Sosyal Medya

İhsan Süreyya Sırma: Hz. peygamberin tevhid mücadelesi

Tevhid, Allah dışındaki bütün güçleri tanımama, boyun eğmeme, onlara karşı çıkarak inkâr etme eylemi olduğundan, iktidarları elinde tutan sömürücü ve işgalci güçler, menfaatleri açısından tabii olan sömürü kanunlarına ters düşen bu devrimci harekete, sömürünün âleti olmaktan öteye gidemeyen resmî din vasıtasıyla karşı çıkıyor, savaşıyorlardı.



Batıl temelli egemen devletler nasıl yıkıldı?
 
Uzak DoÄŸu’da, deÄŸiÅŸik hanedanlarla insanları ezmekte olan Çin imparatorluÄŸu bir yana bırakılacak olursa, Emperyalizmin Batı’daki yani Asya, Avrupa ve Afrika’daki temsilcileri, Bizans Rum imparatorluÄŸu ve Ä°ran Sasanî Ä°mparatorluÄŸu olarak karşımıza çıkardı.
 
Milâdi 7. yüzyılın bu iki süper devleti menfaatleri uÄŸruna zaman zaman çatışmakta, hatta savaÅŸmaktaydılar. Ä°ran ve Bizans Ä°mparatorluklarının tebaalarını oluÅŸturan milletler tıpkı Firavun döneminde olduÄŸu gibi sindirilmiÅŸ, uydulaÅŸtırılmış ve kendilerini krallarının ya da ÅŸahlarının uÄŸruna, her an ölüme atabilecek ÅŸekilde eÄŸitilmiÅŸ yani köleleÅŸtirilmiÅŸlerdi.
 
Dünya borsası bu iki süper devletin elinde bulunduÄŸundan, sadece Ä°ran ve Bizans paraları geçerliydi ticaret pazarlarında…
 
Uydu devletlerin hemen hepsi, bu iki efendi devletin kur ayarlamalarına tabiydiler. Bugünün dolar hegemonyasını, o gün için Ä°ran ve Bizans dinarları ellerinde bulunduruyorlardı. Bu büyük devletlere bağımlı, küçük ve de uydu devletlerden bir tanesi de Mekke ÅŸehir devletiydi ve o da Ä°ran ve Bizans paralarını kullanıyordu ticaretinde…
 
Dünya platformunda hiç bir siyasi etkinliÄŸi bulunmayan Mekke ÅŸehir devleti içinden öyle bir insan ortaya çıktı ki getirdiÄŸi mesajla sadece içinde bulunduÄŸu devleti deÄŸil, dünyayı sömürmekte olan iki süper devletin de sultalarına dur dedi.
 
Peki, “Bu nasıl oldu? Dünya süperlerine; meselâ günümüz Amerika’sına ya da Batı ittifakına kafa tutmak kolay bir ÅŸey mi? Amerika ve Batı’nın 7. yüzyıl temsilcileri olan Ä°ran ve Bizans’ı dize getirmenin silâhı neydi? Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem nereden baÅŸladı, nasıl bir yöntem uyguladı davasının mücadelesinde?” Ä°ÅŸte, dünya tarihçilerinin akıllarına durgunluk veren soru budur!
 
Hazreti Rasulullah’ın düÅŸmanları ve destekleyenleri
 
Büyük insanların, büyük güçlerinin olması lâzım; bütün çaÄŸların en büyük insanı olan Allah’ın Resulü Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi vesellemin gücü neydi? Elbetteki, Tevhid…
 
Evet, Hz. Muhammed sallallahu aleyhi vesellemin, Ä°ran ve Bizans emperyalizmlerine son veren silahı, onun Cebrail vasıtasıyla getirmiÅŸ olduÄŸu tevhid inancı, yani kulluÄŸun yeniden tanzimiydi. Ona Allah tarafından vahiy edilmiÅŸ olan kanun, çarpıtılmış olan ‘abd (kul) ve abdiyet’ (kulluk) kavramlarının yeniden asıl manalarına kavuÅŸturulmasını, kulluÄŸun bu asla göre yerine getirilmesini, ‘abd ile mabûd’ yani ‘kul ile kendisine kulluk edilecek olan’ın açıkça belirlenmesini ve bu yeni esasa göre kulluÄŸun yeniden tanzimini hedefliyordu.
 
