Röportaj: Abdurrahman Arslan: 'Başörtüsü Simbad’ın uçan halısı değildir'
Follow @dusuncemektebi2
“Batı Hıristiyan bir toplum değildir. İslamofobi üzerinden bunu söylemekten vazgeçelim. Batı nihilist bir toplumdur. Allah’tan bahseden her şeye düşmandır. Bugün İslam’ın karşısında olma sebebi de budur.
“Müslüman toplumlar küreselleÅŸmeye direnmiyor ama Ä°slam direniyor. KüreselleÅŸmenin kaynağındaki bilgiye yönelik bir itirazda bulunuyor Ä°slam. Diyor ki ben bu hayatı yeniden kurabilirim. Modernizm bir toplumda tevhid inancını yok etmeden o toplumu bütünüyle ele geçiremez. Bugün yeryüzünde sadece Ä°slam’ın tevhid inancı saÄŸlamdır ve kolay kolay yıkılmaz.”
“Batı Hıristiyan bir toplum deÄŸildir. Ä°slamofobi üzerinden bunu söylemekten vazgeçelim. Batı nihilist bir toplumdur. Allah’tan bahseden her ÅŸeye düÅŸmandır. Bugün Ä°slam’ın karşısında olma sebebi de budur. Batı devletleri de Ä°slam üzerinden Batı toplumunu yeniden kimliklendirebilir miyiz diye çaba sarf ediyor. Ama bence bu mümkün deÄŸildir.”
“KentleÅŸme ve küresel kültür, Müslümanları içten içe sekülerleÅŸtiriyor hatta çürütüyor. Zihinleri ve bedenleri bukalemuna dönüÅŸtüren bir kültürün dünyasında yaşıyoruz. Bu kültür cinsiyet ve cinsellik üzerine kurulmuÅŸ bir kültür. Her insan bedeninin esiri haline gelmektedir. Kadının örtüsü bu modern toplumun üzerinde bence Simbad’ın uçan halısı gibi onu bir yerden bir yere götüren araçtır.”
Kamuoyu araÅŸtırma ÅŸirketi KONDA’nın 15-29 yaÅŸ arası genç nüfusun son 10 yıldaki deÄŸiÅŸimine dair yayınladığı rapor, ilginç veriler barındırıyor. Buna göre, 10 yılda kendisini ‘dindar muhafazakar’ olarak nitelendiren gençlerin oranı yüzde 28’den 15’e geriledi. Bekar olan gençlerin oranı 10 yıl içinde yüzde 60’tan yüzde 75’e çıktı. Evlilerin oranı ise yüzde 39'dan 19'a düÅŸtü. 2008'de hayat tarzını 'modern' olarak tanımlayanların oranı yüzde 34 iken bu oran 2018'de yüzde 43'e yükseldi. Bu veriler toplumsal deÄŸiÅŸim hakkında kesin kanaat oluÅŸturmasa da zihinlerdeki soru iÅŸaretlerini çoÄŸaltıyor. Özellikle aile merkezli deÄŸiÅŸim üzerinde fazlaca durmayı hak ediyor. Modernizm, postmodernizm ve sekülerizm konularında çalışmaları bulunan sosyolog-yazar Abdurrahman Arslan ile kurbiyet, eÄŸitim, mahremiyet, feminizm, özgürlük ve küreselleÅŸen dünyada Müslüman toplumu konuÅŸtuk.
Modern toplumda çekirdek aile var. Oysa bizim anladığımız manada akrabalık çok daha geniÅŸ bir aÄŸ. Kurbiyetin önemi ve sınırları nedir?
