Seyyit Kutub'a göre İslam ne amaçla gelmiştir?
Follow @dusuncemektebi2
“Seyyid Kutub İslâmi Çalışma Metodu”, müellif Muhammed Berekât’ın; Seyyid Kutub’un hareket yönteminden ve İslam’a bakış açısından çok etkilenmesi nedeniyle kendisinin hayatını, yazma üslubunu, İslâmi hareket yöntemini ve ona yöneltilen eleştiriler ile yanıldığı belirtilen konuların gerçek durumlarını ele aldığı kitaptır.
Seyyid Kutub’un metinlerinden yola çıkılarak yazılan kitapta, bizzat görüşlerine yer verilerek alıntılara da başvurulmuştur. Kitabı 8 başlıkta özetlemek mümkün:
Seyyid Kutub, çağın psikolojik ve fikri etkilerinden kendini kurtaran bir düşünce adamıdır
Seyyid Kutub, 1906 yılında Asyut’a bağlı köylerden birisinde, zengin sayılabilecek cömert bir ailede dünyaya geldi. Çocukluğundan itibaren okumayı severdi ve yazmaya erken dönemde başladı.
Hürriyete aşık ve bu uğurda hiçbir engel tanımayan bir tabiata sahipti. Yapılan birçok eleştiriye rağmen bütün düşüncelerinden ve kitaplarından yararlanılan bir İslam önderidir. Döneminde yaşadığı bazı sıkıntılar, onu yazmaya yöneltti. Seyyid Kutub, kendi kitaplarını; hapiste yazdıkları ve öncesi olarak ayırır. İslam’ı iyi kavramış olması, edebi tarzı ve yazın üslubu onu önemli bir noktaya taşıdı. Seyyid Kutub’un düşünce hayatını üç ayrı aşamada toparlayabiliriz:
1-Özel anlamı ile İslâmi düşünüşe yönelişten önceki aşama
2-İslâm’a genel olarak yöneliş aşaması
3-Sınırları belli İslâmi yöneliş aşaması
Hayatta herhangi bir iyilik veya belirli bir hedef olmadığını, hayatın içinde taşıdığı değer, düşünce, ölçü, duygu ve çabalarla birlikte son tahlilde yok olacağını kabul eden Seyyid Kutub şöyle der:
“Biz veya o, yerüstünde gölge mi?
Peşpeşe yok olup giden hayaller…
Yok oluş için varlığın girdaplarında
Kumların üstündeki kayak izleri gibi;
Yok olmak içindir,
Her şey yok olmak için.”
Seyyid Kutub’un akıcı ve farklı bir üslūbu vardır
Seyyid Kutub’un üslūbu son şeklini, idamından yaklaşık yirmi yıl önce almıştır. Bu üslūbun ayırıcı özellikleri vardır: Parlak ifade, güzel ve kolay anlatım.
Üslūbunda kullandığı kelimeler, tek ve belirgin anlam taşır. Teşhis de üslūbunun ayırıcı özellikleri içinde yer alır. Duygu ve düşüncesini birlikte sunarak, vurgularında güçlüğe de yer verir.
Kutub’u eleştirenlerin kullandıkları bir malzeme olan; anlatımdaki duygusallığı redifli sözler kullanarak sağlar.
Kutub’un çalışmalarında çoğunlukla izlediği yol; önce problemi açık bir şekilde ortaya koymak, arkasından İslâm dışı diğer değişik çözümleri inceleyip çürüttükten sonra son olarak, bu problemlerin çözümünü ortaya koymak şeklindedir.
Seyyid Kutub, başkalarının görüşlerini çürütürken belirgin iki özellik taşır.
a-Karşıt görüşü savunanlardaki temel meseleleri sığ bir şekilde ele alarak tartışır ve bunların detaylarına inmez.
b- Onlarla tartışmasında savunma konumunda olduğu zamanlarda bile hücum üslūbunu kullanır.
