Sosyal Medya

İdlib'de yeni statükonun Rusya'ya potansiyel maliyeti

ABD ve Rusya için en acı maliyet, Suriye'de kaybettikleri para, teçhizat ve insan değil, Türkiye'yi kaybetmektir. Bu nedenle Suriye büyük pazarlığının taşları yeniden düzenlenirken büyük güçlerin bir an önce Türkiye'ye karşı daha akıllı hareket etmeyi öğrenmesi lazım. 5 Mart Mutabakatı'ndan bağımsız, Türkiye-Rusya işbirliği İdlib'de rehin alınmamalıydı. Bu hatanın telafisi Moskova'ya çok pahalıya mal olacak.



Son dönemde Türkiye-Rusya iliÅŸkilerinin geleceÄŸi için en önemli sınavlarından birinin verildiÄŸi Ä°dlib özelinde, neler olduÄŸuyla ilgili pek çok analiz okuduk. Bu analizlerin büyük bir kısmı, 2017’de Soçi’de çatışmasızlık bölgelerinin kurulması sürecinden bugün Rusya ve Ä°ran destekli Rejim güçleri ile Türkiye arasındaki sıcak çatışma ortamına nasıl geçildiÄŸi üzerinde duruyordu. Aslında Ä°dlib üzerine söyleyeceklerimizi söyleyebilmemiz için doÄŸru bir baÅŸlangıç sorusu bu.
 
İdlib krizinin iki aşaması
 
Ä°dlib özelinde Türkiye ve Rejimin karşı karşıya gelmesinin sebebi, iki ayrı aÅŸamada ortaya çıktı:
 
Ä°lk aÅŸamanın baÅŸlangıcı, Rusya ve Türkiye’nin Ä°dlib konusunda gittikçe derinleÅŸen bir görüÅŸ ayrılığına düÅŸmeleriydi. BilindiÄŸi üzere Moskova, Ä°dlib’de Türk askeri gözlem noktalarının kurulmasına vesile olan Soçi Mutabakatının gerekliliklerinin yerine getirilmediÄŸi konusunda Ankara’yı bir süredir suçluyordu. Gerçi 2, 2-5 yıllık süre zarfında Moskova, Türkiye’nin sorumlulukları yerine getirip getirmediÄŸi hususunda farklı görüÅŸler de açıkladı ve kimi zaman Ankara’ya sıcak mesajlar da göndermeye çalıştı.
 
Bahane yeni deÄŸil
 
Ama Rusya’nın Ä°dlib’deki HTÅž unsurlarını bir bahane olarak bölgenin insansızlaÅŸtırılmasını desteklemek için kullanabileceÄŸi bilinen bir gerçekti. Rejim’in Halep’ten Hama’ya sivil halkın öldürülüp sürülmesi için kullandığı bahane, radikal unsurlar bahanesi, yeni deÄŸildi ve bugüne kadar Rejim ılımlı muhalefet karşısında sahayı terörize ederek var olmuÅŸtu. Dolayısıyla Halep, Hama, DoÄŸu Guta gibi örneklerden yola çıkan Türkiye’nin Moskova’ya Rejim’in saldırılarını önlemesi yolundaki uyarıları hem yerinde hem de Türkiye’nin ve TSK’nin gözlem noktalarındaki varlığının güvenliÄŸinin saÄŸlanması açısından önemliydi.
 
Ankara, Rejim saldırıları durmadıkça ılımlı muhalefet ve radikal unsurlar arasında ayrımın yapılmasının son derece zor olacağını Rusya’ya anlatmaya çalışıyordu, çünkü saldırılar bir yandan Ä°dlib sahasını radikalleÅŸtiriyor diÄŸer yandan M5 karayolunun kuzeyine doÄŸru -kimi kaynaklarca yüzde 60’ının çocuk olduÄŸu ifade edilen- mülteci akını Türkiye’nin sınır güvenliÄŸi ile ilgili kaygıları artırarak Ankara’nın sahada radikal-ılımlı ayrımını yapmasını askeri ve diplomatik olarak zorlaÅŸtırıyordu. -Ki Rejim’in Türkiye sınırına doÄŸru çoÄŸu sivil 1, 1.5 milyon insanı sürerek Ankara’yı demografik bir silahla tehdit etmesinin asıl nedeni de Soçi Mutabakatının hayata geçirilmesini engellemek ve Türkiye’nin bu engel politikasına direnmesini -özellikle sahadaki TSK unsurlarını da taciz ederek- önlemekti.
 
