriÅŸiyle baÅŸlayıp devam eden bir paylaşımdı bence. ÇeÅŸitli ülkelerde yaÅŸanan mahrumiyetin bölge insanına ait fotoÄŸraflarla birlikte verildiÄŸi görsellerden birisinde “sevgili dünya korku nasıl bir duygu” sorusu dikkat çekiyor. Ä°mza yerinde ise Uygurlar yer alıyor. Hani virüsün ilk olarak baÅŸladığı ülke Çin’de yönetimin zulmüne maruz kalan Müslümanlar vardı ya iÅŸte onlar. 

Yer vermek istediÄŸim diÄŸer paylaşım ise Ä°slam DüÅŸünce Enstitüsü baÅŸkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in musibetleri okuma usulü ve zor zamanların ahlâkı üzerine yayınlanan videoları. YaÅŸanan tabloyu bir kıyamet, Allah’ın azabı, dabbet’ül arz gibi yorumlayanlara sitem eden Görmez, Rabbimizin Rahman sıfatına dikkat çekti. Aslında tam da bu hususlarda bir bilince ihtiyacımız var. Yani nasıl bedenlerimizin bağışıklık sistemi için titizleniyor isek din algımızdaki virüsleri temizlememiz gerekiyor öncelikle.

Hasılı yeniden inÅŸa süreci için bir fırsata dönüÅŸtürebileceÄŸimiz ÅŸu günlerde mahrumuz ve mahcubuz. Temiz havada doyasıya nefes almaktan, açık alanda gökyüzüne bakmaktan, topraÄŸa basmaktan, mevsimlerin nazenini ilkbaharı temaÅŸa eylemekten, dost meclislerinden, ziyaretlerden, çocukların elinden tutup camiye gitmekten, çeÅŸitli eÄŸitimlerden ve daha sayamadığım bir sürü aktiviteden mahrumuz. Yapmamız gerekirken yapmadıklarımız için, had bilmezliklerimiz için, konforumuz için ve sayamadığımız bir çok marazımız için mahcubuz. O halde gelin ÅŸöyle yapalım:

Birimiz akrabayı, komşuyu, dostları arayıp sorsun ve unutana hatırlatsın.

Birimiz “yeryüzü hepimizin ve bu hepin içinde sokaklarda, parklarda, orada ya da burada görmeye tahammül edemediÄŸimiz mülteciler de var” desin.

Birimiz seksen liralık otobüs biletini iki yüz liraya satmaya kalkan firma sahibine ve benzer ÅŸekilde davranan tüm fırsatçı esnafa haksız kazancın haram olduÄŸunu bildirsin.

Birimiz haset, kibir, cimrilik virüslerinden daha fazla korkmamız gerektiÄŸini duyursun.

Birimiz konforumuzdan, lüksten, şımarıklıktan vazgeçelim kanaatkâr olalım, mütevazı olalım davetini yapsın.

Birimiz ihtiyarların en hayırlılarımız olduÄŸunu, onlara eziyet etmenin yeryüzünden bereketi eksilteceÄŸini fısıldasın.

Birimiz ÅŸehrin en yüksek tepesine çıkıp vakit iyiliÄŸi çoÄŸaltma vakti, haydi canlar davranın çaÄŸrısında bulunsun.

Sadede gelir isek “aslında virüsün iyi bir tarafı da var hala, uzaktan eÄŸitimi nasıl öÄŸrenecektik” masumiyetindeki altı yaÅŸ güzelliÄŸine hayran olabilir baharı müjdeleyen ayetleri fark edebiliriz. Mutfak penceremizden görünen açıda yaÅŸlı bir çam aÄŸacı var. Ona ümitle ve hüzünle bakıyorum her gün. Böyle ufak dokunuÅŸlar iyi geliyor kıblegâh edindiÄŸimiz evlerimizde. Yeniden derslere, yaptığımız iÅŸlere baÅŸladığımız gün ÅŸükür secdesi yapmak gibi bir niyet de koyabiliriz kalbimize. Her daim dilimizde olan dua hürmetine Mevlâ hepimizi bağışlasın:

“Rabbimiz! Biz kendimize zulüm ettik. EÄŸer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.” (A'raf 23)

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.