Osman Nuri Topbaş: Beşerî Sistemler karşısında Hak Dîn İslâm
Follow @dusuncemektebi2
Komünizm, kapitalizm ve liberalizm gibi beşerî sistemler, şu anda dünya üzerinde etkili olan sistemler. Dînimiz İslâm, bu sistemlere karşı nasıl bir sistem ortaya koyuyor? İnsan ve toplumların idaresinde İslâm’ın dünya görüşü nasıldır?
BeÅŸerî sistemler hiçbir zaman insanın rûhunu tatmin edemedi.
Komünizm ve sosyalizm ortaya çıktı. Bunlar; “Servet, toplumundur.” dediler. Fakat onlarda, zenginlerin yerini toplum adına hareket ettiÄŸini söyleyen “elit” dedikleri bir grup aldı. Yani “servet toplumundur” dediler; lâkin servet toplumun deÄŸil, “partililer”in oldu. Partililer kendi inisiyatiflerine göre hareket ettiler. Kimsenin bir ÅŸeyi yokken onlar servet sahibi oldular. Halkı istismar ettiler. Halk fakir düÅŸtü. Fakat kendilerine vapur, tren vs. ne varsa hepsi bedava oldu.
Komünizm, güya herkes müsâvî/eÅŸit olacak, bu ÅŸekilde toplumda adâlet, denge, huzur olacak iddiâsıyla ortaya çıktı. Fakat çalışanla çalışmayana aynı imkân verildi. Testiyi kıranla, kırmadan taşıyan bir oldu. Bu da istîdatları dumura uÄŸrattı.
Meselâ bir yarışta, hızlı koÅŸan birinci olur. Fakat birinciye de sonuncuyla aynı imkânlar sunulursa, hızlı koÅŸabilecek olan da yavaÅŸlar. Bu da terakkîyi durdurur.
Komünizm; insan realitesine ters, fıtrata aykırı olan bu tutumu sebebiyle, ancak partililerin faydalandığı bir istismar sistemi oldu…
Komünizmin bu zulüm ve haksızlığına karşı kapitalizm; yaldızlı bir ifade ile ortaya çıktı; “Servet, ferdindir.” dedi. Lâkin bütün servet, tröstler ve kartellerin elinde toplandı. Zengin daha zengin oldu. Halk, idareci sınıfa ve burjuvaya düÅŸman oldu. Dramlar yaÅŸandı.
Liberalizm, “Serbestiyet içinde insanlık yarışacak.” dedi. Sermayeyi kimse engellemesin;
“Laissez faire, laissez passer!”
Yani; «Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler!» dedi. “Nasıl kazanırsan kazan!” dediler.
Güya rekabet neticesinde daha kaliteli mal çıkacak, imâlât ucuzlayacak, fiyatlar düÅŸecek, bundan herkes kazanacaktı. Fakat tersi oldu. Karteller ve tröstler anlaÅŸarak fiyatı kendi aralarında belirlediler. Meselâ bir kalemi hangi fabrikalar yapıyorsa, toplandılar; 10 kuruÅŸluk bir malı kendi deÄŸerinin çok çok üzerinde, fâhiÅŸ bir fiyatla piyasaya sürdüler. Yeni bir istismar yolu açıldı. Enflasyonu körükleyen faizle, yoksulun iyice beli büküldü.
Yani “Bırakınız yapsın, bırakınız geçsinler!”in mânâsı; -af edersiniz- “Altta kalanın canı çıksın!” acımasızlığı oldu.
Merhamet ve paylaÅŸma olmadığı için, uçurumlar, krizler ve sosyal patlamalar meydana geldi. Yarış, sadece güçlülerin zayıfları ezme yarışı oldu.
Bütün sistemler, kandırmaca ile kendilerini sergilediler. Kapitalist ve komünistler, aslında mülk üzerinde, onun asıl sahibi olan Cenâb-ı Hakk’ın hükmünü kaldırma noktasında birleÅŸtiler. Aslında birbirlerinin aynısı idiler. Yani materyalist/maddeci ve münkir...
Komünizm ile kapitalizm, sadece eÅŸyanın kime ait olduÄŸu üzerinde ihtilâf etti. Komünistler dedi ki “mülk toplumun olsun”; kapitalistler de “yok, mülk fertlerin olsun” dediler.
