Sosyal Medya

Mevcut güncel durum ve yakın gelecek açısından koronavirüs

Dünya son 30 yılda üçüncü kez koronavirüs salgınıyla karşı karşıya. Koronavirüs salgını başlangıçta Çin’i etkilese de artık bu salgın küresel bir tehdit haline geldi.



Çin’in Hubey eyaletine baÄŸlı Vuhan kentinde tespit edilen 27 zatürre vakasıyla gündemimize giren koronavirüs (Kovid-19) salgını, bugün 6 kıtaya ve 43 ülkeye yayılmış durumda. Dünya son 30 yılda üçüncü kez koronavirüs salgınıyla karşı karşıya. Koronavirüs salgını baÅŸlangıçta Çin’i etkilese de artık bu salgın küresel bir tehdit haline geldi.
 
Salgın ne kadar hızlı artıyorsa, ilgili haberler de o kadar hızla çoÄŸalıyor. Toplum büyük bir bilgi yüküne maruz kalıyor ve “büyük resmi” görememek, mevcut korku ve endiÅŸeleri daha da artırıyor. Böyle bir durumda, daha kapsamlı bir bakış açısı kazanmak için, mevcut bilginin doÄŸruluÄŸunun teyit edilmiÅŸ kaynaklardan derlenip özetlenmesi ve anlaşılabilir hale getirilmesi önemli bir ihtiyaç haline geliyor. Bu araÅŸtırma yazısı da söz konusu ihtiyaca bir nebze cevap verebilmek için kaleme alındı.
 
Mevcut durum
 
26 Åžubat tarihi itibarıyla Dünya SaÄŸlık Örgütüne (DSÖ) göre, 80 bin 239 kiÅŸide enfeksiyon tespit edildi ve 2 bin 700 kiÅŸi hayatını kaybetti. Çin’de uygulanan karantinalardan dolayı toplam 760 milyon kiÅŸi salgından etkilendi. Salgının sebep olduÄŸu ekonomik kayıplar da giderek artıyor. Uzmanlar, salgının mevcut ÅŸekliyle ilerlemesi durumunda, sadece yılın ilk çeyreÄŸinde Çin’in 62 milyar dolar, dünyanın ise 280 milyar dolar zarar edeceÄŸini ifade ediyor. Çin Devlet BaÅŸkanı Åži Cinping ise bu durumu Çin Halk Cumhuriyeti tarihindeki en büyük halk saÄŸlığı mücadelesi olarak niteliyor.
 
Güney Kore, Ä°ran ve Ä°talya’da artan vaka sayılarının ardından, DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, hastalıkla etkin mücadele için az bir zamanın kaldığını ifade etti. DSÖ virüsün ve hastalığın ismini de belirledi. Hastalığın adı Kovid-19 (Korona Virüs Hastalığı 19) ve virüsün adı SARS-Cov-2 (Åžiddetli Akut Solunum YetmezliÄŸi Koronavirüsü 2) olarak belirlendi.
 
Salgın sebebiyle uluslararası toplumda korku, gerilim ve panik havası da mevcut. Toplumda geliÅŸen bu durum literatürde “koronafobi” olarak yerini aldı.
 
Salgının yayılım özellikleri
 
Koronavirüsü hasta bireylerin solunum yollarından öksürme ya da hapşırma esnasında saçılan damlacıklar aracılığıyla bulaşıyor. Bu bulaÅŸma havadan veya cansız yüzeyler üzerinden gerçekleÅŸebiliyor. Bir hastanın, hastalığı iki ila üç kiÅŸiye bulaÅŸtırdığı tahmin ediliyor. Virüsün insan dışkısı yoluyla bulaÅŸtığıyla ilgili çalışmalar da var; fakat bunlar mevcut vakaların çok az bir bölümünü oluÅŸturuyor. Virüsün kargo yoluyla yahut evcil hayvanlar aracılığıyla bulaÅŸtığına dair bir kanıt ise henüz bulunmuyor. Hiçbir belirtisi olmadığı halde hasta olan ve ailesinden beÅŸ kiÅŸiye bunu bulaÅŸtıran bir vaka da literatürde yayımlandı. “Asemptomatik” (belirtisiz) ÅŸeklinde tanımlanan bu vakaların virüsü topluma yayma hızları daha yüksek. Fakat asemptomatik vakalar yaygın deÄŸil.
 