Moskova’nın rahatsızlığı
 
Ä°dlib özelinde yaÅŸanan bu ilk aÅŸama itiÅŸ-kakışın ardında, Moskova’nın Türkiye’nin Suriye’nin geleceÄŸinde sahip olabileceÄŸi kazanımları (en büyük kazanım Türkiye’nin güvenliÄŸinin artması) kısıtlamak olduÄŸu da unutulmamalı. Moskova, 2011’de ABD’nin fark ettiÄŸi gibi Irak-Suriye-Libya üçgeninde, DoÄŸu Akdeniz-Kuzey Afrika ekseninde Türkiye’nin kabiliyetlere sahip bir aktör olarak farklı kazanımlar geliÅŸtirebildiÄŸini, Batı’nın da Rusya tedirginliÄŸi artıkça Ankara ile daha rahat bir pazarlık içerisine girebileceÄŸini gördü. Moskova, Ä°ran’ın Türkiye’yi dengeleyebilecek bir odak olarak ortaya çıkmasının bugünün konjonktüründe zor olduÄŸunu hesaplayarak sahada Rejimi ve Hizbullah’ı kullanarak Türkiye’ye sınırlarını hatırlatmaya karar verdi. Bu kararı verirken, Türkiye’nin Batılı aktörler ve ABD tarafından yalnız bırakıldığı yönündeki yanlış bir hesaplamadan da cesaret aldı. Hesap yanlıştı belki ama Batı’nın Türkiye’nin kabiliyetlerine duyduÄŸu güvenden de kaynaklanan (aman nasılsa baÅŸlarının çaresine bakarlar) ilgisizliÄŸi gerçekten de uluslararası sahada aslında kendisi giderek yalnızlaÅŸan Rusya’yı cesaretlendirdi. Moskova hem Türkiye’ye haddini bildirmek istedi, hem de bir yalnızlık buhranında yakalayacağını düÅŸündüÄŸü Ankara’yı zorlayarak tamamen Batı’dan kopararak kapmayı. Türkiye, Rusya/Rejim’in bu politikası karşısında çok ciddi ama yerinde bir karar vererek Ä°dlib ’den kopartılmaya ve Ä°dlib üzerinden terörize edilmeye (mülteciler, TSK’nın güvenliÄŸi, radikal unsurlar üzerinden dehÅŸetle sınanmaya) direnmeye karar verince Ä°dlib krizinin Rejim saldırıları-TSK’nın cevabı üzerinden tırmanarak -bir tırmanma oyununa dönüÅŸtüÄŸü ikinci aÅŸamasına gelindi.
 
