Sosyal Medya

Fatma Tuncer: Yoksulların hikayesi

Bakanlarımız, bazı gazeteci yazarlarımız, yalakalıkta öne geçen kimi sanatçı ve iş adamlarımız ülkemizin refah seviyesinin yükseldiğini ve bu konuda büyük bir yol kat edildiğini dillendirseler de, pratik hayatta bunun tam tersi bir manzara ile karşılaşıyoruz.



Açlık sınırında yaÅŸayan kiÅŸilerin ağır ÅŸartlar altında çalışarak elde ettikleri para, kira bedelini ancak karşılayabiliyor. Yani bir baba bir ay boyunca sadece kira için çalışıyor ne acı deÄŸil mi? Peki geri kalan masraflar ne olacak? Baba çocuÄŸunun yeme, içme ve okul masrafları için hangi kapıyı çalacak? Yoksulluk sınırının altında yaÅŸayan ve en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayan binlerce insanımız var. Fakat hâl böyleyken bakanlar, siyasilere yaranmaya çalışan bazı gazeteci yazarlar ve yoksulları hiçbir ÅŸekilde tanımamış tanımak da istememiÅŸ olan tuzu kurular her ÅŸeyin yolunda gittiÄŸine dair açıklamalar yapıyorlar. Ya biz bu kiÅŸilerle aynı toplumda yaÅŸamıyoruz ya da onlar olayları görmek istedikleri gibi görüp deÄŸerlendiriyorlar. Bilmiyorum…

Yoksulluk bir imtihandır. Ancak muhtaçların tüm ihtiyaçlarını karşılamak öncelikle devletin sonra duyarlı insanların görevidir. Fakat ne yazık ki, bugün yoksulluÄŸuna çare bulamayıp cinnet geçiren anne-babaların çığlıkları bu konuda ne kadar duyarsız olduÄŸumuzu gösteriyor. Daha geçtiÄŸimiz günlerde Hatay’da yaÅŸayan ve uzun süredir iÅŸsiz olduÄŸu öÄŸrenilen Adem Yarıcı adlı kiÅŸi Hatay ValiliÄŸi’nin önüne geldi ve “çocuklarım aç iÅŸ istiyorum” diye haykırdı. Bir insan eÄŸer ÅŸehrin en yetkin görevlisinin bulunduÄŸu mekâna gelip de çocuklarım için iÅŸ istiyorum diyorsa, bu tehlikenin ilk sinyalidir. Burada ilgili kiÅŸiler, duyarlı vatandaÅŸlar çaresizliÄŸe teslim olan kiÅŸiye el uzatmak ve onun yarasını sarmakla sorumludurlar. EÄŸer tehlikeyi görmeyip yardım isteyen kiÅŸiye duyarsız kalırsanız olay Adem Yarıcı’nın hikâyesi gibi ölümle bitecektir. Nitekim iÅŸsiz kalan ve ruh saÄŸlığı bozulan kiÅŸi beklediÄŸi yardıma ulaÅŸamayınca kendini ateÅŸe verdi ve yaralı vaziyette hastaneye kaldırılırken kalp krizi geçirip hayatını kaybetti.

Çocuklarına ekmek götüremeyip çaresizliÄŸe teslim olan anne-babaların çığlıklarını unutmak mümkün deÄŸil… Sobayı tutuÅŸturacak odun alamadığı için çocuÄŸunun eline fön makinesini sıkıştırıp kendini asan annenin çaresizliÄŸini unutmamız mümkün deÄŸil. OÄŸluna pantolon alamayan babanın buruk vedasını unutmamız mümkün deÄŸil… Çocuklarına ekmek götüremediÄŸi için kendini yakan babanın dramatik hikâyesini unutmamız mümkün deÄŸil.
 
Eskiden yüksek tahsil yapmış kiÅŸiler iÅŸ bulmakta güçlük çekmez, istediÄŸi yerde istihdam edilirdi. O yüzden anne-babalar çocuÄŸum okusun kendini kurtarsın der ellerine geçen üç beÅŸ kuruÅŸu çocuklarının eÄŸitim masrafı için ayırırlardı. Günümüzde iÅŸ sahibi olabilmeniz için üniversite okumanızın ya da liyakat sahibi olmanızın bir önemi yok, yukarıda tanıdığınız bir dayınızın olması yeterli. EÄŸer böyle bir imkâna sahipseniz size ne diploma sorulacaktır ne de liyakatli oluÅŸunuz dikkate alınacaktır. TorpilciliÄŸin, adam kayırmanın sıradanlaÅŸması liyakat sahibi kiÅŸilerin iÅŸsiz ve aÅŸsız kalmalarına neden oldu. Kaldı ki, devletin görevi sadece okumuÅŸ meslek edinmiÅŸ kiÅŸilere iÅŸ imkânı saÄŸlamak deÄŸildir, tüm fertlerin temel ihtiyaçlarını karşılamak ve onların güvenliÄŸini saÄŸlamaktır. Fakat binbir vaatle gelip halkın gözünü boyayan siyasetçilerimiz ipleri ellerine aldıklarında kendilerini iktidara taşıyan halkı görmez hale geliyor ve onların seslerini duyamıyorlar.
 
Fatma Tuncer / Milli Gazete

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.