Hâlbuki Ä°slâm ise; “servet ne toplumundur ne de fertlerindir; mülk, Allâh’ındır.” dedi. Mülkün tasarrufunda ilâhî irâdenin hükmünün geçerli olduÄŸunu bildirdi.
Ä°slâm, bütün mülklerin -bugünkü yaygın tâbiriyle- bir nevî “devre mülk” olduÄŸunu telkin etti. Kula da, o mülkün muayyen bir süreliÄŸine emânet edilmiÅŸ olduÄŸu idrâkini verdi. Yani insan, mülkün gerçek sahibi deÄŸil, ancak belli bir süreliÄŸine onun üzerinde tasarrufta bulunan bir memur mevkiindedir.
Bu sebeple Ä°slâm’da, bir gün bırakıp gideceÄŸimiz maddî nîmetleri elde etmek için; insanı ve toplumu sömürmek, kul hakkına girmek, ilâhî hudutları çiÄŸnemek aslâ yoktur.
En baÅŸta halkı sömüren gayr-i meÅŸrû kazançlar, gabn-i fâhiÅŸ, yani aldatarak aşırı kâr elde etme, fâiz, ihtikâr (stokçuluk, vurgunculuk) yasaktır. Servetin sarfında da israf ve pintilik yasaklanmıştır.
Ä°sraf; güç gösterisinde bulunarak aÅŸağılık duygusunu örtbas etmeye çalışmaktır.
Pintilik ise ÅŸeytanın telkin ettiÄŸi “fakir düÅŸme” korkusuyla infaktan kaçıp sırf kendine biriktirmektir. Bu, Hakk’a tevekkül noksanlığının ve korkaklığın getirdiÄŸi bir zaaftır. Yani Cenâb-ı Hakk’a sığınacağı yerde parayı, sığınak, barınak ve dayanak hâline getirmektir.
Ä°sraf da pintilik de mülkün gerçek sahibi olan Cenâb-ı Hakk’a isyan niteliÄŸindedir.
Ä°nsanoÄŸlu, maddiyat hususunda Allâh’ın hükümlerine göre tasarrufta bulunması îcâb eden bir emânetçidir.
BeÅŸerî sistemler, insanı, ekonomi çarkını döndüren diÅŸliler olarak görüp onu sömürür. Hattâ eskilerin ÅŸöyle bir tâbiri vardı: Eskiden bostan kuyuları vardı. Bu bostan kuyularından su çıkartmak için gözü baÄŸlı bir at, kamçı zoruyla kuyunun etrafında döndürülürdü. Böylece oradan su çıkarılırdı. Ä°ÅŸte bu, komünizmin istihsâl ÅŸeklidir.
Kapitalizm ise ata dâimâ ot torbası gösterir, at torbaya yaklaÅŸtıkça da geriye çekilir. Yani atı kandırarak kullanır ve kuyudan suyu çıkartır. Yani her iki sistem de insanları istismâr eder, sömürür.
Ä°slâm iktisâdı ise, insanın problemini çözmeyi hedefler. Nitekim imkânları paylaÅŸmak, bilhassa da ihtiyaç sahiplerine faydalı olmak ÅŸarttır, farzdır.
Âyet-i kerîmede:
“Sâilin (hâlini arz eden muhtacın) ve mahrumun (iffeti dolayısıyla hâlini arz edemeyenin), onların (zenginlerin) mallarında muayyen bir hakkı vardır.” (ez-Zâriyât, 19) buyrulur.
Hâlini arz edenlerin hakkını vereceksin. Teaffüf/iffet sebebiyle hâlini arz edemeyenlerle de sen gidip alâkadar olacaksın, onun müÅŸkül durumunu bertaraf edeceksin.
Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmede:
“…Sen onları sîmâlarından tanırsın...” (el-Bakara, 273) buyuruyor.
Yani Ä°slâm, servet sahibine bir mükellefiyet yüklüyor. Ona parayı kullanma eÄŸitimi veriyor. Böylece onu, gönülleri kaynaÅŸtırmaya vesîle kılıyor.
(Devam edecek.)
Kaynak: Genç Dergi / sayı: 155
Henüz yorum yapılmamış.