Tırmandırma stratejisi
 
Bu ikinci aÅŸamanın dönüm noktası Ocak ayından itibaren Rus hava desteÄŸi ve Ä°ran milislerinin kara desteÄŸi ile ÅŸiddetini artıran Rejim saldırılarına karşı Ankara’nın verdiÄŸi ültimatomdu. Sonunda “Bahar Kalkanı Harekatının” önünü açacak bu uyarıda, Ankara Rejim’den saldırıları durdurmasını ve Soçi Mutabakatı sınırlarına geri çekilmesini talep ediyordu. Ankara Ä°dlib’deki saldırıların baÅŸ müsebbibi olarak Rejim’i iÅŸaret ediyordu ama Rusya’yı Rejim saldırganlığını durdurma konusunda sorumluluÄŸunu -ki bu sorumluluk bizzat Soçi Mutabakatından kaynaklanmaktaydı- yerine getirmeye davet ediyordu. Elbette Ankara, Rejim/Rusya’nın mantıklı davranmayacağı olasılığını da hesaba katmıştı. Rejim zaten varlık nedenini Suriye’nin insansızlaÅŸtırılmasına yani kendi halkından kurtulmaya baÄŸlamış son derece güçsüz bir siyasal yapı olarak mantıksız hareket etmeyi elindeki tek kozu olarak tutuyordu. Bu kozun içinin askeri olarak boÅŸ olduÄŸu Bahar Kalkanı Harekatı baÅŸladığında, Rejim unsurlarının verdiÄŸi büyük kayıplarla zaten anlaşılacaktı. Rusya ise tüm büyük güçler ya da büyük güç gibi davranmaya alışık aktörler gibi zaman zaman büyük güç aptallığına düÅŸebilirdi. Türkiye, ABD ile kurduÄŸu iliÅŸkilerde büyük güçlerin yapacağı- yapabileceÄŸi aptallıkların sınırları konusunda o kadar deneyimliydi ki Rusya’nın da hata yapabileceÄŸini bekliyor ama hata yapmamasını umuyordu. Zira, Rusya sahada büyük güçmüÅŸ gibi davransa da büyük bir gücün sahip olamayacağı askeri-ekonomik sınırlılıklara sahip bir ülkeydi ve aslında Ä°dlib üzerinden hata yapma lüksü yoktu. Zira, Rusya’nın DoÄŸu Akdeniz’de büyük bir güçmüÅŸ gibi “oyun bozan-alternatif masa oluÅŸturan bir aktör” olarak davranabilmesinin en önemli dayanağı Türkiye ile geliÅŸtirdiÄŸi özel iliÅŸkiydi. Yine de Moskova kendini dev aynasında görebilir diyerek yani kötü senaryo hesaba katılarak hazırlıklar yapıldı. TSK gözlem noktalarına destek, Ä°dlib’e yapılan askeri sevkiyat ve yığınak bu kötü senaryo seçeneÄŸi konusunda Ankara’nın son derece planlı hareket ettiÄŸini, Rusya ile koordinasyon hususunun hiç atlanmadığını- kısaca Rusya sorumluluk almazsa baÅŸlayacak harekatın diplomatik, hukuki ve askeri alt yapısının oluÅŸturulduÄŸunu gösteriyor.
 
Rusya’nın hatası
 
Hikâyenin sonunu biliyoruz, Türkiye’nin stratejik aklı hikâyenin böyle sonuçlandığını uzun süre unutmayacaktır çünkü Rusya’nın hatası içimizi yaktı: Rusya sorumluluk almadı, Rejim saldırılarını durdurmadı, ÅŸehitler verdik. Türk askeri vurulduÄŸu andan itibaren, Türkiye sahada askeri olarak cevap vermek yükümlülüÄŸü altına girdi ve Ä°dlib krizinin ikinci aÅŸamasının son evresine girildi. Evet, Türkiye’nin Ä°dlib’de askeri mücadelesi ve müdahalesi -bu noktadan itibaren çeÅŸitli sebeplerle bir zorunluluktu: 1)- Ankara TSK’ya karşı her eylemin misliyle cezalandırılacağı mesajını vermek zorundaydı – ki sürü halinde konvansiyonel bir savaÅŸa yolladığı Ä°HA ve SÄ°HA’larıyla ve topçu atışlarıyla sahada böyle bir eylemin bedelinin ne olabileceÄŸini Rejim/Rusya’ya gösterdi. Bu cezalandırma zorunluluÄŸu sadece TSK’ya karşı Ankara’nın yükümlülüÄŸünden ya da bu cezalandırmayı talep eden kamuoyu baskısından kaynaklanmıyordu. Ankara aynı zamanda cezalandırıcı gücü üzerinden caydırıcılığını rakiplerine göstermek zorundaydı. 2)- Ankara tırmandırma stratejisini stratejik bir kararla benimsedi. Bu kararın iki amacı vardı: a)- Rejimi/Rusya’yı Soçi Mutabakatı sınırlarına ve koÅŸullarına geri dönmeye ikna etmek; b)-Ä°dlib’de var olduÄŸunu ve olacağını göstererek mülteci akını engellemek ve c)- Soçi Mutabakatından Adana Mutabakatına, meÅŸru müdafaa hakkından sivillerin korunması için sorumluluk almaya Türkiye Ä°dlib’den siyasi, diplomatik ve askeri olarak kopartılmayacağını göstermek zorundaydı çünkü Suriye oyununun Ä°dlib ile sınırlı olmadığını Ankara çok iyi biliyordu. Ankara için Ä°dlib’de var olmak, Ä°dlib’de var olmaktan öte Suriye jeopolitik mücadelesinde yeni hesaplar oluÅŸurken bazı sahalarda ön alabilmenin bir aÅŸamasıydı. Nitekim Türkiye’nin NATO, BM, AB ve ABD ile Ä°dlib üzerinden kurduÄŸu yeni diplomasi bu hesapların da ipucunu veriyor.
 