Virüs bulaÅŸan kiÅŸilerde belirtilerin ortaya çıkma süresi ise ortalama 5-6 gün. Öte yandan bu sürenin bir vakada 19 gün, diÄŸer bir vakada ise 24 güne kadar uzayabildiÄŸi de çalışmalarla gösterildi. Yani ülkemizde de uygulanan 14 günlük gözlem süresi, hastalık belirtilerini gözlemek için yeterli olmayabilir.
 
Virüsün bulaÅŸma ve yayılma hızı daha önceki SARS ve MERS salgınlarından daha yüksek olsa da, öldürücülük (mortalite) oranının (yüzde 2,3) daha düÅŸük olduÄŸunu ve Kovid-19 virüsünün bulaÅŸtığı hastaların ekseriyetinin (yüzde 81) hastalığı hafif düzeyde geçirdiÄŸini belirtmekte fayda var. Hastalık yüzde 98 gibi büyük bir oranla yetiÅŸkin bireyleri etkiliyor ve yaÅŸlılarda ve (diyabet, koah, tansiyon gibi) ek hastalığı olan kiÅŸilerde daha ağır seyrediyor. Åžimdiye kadar hayatını kaybeden insanların yüzde 80’i 60 yaşın üzerindeydi. Yüzde 75’inin ise ek saÄŸlık sorunları bulunuyordu.
 
Salgın kaynağı
 
Åžimdiye kadar virüsün (yüzde 96 oranında) yarasalardaki virüslere benzediÄŸi, bu sebeple yarasalardan yayıldığı düÅŸünülüyordu. Fakat yapılan bir çalışmada, pangolin (pullu karıncayiyen) adlı bir yabani hayvan türündeki virüslerin mevcut koronavirüse yüzde 99 oranında benzediÄŸi keÅŸfedildi. Pangolin Vuhan’daki yabani hayvan pazarında satışlan bir tür deÄŸil; fakat yasadışı ticareti yapılıyor. Åžu an için virüsün kaynağı olduÄŸu düÅŸünülen en ÅŸüpheli hayvan pangolin.
 
Tarama, aşı, tanı ve tedavilerde son durum
Havalimanlarında uygulanan termal taramanın ne kadar etkin olduÄŸu da literatürde incelenen konular arasında yer alıyor. Yapılan bir çalışmada, termal taramanın yüzde 54 etkili olduÄŸu, yani her 100 hastadan sadece 54’ünün termal taramayla tespit edilebildiÄŸi, geri kalanların ise taramayla tespit edilemediÄŸi ifade ediliyor.
 
Koronavirüse yönelik aşılama çalışmalarında ise an itibariyle 4 molekül üzerinde duruluyor. Fakat bu çalışmaların en erken 12 ila 18 ayda sonuç vermesi bekleniyor. Bu nedenle kısa vadede bir aşının ortaya çıkması pek mümkün görünmüyor.
 
Hastaların tanısı için alınan örnekler RT-PCR adı verilen laboratuvar yöntemiyle inceleniyor. Ancak yapılan çalışmalar akciÄŸer tomografisinin de RT-PCR kadar etkili olabileceÄŸini gösteriyor. Tek başına RT-PCR’nin negatif sonuç verdiÄŸi durumlarda, ÅŸüpheli kiÅŸilerin akciÄŸer tomografisinden geçmesi gerektiÄŸi de ifade ediliyor.
 
Hastalığın hâlâ net bir tedavisi olmamakla birlikte, bazı çalışmalar umut vadediyor. Çin’de klinik ilaç geliÅŸtirmeye yönelik 80’den fazla deneye devam ediyor. Yapay zekâ ve artırılmış zekâ uygulamaları da ilaç molekülü geliÅŸtirmek ve salgının yayılımını tahmin etmek için kullanılıyor. ÖrneÄŸin bir yapay zekâ uygulamasında, Baricitinib isimli ilacın mevcut moleküller arasında bu virüse karşı en etkili ilaç olabileceÄŸi ortaya konuldu. Åžubat ayı başında 760 hasta üzerinde yapılan diÄŸer bir çalışmada ise remdesivir adlı molekülün virüse karşı etkili olduÄŸu ve Mayıs ayında Çin’de kullanıma girebileceÄŸi ifade ediliyor. DSÖ remdesivir, lopinavir ve ritonavir gibi ilaçlar üzerinde yapılan çalışmaları yakından takip ediyor. Çinli bilim insanları bu ilaçları hastalar üzerinde denemeye baÅŸlamış durumda. Remdesivir adlı ilaç ÅŸu anda en umut vadeden seçenek.
 