Seyyid Kutub; şaşırtıcı, benzeri zor bulunan ruhi bir dirence sahipti
1954 yılında hapse giren Seyyid Kutub, on beş yıl hüküm giydi. Çeşitli işkencelere maruz kaldı.
İşkence dönemi uzun bir süreyi kapsarken, Seyyid Kutub’un İslâmi Harekete ve çalışmalara dönerek yazmaya başladığını görüyoruz. En önemli kitaplarını hapishanede geçirdiği süreçte yazdı. Yaşadığı zulümler, kitaplarını tamamlamasına fırsat vermedi. 1964 yılının sonlarına kadar hapiste kaldı.
Mısır yöneticileriyle kurduğu ilişkiler sonucunda hükmü tamamlanmadan serbest bırakıldı fakat birkaç ay sonra silahlı bir devrim hazırlamak ithamı ile tekrar tutuklandı. İstihbarat örgütlerinin ayak takımını harekete geçirmek ve aldatmak amacıyla yarattığı ithamlar sonucunda, İslâmi Hareket önderlerinden üç kişinin idam kararı verildi: Seyyid Kutub, Yusuf ve Abdülfettah İsmail.
İslâmi Hareket Yöntemi; dinin özelliklerine uygun, bildirilen bir yoldur
İslâmi Hareket Yöntemi; İslâm davetçilerinin İslâm’a karşı gelen kuvvetlere karşı zafer kazanması, dinin yalnızca Allah yolunda olması, İslâm’ın birey ve toplum hayatının her alanına hakim olması hedeflerine ulaşmak için izlenecek yoldur.
Seyyid Kutub, “İzlenecek bu yol, belirli bir doğrultuda mı izlenecektir yoksa akla uygun olarak mı şekillenecektir?” sorusuna cevap vermek zorunda görmüştür kendisini. Hem teorik hem pratik olarak bu sorulara cevap vermeye çalışmış, özellikle “Yoldaki İşaretler” ile “Fi Zilâli’l-Kur’an” da buna gayret etmiştir.
Seyyid Kutub, bütün İslâmi gerçeklerin bildirilmesi gibi İslâmi Hareket’in de bildirilen bir yol olduğunu vurgular.
Seyyid Kutub şu düşünceyi ifade eder: “Her nasıl bu din Allah’tan ise bu dinin hareket metodu da yine Allah’tandır ve bu metod; bu dinin özelliklerine uygundur.”
İslami Hareket metodunun gerekliliğini göstermek için örnekler verilebilir:
“Allah’tan gelen, emredilen diğer emirler gibi bir yoldur hareket yöntemi, Allah’tan geldiği için diğer hareket yöntemlerinden üstünlük gösterir. İlk peygamberden son peygambere kadar gönderildikleri toplumlarda Allah yoluna davetçilik yaparken onlara karşı çıkan, kabullenmeyen insanlar olduğunu görürüz.
Geçmişten bugüne gelişim, değişim gösterilmiş olsa da toplumları uyarmak suretiyle İslâmi bir hareket içerisinde olmanın aynı kalacağını biliyoruz.
Her çağda mümin ve kafirlerin birbirlerine karşı tavırları aynıdır.”
Hareket metodu belirli özellikler çerçevesinde yer alır
Hareket metodunun nitelikleri insanların nelere gücünün yeteceğinin göstergesidir. Genel olarak bu metod; insanlara gerçekçi bir bakışla bakar ve bu yönüyle insanlara bir sorumluluk yüklerken zayıf ve kuvvetli yönlerini bilir. Hareket metodunu bazı özellikler ışığında ele almak gerekir.
1-İslâmi hareket metodu gerçekçidir.
2-İslâmi hareket metodu pratik ve ciddi bir metottur.
3-İslâmi hareket metodu olumlu ve dinamiktir.
4-İslâmi hareket metodu yapıcı ve hareketlidir.