Ne var ki insanlar arasındaki kulluk sistemi o derecede tefessüh etmiÅŸti (ÇürümüÅŸ, bozulmuÅŸtu) ki, bunu deÄŸiÅŸtirmek kolay olmuyordu. Ve bu karışıklıktandır ki, Mekke devletinde kozmopolit bir ÅŸirk dini mevcuttu. Ä°slamî tebliÄŸi zorlaÅŸtıran da buydu zaten. Çünkü genelde Mekke toplumunda Allah’ı inkâr eden hemen hemen yok gibiydi. Herkes Allah’a inanıyor, O’nun adına kurbanlar kesiyor, Evi Kâbe etrafında, tavaf ederek ibadet ediyor, Allah adına yemin ediyordu.
 
Peki, Allah’ı bu derecede bilen Mekke toplumuna, Hz. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem neyi teklif ediyordu? Onlara nasıl bir kulluk teklif etti ki ona karşı çıktılar? Ä°ÅŸte üzerinde durulması gereken husus budur.
 
Hz. Ä°brahim’in oÄŸlu Ä°smail’le (aleyhimüsselam) Kâbe’yi yeniden inÅŸa edip, Mekke’de Ä°slâm’ı yerleÅŸtirmelerinden sonra, zaman içinde bu dine, yabancı unsurlar, deÄŸiÅŸik düÅŸünce ve inanç sistemleri sokulmuÅŸ; din, Hazreti Ä°brahim’in dini olmaktan çıkarılmış, içinde yanlış bir Allah inancıyla beraber, karışık bir puta tapıcılık oluÅŸmuÅŸtu. Buna, ‘ÅŸirk dini’ diyoruz.
 
Hz. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellemin tevhid silahı, bütün sömürücü güçleri hedef aldığı içindir ki onun en azılı düÅŸmanları, o gün olduÄŸu gibi bugün de müstekbirlerdir, kapitalistlerdir, dünyayı ve insanları sömürme çarklarını ellerinde bulunduranlardır. Çünkü onun kanunlarının tavizsiz olarak uygulandığı yerlerde, menfaat grupları zemin bulamıyor; birilerini soyma, ezme, iÅŸkence yaparak sindirme eylemlerini sürdüremiyorlardı.
 
Hz. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellemin mücadelesine karşı çıkanlar nasıl müstekbirler, kapitalistler, menfaat grupları, devlet adamları idiyse; bunun tam aksine olarak da onun davasını destekleyenler, ona gönül verenler de mustazaflar, yani ezilen insanlardı. Özellikle hürriyetleri ellerinden alınmış olan köleler ile fakir tabaka, kurtuluÅŸlarını, bu Nebevi mesajda görüyorlardı.
 
Tevhidle ÅŸahsiyet bulanlar
 
Mesela; Bilal bunlardan bir örnektir. Ona iÅŸkencenin her türlüsü yapıldığı hâlde, o yine sabrediyordu.
 
Hz. Bilal radıyallahu anhı bu kadar çetin iÅŸkenceye mukavemet etmeye götüren güç, Müslüman olmakla elde etmiÅŸ olduÄŸu ÅŸahsiyetti. Müslüman olmadan önceki Bilal, köle pazarlarında istenildiÄŸi gibi kullanılan, ‘alınan-satılan meta’ durumunda bir insandı. O, insan oluÅŸunun farkında bile deÄŸildi. Ruhuna kadar iÅŸlemiÅŸ olan kölelik, ona öyle oluÅŸunu tabii gösteriyordu.
 
