Sosyal Medya

Mustafa Kutlu: Zamanın hızı

Hayatın nabzı hızlı atıyor. Dolayısıyla ‘zamanın ruhu’nu hız tayin ediyor desek yerinde olur. Nedir bu? İleride olmak, birinci olmak, erişilemez olmak, yükselmek, yücelmek mi acaba?



Yoksa karşılıklı iki kovboyun silah çekmesi mi?
 
Kim hızlı ise o kazansın.
 
Buhar makinasının icadından bu yana bu böyle. Makina bilmem kaç beygir gücünü bir araya getirmiÅŸti. Tekerlekler o kadar hızlı dönüyordu. Güç denince ‘beygir gücü’ akla geliyormuÅŸ. Hey gidi günler.
 
Sonra (Hududullah’ı tanımayarak) girilen yolda her makina bir öncekinden daha hızlı çalışmaya baÅŸladı. Seninki saatte ÅŸu kadar parça üretiyorsa, benimki onun iki misli oldu.
 
Yolun sonu gözükmüyor.
 
Çünkü uzaya açılıyor. SonsuzluÄŸa. Acaba insanoÄŸlu sonsuzluÄŸun fethine mi giriÅŸti. Paganlık geri geldi galiba, insanların bir kısmı yarı tanrı, biri kendini tanrı sanıyor.
 
Yeniden yeryüzüne inelim. Adam yüz metreyi 9.6 saniyede koÅŸuyor. Yılmıyor, doymuyor, çalışıyor; ileride 9 saniyede koÅŸacak. Ondan daha hızlısı çıkıp rekoru 8 saniyeye indirecek.
 
Sonu yok dedik ya, biri de çıkar uçar belki.
 
Makinayı yapan ‘makinalaÅŸmak’ istiyor. Böyle filmler çok çekiliyor biliyorsunuz. ‘Makina insan’. Bu ne demek. ‘Bir insan yaratmak’ demek. Bu mudur yani? Zamanın ruhu bu mudur?
 
Hayır. Ben daha hızlı haberleşiyorum, ben daha hızlı ulaşıyorum, vesaire.
 
Ve nihayet: Ben daha hızlı ölüyorum.
 
Benim silahım saniyede yüz kurÅŸun atıyor. Benimki beÅŸ yüz kurÅŸun.
 
Ohoo!.. Siz hâlâ kurÅŸunla uÄŸraşın, ben anında lazerle hallediyorum iÅŸi, cesetler bile yok oluyor.
 
Dinleyenlerin aÄŸzı açık kalıyor.
 
Bu yüzden galiba herkes telaÅŸlı. Ä°ÅŸler bir türlü bitmiyor. Zaman daralıyor. Yemek yemeye vakit yok. Ayak üstü atıştırıyoruz.
 
Buna mukabil yemek kitapları artıyor, saÄŸda-solda ‘yemek fuarları’ açılıyor. Bir müzeyi gezer gibi geziyoruz. Adamlar nasıl yapmış ya?
 
AÅŸka vakit yok. Sevgiler gel-geç. Seks dahi anlamını kaybetmiÅŸ. Nerde o ‘beklenen sevgililer’. Gidersen git, anında yenisini bulurum.
 
Ama bu da bir bıkkınlık yaratıyor, bir doyumsuzluk. Sadakat kayboluyor, yalan alelade hale geliyor. Gerçek parmaklarımızın arasından kum gibi kayıyor. Biz ekrandaki sanal görüntü ile avunuyoruz. Ä°nsanlar cambaza baksın diye ne kadar çok avutucu çıkıyor. Müzik, moda, turizm, psikolog, ilaçlar.
 
Bir elektronik araç piyasaya çıktığı gün eskimiÅŸ oluyor. Korkunç.
 
Adamın dediÄŸi gibi: ‘Aslandan gorhmiram, kaplandan gorhmiram, nerde bir bilgisayar var iÅŸten ondan gorhiram’.
 
Neden?
 
Meni menden alır. Ortada ceset galir.
 
Yenilikleri takip etmiyorum ondan. Åžunu unutma. Her zehrin bir panzehiri vardır. Bu eski bir yalan, etraf zehirden geçilmiyor. Su, hava, toprak hatta insan.
 
Kendine güveneceksin. Kendini donatacaksın. Ä°lerleyip kalkınacaksın, refaha kavuÅŸunca sıkıntı biter. Asıl sıkıntı refah içinde olanlarda.
 
Bu da nereden çıktı.
 
İntihar olaylarından.
 
Bak dostum öte yanda insanlar açlıktan, susuzluktan ölüyor.
 
Ä°ÅŸte bu da beni öldürüyor.
 
Yeterince bilinçlenememiÅŸsin, yeterince bencil deÄŸilsin. Önce kendini sevmeyi öÄŸren.
 
GüneÅŸ mor daÄŸların ardına çekiliyor. Daha karanlık basmadan tepsi gibi bir ay doÄŸuyor. Bir kuÅŸ dertli dertli ötüyor.
 
Aklımdan çocuklar, aile, komÅŸuluk, sevgi, saygı, merhamet, ÅŸefkat, feragat, cömertlik, sabır, ÅŸükür, öte dünya, hesap günü geçiyor.
 
Eski bir ÅŸarkı geçiyor, ‘KavuÅŸmamız mahÅŸere kaldı’ diyor.
 
Her ÅŸey süratle eskiyor. Dozerler eskileri sürükleyip çöplüÄŸe atıyorlar. Çöplük kendini yeniliyor. Metan gazı enerjide kullanılıyor. Geri dönüÅŸüm baÅŸlıyor. Daire tamamlanıyor.
 
Niçin?
 
Makina beklemez, üretim sürmeli, tüketim hızlanmalı, nüfus artıyor, bunca adamı nasıl besleyeceÄŸiz, vesaire vesaire.
 
Hızlı bir araba al, hızlı bir telefon; hızlı bir bilgisayar, hızlı tren, hızlı yemek, hızlı iliÅŸki, hızlı düÅŸünce (acaba?), hızlı, hızlı, hızlı...
 
Eh ne kaldı bize. Bir arabesk atasözü:
 
‘Hızlı yaÅŸa, genç öl, cesedin yakışıklı olsun’.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.