Sosyal Medya

Ev ve aile kurtuluş için yeniden sığınağımız oluyor

Babanın gözden düştüğü, gençliğin popülist bir biçimde yüceltildiği, anneliğin ret edildiği, yaşlıların kendi başlarına bırakıldığı bu yeni kapitalist süreçte ev, tarihin en savunmasız ve en düşen kurumu haline geldi. Koronavirüs musibeti, aile nasihatlerimizden çok daha keskin ibretler veriyor!



Ä°spanyada, bir yaÅŸlılar bakım yurdunda koronavirüs nedeniyle hemÅŸireler ve saÄŸlık hizmetlileri kurumlarını terk ettiler. YaÅŸlıları kendi kaderleriyle baÅŸ baÅŸa bıraktılar. Sosyal medyada yaÅŸlılarla ilgili küçümseyici ve ötekileÅŸtirici tutumlarla karşılaşıyoruz. Bunlar ailenin modernleÅŸme ile beraber dağıtılan fonksiyonlarının ölümcül durumunu gösteriyor. Modern zamanlara kadar yaÅŸlılar ve çocuklar ailenin bakımı altındaydı. Ancak modernleÅŸme ile aile endüstriyel bir kuruma dönüÅŸtü. Ä°htiyarlar huzur evlerine, çocuklar da kreÅŸ ve anaokuluna gönderildi. Anne olmak aÅŸağılandı, doÄŸurmak küçümsendi. Kapitalizmin kazanç ve kariyer yüceltmelerine boÄŸulan insanın, aile içindeki konumlanma önceliÄŸi dağıtıldı. Feminizmin post-modern nihilizmi ile beraber aile, hapishane olarak tasvir edildi.
 
Ailenin sonu (2004 yılında Kütahya’da kız ve erkek yurtlarında yaptığım bir araÅŸtırmayı bu baÅŸlıkla yayınladım) ve Ailenin DüÅŸüÅŸü (iki ay önce çıkan kitabımın adı) araÅŸtırmalarımla bu süreci tanımlamaya çalıştım. Babanın gözden düÅŸtüÄŸü, gençliÄŸin popülist bir biçimde yüceltildiÄŸi, anneliÄŸin ret edildiÄŸi, yaÅŸlıların kendi baÅŸlarına bırakıldığı bu yeni kapitalist süreçte ev, tarihin en savunmasız ve en düÅŸen kurumu haline geldi. Oysa ev toplumsal varlığın ve insan gerçeÄŸinin üzerine kurulduÄŸu ana omurga. Åžimdi epidemik toplumsal dönemde bunu daha iyi anlıyoruz. “Bir musibet bin nasihatten daha iyidir” der büyüklerimiz. Koronavirüs musibeti, aile nasihatlerimizden çok daha keskin ibretler veriyor!
 
Gençlik, nesnel bilgiye eriÅŸmenin onu daha bilgili yaptığı yanılsaması içine sokuldu. Babasından daha iyi bilgisayar kullanıyor. Dedesinin ise bilgisayardan bile haberi yok. Bunlar ayrıcalık ve bilmekle eÅŸ tutuldu. Bunlar gençliÄŸi şımarttı. Hak etmediÄŸi payeye sahip oldu. Büyükler üzerine söz söyleme payesidir bu. Büyük olmadan büyükler üzerine söz söylenmez oysa. Büyük olmak çok bilgi sahibi olmak, çok dil bilmek ya da çok makineler kullanmak deÄŸil. Büyük olmak ilerleyen yaÅŸla beraber kazanılan tecrübeler ve gerçekleÅŸen ruhsal tekamül ile edinilen yüksek bilinçtir. Ä°ÅŸte okuma-yazması olmayan nine ve dedelerimize “büyük” denmesinin nedeni buydu. Oysa kapitalist bilinçte üretim deÄŸeri ve nesnel bilgi önemli. Ä°htiyarlar ile bunlar arasındaki orantısal iliÅŸki negatif. Ondan dolayı modernite (kapitalizm ve sosyalizmiyle) ihtiyarları ailelerden ve hayattan çıkararak huzur evlerine kapatıyor. Sosyal olarak öldürüyor. Sosyal ölümdür bu. Huzur evleri mezarlarına gömüyor. Kapitalist popüler kültürün yeni yetme gençliÄŸi de buna eÅŸlik ediyor. BüyüÄŸü büyük görmüyor. Çünkü üretim deÄŸeri yok, nesnel bilgi deÄŸeri yok.
 
