Günümüz dünyasında bir sistem ve mekanizma olarak insan ve piyasa
Follow @dusuncemektebi2
Gelişen teknoloji, küreselleşen dünya, işlem hızlarının saniyelere düşmesi, artan rekabet gibi faktörler ışığında, günümüzde piyasayı yeniden bir mekanizma olarak inşa etme düşüncesinde anlamamız gereken şekli ile değil manası ile geçmişi örnek almalıyız.
Belki de insanlık tarihi kadar eskiye dayanan iktisat ilmi tarihin her döneminde o dönemin ÅŸartları doÄŸrultusunda yorumlanmış, bu baÄŸlamda kavramlar üretilmiÅŸ ve tanımlanmıştır. Kavramları tanımlamak meselesi göründüÄŸü kadar basit ve yüzeysel bir mesele deÄŸildir. Bir medeniyet var oluÅŸunu inançları doÄŸrultusunda ÅŸekillendirir. Bunun en başında “varlık” meselesi vardır. Dolayısıyla her medeniyet, inÅŸa sürecine varlığı tanımlayarak baÅŸlar. Varlık meselesi daha sonra gündeme gelecek meselelerin mahiyetini ve pozisyonunu belirleyecek öneme sahiptir. Kısacası bir alanda kavram inÅŸa etme ve tanımlama meselesi felsefi bir arka planı bünyesinde barındırır. DoÄŸal olarak iktisat ilmi de tarihsel süreç içerisinde farklı dünya görüÅŸüne ve deÄŸer yargılarına sahip medeniyetlerce yorumlanmıştır. Bu, tarihin her döneminde günümüzdeki gibi bir iktisat kavramının varlığından bahsedildiÄŸi ve farkında olunduÄŸu anlamına gelmeyecektir. Nitekim iktisadın diÄŸer ilimlerden ayrı, baÅŸlıca bir disiplin olma meselesi modern bir meseledir. Oysa yakın tarihimize kadar iktisat siyasetten, siyaset ahlaktan, ahlak politikadan ayrı deÄŸerlendirilen meseleler deÄŸildi. Mehmet Genç’in tabiriyle bu kavramlar “çayın içerisinde erimiÅŸ bir ÅŸeker” gibi, diÄŸer bir ifadeyle gömülü ve birbiriyle iç içeydi. Dolayısıyla, tarihin herhangi bir döneminde bir disiplin olarak iktisat her ne kadar toplumda apaçık bir vaziyette kendini göstermese de, o toplumun deÄŸerleri içerisinde gömülü bir vaziyette bulunan bir iktisat anlayışından söz etmek mümkün olacaktır.
Ancak tarihte benzerine rastlanmamış bir tecrübe olan medernizm kavramları yeniden tanımlamış ve bir sistem inÅŸa etmiÅŸtir. Bu tecrübeden iktisat ilmi de payına düÅŸeni almış; piyasa, para, kâr, sermaye, maliyet, fiyat, deÄŸer gibi iktisat ile alakalı kavramlar yeniden tanımlanmış.
Piyasa Kavramı
Piyasa satıcıların mallarını ve hizmetlerini satmak, alıcıların da bu mal ve hizmetleri satın almak için bir araya geldiÄŸi pazarı ifade eden bir kavramdır. Piyasa tarihsel süreç içerisinde dönem dönem farklı fonksiyonları ifa etmiÅŸtir. Söz konusu bu kavram kimi zaman bir mekanizma olarak kabul edilmiÅŸ, kimi zaman da baÅŸlı başına bir sistem olarak görülmüÅŸtür. Bu tesadüfi yapılmış bir seçim deÄŸildir. Piyasayı bir mekanizma veya sistem olarak görme meselesi de daha önce ifade edildiÄŸi gibi bir felsefi temele dayanmaktadır. Söz konusu bu düÅŸünsel temel inanç, deÄŸer, varlık anlayışı, örf gibi faktörlerin etkisiyle uzun bir sürede oluÅŸmuÅŸ ve toplumda gömülü bir ÅŸekilde varlığını sürdüren bir yapıya sahiptir. Toplumlar her ne kadar farkında olmasa da eylemlerini bu düÅŸünsel zemin üzerine inÅŸa ederler. DoÄŸal olarak piyasa kavramı tanımı gereÄŸi her ne kadar bir mekânı ifade etmek için kullanılsa da mahiyeti itibariyle farklı anlam yüklemelerine maruz kalmıştır. Buna göre piyasanın bir sistem olarak görülmesi ve kabul edilmesi ona belli görevleri yükleyecekken, bir mekanizma olarak piyasa bambaÅŸka bir noktada konumlandırılacaktır. Bu iki bakış açısından piyasayı tanımlamanın ne gibi farklılıklara yol açacağını kavrayabilmek için piyasa kavramını söz konusu iki noktadan deÄŸerlendirmek yararlı olacaktır.
