Özel / Analiz Haber
Yemen'de, Sana-Marib-Cevf üçgeninde ne olup bitiyor?
Follow @dusuncemektebi2
Ülkedeki iç savaş Sana-Marib-Cevf üçgenine sıkıştı. Bu üçgende hakimiyeti sağlamak, hem kuzey ile güney arasındaki geçişleri, ticareti kontrol demek hem de stratejik ve ekonomik üstünlük demek.
Orta DoÄŸu’da önemli kriz bölgelerinden biri olan Yemen’de iç savaÅŸ yeni bir boyut kazandı. Bölgesel rekabetin ve gerginliÄŸin net bir ÅŸekilde sahaya yansıdığı Yemen’de yeni geliÅŸmeler, deÄŸiÅŸen ittifaklar ve barış çabalarının baÅŸarısızlığı karmaşık bir yelpaze arz ediyor.
Yemen’de silahlı çatışmaların artması ve gerginliÄŸin had safhaya çıkmasının sebepleri ise iç politikadaki geliÅŸmeler ve küresel rekabetin yansımalarının bir sonucu olarak özetlenebilir. Ä°ranlı General Kasım Süleymani’nin öldürülmesi, BirleÅŸik Arap Emirlikleri’nin (BAE) çekilmesi nedeniyle oluÅŸan boÅŸluk, Arap koalisyonunun büyük ölçüde çatırdaması ve Suudi Arabistan’ın baÅŸarısız operasyonları sahadaki tarafların daha da agresifleÅŸmesine ve güç gösterisinde bulunmalarına yol açtı.
Suudi Arabistan öncülüÄŸündeki Arap koalisyonuna ait Tornado tipi bir savaÅŸ uçağı 15 Åžubat Cumartesi günü Cevf vilayetinde Husiler tarafından düÅŸürüldü. Ardından Suudi Arabistan, düÅŸen uçağın enkazının etrafında toplanan Husi militanlarını bombalayarak 35 kiÅŸiyi öldürdü. BAE’nin Yemen’deki askeri varlığına son vermesi ve buradan çekilmesi, Sokotro adasında BAE karşıtı gösteriler ve ülkenin orta bölgelerinde artan çatışmalar son dönemde yaÅŸanan olaylar silsilesinin bir özeti. Bunların yanı sıra Yemen’de iÅŸlenen savaÅŸ suçlarının önemli aktörlerinden görünen BAE hakkında gizli iÅŸkence merkezlerinin varlığı ve suikastlar nedeniyle ABD, Ä°ngiltere ve Türkiye’de soruÅŸturmalar açılmış durumda. Tüm bu olaylar neticesinde Yemen’deki savaşın seyrinde bir dönüm noktası yaÅŸandığı söylenebilir.
Sahadaki aktörlerin uluslararası hukuka karşı bir sorumluluk kaygısı taşımaması, adeta sahipsiz bir adayı andıran ve zayıf, parçalanmış siyasi yapısıyla Yemen’in bölgesel ve küresel güçlerin hesaplaÅŸma alanına dönüÅŸmesindeki en mühim sebep olmuÅŸtur.
Sana-Marib-Cevf üçgeninde artan çatışmalar
Sana-Marib-Cevf üçgeninde taraflardan herhangi birinin diÄŸeri üzerinde kesin bir üstünlük kuramaması nedeniyle savaÅŸ, daha çok, tarafların tabanlarının güçlü olduÄŸu kuzey ve güney bölgelerinde yoÄŸunlaÅŸmış ve özellikle Arap Koalisyonunun stratejisi, çevreden merkeze doÄŸru kontrolü saÄŸlamak için mücadele etmek olmuÅŸtur.
Ocak ayının ortasından itibaren artan gerginlik neticesinde Marib eyaletine yakın hükümete baÄŸlı askeri bir üsse yapılan füze saldırısı sonucunda 100 asker ölmüÅŸtü. Daha sonra Cevf ilinde Ulusal Ordunun konuÅŸlu olduÄŸu pozisyonlara sızmaya çalışan Husi milislerle ordu arasında daha geniÅŸ çaplı bir çatışma yaÅŸandı. Ulusal Ordu ile Husi militanları arasında Sana’nın güneybatısındaki daÄŸlık alanda Marib’in Magzar bölgesiyle Cevf eyaletinin sınırları içinde çatışmalar ÅŸiddetlenerek arttı.