Salgınla birlikte eve dönüyor yeniden insanlar. Ev, yeniden kurtuluÅŸun yeri oluyor. Merhametin, dayanışmanın, paylaÅŸmanın ve beraberliÄŸin yeri. Acının ve ölümün kasvetli kara günlerinde birbirine sokularak ayakta kalmanın anlam dünyası. Kapitalist kamusalın her ÅŸeyi içinde yutan varlığı durunca kurtuluÅŸun ve yaÅŸatmanın adresi. Eve dönüÅŸ, ev bilincine dönüÅŸmeli. Kadim evin anlamı içine taşınmayı getirmeli beraberinde. Rabbimizin “ölçü ve tartıda/mizandan sapanları” uyarmak üzere gönderdiÄŸi gazaptan geçerken bu ibreti çıkarmalıyız. Yeniden kültürel mirasımızın ve inancımızın aileye iliÅŸkin anlamı üzerine düÅŸünmeliyiz. Çocuklarımız, kocalarımız ve hatunlarımızla hayatta kariyerin ve baÅŸarının deÄŸil saÄŸlık-saadetin önemini hissetmeliyiz. Dedelerimiz ve ninelerimizin yaÅŸlı deÄŸil, ihtiyar olduÄŸunu hatırlamalıyız. Çünkü ihtiyar seçendir, karar verendir, tecrübeli olandır, saygındır. Tek kelime ile büyüktür.
 
Kapitalizmin ve modernitenin hepimizi paraya, titre, kariyere ve taksitlere koÅŸturduÄŸu düzeninde bir an durup soluklanalım. Evimize dönmek yeniden soluklanmaktır. Bir an bu koÅŸturmadan çekilmektir. Durup kendimize bakmaktır. “Ey insanlar nereye gidiyorsunuz?” diyen Allah’ın hitabına kulak vermektir. Hakikaten bu düzenin akışına kapılarak peÅŸine düÅŸtüÄŸümüz dünyalıklar için kendimizi yiyip bitirirken nereye gidiyoruz? Bu düzenin metaları peÅŸinde koÅŸturdukça daha fazla ilaçlarla, daha fazla prozaklarla ve daha fazla psikiyatristlerle kuÅŸatılıyoruz. Kamusal düzende varlık göstermek için kendimizi yiyip bitirirken mutsuz hale geliyoruz. Parasal mutluluk oranı arttıkça, ruhsal mutluluk oranında düÅŸüÅŸler yaşıyoruz. Daha çok makam ve paranız varsa daha çok ilacınız ve sıkıntınız var demektir.
 
Aileye dönüÅŸ, kapitalist ve modern kamusal alandan çekilmektir. Önemli olan bu çekilmeyi tefekkür fırsatına çevirmek… ÇekildiÄŸimiz varlığın içinde duran kafamızı ve gönlümüzü de çekmek. Ä°ÅŸte o zaman bizi kuÅŸatan dünyevi düzenin baskılarından kafamızla ve gönlümüzle serbest hale geleceÄŸiz. Kendimize döneceÄŸiz. Kendini bilen Rabbini bilir düsturunu yeniden hissedeceÄŸiz. Kapitalist kamuda kaybolan “kendiliÄŸimiz”, evde yeniden kendine gelecek.
 
 
Ergün Yıldırım / YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.