Sosyal Medya

Sözde Barış Planı: Küresel siyasette müzakereden dayatmaya geçiş

Sözde barış planının ilanı ile Filistin-İsrail meselesinde müzakere döneminden tek taraflı dayatmalar dönemine girildiği dünyaya deklare edilmiştir. Dünya kamuoyunun baskıları sonucu mevcut tablo değiştirilmediği takdirde ise sadece bölgede değil küresel anlamda da dayatmalar dönemine geçileceği açıktır.



20 Ocak 2020 tarihi itibari ile Trump’ın son üç yıldır dünya kamuoyunu oyaladığı ve OrtadoÄŸu’ya barış getireceÄŸini iddia ettiÄŸi “Yüzyılın AnlaÅŸması” adlı tiyatro sahnelendi. Bu tiyatronun senaryosu önceden hazırlanmıştı ve Trump’ın damadı bu senaryoyu üç yıl boyunca, oyunculara ince ince anlatmak için OrtadoÄŸu Arap ülkelerini gezdi. Bu üç yılın sonunda Trump ve Netanyahu’nun geçtiÄŸimiz hafta sergiledikleri açılış sahnesinden sonra birçok Arap devletinin Kushner’in gösterdiÄŸi ÅŸekildeki ‘baÅŸarılı’ oyunculukları perdede yerini aldı.
 
Neden bugün?
 
Trump seçildiÄŸi günden bugüne dünya kamuoyuna kendisinin açıklayacağı barış planının seleflerininkinden farklı olacağını ve bunun OrtadoÄŸu halklarına ebedi bir barış getireceÄŸini savundu. Bu yüzden önce Trump, sonra kamuoyu tarafından yüzyılın anlaÅŸması olarak adlandırılan sözüm ona barış planı, Filistin ve Ä°srail halkının yaÅŸamlarını iyileÅŸtirme projesi olarak deklare edildi. BeklenildiÄŸi üzere projenin içi boÅŸ ve tek yanlı bir anlayışın dayatılmaya çalışılmasından baÅŸka bir durum söz konusu deÄŸil.
 
Fakat burada önemli olan baÅŸka hususlara dikkat çekmek gerekiyor. Öncelikle üç yıldır temcit pilavı gibi gündeme getirilerek sürekli ertelenen bu yüzyılın planı neden tam da bugün açıklandı? Açıklanan bu planın doÄŸrudan muhatabı olan Arap devletleri nasıl bir tepki verdi? Bu plan Filistin-Ä°srail çatışma sürecine nasıl etki edecek?
 
Bugüne kadar Amerika açısından OrtadoÄŸu’daki problemleri çözme konusunda arabulucu sıfatını kendisine yakıştıran Amerikan yönetimleri özellikle Trump’ın baÅŸkan seçilmesinden sonra taraf bir pozisyon almaya baÅŸlamıştır. Trump’ın baÅŸkan seçilmesinden hemen sonra yapılan yemin törenine uluslararası hukuk çerçevesinde yasadışı kabul edilen Yahudi yerleÅŸimcilerin liderlerini çağırmış olmasından baÅŸlayarak attığı her adım aslında Ä°srail’in Filistin topraklarındaki varlığının meÅŸruiyetini saÄŸlamlaÅŸtırma üzerine kurgulanmıştır. Kudüs’ün baÅŸkent olarak tanınması, BüyükelçiliÄŸin Kudüs’e taşınması, mültecilere yapılan insani yardımların kesilmesi, uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde yapılmış olan mülteci tanımının deÄŸiÅŸtirilmeye çalışılması, yerleÅŸimcileri yasallaÅŸtırma çabaları Amerika’nın bu sorun üzerindeki yancı politikalarının en ön plana çıkan konu baÅŸlıklarıdır. Peki bu kadar Ä°srail yanlısı hamle yapılmışken neden Trump ve Netanyahu tarafından böyle bir tiyatro sahnelendi?
 