Muhammed Suresi’nin 22-29. ayetlerinin Ä°bn Kesir’deki tefsirine bakmıştım. Ben çünkü, klasik tefsilere bakarım. Akrabalık bağının insan için nasıl da önemli olduÄŸunu, onun yüzünden insanın öbür dünyada sorguya çekileceÄŸini ve Allah’ın yüzünü akrabalık baÄŸları koparanlardan çevirip bakmayacağını söyleyen birkaç hadis vardı orada. Modern toplumun yabancılaÅŸma dediÄŸimiz kavramının kökeninde de muhtemelen bu akraba iliÅŸkisinin ve bağının koparılmış olması vardır. Çünkü fıtrata çok aykırı bu bağı koparmak. Aile bildiÄŸim kadarıyla Arapça bir kavram. Ä°ki anlama geliyor. Bir tanesi: Ä°htiyaçların giderildiÄŸi yer. Ama bunu bir mekan olarak anlamamak lazım. Çünkü Müslümanlar -özellikle yeni kuÅŸak- her ÅŸeyi ya mekansal düÅŸünüyor ya ırksal. Ä°slam düÅŸüncesi bence bu ikisinden de münezzehtir. Ä°kinci anlamı: DeÄŸiÅŸik insanlardan meydana gelen topluluk. DeÄŸiÅŸik insan, yani çocuk, yaÅŸlı, kadın, erkek… Bugün bütün dünyadaki toplulukların aile biçimi Batı’dakine evrildiÄŸinden belki biraz Batı’daki aileye bakmak gerek. Batı’da aÅŸağı yukarı Rönesans sonrasına kadar hatta belki Endüstri Devrimi’ne kadar iki çeÅŸit aile modeli vardır. Bir tanesi aristokratik aile modelidir. DiÄŸeri köylü diyeceÄŸimiz aile modelidir. Ä°kisinin de ortak tarafları çoktur. Niteliksel farklılıkları vardır. Ä°kisinin de çocuk sayısı sınırsızdır. Aristokrat ailenin özelliÄŸi annenin çocuklarına karşı kayıtsız olmasıdır. Bu ailede ahlaki açıdan da zafiyet taşır. Daha sonra burjuva aile modeli ortaya çıktığında bundan dolayı kendisine bir konum belirleyecektir tarih içinde.
ÇOCUK KADER DEĞİL TERCÄ°H HALÄ°NE GELDÄ°
Burjuva ailenin belirleyici vasıfları neler?
Endüstri Devrimi’nden sonra ortaya çıkan yeni sınıf bugünün Müslümanlarının kavrayamayacağı kadar dindar bir sınıftır. 1900’lerden itibaren dinden uzaklaÅŸtığı doÄŸrudur ama çıkışında böyle bir durum vardır. 1800’lerden itibaren Batı’da aile modelinde bir deÄŸiÅŸiklik olduÄŸunu görüyoruz. Niteliksel bir deÄŸiÅŸim. Yine iki çeÅŸit bir aile modeli çıkıyor ortaya: Biri burjuva aile modeli, diÄŸeri iÅŸçi sınıfının aile modeli. Ama ikisinin de büyük nispette benzerlikleri vardır. Çekirdek aile modeli dediÄŸimiz bir ailedir bu aynı zamanda. Bu ailenin en önemli özelliÄŸi tarihte ilk defa nüfus planlamasını düÅŸünmüÅŸ olmasıdır. Yani çocuklarının sayısını belli bir sınır içinde tutmak istemiÅŸtir. Bunun önemli bir sebebi burjuva kadınının, aristokrat kadına duyduÄŸu tepkidir. Aristokrat ailede çok sayıda çocuk var ve kadın çocuklarıyla ilgilenmiyor, mürebbiyeler alakadar oluyor çocuklarla. Burjuva kadını bunu dindarlığından dolayı doÄŸru görmez. Burjuvazi kendisine Endüstri Devrimi ile birlikte yeni bir aile modeli aramıştır ve aileyi oluÅŸturmak için iki esin kaynağı edinmiÅŸtir. Bunlardan bir tanesi Hazreti Ä°sa’nın ailesidir. Ä°kincisi ise Habil, Kabil, Adem, Havva… Bunlar örnek alınarak yeni bir aile modeli tasarlanmıştır. Aile ilk defa tasarlamanın nesnesi haline geliyor bu dönemde. Fakat bu tasarımın içinde çocuk sayısını sınırlandırmanın araçları ve imkanları yoktur. Sadece bir tasarım olarak vardır. Dindar burjuva kadın, kendisini çocuklarına ve ailesine hasredecektir. Çünkü bir bakıma Hazreti Meryem’in rolünü üstlenmiÅŸ durumda. Onun Hazreti Ä°sa’ya gösterdiÄŸi ihtimamı çocuÄŸuna ve kocasına gösterecektir. 1960’lardan itibaren ilk defa Batı’da insanlar çocuk sayısını sınırlamanın teknik araçlarına kavuÅŸtu. Burjuva ailesinin ideali de böylelikle gerçekleÅŸmeye baÅŸladı. Çocuk sahibi olmak önceleri bir kader iÅŸiydi ama doÄŸum kontrol araçlarının ortaya çıkmasıyla birlikte bu deÄŸiÅŸti. Peter Berger’e göre modernlik ile kaderden tercihe geçildi. Artık çocuk tercih sonunda yapılan bir nesneye dönüÅŸtü. Fabrikadaki üretim gibi bir ÅŸey… Bu dönem aynı zamanda kadının ve daha sonra da erkeÄŸin kılık kıyafetinde de köklü deÄŸiÅŸimlerin yaÅŸandığı bir dönem. Ä°lk defa modaya adım atıldı. O güne kadar erkek ya da kadın ne giyiyorsa çocuk da aynı modelde elbiseler giyiyordu. 1850’lerden itibaren ilk defa kız çocukları için annenin elbisesinin modelinden farklı modellerde elbiseler tasarlamaya baÅŸladı.
