Sosyal Medya

Gökhan Özcan'ın kaleminden: Herkes kötü değil, iyiler de var

Sanıyoruz ki herkes birbirinden nefret ediyor, herkes birbirinin ayağına basmak için fırsat kolluyor, herkes birbirinin açığını arıyor, herkes içinde biriken karanlığı, ezikliği, öfkeyi yüzüne vuracak birilerini arıyor. O kadar da değil...



Evimin karşısındaki hastanenin bahçesinde, sokaktaki kedi köpek yesin diye yiyecek bir ÅŸeyler bırakıyor yaÅŸlıca bir amca. On kem söz söyleniyorsa, arasına bir güzel söz sıkıştırmaya çalışıyor bir baÅŸkası. ‘Durumu olmayan ortaöÄŸretim öÄŸrencilere ücretsiz matematik dersi verilir’ yazılı bir ilan gördüm sitenin duvarında. Felaket bölgesinde bulunanlardan öÄŸreniyoruz, yeterince para toplanmış, pratik ihtiyaçlara yönelelim diyorlar. Yeterince para nereden bulunur? Yeterince insandan... Medyanın, sosyal medyanın, popüler mecraların baskın kötücül dili hepimizi zaman zaman karamsarlığa sürüklüyor. Sanıyoruz ki herkes birbirinden nefret ediyor, herkes birbirinin ayağına basmak için fırsat kolluyor, herkes birbirinin açığını arıyor, herkes içinde biriken karanlığı, ezikliÄŸi, öfkeyi yüzüne vuracak birilerini arıyor. O kadar da deÄŸil... Kendini gerçek hayatın içinde tutabilenler, içindeki güzelliÄŸin kuruyup gitmesine izin vermeyenler, iyiliÄŸi mütemadiyen hayatın kıyısında köÅŸesinde aramaya devam ediyor. Aslında aramıyorlar, onlar içlerindeki iyiliÄŸi baÅŸka insanlarla, canlılarla, hayatla paylaşıyorlar. Birkaçını yukarıya sıraladığım gibi nice güzel örneÄŸi çevrenizde sizler de görebilirsiniz. Ä°yilik asla kaybolup gitmiyor yeryüzünden.
 
Sadece bazılarımız iyiliÄŸe doÄŸru deÄŸil, kötülüÄŸe, çirkinliÄŸe, kabalığa, hadsizliÄŸe doÄŸru bakmayı tercih ediyoruz. Ä°çimdeki olmamışlığın acısını, hiç kimseyi oldurmayarak, dünyada olmuÅŸ hiç kimse bırakmayarak hayattan çıkarmaya çalışıyoruz. Sanıyoruz ki kötülük hep baÅŸkalarının tutuÅŸturduÄŸu bir yangın ve biz aslında onu söndürmeye çalışıyoruz. Nasıl peki? O yangına sürekli odun atarak mı? Hangi yangını söndürmüÅŸ, yangını körükleyenler? Her an, her aldığımız nefeste, her karşılaÅŸtığımız durumda çok temel bir tercih yapıyoruz. Ya insanı, hayatı, iyiliÄŸi, güzelliÄŸi, doÄŸruluÄŸu, adaleti, hikmeti seçiyoruz ya bunları ortadan kaldıran, hayatın dışında tutan, dengemizi, kaidemizi bozan diÄŸer her ÅŸeyi... Kafamızın içinde ‘Ama bunu hak ettiler!’ gibi zehirli bir bahane dolaşıyor. Hiç kimse kötülüÄŸü hak etmez oysa. Çünkü hiçbir insan hiçbir gerekçeyle baÅŸkalarını kötülüÄŸe uÄŸratmaya memur edilmemiÅŸtir. Yine çünkü her insan yaptığı her kötülüÄŸü baÅŸkalarından çok kendine yapar. Ä°yilik de böyledir ve yaptığı her iyilik önce yapanı güzelleÅŸtirir. Bizim hayatlarımızı gelip baÅŸkaları bozuyor zannıyla söylenip duruyoruz. Ä°yi iyiliÄŸinden vazgeçmedikçe hiçbir kötülük bozamaz oysa onu. Hepimiz az çok vazgeçiyoruz ki iyilikten, kötülük yol bulup bu kadar dönüÅŸtürebiliyor hayatımızı, sızabiliyor hayatlarımızın kılcal damarlarına.
 
‘Kime Anlatsam Kederimi’ isimli kitabında ÅŸöyle bir hikaye anlatıyor Anton Çehov: “Dağın birinde bir bilge kiÅŸi yaÅŸarmış. Herkes tarafından sayılır sevilirmiÅŸ. Gençlerden biri, bilgenin bilgeliÄŸini kabul etmeyip maskesini düÅŸürmek istemiÅŸ ve bir plan kurmuÅŸ. Küçük bir kuÅŸu avucunun arasına yerleÅŸtirmiÅŸ. ve bilgeye sormuÅŸ; ‘Söyle bilge, avuçlarımın arasındaki kuÅŸ ölü mü, diri mi?’ Bilge ÅŸöyle bakmış ve demiÅŸ ki, ‘Evlat! Ölü desem avuçlarını açıp kuÅŸu uçuracaksın, diri desem sıkıp öldüreceksin. Ellerinde hayatı ve ölümü birlikte tutuyorsun, gel bu kararı bana verdirme, kendin ver!”
 
Elimizde her ÅŸeyi hakkıyla tartan bir teraziyle yaÅŸadığımızı biliyor muyuz? Her iÅŸimiz, her sözümüz, her davranışımız, her halimiz o terazinin kefelerinden birine ekleniyor. O terazi, baÅŸkalarını tartalım diye deÄŸil, kendimizi tartalım diye.
 
Sürekli baÅŸkalarının dilini konuÅŸmaktan kendi dilini unutan insanlar da var.
 
“Göz var ya göz” dedi meczup, “gördüÄŸünden körleÅŸiyor en çok!”
 
 
YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.