Hazreti Bilal radıyallahu anh asrı saadet dönemi öncesinde, adeta kölelik için yaratıldığını, onun görevinin sadece efendilere hizmet etmek olduÄŸunu zannediyordu. Hayvanlar gibi dövülmesine, hakaret edilmesine, en iÄŸrenç iÅŸlere koÅŸulmasına raÄŸmen; o bunu tabii görüyor, itaat ediyordu. Ä°tiraz etme ya da isyan etme gibi insana özgü hasletleri, yitirmiÅŸti diÄŸer köleler gibi. Bunu düÅŸünemezdi bile! Efendilere isyan ne demek? Ä°ÅŸte, böyle bir durumda olan Bilal radıyallahu anh, Ä°slam’la tanışınca, ÅŸahsiyetini buldu. Kendisinin de diÄŸer insanlar gibi insan olduÄŸunu öÄŸrendi. Elde ettiÄŸi bu ÅŸahsiyet gücüyle, isyan etmeyi, haksızlıklara karşı-pasif de olsa- direnmesini kavradı.
 
O zamana kadar onun için Efendi olanların da kendisi gibi birer insan olduklarını fark etti. Efendi konumunda olan bu insan sömürücülerinin, birer canavar olduklarını esas köle yapılması gerekenlerin, insanların kanlarına giren bu caniler olduÄŸunu idrak etti de onlara isyan ederek “la” (hayır) diyebildi. Ä°ÅŸte Ä°slâm mesajı, böylesi bir ÅŸahsiyet kazandırıyordu insanlara ki insanların kurtuluÅŸları, sadece ve sadece ÅŸahsiyet sahibi olmalarıyla mümkündür. Åžahsiyeti olmayan bir insan için kurtuluÅŸtan söz edilemediÄŸi gibi bu insan, ölünceye dek köle kalmaya mahkûmdur! Ä°sterse Hür’ler statüsünde yaÅŸasın!
 
Hürriyet ancak tevhidle
 
Tevhid, Allah dışındaki bütün güçleri tanımama, boyun eÄŸmeme, onlara karşı çıkarak inkâr etme eylemi olduÄŸundan, iktidarları elinde tutan sömürücü ve iÅŸgalci güçler, menfaatleri açısından tabii olan sömürü kanunlarına ters düÅŸen bu devrimci harekete, sömürünün âleti olmaktan öteye gidemeyen resmî din vasıtasıyla karşı çıkıyor, savaşıyorlardı.
 
Mekke’nin ileri gelen kapitalistlerinden olan Ebû Cehil’in zoruna gidiyordu; kendi kanununun köleleÅŸtirdiÄŸi insanların, bir baÅŸka kanunla kölelikten çıkarılmaları, bu kölelerin -vatandaÅŸ statüsü bakımından da olsa- kendi seviyelerine çıkarılmaları, hatta kendilerinkine zıt olarak geliÅŸme gösteren bu kanunlara göre de onlardan üstün tutulmaları… Mekke’deki hâkim güçler hazmedemiyorlardı iÅŸte bu geliÅŸmeleri…
 
GördüÄŸümüz gibi Ä°slâm’ın tevhid akidesi, yani inancı, inkârla baÅŸlıyor iÅŸe… Allah dışında, iktidar sahibi olup ilâhî ahkâma ters düÅŸen bütün yönetimlere “lâ” (hayır) deyip onları inkâr etmek, kabul etmemektir tevhid…
 
Onun içindir ki bir insan, bazı ÅŸeyleri inkâr etmesini bilmiyor; bütün zulüm ve istibdatlara raÄŸmen, mütegallibe sınıfa ya da sınıflara dur deme cesaretini gösteremiyor, ÅŸahsiyetini ortaya koyamıyorsa artık o insanın, insanlık davasına giriÅŸmesi hem beyhude hem de muhaldir.
 
Sadece ÅŸahsiyet sahibi olan insanlar, zulüm ve istibdatlardan rahatsız olduklarındandır ki zulüm çeken insanları hürriyetlerine kavuÅŸturmak için hayatlarını ortaya koyarlar!
 