Burada neyi model alıyorlardı? Anneyi değil, neyi?
Neyi model aldığını bilmiyorum ama kıyafeti anne dikiyordu. Anne kendisinden farklı olan bir ÅŸey deniyordu. Bizim bireycilik dediÄŸimiz döneme denk geliyor aynı zamanda bu dönem. Bir farklılaÅŸma baÅŸlıyor. Kız çocuklarında kendini gösteriyor en çok. Kız çocuklarına çok özenildiÄŸinden olsa gerek. 1700’lere kadar insanoÄŸlunun tarihte giydiÄŸi kılık kıyafeti birbirinden çok kopuk deÄŸil. 1800’lerde deÄŸiÅŸiyor ve açılma önce göÄŸüslerden baÅŸlıyor. Erkeklerdeki açılma çok daha sonra görülüyor. Aristokrat sınıfta baÅŸlıyor açılma. Hıristiyanlıkta örtü vardır. Aristokrat sınıfta bu örtünün de çok gevÅŸek uygulandığını söyleyebiliriz. Kilise de müdahale edemiyor çok fazla. Köylüler ve yoksullarda görünüyor örtü. Köylü kadınları çok daha kapalıdır. Kuzeyde bile Hıristiyanlık tesiri az olmasına raÄŸmen Cesur Yürek filmindeki kadınların başının örtülü olduÄŸunu görürsünüz.
'GELENEKSEL' AYRIMI MODERNLÄ°ÄžE AÄ°TTÄ°R
Batı’da Rönesans ile tartışılmaya baÅŸlanıyor aile ve ardından farklılaÅŸmalar baÅŸ gösteriyor. Peki Müslüman toplumda nasıl bir seyir izliyor ailenin deÄŸiÅŸimi?
“Geleneksel” ayrımı modernliÄŸe ait bir ayrımdır. Daha öncesinde insanlık düÅŸünce tarihinde bu kavrama rastlamıyoruz. Bizde ise 1940’lardan itibaren türetilmiÅŸ bir kavramdır. Fakat derdimizi anlatmak için kullanalım burada. Geleneksel derken neyi kastediyorsak biraz da akrabalık iliÅŸkilerinin ağır bastığı yapıyı, Çin’de de Budist gelenekte de Müslüman toplumda da Ä°slam öncesi Arap toplumunda da görebiliyoruz. Kan bağına baÄŸlı, onun biraz daha geliÅŸmiÅŸ haline klanlar diyebileceÄŸimiz bir yapı. Burjuva bireyci aile örneÄŸinde iliÅŸkiler asgariye indirilmemiÅŸtir. Çekirdek ailenin özelliÄŸi sadece aile iliÅŸkilerini asgariye indirmesi deÄŸildir. KomÅŸuluk iliÅŸkileri ve toplumsal iliÅŸkileri de asgariye indirir.
Mahremiyet ile ilişkisi nasıl?
Dışa ne kadar kapalıysa kendisini görünür kılmaya da o kadar açıktır. Kamusal alana çıkar, kendini gösterir. Bu anlamda fazlasıyla ÅŸeffaftır. Ä°liÅŸki düzeyine baktığınızda çok az insanla iliÅŸkisi olduÄŸunu görürsünüz. Bu bir çeliÅŸkidir. Bütün Batı dışı toplumlar aslına bakarsanız kendi iç dinamikleri içinde bir aile modeline evrilmediler. Hariçten gelen birçok sebepten dolayı ki bunu başında eÄŸitim geliyor, Batı kültürü geliyor, dışarıdan örnek alınan aile modeline doÄŸru bir evrilme geçirdiler ve geçiriyorlar. Bizim bugün çekirdek aile dediÄŸimiz bir aile modelimiz varsa ya da oluÅŸum sürecinde ise bizim kendi iç dinamiklerimizin oluÅŸturduÄŸu bir ÅŸey deÄŸil. Örnek aldığımız bir model. Toplum ona doÄŸru evriliyor. Bence gerilim burada baÅŸlıyor, avantajlar burada baÅŸlıyor, korkunç bir yıkım ve dezavantajlar da burada baÅŸlıyor. Çünkü biz daha bu sürecin yarısına bile zor geldik. Süreç derinleÅŸip gittiÄŸinde esas ciddi problemler ortaya çıkacak.