DSÖ’nün tavsiyeleri ve rehberler doÄŸrultusunda, mevcut hastaların tedavileri, destek tedavisi ve ek hastalıkların kontrol altında tutulması ÅŸeklinde sürdürülüyor. Çin Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’nin verdiÄŸi bilgilere göre, ÅŸimdiye kadar 29 bin 745 hasta tedavi olmuÅŸ ve taburcu edilmiÅŸ durumda.
 
SaÄŸlık hizmetlerinin etkili ÅŸekilde organize edilmesi için, saÄŸlık hizmetine ilk temas yeri olan aile hekimlerinin merkezi bir rolü olduÄŸu, bu sebeple aile hekimliklerinde erken tanıya yönelik önlemler alınması gerektiÄŸi de dikkat çekilen konular arasında.
 
Ruh saÄŸlığı çalışmaları
 
Çin’deki salgın, saÄŸlık çalışanlarının ruh saÄŸlığını da etkilemiÅŸ durumda. Enfeksiyon riski, yüksek sorumluluk, uzun çalışma süreleri, ayrımcılık, izolasyon, aile bireylerinden ayrı kalma, çok fazla hastaya ve ölüme maruz kalma gibi durumlar saÄŸlık personellerinin ruhsal olarak tükenmesine sebep oluyor. Bu nedenle Vuhan’da saÄŸlık çalışanlarına destek olacak psiko-sosyal destek ekipleri ve bu konuda izlenecek yolları belirten bir rehber oluÅŸturuldu. Benzer ÅŸekilde, sürekli hastalık ve ölüm haberlerine maruz kalan toplumda da korku, stres, depresyon, anksiyete gibi ruh saÄŸlığı sorunları oluÅŸabiliyor. Toplum ruh saÄŸlığı çalışmalarının da salgınla mücadelede önemli bir yere sahip olduÄŸunu vurgulamak gerekiyor.
 
Gelecek tahminleri
 
Mevcut koronavirüs salgınıyla ilgili olarak, en çok “bundan sonra ne olacağı” merak ediliyor: Salgın azalıyor mu, artıyor mu, duracak mı, daha da ÅŸiddetlenecek mi, tüm dünyaya yayılması ihtimali var mı? Benzer birçok soru cevaplanmayı bekliyor. Biz de bu soruların cevaplarını güncel bilimsel yayınlarda aradık. Bulgularımızdan bir kısmı ÅŸu ÅŸekilde:
 
Yapılan çalışmalar, Çin’de devam eden karantina ve izolasyon uygulamalarının etkili olduÄŸunu ve virüsün yayılımını azalttığını gösteriyor. Öte yandan bazı bilim insanları, Çin dışındaki ülkelerde vaka sayılarının hızlı artışından dolayı, salgının artık durdurulamaz olduÄŸunu ve pandemi (küresel salgın) düzeyine eriÅŸtiÄŸini ifade ediyor. Harvard Halk SaÄŸlığı Okulu’ndan uzmanlar, mevcut durumun pandemi kriterini karşıladığını ifade ediyorlar. Pandemi, bir salgının karantina önlemlerini aÅŸarak tüm dünyaya yayılmasını ifade eden bir kavram. Pandemilerde sosyal hayatın kısıtlanması, okul, sinema, ibadethane, AVM gibi kamusal alanların geçici olarak kapatılması gibi önlemler söz konusu olabilir. Fakat sosyal hayatı kısıtlayıcı önlemleri hayata geçirebilmek için, mevcut bilgimizin yeterli olmadığı da belirtiliyor. DSÖ ise salgının pandemi yapabileceÄŸini, ama henüz o seviyede olmadığımızı, salgındaki günlük vaka sayısının 23 Ocak ile 2 Åžubat arasında bir zirve yapıp sonra tekrar azalmaya baÅŸladığını ifade ediyor. Salgının seyrini doÄŸru tahmin etmek için birçok bilim insanı modelleme çalışması yapıyor, fakat salgının etkilediÄŸi kiÅŸi sayısındaki aşırı dalgalanma modellerin tahmin gücünü azaltıyor. Bu durum ise uzun vadede neler olacağını tahmin etmeyi zorlaÅŸtırıyor. Ä°lk zamanlarda yapılan tahminler, salgının Åžubat sonunda zirve yapacağına iÅŸaret ediyordu. Fakat son bilgilerle güncellenen tahminlere göre, Mart ayının sonu ile Mayıs ayının sonu arasındaki dönemde salgının zirve yapması bekleniyor.
 
