Sosyal Medya

Selahattin Çakırgil: Ölümler de bize hayatı anlatır

Dünyanın her tarafından yansıyan görüntülerden insan idrakine yansıyan, o toplumların manevî dünyasından da haber veriyordu. Hem Çin’de, hem de Avrupa ve Amerika’da meydana gelen ‘coronavirus’ ölümleri karşısında sergilenen dehşet tabloları, materyalist, dünya görüşlerine tutunmuş toplumlar açısından hiç de şaşırtıcı değildi. Ölümler de hayat tarzları gibi, dünya görüşlerinden haber veriyor.



Önce, câmilerde, -namazını münferid kılacak olanlar için açık tutulmakla birlikte-, ÅŸu büyük gaile atlatılıncaya kadar Cum’a ve diÄŸer cemaat namazlarının kılınmayacağına dair kararın çok yerinde olduÄŸunu belirtmeliyim.
 
***
Elbette, ‘Ecel geldi cihane, baÅŸaÄŸrısı bahane..’ misali, ölüm gelecekse, bir ÅŸekilde gelir; ona kimse engel olamaz. Ama, Hz. Ömer’in, yolu üzerindeki bir bölgede tâûn/veba/ kolera salgını olduÄŸu haberini alınca yolunu deÄŸiÅŸtirmek gibi bir tedbire tevessül etmesi ve kendisine, ‘Kader-i ilâhî’den mi kaçıyorsun?‘ diye sorulması üzerine, ‘Hastalık bir kazâdır, bu kazâ karşısında Allah’ın kaderine sığınıyorum..’ meâlinde cevap verdiÄŸi ‘rivayet’i düÅŸündürücüdür.
 
***
Bu vesileyle ekleyelim, dünya çapındaki pandemik ‘coronavirus’ salgınını önlemekte büyük zayiat veren ve ÅŸu âna kadar, 30-40 tanesi ülkenin üst yönetim mekanizmalarında bulunan seçkin elemanlar olmak üzere, binden fazla insanını kaybeden Ä°ran’da, nihayet dün sabah, MeÅŸhed ve Qom gibi 24 saat devamlı ve tıklım-tıklım olan ‘türbelerin -bu bulaşıcı hastalığın sona ermesine kadar- kapatılması kararı’ verildi. Ama, kapatılan türbeler önündeki engelleri yıkarak o mekânlara girmeye çalışan ve o türbelerin kendileri için ancak ÅŸifâhâne olduÄŸunu söyleyen kalabalıkların, ‘Tahran h…lt etmiÅŸ..’ mânâsına gelen ve karar veren herkesi ağır ÅŸekilde suçlamak mânâsındaki, ‘Tahran galat kerde!!’ sloganlarını yansıtan videoyu görünce siz olsanız ne düÅŸünürdünüz?
 
***
Bizim burada da nicelerinin, ‘sosyal medya’ denilen paylaşımlarında, ‘Hz. Peygamber zamanında hastalıklar karşısında böyle tedbirler mi vardı ki?’ diye, hem de ciddî bir havayla laflar ettiklerini görmüyor muyuz? Ki, bu gibi lafları edenler, kendileri rahatsız olacak olsalar, doktor ve ilaçlar peÅŸinde koÅŸmazlar mı? Ya da, Hacc’a ya da baÅŸka bir yere gitmek istediklerinde ‘Hz. Peygamber (S) zamanında otomobil-uçak vs. yoktu; o halde, ben de merkep veya deve sırtında giderim!’ mi derler?
 
***
Bu konuya bu kadarca deÄŸindikten sonra, hastalığın dünya çapında verdiÄŸi derslere de deÄŸinmek gerekiyor.
 
Fransa BaÅŸkanı Macron’un dün sabah kurduÄŸu cümle ilginçti:
 
‘(…)SavaÅŸtayız. BaÅŸka bir orduya ya da ulusa karşı savaÅŸta deÄŸiliz. Ama, düÅŸman tam burada, görünmez, yakalanması zor ancak ilerleme kaydediyor" diyordu. Benzer cümleleri Amerikalı Trump, Biden ve Sanders gibi siyasî liderler de kuruyor.
 
***
Dünyanın her tarafından yansıyan görüntülerden insan idrakine yansıyan, o toplumların manevî dünyasından da haber veriyordu. Hem Çin’de, hem de Avrupa ve Amerika’da meydana gelen ‘coronavirus’ ölümleri karşısında sergilenen dehÅŸet tabloları, materyalist, dünya görüÅŸlerine tutunmuÅŸ toplumlar açısından hiç de ÅŸaşırtıcı deÄŸildi.
 
***
OrtaçaÄŸ’da, vebâ/ kolera gibi salgın hastalıkların meydana geldiÄŸi yerleÅŸim birimleri kuÅŸatılır, o ÅŸehirden kimsenin çıkmasına-kaçmasına izin vermeden, içindeki bütün canlıların ve her ÅŸeyin yakılması gibi yöntemlere baÅŸvurulurdu. Åžimdi medeniyet baÅŸka alanlarda bir hayli ilerledi, ama, ölümle karşılaşınca, hele de materyalist toplumlardaki insanların ve kamuoyunun sadece kendilerini kurtarmak için ne kadar duygusuz ve acımasız, egoistçe tavırlar sergilediklerini ÅŸu ‘coronavirus’ bütün dünyaya hatırlattı.
 
