İdlib için 5 Mart Zirvesi: Sistemin psiko-tarih ataklarının testi
Follow @dusuncemektebi2
Bütün bu psiko-tarih atakları altında -şayet gerçekleşebilirse- 5 Mart 2020’de dünya düzeni bir kere daha test edilecek; barışın mı, savaşın mı ağır bastığı ortaya konacaktır.
Ä°dlib meselesi yolun sonudur. Dahası bölgesel düzenin saÄŸlanmasında uluslararası sitemin son imtihanıdır. Elbette, 2018’den beri çok iyi sürdürülen Türkiye-Rusya iliÅŸkilerinin geleceÄŸi de buna baÄŸlıdır.
Çatışmasızlık bölgeleri oluÅŸturma arzusu ile ortaya konan iradelerin savaÅŸa evirilmesi, sorunun ne denli derin olduÄŸunu göstermektedir. Sorunun temeli sadece insani kayıplar, insancıl hakların ihlali ve muannid bir rejimin kendi halkını yok edip iktidarını sürdürme gayreti olmadığı ayan-beyan ortadadır.
Suriye meselesinin gelip düÄŸümlendiÄŸi Ä°dlib, gizli sürdürülen 3. Dünya Savaşı’nın son noktasıdır.
Abarttığımı düÅŸünenlere hatırlatayım: Küçük bir kara parçası için ABD, Rusya, Fransa, Almanya ve Türkiye’nin büyük mücadelelere giriÅŸmesini 3. Dünya Savaşı deÄŸil de ne ile izah edeceksiniz? Gerek iki büyük savaşın ve gerekse soÄŸuk savaşın argümanları da masada iken buna ne isim vereceksiniz? Sorundan en çok etkilenen ülke Türkiye ile en az etkilenen Rusya’nın -ÅŸimdilik- bir blok oluÅŸturması, ABD’nin eski savaÅŸlarda olduÄŸu gibi, elini taşın altına koymadan parsayı toplamaya çalışması; Almanya ve Fransa’nın müÅŸterek mesaileri dünyanın her iki savaÅŸta yaÅŸadıklarını hatırlatmaktadır.
Küresel güç iddiasındaki ABD kenarda seyrederken; meseleye doÄŸrudan taraf olan Türkiye ve Rusya ile NATO’nun iki önemli kanadı Almanya ve Fransa’nın 5 Mart’ta bir araya gelecek olması sorunun son aÅŸamaya veya bugüne kadar yaÅŸanmayan yeni bir aÅŸamasına gelindiÄŸini göstermektedir. Kabul etmeliyiz ki; Türkiye’nin ama özellikle Sn. CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın zorlamasıyla yapılacak olan bu zirve, ne zenginler kulübünün G7 toplantılarına ne de zenginler ile zengin olmak isteyen G20’lerin altın gününe benzemektedir. SorumluluÄŸu daha büyük ve muhtemel sonuçları ise çok daha önemlidir.
5 Mart zirvesi ya dünya barışına giden yola taÅŸ döÅŸeyecek ya da döÅŸenen mayınların patlamasına zemin hazırlayacaktır. Önemine raÄŸmen bugüne kadar yaÅŸanan tecrübeler, buradan kolay sonuç alınmayacağını da göstermektedir. Tıpkı yakın zamanlarda Libya için bir umut olarak pompalanan Berlin zirvesi gibi. Ancak Suriye meselesinin bundan fazla soÄŸutulmaya, zamana yayılmaya tahammülü kalmamıştır. Zira bölgede ABD, Rusya ve Türkiye’nin askeri yığınakları; çeÅŸitli ülkeler adına hareket eden silahlı vekiller ile Rusya ve Ä°ran desteÄŸindeki şımarık rejimin bu dar alanda kendilerini daha fazla kontrol edebilmeleri mümkün deÄŸildir.
Böyle bir durumda, avantajın kimde olduÄŸunu söylemek de imkansızdır. Zira herkes sonuç almak peÅŸinde olduÄŸu için insani deÄŸerleri ve duyguları bir kenara bırakıp Makyavelci davranışı tercih edeceÄŸinde kuÅŸku yoktur.
5 Mart için baÅŸkanlarını hazırlayacak ekipler ÅŸimdiden psiko-tarih tahlillerine baÅŸlamışlardır. Danışmanlar, Türkiye’nin ne tarihi, kültürel ve dindaÅŸlık hukukunu ne de doÄŸrudan yaÅŸadığı güvenlik tehdidini baÅŸkanlarının önüne koymayacaktır. Bilakis, Suriye’de, kendi tarihsel iddialarını ve sonuçlarını hatırlatacaklardır.
Fransız danışmanlar, 19. yüzyılın ortalarından itibaren Fransa’nın Levanten (Suriye-Lübnan) bölgesindeki faaliyetlerinin kendilerine 2. Dünya Savaşı’nın sonlarına kadar bölgede manda yönetimi kurma hakkını verdiÄŸini söyleyeceklerdir.
Almanlar Merkel’e; Bismark’ı atlatıp dünya politikalarına yönelen Kral Wilhelm’in hikayesini ve belki de Suriye ve Filistin ziyaretini anlatacaklardır. Osmanlı’yı da yanına alarak girdiÄŸi savaÅŸta yenilmesine raÄŸmen, bugünkü güçlerini, doÄŸuya açılma siyasetiyle elde ettiklerini hatırlatıp Merkel’in inatçı tavrını besleyeceklerdir.
Putin’in danışmanlarını dinlemesine gerek kalmayacaktır. Zira, 500 yıllık hayallerinin Napolyon’un eski Osmanlı toprağı olan Mısır Seferi’ne çıkması akabinde hayata geçtiÄŸini ve bu sayede Osmanlı üzerinden Akdeniz’e inebildiklerinin farkındadır.
Bu gerçekler sıradan bir tarih okuyucusunun bile aklında saklı iken, Türkiye’yi zamana oynamaya zorlayanların, sözde savaÅŸ karşıtı görünüp peÅŸinen maÄŸlubiyeti benimsetmek isteyenlerin, -eskilerin deyimiyle- “irabda mahalli” yoktur. Hele, dünya arka bahçenizi iÅŸgal ederken, sizin balkondan seyretme lüksünüz hiç yoktur.
Hülasa, bir kere daha hatırlatalım. Bütün bu psiko-tarih atakları altında -ÅŸayet gerçekleÅŸebilirse- 5 Mart 2020’de dünya düzeni bir kere daha test edilecek; barışın mı, savaşın mı ağır bastığı ortaya konacaktır.
Zekeriya KurÅŸun / YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.