Nureddin Yıldız'ın kaleminden: Koronaya karşı Müslümanca tavır
Follow @dusuncemektebi2
Nureddin Yıldız Hocaefendi, Koronavirüs ve benzeri salgın hastalıklar karşısında Müslümanların göstermesi gereken tavrı yorumladı.
Nurettin Yıldız Hocaefendi, bir Müslümanın salgınlar karşısında nasıl davranabileceÄŸini anlatırken söylentilere kulak asılmaması, resmi açıklamaların takibi, karaborsacılığın haram olduÄŸu, temizlik hususuna her zamankinden daha fazla dikkat etmenin ÅŸart olduÄŸunu, tahliller yaptırılmadan bu dönemde evlenilemeyeceÄŸi, dikkatsizlik sonucu baÅŸka bir insana hastalığı bulaÅŸtırmanın diyet ve keffaret gerektirecek bir günah olduÄŸu, salgın hastalık bölgelerine giriÅŸ ve çıkışın yasaklanabileceÄŸi, gerekirse camilerin kapatılabileceÄŸi, Cuma namazlarının da öÄŸle namazı olarak evlerde kılınabileceÄŸi, Hac ve Umre’nin engellenebileceÄŸi ve Mekke ve Medine’ye de girmenin yasaklanabileceÄŸi gibi birçok konuya da açıklık getirdi.
Ä°nsanlığın geçmiÅŸinden bugüne adı bilinen veya yeni keÅŸfedilen bulaşıcı-salgın hastalıklarla ilgili olarak bir Müslüman için bilinmesi ve izlenmesi zorunlu kuralları ÅŸöyle özetleyebiliriz:
1- Sorunu imanımız açısından ele aldığımızda ÅŸöyle bir düÅŸünce ana çizgimizi oluÅŸturmalıdır: Veba, kolera, ebola, sars, corona gibi yoÄŸun ve kitlesel afete dönüÅŸebilen hastalıklar diÄŸer hastalıklar gibi Allah’ın kaderinin tecellisidir. Allah’ın kaderi dışında hiçbir ÅŸeyin gerçekleÅŸmesi mümkün olmayan bir dünyada yaÅŸadığımızı unutamayız. Ä°nsanların hayat anlayışları, insan olmanın gereklerini uygulayıp uygulamamaları, yeryüzünü isyan merkezine çevirmeleri, gerekli sıhhî tedbirleri alamayışları, ihmalkâr olmaları gibi nedenler bu hastalıkların görünen nedenleridir. Ä°nsanlık ne yaptıysa kendi eliyle yapmış ve Allah Teâlâ da takdir buyurmuÅŸtur. Bunun böyle olacağını da insanı yaratmadan önce bildiÄŸi için kader olarak yazmıştır. Böyle iman etmek zorundayız. Bu imanımız bizi, bir köÅŸede ölümü beklemeye ya da panik hâlinde bağırıp çağırmaya sevk etmeyip geçmiÅŸin yanlışlarını telafi edecek bir dönüÅŸe vesile olmalıdır. Allah’a daha samimi sığınmalı ve kulluÄŸumuzu daha ihlâslı hâle getirmeye sebep olmalıdır. Bu tür vakalarda dua bizim için daha yoÄŸun ve içten bir ibadete dönüÅŸmelidir. Salgın hastalık insanlığın kaderidir. Kâfirler bu afetle dünyayı kaybettikleri gibi ahiretlerini de kaybederler. Mü’minler ise dünya hayatında sıkıntı çekseler bile ahiretleri açısından bu afet onları helâk etmiÅŸ olmaz. Dünyada çektikleri de onlara rahmet sebebi olur biiznillah. Böylece mü’min insan bu tür afetleri bir yandan dünya hayatını daha saÄŸlıklı ve dengeli yaÅŸamanın vesilesi yapar, diÄŸer yandan da ahiretini kazanacağı bir tevbe ve kendine gelme sebebi hâline getirir.
2- Salgın afetler zamanında insanların hassasiyetleri artmaktadır. Küçük bir espri ciddi bir kurala dönüÅŸebilmekte, basit bir yalan kanun gibi algılanabilmektedir. Söylentilere itibar etmemek ve yeni söylentiler üretmekten uzak durmak mü’min kalitesinin gereÄŸidir. Vatandaşı olarak yaÅŸanan devletin imanî kimliÄŸi ne olursa olsun insan hayatının söz konusu olduÄŸu bir zaman ve zeminde söze ve söz nakline dikkat edilmeli, resmî açıklamalara itibar edilmelidir. Mü’min, dedikodu ile iliÅŸkisi olmayan insandır.
3- Bu tür afet dönemlerinde gıdadan ilaca kadar insanların temel ihtiyaç malzemelerine karaborsacılık yapmanın üst düzey bir ‘günahkârlık’ olduÄŸu unutulmamalıdır. Åžeytanın “böyle bir fırsat hayatta bir defa ele geçer” ÅŸeklindeki kandırmacasını, “böyle bir hata ile bir anda cehennemlik olunabilir” ÅŸeklinde yorumlamak gerekmektedir.