Suudi Arabistan ve BAE önderliÄŸindeki Arap Koalisyonun uzayan askeri operasyonlarının neticesiz kalması, Husilerin karşı saldırıya geçmelerine imkân saÄŸladı. Husilerin asıl amacı Kasım Süleymani’nin öldürülmesinden sonra hem güç gösterisinde bulunmak hem de boÅŸluktan faydalanarak stratejik öneme sahip bu üçgenin kontrolünü saÄŸlamaktı. Zira bu üçgende hakimiyeti saÄŸlayan, Yemen’e de hâkim olur ve kuzey ile güney arasındaki geçiÅŸleri, ticareti kontrol eder. Bu da hem stratejik hem de ekonomik üstünlüÄŸe fırsat verir. Koalisyonun Sana’nın kuzeydoÄŸusunda hava saldırıları gerçekleÅŸtirdiÄŸi Åžebve bölgesinde de ciddi karışıklıklar ortaya çıktı. Tüm bu karmaÅŸa halkın bölgede hem Husi karşıtlığının hem de koalisyon güçlerine yönelik tepkisinin artmasına neden oldu.
Husi militanları sahada agresifleşiyor
BAE’nin çekilmesiyle oluÅŸan boÅŸluktan istifade etmek isteyen Husi milislerinin, hem Kasım Süleymani’nin öldürülmesinin ardından herhangi bir zafiyet görüntüsü vermemek hem de bunu fırsat bilerek Yemen’in tamamını kontrol altına almak için hakimiyeti altındaki bölgelerde ciddi anlamda agresifleÅŸtiÄŸi gözlemleniyor.
2017 yılından itibaren devlet kurumlarını kademeli bir ÅŸekilde dönüÅŸtüren Husiler, Ä°ran’dakine benzer bir sistem inÅŸa etmek için bazı kurumlarını ilga etti ve yeni kurumlar tesis etti. Muhammed Ali el-Husi’nin baÅŸkanlığını yaptığı Yüksek Devrim Komitesi (YDK) devlet iÅŸlerini idare eden çatı kurum olarak belirlendi. YDK daha sonra parlamentoyu feshetti ve vesayeti altında çalışacak siyasi ve askeri üyelerden oluÅŸan Yüksek Siyasi Konsey kuruldu. Öte yandan, Husiler, her bakanlık ve devlet kurumunda verilen kararlarla ilgili son sözü söyleyen MüÅŸrif adında bir süper danışman atadılar. “Devrim Lideri” ÅŸeklinde adlandırılan Abdulmelik el-Husi ise Ä°ran’daki devrim rehberi Ayetullah Hamaney’in konumuna benzer, siyasi ve dini iÅŸlerde mutlak ve belirleyici bir güce sahip.
Husilerin 2019 yılında gerçekleÅŸtirdiÄŸi eylemlerin birçoÄŸunda savaÅŸ hukukunun ihlal edildiÄŸi gibi insan haklarına yönelik ihlallerde de bariz bir artış yaÅŸandığı gözlemleniyor. Bu sene boyunca Husilerin temin ettikleri insansız hava araçları, uçaksavarlar ve uzun menzilli füzeler yüzünden, baÅŸta Abdurabbu Mansur el-Hadi hükümetine baÄŸlı devlet ordusu olmak üzere, karşı koalisyon ciddi kayıplar verdi.
Gücünü pekiÅŸtirdiÄŸi gibi bir algıya sahip olan Husi militanları, baÅŸta baÅŸkent Sana olmak üzere kontrolündeki bölgelerde geniÅŸ çaplı bir tutuklama furyası baÅŸlattı. Husi militanları güvenlik görevlilerini, bakanlık çalışanlarını, bürokrasideki memurları, muhalif gazetecileri ve eski CumhurbaÅŸkanı Ali Abdullah Salih’e sadık birçok ismi tutukladı. BaÅŸkent Sana’da bazı kabile liderleri, üniversite hocaları ve siviller, meÅŸru Hadi hükümetine ve koalisyon güçlerine baÄŸlı olmakla itham edilerek tutuklandı. Son dönemde daha baskıcı ve totaliter bir rejim görüntüsü veren Husi yönetimi, giderek mafyavari bir yapıya bürünerek acımasızlaşıyor.
Ayrıca, Yemen’in çeÅŸitli kentlerindeki üniversitelerin avlularında Ä°ran lideri Hamaney’in fotoÄŸraflarının asılması, okul müfredatında Åžii doktrini propagandasının yaygınlaÅŸtırılması, bağış adı altında zorla para toplanması ve memurların dini kutlamalara katılımının zorunlu kılınması gibi yeni getirilen düzenlemeler toplumsal ve kültürel baskıların ulaÅŸtığı boyutu gösteriyor.
Yemen’e müdahale eden ülkeler baÅŸarısız oluyor
Yemen’den çekildiÄŸini ilan eden BAE, ülkenin güneyi ve batı kıyılarını vekilleri aracılıyla kontrol edebileceÄŸini hesaplıyor. BAE, Yemen’in güneybatı kıyılarında konuÅŸlu Ebu Abbas Tugaylarından taburları Yemen’in eski CumhurbaÅŸkanı Ali Abdullah Salih’in yeÄŸeni Tarık Salih’e baÄŸlı kuvvetlerle birleÅŸtirerek ortak bir güç haline gelmelerini saÄŸladı.