Burada öncelikli hedefin bu iki liderin kendi iç siyasetlerinde yaÅŸadıkları sıkıntılara dikkat edilmesi gerekmektedir. Ä°ki lider de kendi ülkelerinde yüz kızartıcı suçlardan dolayı soruÅŸturma geçirmekte ve dolayısıyla gündem deÄŸiÅŸtirmeye ihtiyaç duymaktadır. Yapılan bu açıklamalar tam da Trump’ın azledilmesi süreci ve yine geçtiÄŸimiz Kasım ayında Netanyahu’ya yönelik sürdürülen yolsuzluk suçlamalarının gündemde olduÄŸu bir anda gelmiÅŸtir. Ayrıca belki de bundan daha da önemlisi her iki lider de genel seçimler ve yürüttükleri seçim kampanyalarının tam ortasında böyle bir tiyatro sergilemiÅŸlerdir. Netanyahu geçtiÄŸimiz yıl yapılan iki seçimden de boynu bükük ayrılmış ve yeni atraksiyonlar ile 2 Mart 2020’de yapılacak seçimlerden baÅŸarı beklemektedir. Ancak seçildiÄŸi taktirde kendisine yöneltilen suçlamalardan temizleneceÄŸine inanmaktadır. Bunun için Amerikan yönetimini dahi iç siyasetine malzeme yapmaktan kaçınmamaktadır. Bunu da özellikle Trump’ın etrafından olan Yahudi mesai arkadaÅŸları üzerinden sürekli olarak yürütmektedir. Trump ise özellikle ABD’de bulunan Yahudi lobisinin desteÄŸini yanında tutabilmek için Filistin üzerinden bir siyaset yürütmeyi kendisine adet edinmiÅŸ durumdadır. ABD’de yaklaÅŸan genel seçimler sürecinde bu lobinin desteÄŸini almak maksadıyla böylesine büyük bir adım atmak onun için önemliydi.
 
Ümmetin büyük sıkıntısı
 
Filistin’in içinde bulunduÄŸu durum ve yaÅŸadıkları elbette ümmetin bir sıkıntısı ve sorumluluk alması gereken bir konudur. Bu konuda herkes üzerine düÅŸeni yapmak zorundadır. Fakat tarihi süreç içerisinde deÄŸerlendirildiÄŸinde bazı ülkeler gerek uluslararası hukuk açısından gerekse yaÅŸanan sürecin etkileri sebebiyle konunun doÄŸrudan muhatabı iken diÄŸerleri dolaylı olarak konunun muhatabı konumundadır. Filistin meselesi herkesin bildiÄŸi gibi on yıllar boyunca bir Arap meselesi olarak telakki edilmiÅŸ ve hatta Türkiye’nin konu ile alakalı aldığı inisiyatifler Arapların iç iÅŸlerine burnunu sokmak ÅŸeklinde deÄŸerlendirilmiÅŸtir. Bu sebeple böyle bir tiyatrodan sonra Arap devletlerinin nasıl bir tavır takınacağı herkesin merak konusu olmuÅŸtur.
 
Fas parantezi
 
Normal ÅŸartlar altında Arap BirliÄŸi’nin, yapılmış olan bu açıklamadan hemen sonra birkaç gün içinde toplanarak bir açıklama yapması gerekirken Filistin’in toplantı çaÄŸrısı birkaç kez deÄŸiÅŸik mazeretler ile karşılığını bulmamıştır. Son olarak 1 Åžubat tarihinde toplanmayı baÅŸarmış olan Arap BirliÄŸi her ne kadar toplu olarak planı reddettiÄŸini açıklasa da müstakil olarak Arap devletlerinden farklı açıklamalar gelmektedir. Öncelikle açıklanan bu yüzyılın anlaÅŸmasını en sert ÅŸekilde reddeden Arap devletleri olarak Kuzey Afrika devletlerini örnek gösterebiliriz. Kuzey Afrika Arap devletleri içerisinde Fas’a ise ayrı bir parantez açmamız gerekmektedir. Fas özellikle kendi ülkesinin Batı Sahra’da yaÅŸadığı problemlere karşılık Filistin meselesinin öncelediÄŸini her fırsatta dile getirmektedir. Nitekim Fas Dış Ä°ÅŸleri Bakanlığının yaptığı açıklamada bu durum ön plana çıkarılmıştır. Batı Sahra’da yaÅŸanan problemlerde karşı tarafın Avrupa’nın desteÄŸini alma politikalarına karşılık Fas yönetiminin de Amerikan yönetiminin ve Ä°srail’in desteÄŸini almaya çalıştığı bilinmektedir.
 