Yeni oyunun üç yansıması
 
Bu çerçevede 5 Mart ErdoÄŸan-Putin görüÅŸmesi ve yeni Ä°dlib mutabakatının getirilerini deÄŸerlendirmeden önce üç noktanın altını çizmek gerekiyor. Çünkü bu üç nokta Suriye’de Ä°dlib dumanı nedeniyle açık açık görülmeyen yeni bir Suriye jeopolitik oyununun oluÅŸtuÄŸunun ipuçlarını veriyor. 5 Mart Mutabakatı da kırılganlığını bu yeni Suriye jeopolitik oyunu çerçevesinde sınayacak.
 
1)- Türkiye’nin cezalandırıcı kabiliyetleri, cezalandırma kararlılığı ve direnme gücü konusunda itiraf etsin, etmesin kimsenin zihninde bir soru iÅŸareti yok. Rejimin hava savunma sistemlerinin gücü hakkında analizler tozlu raflardan indirilmiÅŸti ki Ankara Ä°HA/SÄ°HA savaşı ile Rejime çok ağır kayıplar verdirdi. Hatta Batılılar, Türkiye’nin becerdiÄŸi ÅŸeyi ABD niçin beceremedi diye Obama’nın hayaletini sorguladılar.
 
2)- Rusya- Türkiye iÅŸbirliÄŸi ve Türkiye’nin PYD karşıtı operasyonları nedeniyle Fırat’ın batısından elini ayağını çekmek zorunda kalan ABD, Rusya’nın hatasını kullanarak Ankara üzerinden Suriye’nin batısına sınırlı bir geri dönüÅŸ imkanına kavuÅŸtu. ABD’nin geri dönüÅŸü ÅŸimdilik çok sınırlı zira Türkiye’nin Ä°dlib’deki davasını haklı bulduÄŸunu söylemek, mühimmat verebiliriz demek, HTÅž küresel bir tehdit deÄŸil minvalinde açıklamalar yapmak, “mültecilere çok üzülüyoruz onların hakkını yalnız Ankara koruyor” benzeri coÅŸkulu ve duygusal çıkışlara imza atmak dışında pek bir ÅŸey yapmıyorlar. Yine de ABD’li heyetlerden biri gidiyor, biri geliyor; 5 Mart arifesinde ABD Suriye özel temsilcisi yine Türkiye’nin haklılığının dillendirildiÄŸi bir konuÅŸmayı Türkiye’de düzenlenen bir konferansta bizzat yapıyor; ABD’li heyetler insani yardımın dağıtılma koÅŸullarını görüp Ankara’ya hak vermek üzere Türkiye’den Kuzey Suriye’ye geçiyorlar ve ne hikmetse ABD’lilerin hiç biri PYD’nin, PKK’nın P’sini bile dillendirmiyor. Elbette ABD’de kimse geçici hafıza kaybı yaÅŸamıyor. Fırat’ın doÄŸusunda PKK saflarının donatılması için Pentagon’un ayırdığı bütçe rafa kalkmadı, ancak Washington Moskova’nın hatası üzerinden Ankara’ya ve Rusya’ya mesaj vermek fırsatı buldu ve ABD, PKK nedeniyle bu mesajı mahvetmek istemiyor.
 