4- Hastalıkların bulaÅŸması konusunda dinimizin çizgisi ÅŸudur: Kendi kendine bir virüs üreyip insanları yok eder ÅŸeklinde bir anlayış yoktur. Böyle bir anlayış, insanları yaratan Allah’ın hükmünü dışlamaktır. Allah’ın takdir buyurduÄŸu bir sebep veya gerekçe dizisi üzerine ortaya çıkan hastalık/virüs/mikrop vs. yine Allah’ın kader sınırları içerisinde yayılır ve bulaşır. Kullar, akÅŸam sofralarına ekmek getirmek için çalıştıkları gibi böyle bir salgının ortadan kaldırılabilmesi için de çalışırlar. Genel idrakimiz budur.
5- Salgın hastalıklarda ölenlerin sadece o salgından ölmeleri, onların kötü kimseler ve akıbetleri hayırsız insanlar olduÄŸunu göstermez. Hicretin on yedinci senesinde Amvas taunu olarak bilinen Åžam afetinde pek çok sahabi vefat etti. Biiznillah ÅŸehit oldular. O faciada vefat edenler arasında Ebu Ubeyde bin Cerrah ve Muaz bin Cebel gibi büyük sahabiler bulunmakta idi. Allah onlardan razı olsun.
6- Åžeriatımızın temizlik hususundaki titiz emirleri, böyle zamanlarda daha da önem arz etmektedir; El-ağız-beden temizliÄŸi, su ve necaset iliÅŸkisi, tuvalet, büyük-küçük abdest sonrası temizliÄŸin üzerinde önemle durulmalıdır. Yiyecek ve içeceklerin helal ve temiz olması konusu tekrar tekrar önem arz etmektedir. Ä°nsanların baÅŸta zina olmak üzere haramların sonuç olarak insanı imha eden bir bela olacağını bilmeleri gerekmektedir.
7- Salgın hastalık zamanlarında özellikle evlilik öncesi tıbbî tahliller yapılarak evlenilmesi makul bir tutumdur.
8- Bulaşıcı hastalık taşıyan birinin ihmali ve ilgisizliÄŸi neticesinde hastalık bulaÅŸtırıp ölümüne sebep olduÄŸu bir Müslüman için diyet ve keffaret gerektirebilecek bir durum söz konusudur. Konunun hassasiyeti ve risk yüksekliÄŸi açısından bu mantıkla ele alınması gerekir.
9- Salgın afet zamanında devletin karantina uygulaması, dinî bir temele dayanmaktadır. Peygamber aleyhisselam efendimiz salgın hastalık bulunan mıntıkalara giriÅŸ-çıkış yapılmamasını emretmiÅŸtir. Buna göre de Müslüman bir insan, karantina uygulayan ve Ä°slam adına hükmetmeyen bir devlet bile olsa uygulamaya dinî hissiyatla uymalıdır. Hasta olmamak kadar hastalığı bulaÅŸtırmamak da insan olmanın gereÄŸidir. Ä°nsanlığın ulaÅŸtığı tıbbî veri ve tecrübeler neyi gerektiriyorsa ona uymaya mü’min kimliÄŸimiz bizi mecbur etmektedir.
10- Bulaşıcı hastalık zamanında insanların topluca bulundukları yerler için devletin belirleyeceÄŸi kurallar arasında; cuma ve bayram namazlarının kılındığı cami ve mekânları kapatmak gibi bir tedbir uygulanıyorsa, cuma namazı öÄŸle namazı olarak eda edilebilir. Bulaşıcı hastalık kendisine isabet etmiÅŸ bir kiÅŸi cuma namazı için ona tahsis edilebilecek bir yer saÄŸlanamıyorsa cuma namazına gitmemelidir. Ulemanın cumhurunun görüÅŸü bu ÅŸekildedir.
11- Basit bir söylenti seviyesindeki hastalık için umre ve haccın engellenmesi en azından bir zulüm olur ve kabullenilemez. Evrensel boyuta ulaÅŸmış ve tıp dünyasının bilgisi/itirafı düzeyindeki bir salgın afet durumunda insanların hac ve umreleri engellenebilir. Mekke ve Medine’ye giriÅŸ yasağı konabilir. Bu konuda kararların, siyasî ve sinsi bir mantıkla alınmış olması durumunda Müslüman biiznillah mesuliyet taşımayacaktır.
12- Salgın afet zamanında hayvanların salgın nedeni veya salgını yayma nedeni olduÄŸu bilgisi bilimsel kabul boyutunda ise iÅŸkenceye dönüÅŸmeyen yöntemlerle itlaf edilmelerinde sakınca yoktur.
13- Karantina bölgelerindeki insanların üzerinde bir uÄŸursuzluk arayışı yanlıştır. Hastalığı genel durumu ile nasıl görüyorsak afet düzeyinde iken de öyle görmeliyiz. Hastalığa gülünmesi veya “bu muhakkak filan günahlarından ötürü onlara Allah’ın cezasıdır” ÅŸeklinde kat’î yorum yapılması yersiz ve gereksizdir. Afet üzerinden kimseye gülünemeyeceÄŸi gibi insanlığın hiçbir afetini de bir grup insanın lehine gibi göremeyiz. O bir musibettir. Allah’ın takdiri ile inmiÅŸtir. Hak ediÅŸ sebepleri giderilerek üzerimizden kalkması için elimizden gelen maddî ve manevî her ÅŸeyi yaparız. Afet kalkınca da Rabbimize ÅŸükrederiz.
Henüz yorum yapılmamış.