Dünyanın önde gelen bilim dergilerinden Nature’da yayınlanan bulgulara göre, bilim insanları tarafından salgına yönelik sunulan en iyi senaryoda, salgın zirveye ulaÅŸtığında Çin’de 1 milyon kiÅŸinin hasta olacağı ifade ediliyor. En kötü senaryoda ise Çin genelinde (nüfusun yaklaşık yüzde 40'ını oluÅŸturan) 550 ila 650 milyon insanın hasta olabileceÄŸi ifade ediliyor.
 
Ä°ran'daki mevcut durum
 
Ä°ran nüfusunun büyük çoÄŸunluÄŸunun uluslararası seyahat etmediÄŸi biliniyor. Buna raÄŸmen Ä°ran’da ortaya çıkan ölüm sayıları endiÅŸe verici düzeyde. Ä°ran’dan 61 hasta ve 18 ölüm bildirildi. DSÖ salgının belirli bir zamandaki ölüm/vaka oranının yüzde 2,3 olduÄŸunu ifade ediyor. Bu hesaplamaya göre Ä°ran’da bildirilen 18 ölüm, beklenen vaka sayısının 782 olduÄŸunu gösteriyor. Ä°ran’ın bildirdiÄŸi vaka sayısı ise bu beklenen rakamın çok altında. Bu durum yüzlerce hastanın Ä°ran’da serbest ÅŸekilde dolaÅŸtığı ve vakaların bildirilmediÄŸi iddialarını kuvvetlendiriyor. Bu nedenle Ä°ran’la irtibatın en aza indirilmesi gerekiyor.
 
DSÖ Genel Direktörü Ghebreyesus da Ä°ran, Kore ve Ä°talya baÅŸta olmak üzere, Çin’den bağımsız vaka sayılarında artış olan ülkelerle ilgili endiÅŸeli olduklarını ve bu ülkelerin salgın yönetim kapasitelerine farklı yollarla destek olduklarını belirtmiÅŸti. Bazı bilim insanları da Ä°ran’da ortaya çıkan ilk vakaların ölümcül vakalar olması durumunda, virüsün bölgeye birkaç hafta içinde yayılabileceÄŸini ifade ediyor.
 
Risk altındaki ülkeler
 
Toplumsal düzeyde yeterli önlem alınmadığı takdirde, Çin ile yakın irtibat halinde olan ülkelerin salgının yeniden yayılma merkezlerine dönüÅŸebileceÄŸi ifade ediliyor. Salgının tüm dünyaya yayılması durumunda, en fazla risk altında olan ülkelerin, saÄŸlık sistemi en zayıf ülkeler olan Afrika ülkeleri olduÄŸu söyleniyor. Özellikle Çin ile yakın irtibatta olan Nijerya’nın yüksek risk altında olduÄŸu, birçok Afrika ülkesinde Çinli iÅŸçilerin çalıştığı hatırlatılıyor. Nijerya, Etiyopya, Sudan, Angola, Tanzanya, Gana ve Kenya zayıf saÄŸlık sistemleri sebebiyle risk altındaki diÄŸer ülkeler. Çin’den yapılan uçuÅŸlarla geliÅŸtirilen bir tahmin modeline göre Mısır, Cezayir ve Güney Afrika da yüksek riskli ülkeler arasında.
 
Türkiye neler yapıyor?
 