ABD’nin mesajı
 
 
5 Mart öncesi Jaffrey-Kalın görüÅŸmesi Rusya’ya ve rakiplere Türkiye yalnız deÄŸil mesajı veriyordu. Nitekim ABD’de retorik “Türkiye’nin burnunu sürtmekten müttefikiz açıklamalarına” kaymış durumda. NATO’nun Türkiye’ye saÄŸladığı NATO ÅŸemsiyesi bu baÄŸlamda hafife alınmamalı. ABD, NATO üzerinden Ankara’ya NATO caydırıcılığını vererek Rusya’ya DoÄŸu Akdeniz’de ayağını denk al, Türkiye NATO üyesi dedi. Rusya bu mesajı çok gönülsüz biçimde almak zorunda kalmış ki, 5 Mart’ta Moskova görüÅŸmeleri sonrası Putin söze Astana’yı zikretmekle baÅŸlıyor. Ayrıca, ABD’li heyetlerin mülteciler için fazla gözyaşı dökmeleri, Avrupa sınırına yığılan mülteci gerçekliÄŸi ile birleÅŸince AB üzerindeki baskıyı artırıyor. Geri Kabul AnlaÅŸmasının gözden geçirilmesiyle ilgili Ankara’yı ziyaret eden Avrupalılar, Türkiye’ye açılan telefonlar, gönülsüzce verilen destek sözleri bu baskının bir yansıması. AB, Türkiye ile iÅŸbirliÄŸi yapmanın bir yolunu bulmak zorunda ve bunun iÅŸaretleri görülmeye baÅŸlandı. Aynı dönemde Rusya-AB iliÅŸkilerinde gerilimin artması, Londra’dan Rusya’ya karşı sert sözlerin duyulması tesadüf deÄŸil. Sözün özü; Rusya Türkiye’yi Ä°dlib’de tenha bir köÅŸede yapayalnız yakalayacağını hesaplıyordu. Türkiye çıkarları söz konusu olduÄŸunda tek başına hareket edebilen ama kara propaganda ve kutuplaÅŸmış düÅŸüncelerin körlüÄŸünde sunulanın aksine yalnız bir ülke deÄŸil.
 
Ä°dlib’de çözüm neden acil?
 
3)-Her ne kadar üstte sayılan iki nokta yeni Suriye jeopolitik oyununda Türkiye’nin elinin kuvvetleneceÄŸi emarelerini bize verse de Türkiye Ä°dlib sorununu bir an önce çözmek zarureti ile karşı karşıya. Bu aciliyet, Ä°dlib özelinde düÅŸük yoÄŸunluklu çatışmanın Türkiye’ye çıkardığı maliyetten kaynaklanmıyor. Maliyet elbette can yakıyor ama Türkiye maliyetlere katlanarak güçlenen bir ülke. Aciliyetin sebebi baÅŸka: Suriye’deki büyük pazarlık Ä°dlib ile sınırlı deÄŸil, Türkiye’nin stratejik hedefi de iki karayolu, üç kasaba ile sınırlı deÄŸil. Türkiye, hala, Suriye’nin geleceÄŸinin ÅŸekilleneceÄŸi büyük pazarlıkta Türkiye’ye karşı kullanılabilecek güvenlik riskleriyle- baÅŸta da PYD’nin varlığı ile ilgilenmek zorunda. Rusya ve ABD’nin farklı nedenlerle PKK-PYD’ye destek olması ihtimali Türkiye’nin sahada ve masada büyük uÄŸraÅŸlarla engellediÄŸi bir ihtimaldi. Bu ihtimali, Rejim Ä°dlib’den sonra PYD’yi temizleyeceÄŸim dedi diye (buyursun Dayr-e Zor orada) ya da ABD’liler PYD’yi zikretmiyor diye Ankara aklından çıkarmış deÄŸil. Bu ihtimali düÅŸündükçe de ABD’ye tam güvenilmeyeceÄŸini, Rusya’yı da ÅŸimdilik kaybetmek istemediÄŸini hatırlıyor. Dolayısıyla Rusya ve ABD -daha akıllı hareket etmeyi öÄŸreninceye kadar- Türkiye ara çözümler üzerinden iki baÅŸkenti zorlamak zorunda.
 