Güney Yemen’in en önemli kenti olan Aden’de ise Güney GeçiÅŸ Konseyi adındaki ayrılıkçı grubun kapasitelerini arttıran BAE, bölgenin güvenliÄŸini Hizam Emni güçlerine bıraktı. Burada az sayıda BAE askerî varlığı bulunurken güney bölgelerdeki kontrol noktalarında BAE askerleri gözükmüyor. Fakat Riyad AnlaÅŸmasının sahada uygulanmadığı bu bölgelerde meÅŸru hükümet henüz hakimiyet saÄŸlayamadı. Öte yandan doÄŸudaki bölgelere Suudi Arabistan’a baÄŸlı silahlı kuvvetler nüfuz etmiÅŸ durumda.
BAE, Yemen müdahalesi baÄŸlamında sahip olduÄŸu hiçbir hedefe ulaÅŸamadı. Gerçi Husi karşıtlığı üzerinden Yemen’e askeri müdahaleyi meÅŸrulaÅŸtıran BAE’nin, bu süreçte daha çok meÅŸru Hadi hükümetine ve diÄŸer yerel güçlere karşıtlığı ön plana çıktı. MeÅŸru hükümet Riyad’da kaldı ve Husiler daha da güçlendi. Üstelik Husilerin sahip olduÄŸu füze kapasitesi, BAE’nin petrol tesislerini ve gemilerini hedef alacak kadar ilerleme kaydetti. Yemen’deki askerî ve siyasi baÅŸarısızlığına, 40 milyar dolar tutarındaki muazzam ekonomik harcamalarının ve düÅŸen petrol fiyatlarının da eklenmesiyle birlikte, BAE’nin Yemen’e yaptığı müdahale fiyaskoyla sonuçlanmış oldu.
BAE askerlerinin Yemen’den çekilmesi, Suudi Arabistan için önemli bir sorun ve Koalisyonu, baÅŸarısızlıkla sonuçlanan askeri müdahalesinden sonra yeni bir meydan okumayla karşı karşıya bıraktı. Esasen Suudi Arabistan’ın mevcut konjonktürde Yemen’den çekilmesi kadar kalması da riskler barındırıyor. Suudi veliaht prensi, Yemen’deki baÅŸarısızlığını ABD ve Ä°ngiltere’den aldığı destekle aÅŸmaya çalışmasına raÄŸmen ciddi güvenlik ve ekonomi sorunlarıyla karşı karşıya. Yalnız Suudi Arabistan Hava Kuvvetlerine ait Tornado uçağının düÅŸürülmesi deÄŸil, 14 Eylül 2019’da Aramco tesislerine yapılan drone saldırısı sonucunda da Suudi Arabistan ham petrol üretiminin neredeyse yarısı durmuÅŸtu. Suudi yönetiminin, ülkenin ekonomisi bir felakete sürüklenmeden ve kriz bölgesel bir çatışmaya evrilmeden Yemen’deki savaşın sürdürülebilir olmadığını anladığı ve Ä°ran’la gizli de olsa görüÅŸmeler gerçekleÅŸtirdiÄŸi ifade ediliyor.
Yemen’de hem Suudi Arabistan’ı sıkıştırmak hem de jeopolitik çevrelemeyi aÅŸmak için giriÅŸtiÄŸi mücadelenin Ä°ran için de ne kadar sürdürülebilir olduÄŸu soru iÅŸareti. Zira ABD’nin yeni yaptırımları nedeniyle iyice zayıflayan ekonomisi ve kısıtlanan hareket kabiliyeti, Ä°ran’ın da orta vadede baÅŸarısızlığa mahkum olabileceÄŸi senaryosunu gündeme getirdi. Zira her ne kadar Tahran için Sana, Åžii eksenin önemli merkezleri arasında yer alsa da Yemen halkı Ä°ran sempatisini kaybetti.
Tarihte hiçbir yabancı gücün istediÄŸi gibi yönetemediÄŸi Yemen, dünyadaki en stratejik coÄŸrafyalardan biri. “Yanlış hesap BaÄŸdat’tan döner” deyimi, geçmiÅŸte olduÄŸu gibi bugün de Yemen için geçerliliÄŸini koruyor. BAE’nin Yemen politikasının baÅŸarısız olması ve üstelik savaÅŸ suçu iÅŸlediÄŸi yönündeki iddiaların ardından buradan çekilmesi, Suudi Arabistan ve Ä°ran için de önemli mesajlar içeriyor.
Müellif: Riad Domazeti (Ä°nsani ve Sosyal AraÅŸtırmalar Merkezi'nde (Ä°NSAMER) OrtadoÄŸu araÅŸtırmacısı) / Kaynak: Anadolu ajansı-Analiz
Henüz yorum yapılmamış.