Bir diÄŸer husus ise Körfez ülkeleri tarafından konunun farklı bir ÅŸekilde deÄŸerlendirildiÄŸi gerçeÄŸidir. Körfez ülkelerini elbette tam bir blok ÅŸeklinde deÄŸerlendirmek mümkün deÄŸildir. Burada ön plana çıkan devletler olarak Suudi Arabistan, BirleÅŸik Arap Emirlikleri ve Bahreyn’in takındığı tavır önemlidir. Bu devletler son on yılında Ä°ran’ın kendilerini kuÅŸattığı ÅŸeklideki bir tehdit algısı ile yaÅŸamaktadır. Ä°ran’ın, Irak ve Suriye’de artan Ä°ran etkinliÄŸi ile Lübnan ve Hamas üzerindeki etkinliÄŸi birleÅŸince Körfez ülkeleri kendi kara yollarının kapatıldığını, adeta bir kuÅŸatma altına alınarak yarımada hapsedildiklerini düÅŸünmektedir. Bu tehdit algısına karşılık yeni Körfez ülkeleri politikası bu kuÅŸatmayı kırmak üzerine inÅŸa edilmiÅŸ ve bu noktada Ä°srail stratejik bir ortak ülke olarak belirlenmiÅŸtir. Her ne kadar bu ortaklık dünyaya deklare edilmemiÅŸse de yürütülen politikalarda bu net olarak görülmektedir. Bu sebeple bu ülkeler bölgede kendilerine yönelik bu tehdidi bertaraf etmek için kesin ve net bir ÅŸekilde baÅŸta Amerikan yönetiminin desteÄŸini almayı olmazsa olmaz olarak görmektedir. Amerikan yönetiminin desteÄŸini almanın yolu ise bu ülkeler için Ä°srail’in desteklenmesi veya Filistin yönetiminin belli baÅŸlıkları kabule ikna edilmesidir.
 
Filistin ve Ä°sraillilerin yaÅŸamış oldukları bu çatışma bugüne kadar birçok uluslararası platformda dillendirilmiÅŸ ve çözüm için taraflar birçok kere bir araya gelmiÅŸ/getirilmiÅŸtir. Buna karşılık meselenin çözümü bir yana her seferinde taraflar arasında çatışma ortamı daha da derinleÅŸmiÅŸtir. Bununla beraber bugüne kadar yapılan tüm görüÅŸmelerde iki taraf arasındaki terazi dengesi hep korunmuÅŸ ve iki taraf arasındaki askeri güç dengesi her ne kadar gece gündüz gibi farklı olsa da ÅŸekli olarak siyasi görüÅŸmelerde her iki taraf eÅŸit tutulmuÅŸtur. Buna karşılık Trump’ın baÅŸa geldiÄŸi günden bu yana atılan tüm adımlarda Filistin tarafı sürekli olarak yok sayılmıştır. Gerek Mahmut Abbas’ın Trump ile yaptığı dört zirve gerekse ABD yönetiminin Filistin tarafını ziyaret ederek gerçekleÅŸtirdiÄŸi 37 toplantı, aslında müzakere için deÄŸil alınan birtakım kararların dayatılması ve takibi için gerçekleÅŸtirilmiÅŸtir.
 
