Müslüman coğrafyasında ve Türkiye'de çok parçalanmışlık
Follow @dusuncemektebi2
Ali Haydar Haksal / Milli Gazete
CoÄŸrafyamızın çok parçalı hâle gelmesinden beri dengeler bir türlü tutturulamıyor. Yönetim tarzları, yönetenlerin tutkuları, düÅŸünce farklılıkları ve daha birçok ÅŸey buna neden. Nedenler o kadar çok ki, biri giderilse bir diÄŸeri mutlaka maraza çıkarır.
Hıristiyan dünyanın orta çaÄŸ dönemi ve sonrasında yaÅŸadıklarını ÅŸu an Müslümanlar yaşıyor. Soykırım ve birbirlerini yok edercesine ve tüketircesine. Ä°nsanların düÅŸünme alanları daraldığından ya da düÅŸünmeye fırsat bulmadığından, fırsat bulsa bile düÅŸüncesinin bir yarar saÄŸlamadığından sorunların üstesinden gelinemiyor.
“Afrin” olayı sürecinde yazdığımız bir yazıda “Müslüman’ın Müslüman’la savaÅŸması haramdır” demiÅŸtik, yer yerinden oynamıştı. Irkçı, ulusalcı, mezhepçi ve hatta muhafazakârların saldırısına uÄŸradık. Biz bunu bir hadis-i ÅŸerife dayanarak ifade etmiÅŸtik.
Sayın CumhurbaÅŸkanı, ÅŸu son geliÅŸmelerden sonra Rusya’da Putin ile yaptığı görüÅŸme sonrasında iki önemli vurguda bulundu. Bu ateÅŸkes ile Müslümanların Müslümanlarla savaşına son verildiÄŸini, bir diÄŸerinin de Müslümanların arasına kara kedilerin karıştığına dair bir benzetmeydi. Yıllardır bıkmadan usanmadan söylemek istediklerimiz bunlar.
Çok parçalanmışlık sadece Ä°slâm coÄŸrafyamızda deÄŸil, ÅŸu Türkiye sınırları içinde de çok katmanlı. Ne yana dönsek bir gerekçesi var bunların.
Epey bir süredir milliyetçilik, ulusalcılık ve ırkçılık üzerine yapmakta olduÄŸumuz geniÅŸ okumalar ve çalışmalar sonucunda nereden nereye nasıl gelindiÄŸini bütün ayrıntılarıyla görebiliyoruz.
Müslümanların en önemli sorunları, mezhepçilik, ırkçılık, ulusalcılık. Ulusalcılık öyle bir baÅŸ belâsı ki bunun gerçek tanımı ve sınırları nedir çok belirsiz. Bir bakıma gerek milliyetçiliÄŸini ve gerekse ulusalcılığın “bukalemun” özellikli olduÄŸu bir gerçek. Åžimdilik bunun ayrıntısına girmeyeceÄŸiz.
Alanı daraltırsak, ne yazık ki ulusalcı ve ırkçıların amentüleri artık çok farklı. Ya da uydurulmuÅŸ ve eklenmiÅŸ kimi eklemler bulunuyor. Vatana, topraÄŸa, bayraÄŸa ve kimi nesnelere ve insanlara iman bu yeni dinin ve anlayışın amentüsü artık. Kemalizm baÅŸlı başına bir din özelliÄŸinde. Dokunulmazlıkları var. Zaten bir dokunanın başına neler geldiÄŸi ortada.
Muhafazakâr Müslümanlar da ne yazık ki bu çarka iyice kapıldılar.
“Hubbul iman minel iman” uydurulmuÅŸ bir deyim. Peygamberimiz’e atfediliyor. Oysa sevgilimiz doÄŸduÄŸu, büyüdüÄŸü ve insanlığın, Müslümanların merkezi olan Mekke’yi terk ettiÄŸinde, iki rekât namaz eda ettikten sonra, hüzünle Kâbe’ye bakarak veda etmiÅŸti. “Ey Kâbe senin çocukların beni istemiyor” demiÅŸti. En kutlu belde elbette ki Kâbe ve çevresidir. Allah’ın insanlığa bağışıdır. Mekke’nin fethi sırasında hicret edenlerin artık Mekke’de bir mülk talebinde bulunamayacaklarını belirtmiÅŸti. Ve yeni yurtlarına Medine’ye döndüler.
Elbette yaÅŸanan toprakların ve yurdun kıymeti bilinir. DoÄŸup büyüdüÄŸümüz, çocukluÄŸumuzun delikanlılık zamanlarımızın geçtiÄŸi köylerimizi, evlerimizi, topraklarımızı özlüyoruz. Tapınılması gereken yerler olsaydı oradan çıkmamamız gerekirdi.
Müslümanların düÅŸünce dünyaları çok karışık ve karmaşık. “Vatanı sevmek imandandır” vurgulu söz bir hadis olarak dolaşıyor ve bu benimsenmiyor. Künhüne de bakılmıyor hiçbir zaman. Bu bir hadis deÄŸildir.
Bir Müslüman’ın imanî koÅŸulları deÄŸiÅŸmiÅŸ oluyor böylece. Bir Türk, bir Kürt, bir Arap, Kemalist, bir ateist, bir gayrimüslim de bu toprakları sever. Çünkü yaÅŸadığı topraktır. Ä°man çetelesi tutulacak ise kim neye göre deÄŸerlendirilecektir. Ulusalcı ırkçı bir bakışla onların amentüleri artık farklı bir konumda. Åžu bir gerçektir ki, milliyetçilik olunca din geri plandadır. MilliyetçiliÄŸin amentüsü farklı, dinin amentüsü farklıdır.
Ä°slâm milletinin huzura kavuÅŸması için kardeÅŸ savaÅŸlarına son vermeli. Bir baÅŸka yolu ve seçeneÄŸi bulunmuyor.
Henüz yorum yapılmamış.