Kırılma noktası ne olacak?
Batı dışı bütün toplumların modernleÅŸmeye baÅŸlamaları zaten esas kırılma. Kendini gösterdiÄŸi tabaka aydınlar ya da eÄŸitim görmüÅŸlerdir. Bugünlerde de baksak Batı’nın tarihine de baksak boÅŸanmaların en çok okur-yazarlar arasında olduÄŸunu görürüz. Amerika’da 1890 yılında bildiÄŸim kadarıyla kadınlar üniversiteye alınıyor. 1920 yılına gelindiÄŸinde boÅŸanma oranı yüzde 120 artıyor. Bunu bugün Türkiye’de de gözlemlemek mümkün.
“Hangi okur yazarlık? Nasıl bir eÄŸitim?” diye sormak gerek. Burada pozitivist eÄŸitimden bahsetmek gerek...
Evet. Genelde Müslümanların o hazır cevap tavrı ile karşılaşıyoruz bunu söylediÄŸimizde: Ne yani okumayalım mı? Bu çok basit, insana ufuk çizmeyen, geleceÄŸe doÄŸru insanı yönlendirmeyen, entelektüel kışkırtmalara sahip olmayan, son dönem Müslümanların avami düÅŸüncelerinin ifadesidir. Tarih boyunca bütün insanlar hep okuma yazma bilmek istemiÅŸlerdir. Peki nasıl bir eÄŸitim? Modern eÄŸitimin temel özelliÄŸi de pozitivist olması. YetiÅŸtirmek istediÄŸi insan modeli ise birey dediÄŸimiz insan modeli. Bunun da Ä°slam ile uzaktan yakından hiçbir iliÅŸkisi yok. Bu model cemaat modelinin çözülmesi sonucunda ortaya çıkan bir model. Oldukça liberal bir felsefeye dayanır. Bu felsefeye göre, Aydınlanma düÅŸüncesinin dediÄŸi gibi “EÄŸer insanı tabii hali içinde bırakırsak, insan bu özgürlük içinde daha iyiyi, daha mükemmeli ve kendi potansiyelinde bütün güzellikleri ortaya koyabilir.” En önemli özelliÄŸi dışsal herhangi bir müdahaleyi reddetmiÅŸ olmasıdır. Bu bir Müslüman açısından kabul edilemez. Bunun Batı için bir anlamı vardır, saygı duyulur, üzerine konuÅŸulur. Müslüman toplum için ne saygı duyulacak bir anlayıştır ne de buna katılmak mümkündür. Ama bugün bizim gördüÄŸümüz eÄŸitim bu felsefe üzerine kuruludur.
200 yıllık bir sorun bu, yaÅŸadığımız topraklar için…
Diyecekler ki ÅŸimdi 200 yıl önce hiç sorunumuz yok muydu? Elbette ki vardı. Sorunsuz bir dünya yok. Bu Müslümanlar bir tuhaf düÅŸünüyor. O günkü sorunu üreten paradigma farklıydı. O sorunu çözecek idealler farklıydı. Siz bir Müslüman iseniz insanı ahirete götürecek bir eÄŸitimden geçirmeniz lazım. Buradaki modelde ise dünya için bir eÄŸitim söz konusu. Bu çıkmaz sokaktır. Bakın postmodern dönem, eÄŸitimin en çok tartışıldığı dönem. Müslümanların bundan haberi var mı? Yok. Klasik eÄŸitimi bizim bakanlarımız uygulamaya çalışıyor bugün. Postmodern dönemde tartışılan ÅŸudur: Biz çocuklarımızı niçin eÄŸitiyoruz? Biri diyor devletin kölesi yapmak için, biri diyor iyi bir vatandaÅŸ yapmak için, biri diyor para kazanmak için…
MODERN EĞİTİMİN İSTİKBAL DEDİĞİNİ REDDEDİYORUM
Bir Müslüman çocuÄŸunu ne için eÄŸitir?