5-İslâmi hareket metodu aşamalıdır.
6-Allah’tan gelen hareket metodu davayı davetçiden önde gelir.
7-Allah’tan gelen hareket metodunun belli bir hedefi vardır.
8-Allah’tan gelen hareket metodu kolaylaştırılmış bir metoddur.
9-Allah’tan gelen hareket metodu kadere ve tevekküle inanan bir hareket metodudur.
10-İslâmi hareket metodunun özellikleri bütünlük oluşturur. Bu özellikler, İslâm’ın hareket metodunun iyi anlaşılması ve eyleme geçirilebilmesi için önem teşkil eder.
Hareket yöntemi bazı adımlarla ele alınabilir
Özel niteliklere sahip İslâmi bir topluluğun doğuşu artık zorunludur.
Seyyid Kutub, gerçek zorunluluğu şu sözlerle ifade eder: “Ne var ki İslam, bir toplum ve bir ümmet olarak ortaya çıkmadıkça kurtarıcılık görevini yerine getiremez. Özellikle günümüzde insanlık, yaşanan pratik hayatta doğruluğunu fiilen görmediği teorik inanç sistemlerine önem vermemektedir.”
İslâm açısından iç ve dış etkenler ve nedenler dolayısıyla böyle bir toplumun ortaya çıkması kaçınılmazdır. İslâmi hayat düzeninin toplumda etkili olacağı düşüncesi İslâm düşmanları tarafından çok iyi bilinmektedir; İslâmi bir hareketlenme yapılan en büyük kalkınma olacaktır. Bu nedenle İslâm toplumunun varlığı insanlığın kurtarıcı rolünü yerine getirebilmesi için tek yoldur.
Seyyid Kutub, insanlığın kesinlikle İslâm’a yöneleceği ve en sonunda İslâm’ı seçeceği görüşündedir. İslâm topluluğunun bir devlet olabilmesi için cehaleti ortadan kaldırmak ve sadece bildiri metodunun yeterli olmayacağını bilmek gerekir. Dava insanında bulunması gereken özellikler nedir peki? Sabretmek, münakaşa ve ihtilaftan uzak kalmak…
Seyyid Kutub şöyle söylemektedir: “İslâm, insanı Rabb’ine döndürmek için gelmiştir. İslâm, O’nun ölçü ve değerlerini biricik ölçü yapmak için gelmiştir. Çünkü insan vücudunu da hayatını da O varlıktan almıştır. İslâm, insanın bütün bağ ve ilişkileri ile bu otoriteye dönmesini sağlamak için gelmiştir.” (Me’alimu fi’t-Tarîk, 134-135)
Yolda karşılaşılan ihtimaller ve gerekleri, müminin kendisinden neyin istendiğini ve neyin istenmediğini gösterir
Yöntemin çizgilerini belirlerken, yolda karşılaşılacak ihtimaller ve zorunluluklar, yöntemin bağlıları için neyi gerçekleştirmekle görevli olduklarını, nelerle görevli olmadıklarının anlaşılmasını sağlar. Çoğu kimse tarafından karıştırılan görevler sonrasında, davetçinin davasının ve hareketin muhtemel sonuçlarının da neler olabileceği öğrenilir.
Sebat, bu harekette zafere ulaşmak için ilk şarttır. Hakk’a sıkı sıkıya bağlanmak, her duruma karşı direnmek gerekir.
“Sebata gelince, bu; zafere giden yolun başlangıcıdır. İki kesimden hangisi daha sebatlı olursa, onun galip gelmesi söz konusudur.” (Fi Zilâli’l-Kur’an,cüz, X, 25)
Allah’a ve Resulü’ne itaat etmek ile Allah’ı hatırlamak, O’nunla bağlantılı olmak; müminlerin her şeyden önce Allah’a teslim olmuş olarak savaşa girmeleri için gereklidir. “Birbirinizle çekişmeyiniz, o takdirde dağılırsınız ve gücünüz de kaybolur gider.” (Enfal, 26)
Hareketi gerçekleştirmenin bir diğer şartı da anlaşmazlıklardan ve bölünmelerden kaçınmaktır. Çünkü bölünmek Kur’an-ı Kerim’in de ifade ettiği gibi güçsüzleşmeye sebeptir.