Bir Sistem Olarak Piyasa
Piyasanın bir sistem olarak ne ifade ettiÄŸini tartışmadan önce sistemin ne anlama geldiÄŸini, neyi ifade ettiÄŸini anlamak gerekmektedir. Nitekim yukarıda da deÄŸinildiÄŸi üzere yakın tarihte geçirdiÄŸimiz modernizm kırılmasından sonra kavramlar yeniden tanımlanmıştır. Sistem kelimesi basit anlamıyla düzen demektir. Dolayısıyla sistem bir düzeni ifade eder. Örneklendirmek gerekirse iktisat ilmi bir disiplin halinde inÅŸa edildiÄŸi süreç içerisinde aynı zaman da bir sisteme de oturtulmuÅŸtur. Toplumların yaÅŸayışı, medeniyetlerin varlığı bir sistem dâhilindedir. Bu anlamıyla sistem soyut, karmaşık ve derin bir var oluÅŸu ifade etmektedir. Toplumsal deÄŸerlerin gömülü olduÄŸu varsayımıyla oluÅŸan geniÅŸ çerçeve sistemi ifade etmektedir. Öte yandan modern dönemde sistem denildiÄŸi zaman anlaşılan daha sınırlı, yüzeysel bir varlık yapısıdır. Burada piyasanın bir sistem olarak düÅŸünülmesi varsayımında sistemden anlaşılması gereken modern dönem sonrasında yeniden inÅŸa edilen bu “sistem” anlayışıdır. Bu anlayışa göre sistem katı ve kurallı bir yapıyı ifade etmektedir. Bu sert yapının muhafaza edilebilmesi için, yine sistemin öznesi rolünde olan, insan ve toplum için genel yargı ve varsayımlar belirlenmiÅŸtir. Bunlar ışığında kurulan bir sistem belli bir süre varlığını sürdürecektir. Belli bir noktada varsayımlar ve genel geçer yargılar sorgulanmaya baÅŸlandığı zaman sistemin katı yapısı buna müsaade etmeyecek, sonuç itibariyle ya o sert yapı bir yerinden kırılacak ve sonu gelecek ya da sistem kendisini sorgulayan bu hamleyi dönüÅŸtürmeyi baÅŸaracaktır.
Kur’an’da bir sistem olarak Ä°slam ekonomisinden bahsedilmez. Bunun yerine genel nasslar vardır. Bu genel yargılar hayatın her alanını kapsayıcı niteliktedir ve klasik anlamda bir toplumun, medeniyetin inÅŸasında söz konusu sistemin temel taÅŸlarını oluÅŸturur.
Piyasanın bir sistem olarak kabul edilmesi Batı’dan doÄŸan Ortodoks iktisat için geçerlidir. Söz konusu bu varsayım Batı’dan yükselirken kapitalist düÅŸüncenin de yine bu topraklardan doÄŸmuÅŸ olması tesadüfle açıklanamayacaktır. Batı’da doÄŸuÅŸu ekonomik faaliyetin tarıma dayandığı dönemlere tekabül eden, Sanayi Devrimi ile birlikte boyut deÄŸiÅŸtiren kapitalizm iktisatta bireysel faydanın maksimize edildiÄŸi, kâra götüren yolda her ÅŸeyin mübah olduÄŸu, insan da dâhil olmak üzere maliyet oluÅŸturan her faktörün minimize edilmesi gerektiÄŸi vb. ilkeleri benimseyen bir sistemdir. Böyle bir tabloda piyasa iktisadi tüm faaliyetlerin gerçekleÅŸtiÄŸi pazar yani mekân olmaktan öte bir öneme sahiptir. Bir nevi kutsal, dokunulmaz bir yapıya bürünmektedir. Ahlaki ilkelerin iktisadi iÅŸlemleri gerçekleÅŸtirmede bir önem arz etmediÄŸi bu anlayış biçiminde piyasa bir sisteme dönüÅŸmüÅŸtür. Dolayısıyla piyasa alıcı ve satıcının buluÅŸtuÄŸu bir yer olmaktan çıkıp üçüncü bir taraf olmaktadır. Böyle bir durumda piyasa, alıcı ve satıcının menfaatine olup olmadığına bakmaksızın kurallar koyacaktır. Bu durumda üçüncü bir taraf olarak piyasanın menfaati ortaya çıkacaktır.