20 yıl evvel sorsaydınız bugün birçok insanın hoÅŸuna gidecek laflar ederdim. Bugün modern eÄŸitimin çocuÄŸuma getireceÄŸi o istikbal denilen ÅŸeyi reddediyorum. Benim için çocuÄŸumun iyi bir Müslüman, iyi bir kul olması hepsinden önemli. Onların verdiÄŸi diplomalar da unvanlar da maaÅŸlar da umurumda deÄŸil. Çünkü ben görüyorum ki benim elimin altında yetiÅŸen nesil benim dinimden uzaklaşıyor. Bunu kabul edemem. Modern eÄŸitimi yüceltmeden, fazla da kırıp dökmeden yeni alternatifler üzerine konuÅŸmalıyız. Bu dünyaya gelmemizin gayesi nedir? 40 yaşına kadar kariyer yapıp evlenmemek deÄŸil. Yeryüzünde insanın tabii varoluÅŸu evliliktir, bekarlık deÄŸil. Bunu kariyerizm ile kamufle ederek nereye gideceÄŸiz biz? Üstelik de Batı artık tüm bunları terk etme aÅŸamasına geldiÄŸi halde.
Müslüman toplumun küreselleÅŸme sürecine bir direnç kaynağı olarak gösterilmesini ne ile iliÅŸkilendiriyorsunuz?
Müslüman toplumlar küreselleÅŸmeye direnmiyor. Kendilerini kandırmasınlar. BaÅŸta da Türkiye’de yaÅŸayanlar. Ä°slam küreselleÅŸmeye direniyor. Müslümanlar Ä°slam’ın bu direniÅŸini anlayamayacak kadar aciz. Haddi aÅŸan bir ifade evet, biliyorum ama ille de söylemek istiyorum bunu. KüreselleÅŸmeyi zaman, mekan farkının ortadan kalkması olarak tanımlayan bir sürü entelektüellerimiz vardır. Bu doÄŸru bir tanım mıydı? Dünyanın belli bir düÅŸünce ve hayat tarzı tarafından çevrelenmesi, istila edilmesidir bu. Öyle emeÄŸin özgürce sınırlar ötesine gitmesi deÄŸildir. Küresellik belirli bir dünya görüÅŸü tarafından dünyanın kirletilmesidir. Hz. Nuh döneminde de dünya bu kadar kirlenmiÅŸ miydi bilmiyorum. Dünya artık bütünüyle kirlenmiÅŸtir. Bu kirlenmeye bütün geleneksel dinler itiraz ediyor. Budizm, Åžintoizm, Hinduizm... Ama hareket noktaları zayıf olduÄŸu için çok ciddiye alınmıyorlar. Ä°slam’ı güçlü kılan hareket noktasıdır. Bugün küreselleÅŸmenin kaynağındaki bilgiye yönelik bir itirazda bulunuyor Ä°slam.
MODERNÄ°ZM TEVHÄ°D Ä°NANCINI HEDEF ALMIÅžTIR
Ne diyor bu itirazında?
Diyor ki ben bu hayatı yeniden kurabilirim. DiÄŸer dini geleneklerde hayatı yeniden kurmak gibi bir hareket noktası yok. Ä°çe kapanıktırlar. Ä°slam ‘öteki’ni alır, bir hudut çizer ve hesaplaÅŸmaya gider. Ä°slam’ın epistemolojik ve ontolojik kabulleri bu konuda taviz vermeden varlığını sürdürüyor. Modernizm bir toplumda tevhid inancını yok etmeden o toplumu bütünüyle ele geçiremez. Bugün yeryüzünde sadece Ä°slam’ın tevhid inancı saÄŸlamdır ve kolay kolay yıkılmaz. Tevhid sadece Allah’ın birliÄŸinin tasdik edilmesi deÄŸildir. Tevhid bize bizi yaratana dair bilgi verir. Tevhid yaradan ile bizim aramızdaki iliÅŸkiyi düzenler. Modernlik bu iliÅŸkiyi koparmamızı istiyor.
Modern insan için baÄŸ nedir ve hangi koÅŸullarda önemlidir?