Savaşa girmenin kaçınılmaz bir diğer özelliği ise sabırdır. “Sabrediniz, muhakkak Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal, 46)
Cahiliye ile ilişkiyi kesmek de zafer için diğer bir şartı teşkil eder.
Seyyid Kutub, kabul edilmek istenmeyen birçok görüşe ve eleştiriye maruz kalmıştır
Seyyid Kutub hakkında, belirli bir İslâm cemiyetinin yeni bir peygamberi olduğu; kafasından ne çıktığı bilinmeyen, belirli anlamları olmayan sözler söylediği, hayalperest biri olduğu, fıkıh hakkında detaylı bir bilgisi olmayan, duygusal açıklamalarla insanları tefsir kitaplarından alıkoymak istediği gibi iddialar ortaya atılmıştır. Ancak bu iddiaların üzerinde fazla kimse durmamıştır.
Seyyid Kutub’ un hakkını vermek için yaşamı ve eserleri göz önüne alınarak incelenmelidir. Hataları, yanlışları, eleştirilecek yönleri olabilir fakat yargısız infazda bulunulmamalıdır.
Seyyid Kutub, eserlerinde ilmi hatalara düşmüştür ancak bunlar; salih ilim adamlarının da geçmişten beri düşebildiği hatalardır. Doğruyu görmesi halinde hatasından derhal dönen bir kimse olmuştur. İlmi hataya düştüğünde hatasını düzeltip yoluna devam eder.
Fıkıh konusunda da eleştirilere maruz kalan Seyyid Kutub’a yöneltilen en önemli ithamlar şöyledir: Fıkhı, tam olarak ortadan kaldırmak istemesi, “Hareket Fıkhı” denilen şeye davette bulunması, fıkhın ibadet ve muamelat olmak üzere bölünmesini eleştirmesi vs. İslâm fıkhını ortadan kaldırmak amacıyla ilerlediği yönündeki ithamların gerçek dışı olduğunu özellikle Fi Zilâli’l- Kur’an’ı ve onunla birlikte “el-İslami ve Müşkilâtu’l-Hadâra” ile “Hasâsu’t-Tasavvuri’l-İslâmî” adlı eserlerini okuyanlar açıkça anlar.
“Gerçek şu ki İslâm fıkhı; Müslüman bir toplumda ortaya çıktı ve bu toplumun pratik İslâmi hayatının gereklerini karşılamak için ortaya koymuş olduğu dinamizmle meydana geldi.” (Fi Zilâli’l-Kur’an, cüz, XIII, 12.)
Seyyid Kutub’un hayatından başlayarak, ele aldığı konular ve eserlerini incelediğimizde, hakkında ortaya atılan ithamların doğru olmadığını görüyoruz.
Muhammed Berekât tarafından kaleme alınan kitapta; Seyyid Kutub’un hayatından ve eserlerinden yola çıkılarak, İslâmi Çalışma Metodu’nun açıklanması ile bu yolun özellikleri, adımları ve sonuçları anlatılmıştır. Seyyid Kutub’u tanımak; hem onun eserlerini anlamak hem de İslâmi hareket yöntemini kavramak için gereklilik teşkil eder. Bu noktada müellif Seyyid Kutub’u anlatırken verdiği örneklerle ona yöneltilen eleştirilerin de haksızlığını ortaya koymak açısından birçok soruya cevap vermiştir.
Müellif: Tutku Uluca / kaynak: Dünyabizim
Henüz yorum yapılmamış.