Dün, Ä°talya’da bir üniversitede araÅŸtırma elemanı olduÄŸunu söyleyen Türkiyeli bir hanımın videosunda anlattıklarına kulak verdim. Dinleyen herkes de facianın büyüklüÄŸünü daha çarpıcı bir ÅŸekilde anlamışlardır herhalde.. Kendisi saÄŸlıklı olan bu hanım, ‘Bir ÅŸehirdeki 300 yataklı hastahaneye, bir anda 3 bin hasta baÅŸvurursa ortaya çıkacak tablonun gözönüne getirilmesini; doktorların, hastalar arasında kurtarılması daha mümkün gözükenlere öncelik tanımak gibi bir seçim yapmak zorunda kaldıklarını; daha düne kadar en yakın sevdikleriyle bir arada olan insanların, yanlarına kimsenin yaklaÅŸtırılmadığı özel bölmelerde yapa-yalnız ve aÄŸlaya-aÄŸlaya ve nefes alamayıp boÄŸularak..‘ anlatıyordu.
 
***
Allah’a ve Âhiret’e iman, hele de felâketler karşısında, insana büyük bir tayfun karşısında bir limana sığınmışlık huzûru verir. Bu satırların sahibi, çeyrek yüzyıl öncelerde, bir Ramazan akÅŸamı, çok yakınındaki birinin son derece sıkıntılı bir durumda olduÄŸu anda, ona söylenen, ‘Korkma, iyi olacaksın..’ gibi sözlere, ‘Niye korkacakmışım, mübarek günler..’ deyiÅŸini unutmaz.. Ve o cümle son sözleri olmuÅŸtu..
 
***
Mes’ele, dünyaya bakış açımızda düÄŸümleniyor
 
Her dinin, her inanç ve ideolojinin kendi mâbed veya aslî sembollerine olduÄŸu gibi kendi mezarlıklarına da yansıyan bir tarafı vardır. Oralarda bir dünya görüÅŸü temsil ediliyordur çünkü..
 
‘Fakir’, gittiÄŸi her ülkede o ülkelerin mezarlıklarını da gezer. Çünkü, oralarda dünyaya bakışın zekâ parıltıları yansır bazen mezar taÅŸlarına.. Yani, sadece bizim mezarlıklarımızda deÄŸildir bu durum.. ama, bizde daha bir zenginlik ve derinlik hissederim.
 
***
Üsküdar’da Aziz Mahmûd Hüdaî Camiinin haziresindeki mezar taÅŸlarından birinde 42-43 yıl öncelerde; bir sonbahar ikindisinde, hafif bir meltem eser, yapraklar düÅŸer ve kuÅŸlar uçarken... Rahmetli Sedat Yenigün kardeÅŸimle, zâhiren bakıldığında, basit bir-iki mısrayı okumuÅŸtuk, Osmanlıca.. ‘Günler gelip geçmekteler, kuÅŸlar gibi uçmaktalar..’ Yazılış tarihine baktığımızda, üzerinden 200 yıl kadar bir zaman geçtiÄŸini anlamıştık. Yani üzerinden 80 küsur bin kere güneÅŸ doÄŸup batmıştı.. Bin mevsim geçmiÅŸ, her mevsimde ayrı kuÅŸlar gelmiÅŸler -gitmiÅŸlerdi.. Ama, o basit mısralar o atmosferde insana çok derin bir dünya görüÅŸü hediye ediyordu. Nice güzler, kışlar, baharlar ve yazlar gelip geçmiÅŸti. 1980 Temmuzunda Ä°slâm düÅŸmanlarınca vurularak dünyadan koparılan rahmetli Sedat’ın üzerinden bile ÅŸimdi, güneÅŸ 15 binden fazla doÄŸup battı..
 
Ya, Eyyub Sultan tepesindeki bir mezar taşına kazınmış olan, ‘Ben de bir zamanlar Süleyman idim../ ÂteÅŸe, rüzgâra hükümrân idim.. / Sanmayın Hazret-i Suleyman idim.. / Galata’da ‘Körükçü Süleyman’ idim..’ dörtlüÄŸündeki zekâ parıltısına ne dersiniz?
 
***
Ama, Hristiyan mezarlıklarında da benzer ruhî derinlik mesajları ile karşılaÅŸabilirsiniz..
 
Meselâ, Ey ölüm, sen ne zaman öleceksin?’ veya ‘Hayat var oldukça ölüm var olacaktır..’, ya da, ‘Ey Ölüm, sen her ÅŸeyi öldürebilirsin, amma sevgiyi ve nefreti öldüremezsin..’ gibi mesajlar..
 
***
Ama, son zamanlarda, giderek artan bir eÄŸilimle, materyalist Hristiyan Avrupa ve Amerika kıtalarında, cenazelerin yakılması âdeti ile de karşılaşıyoruz.
 
O cesedlerin yakılmasıyla ilgili bir ‘belgesel’ film izlemiÅŸtim. Cesedler getiriliyor ve yaklaşık bin dereceyi bulan hararetteki özel bir bölmede yakılıyor ve geride kalan bir avuç kül de, küçücük ÅŸiÅŸeye konulup, üzerine kime aid olduÄŸuna dair bilgiler yazıldıktan sonra geride kalanlarına veriliyor.
 
***
Hindistan’da da bir vâdide uzaktan burnunuza ağır bir ‘yanık et’ kokusu geliyorsa, bilirsiniz ki o civarda bir ‘ölü’ yakılıyordur.
 
Åžimdi, Hindularca ‘tanrı’ kabul edilen ineklerin idrarının içerek ‘coronavirus’ için ÅŸifa arayan Hinduların haberlerini okuyoruz.. (Bizde de bu gibi iddiaları baÅŸka ÅŸekilde sözkonusu eden ve saÄŸlıklı insanları iÄŸrendiren iddiaları din adına söyleyenler olmadı mı?)
 
***
Evet, ölümler de hayat tarzları gibi, dünya görüÅŸlerinden haber veriyor.
 
 
Star Gazetesi

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.