Güç faktörünün devreye gireceÄŸi böyle bir yapıda, gücü elinde bulunduran taraf menfaatine ulaşırken zayıf olan ezilecektir. Sürecin bize gösterdiÄŸi kadarıyla da gücü elinde bulunduran ne alıcı ne satıcı deÄŸil piyasanın kendisi olmaktadır. Sonuç olarak piyasanın kutsandığı, müdahale edilmesinin çok büyük bir günah (!) sayıldığı bir sistem içerisinde bireysel olarak sermaye, iktidar gibi gücü elinde bulunduranlar bunu faydalarını maksimize etme uÄŸrana diÄŸerlerine karşı kullanacaktır. AdaletsizliÄŸi beraberinde getirecek bu süreç toplumda çatışmalara, gelirlerde ve yaÅŸam standartlarında görülecek dengesizliklere neden olacaktır. Böyle bir tablo ekonomiyi orta ve uzun vadede çıkmaza götürecek, adaletin tesisi ve felaha ulaÅŸma baÄŸlamında sürdürülebilir olmayacaktır.
Bir Mekanizma Olarak Piyasa
Tarihsel süreç içerisinde incelendiÄŸinde piyasanın bir sistem olarak düÅŸünülmesinin yakın dönemde ortaya çıkan bir kabul olduÄŸu görülecektir. Buna karşın insanlığın iktisadi iÅŸlemleri gerçekleÅŸtirdikleri ilk günden yakın geçmiÅŸimize kadar piyasanın alıcı ve satıcıyı buluÅŸturan bir pazar olarak bilindiÄŸi görülür. Yakın tarihimizde piyasanın mahiyeti baÄŸlamındaki bu deÄŸiÅŸimin tam olarak ne zaman gerçekleÅŸtiÄŸini söylemek zor da olsa, bunun anlık deÄŸil bir süreç içerisinde meydana geldiÄŸini söylemek daha doÄŸru olacaktır.
Piyasa bir mekanizma olarak algılandığında, kurulu iktisadi bir sistemin belli bir parçası olarak kabul görecektir. Bu durumda piyasanın kendi koyduÄŸu kuralları, piyasa menfaati gibi kavramlar olamayacaktır. Bunun aksine sistemin adil bir ÅŸeklide iÅŸlemesi için piyasa kendisine verilen fonksiyonu yerine getirecektir. Bir sistem olarak algılanan anlayışta piyasa özne durumundayken, mekanizma olarak düÅŸünüldüÄŸü zaman özne iktisadi sistemin kendisi olacakken piyasa sistem içerisinde bir nesne konumunda olacaktır. Yakın tarihimiz olan Osmanlı Devleti, piyasanın mekanizma olarak iÅŸlediÄŸi zamanlara güzel bir örnek olacaktır. Osmanlı Devleti’nin yönünü Batı’ya dönmediÄŸi, diÄŸer bir ifadeyle klasik diye bahsedebileceÄŸimiz zamanlarında üretimin amacı tüketim ihtiyacını karşılamaktı. Bir yerde üretilen mallar yine o bölge içerisinde piyasada satılır, eÄŸer fazla mal kalırsa ki bu istenen bir durum deÄŸildir, bölgeye en yakın ÅŸehirde, oradan da artarsa Ä°stanbul’da satılırdı. Ä°htiyaç fazlası üretim istenen bir ÅŸey deÄŸildi. Piyasa denildiÄŸi zaman akla gelen insanların alım satım iÅŸlemlerini gerçekleÅŸtirdiÄŸi pazar meydanlarıydı. Öte yandan bugün yukarıda bahsedilen tabloya yeniden dönülmeyi teklif etmek çok büyük ihtimalle karşılık bulmayacaktır. Nitekim geliÅŸen teknoloji, küreselleÅŸen dünya, iÅŸlem hızlarının saniyelere düÅŸmesi, artan rekabet gibi faktörler günümüzü o dönemlerden tamamen ayırmaktadır. Ne var ki, o dönemde insanların daha mutlu, sistemin daha adil olduÄŸunu söylesek yanlış olmaz. Bu noktada günümüzde piyasayı yeniden bir mekanizma olarak inÅŸa etme düÅŸüncesinde anlamamız gereken ÅŸekli ile deÄŸil manası ile geçmiÅŸi örnek almak olacaktır.
Müellif: Muhlis Selman SaÄŸlam / Kaynak: Ä°lem-Ä°nsan ve Toplum Platformu
Henüz yorum yapılmamış.