Abdülaziz Kıranşal: Hayat müslüman için nedir ve ne değildir?
Follow @dusuncemektebi2
Müslüman için, Allah rızasının gaye edilmediği bir hayat, teferruatlardan ibaret bir hayattır. İslam davasını sırtlanmayan ve nefsinin peşinde koşan sıradan insanlar, hayatlarını teferruatlar peşinde tüketir.
Teferruatlar peÅŸinde tüketilen hayat, Kur’an’ın tanımıyla geçici bir oyun ve eÄŸlence olur, Allah için olmadığı sürece ve ahirete yatırım mantığıyla deÄŸerlendirilmediÄŸi sürece dünyada sahip olunan her ÅŸey teferruattan ibaret kalır: “Kadınlar, erkek evlatlar, yığınla biriktirilmiÅŸ altınlar, gümüÅŸler, soylu atlar, (koyun, keçi, deve gibi) saÄŸmal hayvanlar, baÄŸlar-bahçeler bütün bunlar fâni hayatın gelip geçici nimetleridir” (Âl-i Ä°mran: 3/14).
Kur’an’da bahsi geçen tüm bu nimetler, zamanı tüketen, insanı hüsrana uÄŸratan ÅŸeyler olabileceÄŸi gibi, insanın ebedi saadete ulaÅŸacağı yer; yani cennet için yatırım olan ibadete de dönüÅŸebilir. Bu dönüÅŸüm, niyetlerimiz ve gayemizle ilgilidir. Dünya aynı dünya, insan aynı insan, iÅŸ aynı iÅŸtir. Yola çıkarken planlanan niyet, yapılan iÅŸlerin teferruat mı, ibadet mi olduÄŸunun temel ölçüsüdür.
Her ÅŸart ve zamanda, Allah ve Resulünün direktifleri davetçi için öncelikli ve ertelenmesi mümkün olmayan emirlerdir. ÖrneÄŸin davetçi, günlük ibadetleri hususunda oldukça hassas ve titizdir. “Åžu namazı kılalım aradan çıksın” mantığını onun hayatında görmek mümkün deÄŸildir. Çünkü söz konusu Allah’ın emirleri olunca bütün hayat o emrin yanında teferruat sayılır.
Bunun en güzel örneÄŸi Bedir Savaşı’nda, can ve mal korkusun en üst seviyeye çıktığı bir anda bile müminlerin namazlarından vazgeçmedikleri sahnedir. Bu sahne Kur’an’da ÅŸöyle tasvir edilir: “(Ey Peygamber!) Cephede müminlere namaz kıldıracak olursan, onlardan bir grup silahlarını kuÅŸanmış vaziyette seninle namaza dursun; diÄŸer grup nöbet tutsun. Senin arkanda namaza duran grup secde ettikten sonra geri çekilsin, namaz kılmamış diÄŸer grup gelsin ve senin arkanda namaza dursun. Tabii bu ikinci grup da gerekli tedbiri almış ve silahlanmış vaziyette olsun. Çünkü kâfirler silahlarınız ve teçhizatlarınızı (namaz vesilesiyle) elden bırakacağınız vakti gözlerler ki silahsız olduÄŸunuz sırada ani bir baskınla size saldırıp iÅŸinizi bitirebilsinler. Åžayet yaÄŸmur yüzünden sıkıntı çekerseniz veya yorgun, bitkin halde olursanız silahlarınızı yere bırakarak namaz kılmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Fakat siz yine de tedbiri elden bırakmayın. Çünkü Allah kâfirlere sizin elinizle zelil ve periÅŸan edici bir azap hazırlamıştır” (Nisa: 4/102).
Bir ölüm kalım savaşının ortasında, can da dâhil bütünüyle bir hayatın Allah’ın emri yanında teferruatlaÅŸmasına ÅŸahit oluyoruz. Harbin ortasında can tehlikesi ve olası bir maÄŸlubiyetle geride kalan eÅŸ, evlat, mal her ne varsa Allah’ın emri yanında nasıl da öncelikli gündem olmaktan çıktı. Ä°ÅŸte bu “hayat iman ve cihattır, gerisi teferruattır” anlayışının ete kemiÄŸe bürünüp hayata dönüÅŸmesidir.
Ä°bn Abbas (r.a.) rivayetine göre bu ayet müÅŸriklerin bir savaÅŸ sırasında: “Bunlar çocuklarından, kızlarında oÄŸullarında, babalarından, mallarından daha sevimli namaza durduklarında onlara saldıralım” demeleri üzerine nazil olmuÅŸtur (Tirmizî). Mümin savaÅŸçılar, namaz konusunda öyle bir titizlik sergilemiÅŸlerdir ki, onları dışarıdan takip eden müÅŸrikler, namazın müminlerin mallarından, evlatlarından, canlarından daha kıymetli olduÄŸuna kesin bir kanaat getirmiÅŸlerdir.
Milli Gazete
Henüz yorum yapılmamış.