Ülkemizde henüz Kovid-19 tanısı alan bir hasta olmadı, fakat salgın bölgelerinden gelen ve gözlem altında tutulan kiÅŸiler var. Bu kiÅŸilerin uluslararası standartlara uygun testleri Ankara’daki Ulusal Viroloji Referans Laboratuvarı’nda yapılıyor. Tahran’dan gelen uçakta bulunan 142 kiÅŸinin ilk testleri negatif sonuçlandı ve testler bir hafta sonra tekrarlanacak. Uçakta, evde ya da hastanede herhangi bir vaka tespiti hâlinde uygulanacak prosedürler (karantina, tedavi ve benzeri) SaÄŸlık Bakanlığı’nın salgın rehberlerinde mevcut. SaÄŸlık personeli de düzenli olarak bu konuda bilgilendirilmeye devam ediliyor. Okullar, yurtlar ve yükseköÄŸretim kurumları da bu konuda bilgilendirilmiÅŸ durumda. Öte yandan SaÄŸlık Bakanı Fahrettin Koca 23 Åžubat’ta yaptığı basın açıklamasında, yeteri kadar anti-viral ilaç, maske ve medikal malzemenin bulunduÄŸunu, tedarik zincirlerinin de saÄŸlam olduÄŸunu ifade etmiÅŸti. Kovid-19 için oluÅŸturulan bilim kurulu, ilgili diÄŸer bakanlıklar ve 7/24 çalışan acil operasyon merkeziyle de DSÖ'nün önerilerine paralel önlemler alınmaya devam ediyor. Bu baÄŸlamda, sınır kapılarındaki taramalar, Çin ve Ä°ran baÅŸta olmak üzere uluslararası seyahat kısıtlamaları, DSÖ ve ilgili ülkelerin saÄŸlık bakanlıklarıyla bilgi alışveriÅŸi sürdürülüyor. SaÄŸlık Bakanı Koca 26 Åžubat itibariyle sınıra sahra hastaneleri kurulacağı bilgisini de kamuoyuyla paylaÅŸtı.
 
Asılsız haberlerle mücadele
 
Bir taraftan Kovid-19 ile mücadele devam ederken, diÄŸer taraftan asılsız haberler de bir salgın ÅŸeklinde artıyor. DSÖ sadece koronavirüs salgınıyla deÄŸil, bilgi salgınlarıyla da mücadele ettiÄŸini söylüyor. KüreselleÅŸen bir dünyada koronavirüs salgınını engellemek pek mümkün olmasa da, bilgi salgınlarını engellemek için, asılsız haberleri paylaÅŸmadan önce teyit etmek etkili bir yol.
 
Asılsız haberlerin sebep olduÄŸu sorunların başında, toplumun paniÄŸe kapılması ve hastanelere gereksiz ve aşırı baÅŸvuru yapılması geliyor. Gereksiz baÅŸvurular hem saÄŸlık hizmetini bloke ediyor hem de kiÅŸilerin birbirine virüs bulaÅŸtırma riskini artırıyor. Asılsız haberlerin sonuçlarına bir baÅŸka örnek de maske stoklarının hızla tükenmesi ve saÄŸlık hizmetlerinin bloke olması. Asılsız haberler sebebiyle Çinlilere yönelik giderek artan ayrımcılık da diÄŸer bir sorun.
 
Bu konuda Çin’in sert önlemleri mevcut. ÖrneÄŸin Çin’de biri doktor sekiz kiÅŸi topluma asılsız haberler yaydığı için tutuklandı.
 
Asılsız haberler en çok sosyal medyada yayılıyor. Sosyal medya kullanımı toplumda korku ve gerginlik oluÅŸturuyor. Ancak yapılan çalışmalar, sosyal medyanın kullanıcılarda hastalığı önleyici davranışlar kazandırmada da etkili olabileceÄŸini gösteriyor.
 
Londra Üniversitesi’nden halk saÄŸlığı araÅŸtırmacısı Adam Kucharski yayılan yanlış bilgilerin salgının kendisinden daha tehlikeli olduÄŸunu söylüyor. DSÖ Genel Direktörü Ghebreyesus “infodemi” adı verilen aşırı ve asılsız bilgi veya haber salgınının, toplumda korku ve paniÄŸe yol açarak, esas salgının yönetimini zorlaÅŸtırdığını ifade ediyor. Dünya genelinde 30 teyit kuruluÅŸu ÅŸu an bu sahte haberlerle mücadele ediyor. Bu asılsız bilgilerin yayılmasında, bilgiyi üretenler kadar, paylaÅŸanların da sorumluluÄŸu var. Asılsız bilgilerle mücadele için ÅŸu öneriler sunuluyor: 1. Haberin kaynağını sorgulayın, araÅŸtırın. 2. Haberin tarihine, haberdeki içeriklerin tarihine dikkat edin. Ä°çeriÄŸi dikkatli okuyun. 3. Resmî kurumların açıklamalarını dikkate alın. 4. Haber teyidi yapan yerli ve yabancı siteleri takip edin. 5. Haberi kendiniz teyit etmek istiyorsanız Çin arama motorlarını, sosyal medya platformlarını, çeviri uygulamalarını ve tersine görsel arama sitelerini kullanın. 6. Kaynaksız, ÅŸüpheli, emin olmadığınız ve teyit etmediÄŸiniz hiçbir haberi paylaÅŸmayın.
 