Kushner’in ÅŸantajı
 
Bu çerçeveden deÄŸerlendirildiÄŸinde 20 Ocak 2020 tarihi Trump yönetimi ile beraber malum bir durumun ilanı ÅŸeklinde deÄŸerlendirilmelidir. Kısacası tek taraflı olarak üç yıl boyunca alınıp uygulamaya konulan kararların dünya kamuoyuna ilan edilerek bunların artık kabul edilmesi gerektiÄŸinin sunumudur. Bu durumun aslında bu ÅŸekilde gerçekleÅŸtirileceÄŸi Trump’ın damadı tarafından, üç yıl boyunca bölge ülkeleri tek tek ziyaret edilerek taraflara anlatılmıştır. Bir diÄŸer ifade ile bu sözde barış planı Trump’ın damadı Kushner’in bölge ülkelerini ziyaretleri sırasında müzakere ederek ulaÅŸtığı bir metin deÄŸildir. Kendilerinin yapmış olduÄŸu ve üç yıldır uyguladığı bir metnin dünya kamuoyuna ilanıdır. Kısacası malumun ilanıdır. Bölge ülkelerinin tehdit algıları ve yaÅŸadığı iç sıkıntılar ise aslında bölge ülkelerine karşı bir ÅŸantaj aracı olarak Kushner’in ziyaretleri sırasında kullanılmıştır.
 
Yapılan bu deklarasyon ile dünya kamuoyu karşısında üç yıldır perde arkasında oynanan bir tiyatro 20 Ocak’ta gösterime girmiÅŸtir. Bu baÅŸlangıç gösterisinden sonra artık dünya kamuoyunun nasıl bir tavır takınacağı sadece bölgesel barış için deÄŸil aynı zamanda küresel bir barış için de önem arz etmektedir. Zira bu durumu sadece bölgesel bir meselenin bölgedeki iki ülkeye veya birkaç ülkeye dayatıldığı ÅŸeklinde okuyanların, yarın küresel bir meselenin küreye dayatıldığını gördüÄŸünde ÅŸaşırmaya hakları kalmayacaktır. Bu malum meselenin ilanı elbette iç siyasetler ile baÄŸlantılı bir ÅŸekilde ÅŸimdi ilan edilmiÅŸtir. Fakat konunun içeriÄŸi bu ilanın zamanlamasından çok daha öte bir anlama sahiptir. Kısacası evet iç siyasette tam da ihtiyaç duyulan bir zamanda bu plan ilan edilmiÅŸtir ama bu bizim indirgemeci bir yaklaşım takınmamıza sebep olmamalıdır.
 
DiÄŸer taraftan bu tablonun Arap BirliÄŸi için de bir dönüm noktası olduÄŸu kanaati ön plana çıkmaktadır. Zira Arap BirliÄŸi dışarıya karşı her ne kadar sert bir mesaj yayınlamış olsa da içeride çok büyük bir çatlak olduÄŸu, ülkelerin müstakil açıklamalarında ortaya çıkmıştır. Hatta bazı ülkelerin bir diÄŸerini aleni olarak ihanetle suçladığı bir süreç baÅŸlamıştır. Bu durum Arap BirliÄŸi’nin bu haliyle daha uzun süre devam ettirilemeyeceÄŸini de ilan etmiÅŸtir. Araplar Trump tarafından kendi içlerine bir fitne atıldığını göremeyecek kadar büyük bir tehdit algısı ile yaÅŸamaktadır. Sonuç olarak Filistin-Ä°srail meselesinde bu sözde barış planının ilanı ile birlikte müzakere döneminden tek taraflı dayatmalar ile meselenin yürütülmesi dönemine girildiÄŸi dünyaya deklare edilmiÅŸtir. Dünya kamuoyunun baskıları sonucu mevcut tablo deÄŸiÅŸtirilmediÄŸi takdirde ise sadece bölgede deÄŸil küresel anlamda da dayatmalar dönemine geçileceÄŸi açıktır. Filistin özelinde ise artık Ä°srail’in önü açılmıştır. Filistinliler buna razı olmazsa kanlı bir ÅŸekilde Ä°srail politikalarının yürütüleceÄŸi ilan edilmiÅŸtir.
 
Dr. Gökhan BozbaÅŸ / Necmettin Erbakan Üniversitesi / Kaynak: ORSAM

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.