Ä°ÅŸte, Hazreti Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem, Ä°slâm’ın bu kanunu ile insanlara ÅŸahsiyetlerini kazandırmak istiyordu ki tevhid ve onun mücadelesi budur. O büyük dava adamı, insanlara “la” (hayır) demelerini öÄŸretiyordu ki bunu öÄŸrendikten sonra “illa”(sadece) diyebilsinler. Çükü müstesnayı (ortaya) çıkarabilmek için önce kabul edilmeyenlerin sıralanmaları gerekir. Onun için rahmetli Pakistanlı ÅŸair Muhammed Ä°kbâl ÅŸöyle sesleniyordu dünyada ezilen, sömürülen insanlara: “Ezilmekte olan ÅŸu insanlar, ‘lâ’ kılıcını kuÅŸansınlar da ‘Ä°llâ’ ile, Emperyalizmin putlarının nasıl devireceklerini size söyleyeyim!”
 
Kısaca, “lâ” demesini bilmeyenler “illâ” diyemezler!
 
Hazreti Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem ÅŸöyle müjdeliyordu ezilen insanları: “Lâ ilahe illallah deyin, Bizans’ın ve Ä°ran’ın sarayları yıkılacak! Sizlerin ezilerek ellerinizden alınan haklarınızla zulüm kanunlarına göre yapılmış bu sömürü merkezleri birer birer çökecek, yerle bir edilecek. Yeter ki siz ÅŸahsiyetinizi bulun ve sizi ezenlere ‘lâ’ deyin!”
 
Çünkü ezilmekte olanlar, kendilerini ezmekte olanları ilâh olarak görmektedirler. Gerçek kulluk sisteminin terk edilerek, insanların ilâh edinilme hadisesini Kur’an ÅŸöyle anlatıyor: “Âlemlere bir uyarıcı olsun diye kuluna Furkân’ı indiren Allah’ın ÅŸanı yücedir. O, göklerin ve yeryüzünün mülkü (hükümranlığı) kendisine ait olandır. Çocuk edinmemiÅŸtir. Mülkünde hiçbir ortağı da yoktur. O her ÅŸeyi yaratmış ve yarattığı O ÅŸeyleri, bir ölçüye göre takdir etmiÅŸtir. (Ä°nkâr edenler), Allah’ı bırakıp hiçbir ÅŸey yaratmayan ve zaten kendileri yaratılmış olan, üstelik kendilerine fayda ve zararları dokunmayan, öldürmeye, yaÅŸatmaya ve ölüleri diriltip kabirden çıkarmaya güçleri yetmeyen ilahlar edindiler.” (Furkân; 1-3)
 
Bir baÅŸka ayette de bu konuda ÅŸöyle denilmektedir: “Onlar, kendileri için kuvvet ve ÅŸeref (kaynağı) olsunlar diye, Allah’tan baÅŸka ilahlar edindiler. Hayır! Ä°lahları, onların ibadetlerini inkâr edecekler ve kendilerine düÅŸman olacaklar.” (Meryem; 81-82)
 
Ä°ÅŸte, insanları bu konularda aydınlatmaya çalışan Hz. Rasululllah sallallahu aleyhi vesellemin Ä°slâmî tebliÄŸine, Mekke devleti en sert bir ÅŸekilde tepki gösterdi. Rejimlerini ilâhlaÅŸtırmış olan bütün devletlerin yaptıkları gibi Mekke Devleti de bu yeni inanç sistemini benimseyen insanlara, yani Müslümanlara en korkunç iÅŸkenceleri uyguladı. Ama fayda vermedi.
 
Neden? Çünkü insan dediÄŸimiz bu yaratık, insanlığına sahip olduÄŸu müddetçe Allah tarafından öyle bir güçle donatılır ki inancı uÄŸruna önünde hiç bir engel tanımaz, davasını sahiplenir, velev ki bu “davayı sahiplenme” onun hayatına mal olsun!
 
 
Kaynak: Gülistan Dergisi / Nisan 2016

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.