Modern toplumu örgütleyen, insanlarını birbirine baÄŸlayan teknolojidir. Aydınlanma düÅŸüncesine göre aile de toplum da bireyin geliÅŸmesine mani olan anti sosyal yapılardır. Ä°nsanın bütün baÄŸlarından sıyrılması lazımdır. Dünyanın en ideolojik bilimleridir sosyal bilimler. 1960’lara kadar sosyal bilimleri ideolojik bilimler adıyla okutuyorlardı üniversitelerde.
Dini ve ailevi baÄŸlar bizi özgürlükten uzaklaÅŸtırır mı? Özgürlük nedir?
Batı’da özgürlüÄŸü anlatan üç kavramdan bahsedebiliriz. Bunlardan ilki liberty’dir. Siyasal anlamdaki bir özgürlüÄŸü tarif eder. Ä°kinci kavram: Freedom. Bu bir insanın canının istediÄŸini yapması demektir. Serbestiyet olarak 1900’lerde kullanılmıştır bizde. Bu kavram uydurulmuÅŸtur, esasen böyle bir ifade yoktur. Bu bizde yoksa bu bir eksiklik mi? Hayır, deÄŸil. ÇaÄŸdaÅŸ Müslüman, Batı’da gördüÄŸünü bizde bulamayınca bunu eksiklik olarak görüyor. Bu Japonca’da da yokmuÅŸ. Jiyü kavramını kullanıyor Japonlar ve bu aynı zamanda da ahlaksızlık demekmiÅŸ. Çünkü Japonya’da bir insanın aklına eseni yapması ahlaksızlık kabul edilirmiÅŸ.
Freedom’ın hiç sınırı yok mu?
Özgürlük burada hariçten verili bir deÄŸer olarak ortaya çıkmaz. Ä°nsandan hareketle tanımlanan bir ÅŸeydir. ÖzgürlüÄŸün dinamize olduÄŸu merkez bireydir. Üçüncü kavram ise emansipasyondur. Bence kadınlarımızı çok ilgilendiriyor. Kadınlar son 30 yılda özgürlük ile emansipasyonu karıştırdılar. Bir toplumun ahlaki, örfi, dini baÄŸlarından koparak özgürleÅŸmesidir. Tüm bu baÄŸlar sizin birey olmanızı engeller. Mesela komÅŸuluk hakkından, yaÅŸlıların bakım hakkından bahsetmek böyle bir ÅŸeydir. Modern toplumda kurumlara devredilir belli sorumluluklar ve birey rahat eder, temel mantık budur. Modern toplum kurumsal bir toplumdur.
MÜSLÜMAN TOPLUM ÅžAHÄ°TLÄ°K ÜZERÄ°NE KURULUDUR
Kurumsallık dışı olma durumu ne ile ifade edilebilir?
Müslüman toplum ÅŸahitlik üzerine kurulmuÅŸ bir toplumdur. KiÅŸinin üzerinden atamayacağı görevleri vardır. Farz-ı kifaye, farz-ı ayn bununla iliÅŸkilidir. Müslüman toplumun bir avantajıdır kurumsallık dışı olması. Eskiden insanlar kendi kurbanlarını kendileri keser dağıtırdı. Åžimdi çek yazıp Afrika’ya gönderiyorlar. Bir fakire yardım ederken, kurbanı dağıtırken karşılaÅŸma biçiminiz ile çeki göndermeniz arasında sizce hiç mi mahiyet farkı yoktur?
Kurban edilen ve kurban eden arasındaki iliÅŸki için de geçerli bu fark.
Evet, kurumsallaÅŸma burada da baÅŸladı bakın. Kurban kesme görevini devrettiniz. Ä°slam insanları yüz yüze, göz göze, diz dize getirmeyi istiyor.
Ä°fade sınırlılığı olmaksızın…
Araya bir aracı koymaksızın karşılaÅŸma. Size anormal gelir, Resulullah’ın eliyle yemek yemesi. Gençler genellikle yadırgıyor. Hayır. Çatal yoktu, doÄŸrudur. Ama O’nun el ile yemesi bir Arap adeti deÄŸildir. Çünkü bir aracıya gerek duymaz. Ä°slam aracıları sevmiyor.
Türk toplumu muhafazakarlaşıyor mu?
Hayır.
SekülerleÅŸiyor mu?