Maske kullanımı
DSÖ ve ABD Hastalık Kontrol Merkezi (CDC) hasta olmayan ve hasta bakımıyla meÅŸgul olmayanlar için, kültürel sebepler dışında maske kullanımının gerekli olmadığını belirtiyor. Solunum yolu rahatsızlığı belirtileri gösteren kiÅŸiler veya bu kiÅŸilerle yakın temasta bulunan yahut bakımlarını üstlenen kiÅŸiler ise tıbbi (cerrahi) maske kullanabilirler. N95-ffp2 maskeler ise yalnızca entübasyon, bronkoskopi gibi aerosol salınımına sebep olacak tıbbi giriÅŸimlerde bulunan saÄŸlık personeline öneriliyor. Bu rehberlerde n99-ffp3 maskelerin önerildiÄŸi bir durum ise bulunmuyor.
 
Bulaşın önlenmesi
 
Hastalığın henüz etkin bir tedavisi bulunmaması nedeniyle, korunma önlemleri bu aÅŸamada önem arz ediyor. Ellerimizi düzenli olarak yıkamak, kalabalık ortamlardan uzak durmak, soÄŸuk algınlığı belirtisi gösteren kiÅŸilerle mesafemizi korumak, öksürür veya hapşırırken aÄŸzımızı kapatmak, kirli ellerimizi aÄŸzımıza, yüzümüze veya burnumuza götürmemek, sık temas edilen yüzeyleri temiz tutmak, DSÖ’nün tavsiye ettiÄŸi basit ama etkili önlemler. Salgının yayıldığı bölgelere (Çin, Singapur, Tayland, Japonya, Hong Kong, Güney Kore, İran, Irak, Ä°talya ve diÄŸerleri) seyahat edenlerin ve saÄŸlık çalışanlarının ise ilgili kurumların (SaÄŸlık Bakanlığı, DSÖ, DışiÅŸleri Bakanlığı) internet sitelerinde yer alan ek tavsiyeleri mutlaka okumaları ve gerekli önlemleri almaları gerekiyor.
 
Salgın sebebiyle aile hekimliklerine, hastanelere ve acil servise yapılan yoÄŸun baÅŸvurular hem saÄŸlık hizmetini bloke ediyor hem de virüsün yayılma riskini artırabiliyor. Åžu an 13 koronavirüs vakası olan Ä°ngiltere’de bu soruna yönelik evde tanı birimleri oluÅŸturuldu. Åžüpheli vaka tanımına uyan kiÅŸilerden numune almak için kiÅŸinin evine giden ekipler, evde numune alıp numune sonuçlarını da telefonla bildiriyorlar. Bu sayede, ÅŸüpheli kiÅŸilerin kalabalık hastane ortamlarına gelip diÄŸer kiÅŸilere virüsü bulaÅŸtırma riski azalıyor. Hastalık tespit edilenlerin yakın çevresindeki ÅŸüpheliler de kolaylıkla belirlenebiliyor. Buna ek olarak, Ä°ngiltere’de merkezi randevu sisteminin kapatılması bile gündemde.
 
Sinofobi ve ayrımcılık
 
Koronavirüs salgınının ortaya çıkardığı diÄŸer bir sorun da “sinofobi” olarak ifade edilen Çinli karşıtlığı. Bazı çalışmalar bu sorunu yabancı düÅŸmanlığı anlamına gelen “zenofobi” kavramıyla tanımlıyor. Bilimsel literatür de dahil olmak üzere, virüsün sürekli Çin ve Vuhan'la birlikte anılması, Çinlilere karşı dünya genelinde bir tepkinin ve negatif ayrımcılığın ortaya çıkmasına da sebep oluyor. Çin karşıtlığının en fazla olduÄŸu ülkelerden biri Japonya. Japonya’da trend olan sosyal medya paylaşımlarında Çinliler için “biyoterörist” ifadesi dahi kullanılıyor. Çinlilere yönelik tepkilerin artışının küresel turizmi de kötü etkileyeceÄŸi söyleniyor. Bu sebeplerle DSÖ hastalığın adını Kovid-19 olarak tanımladı ve salgının bir ülke ismiyle iliÅŸkilendirilmemesi gerektiÄŸi bildirildi. Aynı sebeple, birçok bilimsel yayın ve medya kuruluÅŸu, koronavirüs ile Çin ifadelerini bir arada kullanmamaya baÅŸladı.
 
 
Müellifler: Abdullah Uçar, M. Yusuf Özdemir / Kaynak: SETA_Analiz

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.