Zekeriya KurÅŸun: Cuma, umre ve hac durdurulabilir mi?
Follow @dusuncemektebi2
Çağın vebası koronavirüs, mesafeleri kısaltıp hiçbir sınır tanımadan bütün dünyada dolaşıma girerken; tam aksine, ülkeler, devletler ve bireyler hürriyetlerine kısıtlama getirdi.
Ä°nsanoÄŸlu, tarihte defalarca yüz yüze geldiÄŸi gibi yeniden küresel bir felaketle karşı karşıya geldi. Bugüne kadar üretilen bilgi ve teknolojinin -en azından ÅŸimdilik- aciz kaldığı; çağın özgürlüklerini temsil eden, toplanma, bir araya gelme, birlikte eÄŸlenme, seyahat hatta eÄŸitim gibi aktiviteleri askıya aldıran bir felaket. Bütün insanlığı etkisi altına alan sihirli, “hürriyet/özgürlük” kelimesine anlam kaybettiren küresel bir belâ.
Bu belâ, tabii bir süreçle mi yoksa ÅŸeytani bir arzunun yapay etkisi ile mi ortaya çıktı? Bu konuda henüz fikrimiz olmasa da; son asırlardaçivisi çıkan dünyamızda, insanlık için, insan için ilk defa müÅŸterek bir endiÅŸenin duyulmasına kapı araladı.
Bu doÄŸrultuda ülkelerin, devletlerin verecekleri tepkiler, alacağı tedbirler ve insanlığa sunacakları fikirler tarihin altın sahifelerine kaydedilecektir. Burada baÅŸlığın inanca ve muamelata taalluk eden tarafı tartışılmayacaktır. Sadece tedbir ile kader arasında sıkışan anlayışlara bir hatırlatma yapılacaktır.
Koronavirüsün ortaya çıkmasından itibaren Türkiye’nin gösterdiÄŸi performans, baÅŸta SaÄŸlık Bakanı Fahrettin Koca ve koordineli olarak çalıştığı diÄŸer bakanlıklar ile bilim kurullarının gayretleri takdire ÅŸayandır. Bu tedbirlerin sonuca nasıl etki edeceÄŸini ÅŸimdiden bilmek imkansızdır. Ancak henüz doÄŸrudan herhangi bir tedavi yöntemi bulunmayan bu çaresizlik karşısında tabii hayatı önceleyen ve moral destek saÄŸlayan tedbirlerin alınması büyük önem arz etmektedir.
Türkiye’nin bu konuda gösterdiÄŸi gayreti tarih elbette yazacaktır. Hatta belki de bu illet, bütün dünyada olduÄŸu gibi, ülkemizde de insana ve hayata yeniden bakışı belirleyecektir. Bugüne kadar sıkı sıkıya sarıldığımız alışkanlıklarımızı, bizi var ettiÄŸini sandığımız ideolojilerimizi, hayatımızın olmazsa olmazı kabul ettiÄŸimiz tüketim çılgınlıklarımızı bir kere daha gözden geçirmemize imkân verecektir. Belki zorunlu tatiller, zorunlu düÅŸünmeyi de beraberinde getirecek ve bir insanın öteki için ne anlam ifade ettiÄŸini; aslında ötekinin varlığı ile kiÅŸinin var olabileceÄŸini gösterecektir.
Eskilerin dediÄŸi gibi, hayatın pamuk ipliÄŸine baÄŸlı olduÄŸunu, güç, kudret, zekâ ve baÅŸarının kiÅŸilerde, gruplarda ve zümrelerde sabit olmadığının ortaya çıkması hayata yeni bir anlam kazandıracaktır. Âşık Veysel’in; “GüzelliÄŸin on para etmez, bu bendeki aÅŸk olmazsa; EÄŸlenecek yer bulamaz, gönlümdeki köÅŸk olmazsa... ” deyiÅŸindeki hikmet yeniden anlaşılacaktır.
Felaketler, insanları birbirine yaklaÅŸtırır, geçmiÅŸteki inatlarından, menfaatlerini besleyen anlayışlarından ve yanlış itikatlarından da uzaklaÅŸtırır. Daha makul düÅŸünmeye, ortak çözüm bulmaya ve hayatı yeniden tesis etmeye imkân verir.
Tarihten bir misal verelim:
1830’lu yılların baÅŸlarında Hindistan’dan baÅŸlayarak o günkü dünyayı etkisi altına alan veba illeti karşısında bulunan yegâne çözüm karantinalar kurmak olmuÅŸtur. Müslüman ve Hristiyan hac merkezlerini idaresi altında tutan Osmanlı Devleti de bundan en çok etkilenen ülkelerden biri olmuÅŸtur. Sultan II. Mahmut, tedbir üretmek peÅŸindedir. Ancak kimi mutaassıp kesimler de çaresi olmayan bir belâ karşısında teslimiyetin dini bir davranış olacağı iddiasındadır. II. Mahmut, Batı’da olduÄŸu gibi Osmanlı’da ziyaret yerlerine ve kimi bölgelere giriÅŸ-çıkışı kontrol eden karantinalar kurmak ister. Ama önce mutaassıp kesimlerin ikna edilmesi gerekir.
Karantina Meclisi kurma hazırlıklarını sürdürürken bir âlim Sultan’ın imdadına yetiÅŸir. Ataları Burdur’un ulema sınıfından olan Cezayirli Hamdan Hoca, Ä°thafü’l Münsifîn ve’l Udebâ ismi ile bir kitap kaleme alır. Kitabı kendi isteÄŸi ile mi, yoksa Sultan II. Mahmut’un talebi ile mi yazdığı bilinmez ama Sultan tarafından sahiplenilir. Muhtemelen Sultan’ın emriyle, dönemin önde gelen âlimlerinden Ä°smetzâde Arif Hikmet, Kethüdâzâde Arif, Bosna Valisi ulemadan Davud PaÅŸa, Kuyucaklı Muhammed Atıf, ÇerkeÅŸi Mehmet Efendi, Eminzade Abdülkadir Bey ve Vak’anüvis Esad Efendi kitaba hakemlik yaparlar. Fazla dikkatleri çekmese de bu kitap, bir tedbir olarak sadece karantinahanelerin kurulmasına deÄŸil, aynı zamanda bugünkü Türkiye’nin oluÅŸmasına giden fikrî zemini hazırlar. BaÅŸka bir ifade ile bir felaket bir milletin kronikleÅŸmiÅŸ taassubunun dönüÅŸmesine imkan verir. Hamdan Hoca, inat ve taassubun Ä°slâm toplumlarında meydana getirdiÄŸi bozulmaya dikkatleri çektiÄŸi kitabı ile bugüne de ışık tutar.
Detaylarına giremezsek bile, ulemanın da kabul ettiÄŸi fikirleri ile cuma namazı, umre ve hac konusunda cesur adımlar atılmasının önünü de açabilecek Hamdan Hoca’nın yeniden okunma zamanı gelmiÅŸtir.
YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.