Evet. Muhafazakarlık kavramı modernlik ile birlikte ortaya çıkmıştır. Modernizmin tanımlayıcı üç ideolojisinden biridir. Liberal bir ideoloji olarak doÄŸmuÅŸtur. Fransız Devrimi ile birlikte dine ait olan her ÅŸeyin terk edilmesi gerektiÄŸini savunan devrimcilere karşı muhafazakarlık dinde olanların da çöpe atılmaması gerektiÄŸini söyleyen bir düÅŸünce. Ama dine ait olanların zaman içinde de deÄŸiÅŸmesini kabul eder aynı zamanda. Ki bu bir Müslüman’ın kabul edebileceÄŸi bir düÅŸünce deÄŸildir. Liberalizme karşı bir tepki olarak doÄŸmuÅŸtur. Daha sonra liberalizmin iktisadi uygulamalarına karşı bir tepki olarak Marxizm de doÄŸmuÅŸtur. Bunlar birbirleriyle çatışır ama paradigma için hasımdırlar. Bunların bizimle bir alakası yok.
MUHAFAZAKARLAÅžMIYORUZ KÜRESELLEŞİYORUZ
Ama yoğunluklu olarak kullanılıyoruz bu kavramı.
Ä°slam muhafazakarlık kavramının içine sığacak bir din deÄŸildir. Ä°slam sadece kendi kalıplarına sığabilir. Siyasi anlamda da çok problemli bir ÅŸey bu. Ama çaÄŸdaÅŸ siyaset teorisinde bir görüÅŸün kabul görüp bedenlenebilmesi için bu çeÅŸit bir kurumsal yapı içinde dillendirilmesi gerekir. Bu nedenle Türkiye’de de böyle isimlendirilen partiler var. Toplum muhafazakarlaÅŸmıyor. ModernliÄŸin bütün nimetlerinden faydalanıyor Müslümanlar bugün. Evet, baÅŸörtüsünün daha fazla görünür olduÄŸu doÄŸru. Ama bir kentleÅŸme süreci yaÅŸadık ve ÅŸehirlerin nüfusu da fazlaca arttı. KentleÅŸme ve küresel kültür Müslümanları içten içe sekülerleÅŸtiriyor hatta çürütüyor. Zihinleri ve bedenleri bukalemuna dönüÅŸtüren bir kültürün dünyasında yaşıyoruz. Bu kültür cinsiyet ve cinsellik üzerine kurulmuÅŸ bir kültür. Her insan bedeninin esiri haline gelmektedir. Belirleyici olan bedenin arzularıdır. Kadının örtüsü bu modern toplumun üzerinde bence Simbad’ın uçan halısı gibi onu bir yerden bir yere götüren araçtır.
BATI HIRİSTİYAN DEĞİL NİHİLİST BİR TOPLUMDUR
Feminizm aile için nasıl bir form arıyor, öneriyor?
Feministler eÅŸitlik istiyor. Ama en büyük zaafı kendini erkek üzerinden tanımlaması. Birey ve vatandaÅŸ kavramı üzerinden konuÅŸuyor. Bu kavramlar cinsiyetleri olmayan kavramlardır. Ä°slam sizi cinsiyetinizle birlikte isimlendirir. Kökten bir farklılığı vurgular. Batı’da hiyerarÅŸi vardır. HiyerarÅŸiyi yıkmak için eÅŸitlik kavramını gündeme getirmiÅŸtir. Feminizm kendini erkek üzerinden konumlandırdığı için kadın bedeninden kurtulmak istiyor. Bedene karşı verilmiÅŸ bir mücadeledir bu. Kadın olmaklıktan kurtulmadır, cinsiyet karşıtlığıdır. Biz cinsiyeti muhafaza etmek istiyoruz. Çekirdek aile de bitti bugün. Çocuk annesiyle yahut babasıyla yaşıyor… Homoseksüel, lezbiyen aile modelleri var… Batı Hıristiyan bir toplum deÄŸildir. Ä°slamofobi üzerinden bunu söylemekten vazgeçelim. Batı nihilist bir toplumdur. Allah’tan bahseden her ÅŸeye düÅŸmandır. Bugün Ä°slam’ın karşısında olma sebebi de budur. Batı devletleri de Ä°slam üzerinden Batı toplumunu yeniden kimliklendirebilir miyiz diye çaba sarf ediyor. Ama bence bu mümkün deÄŸildir.
Röportaj: Hale Kaplan Öz / Kaynak: Star-Açık GörüÅŸ
Henüz yorum yapılmamış.