Sosyal Medya

Abdurrahman Dilipak: Benim gözümden 28 Şubat

Ben size farklı bir 28 Şubat’tan söz edeceğim. Yaşadığım tarihe tanıklık edeceğim.



Hırsız eve girmiÅŸ ve ne bulduysa alıp götürmüÅŸ. Katil adam öldürmüÅŸ. Hep böyle olur zaten, hırsız çalar, katil adam öldürür. Darbeci de darbe yapar. Darbeci darbe yapmaya karar vermiÅŸse adam da öldürür, düÅŸman ilan ettiÄŸinin malını da gasbeder. Onunla ve onun ideolojisiyle, onu destekleyenlerle savaşır. Onun için darbecilerin iÅŸledikleri cinayetlerden, zulümlerden bahsetmeyeceÄŸim. O ayrı bir yazı konusu. O haksızlıklara karşı nasıl direndiÄŸimiz de bir o kadar önemli. Ama darbenin sebeb ve sonuçları, devam eden etkileri ayrı bir konu. Sadece kahramanlar ve hainler üretmek için anlatılanların aslında kimseye pek faydası yoktur.
 
Düne dair ne varsa dünde kalmıştır. Dün olanlar sadece toplumsal hafıza ve tecrübeler açısından bir deÄŸer taşır ki, geleceÄŸin inÅŸasında, aynı çukura tekrar düÅŸmemek için bu idrak önemlidir.
 
Ben size farklı bir 28 Åžubat’tan söz edeceÄŸim. YaÅŸadığım tarihe tanıklık edeceÄŸim.
 
Sondan baÅŸlayayım. Niçin Sincan, niçin Kudüs gecesi?. Bu, siyasi emellerini emperyalist devletlerin emelleri ile ÅŸahsi çıkarlarını bu emperyal sistemin sermayedarlarının çıkarları ile tevhid eden çevreler; bu ÅŸekilde dünyaya ÅŸu mesajı vermek istiyorlardı: “Biz sizdeniz! Karşımızdakiler, Ä°srail’e karşı olanlar”.
 
Aslında Sincan’daki gecenin Refah Partisi ile bir alakası yoktu. Kudüs Platformunca kararlaÅŸtırılan sivil bir eylemdi. Ben konferans verecektim. Gidemeyince Nureddin Åžirin gitti. O da bir hafta önce Ankara’da yapılan “Åžehidler gecesi”ndeki ekibi topladı. Onlar da “Ä°ran’cı” olarak bilinen bir grubtu ve Ä°ran Kültür Merkezinden afiÅŸ, pankart desteÄŸi saÄŸlanmıştı. Hal böyle olunca Ä°ran elçisi de katıldı. Ä°ran elçisi gelince, Sincan belediye baÅŸkanı da katıldı. Ama Sincan toplantısı RP’ye mal edildi. Onun için de beni sanık olarak bile dinlemediler.
 
Ben Sincan’a niye gidemedim? O sırada NTV’de program yapıyordum. “Darbe olur mu, olmaz mı”, onu tartışıyorduk. Stüdyoda 5-6 kiÅŸi idik, gece yarısından sonra sanırım 02’ye kadar süren bir program olmuÅŸtu. Heyecanlı tartışmalar sonrasında sesim kısıldı. Ben onun için gidemedim. Bu programdan 10 gün kadar önce küçük dilimden bir operasyon geçirmiÅŸtim. NTV’deki tartışma sırasında küçük dilim apse yapmış, onun için gidememiÅŸtim..
 
Size 28 Åžubat’ın bir baÅŸka hikayesini anlatayım. Bunu ilk kez da anlatmıyorum. Önce bir tespit. Bugüne kadar kökü dışarıda olmayan hiçbir darbe olmadı. Darbeciler emperyalizmin içindeki Truva atıdır. Hepsi Demokrasi ve Kemalizm adına, Laiklik gerekçesi ile yapılmıştır.
 
1991’de soÄŸuk savaÅŸ bitti diyorlar ama, bitmedi. Sadece tehlikenin adı deÄŸiÅŸti. “Kızıl tehlike”nin yerini “YeÅŸil tehlike” aldı. Ä°slamofobinin temelleri o gün atıldı. NATO içinde “Ä°slam karşıtlığı temelinde, “Tarihin sonu” kadar devam edecek, “Medeniyetlerarası savaşı” önleyecek yeni bir dönem baÅŸlatılacaktı. Bu maksatla BÇG örgütlendi. BÇG’yi anlamadan BOP’u, FETÖ’yü, El Kaide, DAEÅž’i, PYD’yi anlamak mümkün deÄŸil.
 