Mutabakat bir ara çözüm
 
5 Mart Mutabakatının da böyle bir ara çözüm olduÄŸunu söyleyebiliriz. Mutabakatın üç maddesi dışında (ateÅŸkes, M4’ün kuzey ve güneyinde güvenli koridor, M4 karayolunda ortak devriye) pek çok önemli ayrıntının teknik komitelere havale edilmesi bize bu ara çözümün, tarafların birbirini zorlayarak ulaÅŸtığı zor bir çözüm olduÄŸunu da gösteriyor. Sonuçta Rusya, Türkiye’yi Ä°dlib sahasından koparamadı. Rejim ile Ankara arasında istediÄŸi uzlaşıyı saÄŸlayamadı- ki Türkiye Ä°dlib’deki maliyetten Rejimi sorumlu tuttuÄŸunu 5 Mart Zirve’si sonrası liderlerin basın açıklamasında tekrar belirtti. Moskova, Suriye Milli Ordusu’nu tamamen terör unsuru olarak ilan edemedi. Ama Moskova, Ä°dlib’de kendi hareket alanını ÅŸimdilik geniÅŸletti. Rusya, Soçi Mutabakatı sınırlarına geri çekilme tavizi vermedi ama Ä°dlib sahasının sorumluluÄŸunu Türkiye ile paylaÅŸmayı kabul etti. Kısaca “büyük güç (!?) Rusya” baÅŸara baÅŸara bu tırmandırma stratejisi sonucunda Soçi Mutabakatı sınırlarına dönmemeyi baÅŸardı. Türkiye ile pazarlık yapmak ve ÅŸimdilik paylaşımı kabul etmek zorunda kaldı. Durumu Rusya’nın kazançlarını abartarak okuyan, Türkiye-Rusya karşılıklı bağımlılığının asimetrisini -doÄŸru olmasa da- defalarca yazan, ya da kimi hayal kırıklıklarını yansıtan pek çok analiz okuyacağımıza eminim. Çünkü ara çözüm adı üzerinde ara çözümdür. Türkiye kalıcı ateÅŸkesin oluÅŸması konusunda Rejim/Rusya’nın ne kadar saÄŸduyulu davranacağını tam bilemiyor, dahası Rusya’ya -elbette tam güvenmiyor. 5 Mart liderler açıklamasında Rusya devlet baÅŸkanının Astana sürecini (Türkiye-Rusya asgari müÅŸterekleri), Türkiye CumhurbaÅŸkanının Soçi Mutabakatını (Türkiye’nin güvenliÄŸi için sahada azami kazanç) referans alması da Rejim’den yükselen aykırı sesler de Türkiye’nin Rusya’nın aptalca davranabileceÄŸini, hata yapabileceÄŸini artık bilmesi de bu ateÅŸkesi kırılgan hale getiriyor.
 
Gelecek yol haritası
 
Ankara’nın aklında Ä°dlib ve Ä°dlib’in ötesindeki büyük pazarlıklar var. 2011’den beri Ankara Suriye’de jeopolitik oyunun tekrar tekrar yeniden kurulduÄŸunu, ABD’nin Suriye’den çekilip çekilip geri döndüÄŸünü, büyük güçlerin Suriye özelinde aptallaÅŸabildiÄŸini gördü. 2011’den bu yana Türkiye Suriye’de daha akıllı nasıl olunur bunu öÄŸrendi. Türkiye’nin akıllı olması hiç maliyet üstlenmemesi anlamına gelmiyor. Maliyet, en acı maliyet ÅŸehitlerimiz, bizim gücümüzdür. Maliyet herkes için geçerli ama. ABD ve Rusya içinse en acı maliyet, Suriye’de kaybettikleri para, teçhizat ve insan deÄŸil, Türkiye’yi kaybetmektir. Bu nedenle Suriye büyük pazarlığının taÅŸları yeniden düzenlenirken büyük güçlerin bir an önce Türkiye’ye karşı daha akıllı hareket etmeyi öÄŸrenmesi lazım. 5 Mart Mutabakatından bağımsız, Türkiye-Rusya iÅŸbirliÄŸi Ä°dlib’de rehin alınmamalıydı. Bu hatanın telafisi Moskova’ya çok pahalıya mal olacak. Umarız Rusya bu öÄŸrenme sürecini 5 Mart Mutabakatından baÅŸlayarak hızlandırır ve ABD’nin zevkle izlediÄŸi raydan çıkan Astana trenini tekrar Rusya-Türkiye iÅŸbirliÄŸi güzergahına oturtur.
 
Müellif: Prof. Dr. NurÅŸin AteÅŸoÄŸlu Güney / CEMES BaÅŸkanı / Kaynak: Star-Açık GörüÅŸ

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.