BÇG “Ä°slam’a karşı sopa”yı öngörüyordu. CIA’nın stratejik düÅŸünce kulübü RAND Corp. adına G. Fuller, “Ä°slam’a karşı havuç” politikasını gündeme getirdi. Sonra NATO çevreleri “Ilımlı Ä°slam’a Havuç”, “Radikal Ä°slam’a Sopa” politikası benimsendi. “Ilımlı Ä°slam” politikasının taÅŸeron örgütü FETÖ olacaktı. Daha sonra FETÖ’cülerin “Ergenekoncu” ve “Balyozcu” olarak suçlayacakları, kendi karşıtları arasında BÇG’liler de vardı. BÇG’liler ise, “Ilımlı Ä°slam”ın desteklenmesi tezine karşı çıkıyorlardı. EÄŸer bir “Ilımlı Ä°slam” örgütlemek gerekiyorsa bunu da kendileri yapmalı idi. “Kalkancı Tarikatı” böyle doÄŸdu. BÇG ordudan dindarları ihraca baÅŸlayınca FETÖ’cüler kılık deÄŸiÅŸtirdi. Hanımları baÅŸlarını açtı, kendileri içki içmeye baÅŸladılar ve Orduevlerinde balolarda hanımları ile birlikte dansa kalktılar. Olan samimi mütedeyyin insanlara oldu.
 
FETÖ’cüler, 1991’de ANAP’vari dört eÄŸilimli yeni bir siyasi parti oluÅŸturmak yerine, her partide olmayı, yeteri sayıya ulaşınca adamlarını çağıracak, iktidara yürüyeceklerdi. Ama BÇG direnince, BÇG’den en çok zarar gören Erbakan’ın iktidarının önünü açtılar ki, Erbakan BÇG’yi tasfiye etsin, FETÖ de dikensiz bir gül bahçesine elini-kolunu sallayarak girsin. Tansu Çiller bir gece hidayete erdi. AkÅŸener Ä°çiÅŸleri Bakanı oldu. O günlerde kim nerede, ne yapıyor, ne yazıyor bakmak gerek. Erbakan harekete geçse idi onlar da harekete geçeceklerdi. Herkesi sokaÄŸa dökeceklerdi. “5’li çete”yi düÅŸünün TÜRK-Ä°Åž, DÄ°SK, TÄ°SK aynı çatı altında buluÅŸtu. FETÖ, Erbakan’ı harekete geçirmek için Osman paÅŸanın video kaydını yayınlattı. Erbakan’a yönelik tahrikler yaÅŸandı. Erbakan harekete geçse kan dökmeyi göze almışlardı. Erbakan bu tacizler konusunda harekete geçmedi. Aksine “Bakalım kanlı mı olacak kansız mı” dedi. Kan dökecek olan kendisi deÄŸil, BÇG idi. Erbakan kan dökülmesini önlemek için ne idari, ne de hukuki yönde bir adım attı. Erbakan harekete geçmeyince BÇG harekete geçti ve Refah-Yol’u destekleyecek olan Çatlı ekibi Susurluk’ta infaz edildi. “Kaza”da MHP’li Çatlı, DYP’li Zaza Bucak, Alevi, Sosyalist istihbaratçı KocadaÄŸ ve manken kız aynı arabadaydı. Erbakan oyunu gördü, görevi Çiller’e devretmek istedi. Ama Demirel Çiller’i harcadı. Mesut Yılmaz geniÅŸ tabanlı bir koalisyon kurdu. Sistem bu iktidara kamuoyu desteÄŸi saÄŸlamak için Apo’yu getirip teslim etti. MHP, DSP, ANAP hepsi bir aradaydı.
 
Sonuçta 1 dakika karanlık eylemleri ile gelen Postmodern bir darbe idi. FETÖ gitmeden önce Erbakan’a “beceremedin bırak git” diyecektir. Ardından kendi Amerika’ya kaçacaktır. Media “Topyekûn savaÅŸ”tan söz etmektedir. Gazeteler “Gerekirse silah kullanırız” manÅŸetleri ile çıkmaktadır.
 
Tezkere geçseydi, plana göre BÇG’liler Irak’a gönderilecek ve baÅŸlarına çuval geçirilecekti. O ekip orada tasfiye edilecekti. O olmayınca Ergenekon-Balyoz komplosu gündeme geldi, o da olmadı. BOP süreci de “Mavi Marmara”, “One minute” ile tıkanınca olan oldu. 15 Temmuz ve bugün. BaÅŸladığımız noktaya geri döndük. Yine darbeyi konuÅŸuyoruz. Bu düzen bu ÅŸekilde devam ettiÄŸi sürece savaÅŸ, terör ve darbeler bitmeyecek. Åžeytan tatile çıkmayacak. Bu Åžeytani tehdit kıyamete kadar sürecek. Åžeytan yeni kıyafetleri, söylemleri ve oyunları ile yine dönüp gelecek. Åžartlar oluÅŸtuÄŸunda darbe yine olacak. 
 
DeÄŸiÅŸmeyen gerçek ÅŸu: Her topluluk layık olduÄŸu gibi yönetilecek. Ve biz kendimizi deÄŸiÅŸtirmeden Allah bizim hakkımızdaki hükmünü deÄŸiÅŸtirmeyecek. Selâm ve dua ile.
 
 
Yeniakit

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.