Selahattin Çakırgil: Seçime giden İran'dan yansımalar
Follow @dusuncemektebi2
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararları doğrultusunda bazı kişi ve organizasyonların Türkiye'deki mal varlıklarının dondurulmasına ilişkin kararlar Resmi Gazete'de yayımlandı.
Bugün Ä°ran’da 290 kiÅŸilik Meclis için m.vekilliÄŸi seçimi var..Seçimin nasıl yapıldığını anlatmak hem uzun olur, hem de zor.. Ä°ranlı inkılab liderlerinin bir kısmının isimlendirmesiyle ‘demokrasi-y’i dinî’ oluyormuÅŸ bu.. Evvel yoÄŸ idi, iÅŸbu rivayet yeni çıktı, son zamanlarda.. Binlerce kiÅŸi aday oluyor, bunlardan adaylıkları ‘Åžûrâ’y-ı Nigehbân’ denilen ve bizdeki Anayasa Mahkemesi benzeri son derece geniÅŸ yetkili -ve de‘Veli-yy’i Faqîh’ tarafından belirlenmiÅŸ faqîhler ve hukukçulardan oluÅŸan- bir kuruluÅŸ tarafından reddedilenler seçimlere katılamıyor. Reddedilenler için o kurumun elinde elbette bir takım ölçüler vardır, ama, kiÅŸilerin ÅŸahsiyetlerinin zedelenmemesi için diyerek redd sebepleri kamuoyuna açıklanmıyor, kendileri isteseler de.. Bu ölçülerin başında da tabiatiyle, ‘Velâyet-i Faqîh sistemine baÄŸlılık’ geliyor. Ancak bu baÄŸlılık öyle sadece lafla olmuyor, ‘iltizam-ı amelî’denilen ve baÄŸlılığın amelî/ pratik olarak isbatlanması ve bunun da, ‘Åžûrâ-y’ı Nigehbân’ın itminan içinde olmasını gerektirecek derecede gösterilmesi veya belgelenmesi gerekiyor.
Evet, Ä°ran’daki sistemin adı, kendi fıqhî terimlerine ‘Velâyet-i faqîh’ sistemi.. Yani, Müslüman toplumun, Ä°slâmî ilimlerde ‘feqahat/ derin bilgi) sahibi bir Ä°slâm âliminin velâyet’i, önderliÄŸi altında yönetilmesi sistemi.. Nasıl ki, rüÅŸd yaşına gelmemiÅŸ çocuklar anne-babalarının kanunî velayeti altındadırlar, her ÅŸeyden ‘ebeveyn’ler sorumludur; burada da toplum, ‘Veli-yy’i faqîh’in sorumluluÄŸu altındadır. Amma, çocuk, rüÅŸd yaşına gelince velâyet altında olmaktan kurtulsa bile..
Amma, bazı tarifler veya sorgulamalar da buradan baÅŸlıyor..Çünkü, hele de son zamanlarda ÅŸu yaklaşıma, mescidlerde, ekranlarda ve Cuma namazlarında; ‘Veli-yy-i faqîh’ (yani, velâyet-i faqîh makamında olan kiÅŸi) , sadece toplum ve diÄŸer faqîhler üzerinde son sözü söylemeye sahib olan kiÅŸi deÄŸildir; o aynı zamanda, (zuhûru beklenen) Mehdî’nin de, Emîr-ul’Mu’minîn (Hz. Ali)nin de, Hz. Peygamber (S)’in de veAllah’u Teâlâ’nın vekilidir.. O halde ona itaat etmek, bütün bu zikredilen makamlara itaat etmek demektir. Vekil, hata yaparsa, azledilir. Allah’u Teâlâ hata yapmayacağıma göre, Vekil’i de hata yapmaz ve yapacak olsa, bir ÅŸekilde vekâletten azledilir; o halde, ‘Veli’yy’-i faqîh’e itaat, ÅŸer’an kayıtsız ÅŸartsız, ÅŸarttır! Ve onun teyidi olmadıkça, halkın iradesinin hiçbir kıymeti yoktur..’ deniliyor, en açık ifadelerle..
Bu açıdan bakıldığında, yüzlerce ünlü ismin adaylığının bile bu seçim öncesinde reddedildiÄŸi görülüyor. Sadece halen m.vekili olan 90 kiÅŸi de reddedilmiÅŸ bulunuyoır. Ki bunların başında, Ä°ran Meclisi’nin BaÅŸkan Vekillerinden ve uygulamalara sert eleÅŸtirileriyle tanınan ve de ‘Veli’yy-i Faqîh’e açık mektuplar yazarak, (9 senedir yargılanmaksızın özel bir yerde tutulan eski baÅŸbakan Mîr Huseyn Musevî ve hanımı Zehra Rehneverd ile eski Meclis Bakanları’ndan Mehdî Kerrubî’nin bu ÅŸekilde tutulmalarınının sebeini sormak gibi) bazı hassas konulara cevap aramasıyla da bilinen Ali Mutahharî geliyor. Ali Mutahharî, Ä°slâm Ä°nkılabı Hareketi’nin teorisyenlerinden sayılan ve Ä°nkılab’ın henüz birinci yılında, 40 sene önce bombalı bir saldırıda hayatını kaybeden ünlü Âyetullah Murtezâ Mutahharî’nin oÄŸlu.. Evet, onun adaylığı da reddedildi. Sebebini öÄŸrenmek için o kadar çalıştıysa da, fazla bir ÅŸey elde edemedi ve sadece ‘Veli-yy’i Faqîh’e baÄŸlılığının ‘iltizam-ı amelî’ derecesinde olmadığından dolayı reddedildiÄŸini öÄŸrendiÄŸini açıkladı.
Evet, bu seçime, bilgi kabilinden bu kadar deÄŸinmekle yetinelim.
Ayrı bir sancılı konuya da deÄŸinelim: Ä°ran makamlarının, Rusya ile aynı paralelde, Türkiye’yi, ‘Suçi Mutabakatı’naaykırı hareket etmekle ve ‘teröristlere yardımcı olmak’lasuçlaması ilginç.. Dahası, hem de ‘Ä°nkılab Muhafızları Ordusu’nun yarı resmî internet sitesinde bu konuda yazılan haber ve makalelerin altında yayınlanan ‘okuyucu yorumları’nda ErdoÄŸan için ‘çocuk kaatili’ gibi,‘Osmanlıların torunlarına hadlerinin bildirilmesi’ gibi yığınla saldırı yorumlarının yazılabilmesi ve yayınlanması da daha bir ilginç.. Açıktır ki; bu ifadeler, ‘Ä°slâm kardeÅŸliÄŸi’sözlerini dillerinden düÅŸürmeyenler için bir büyük ayıp olarak yeter.. Ki, biz onların hemen herbirisine, Ä°ran’ın mazlum halkının suçlanmasına yol açmaması için deÄŸinmiyoruz.
Ve, soyadının mânâsına ‘sâdık’ kalan bir ‘güzel söz’ sahibi..
Bu vesileyle, burada, Ä°ran’lı siyaset bilimcilerden Prof. SâdıqZibâkelâm’ın Ä°ran medyasını, Ä°dlib’de yaÅŸanan insanlık dramına sessiz kalmasından dolayı eleÅŸtirdiÄŸini ve ‘Suriye , Ä°ran medyasında ileri sürüldüÄŸü gibi BeÅŸÅŸar Esed’i çok seviyorsa, milyonlarca insan niye Türkiye sınırına doÄŸru kaçıyor?’ diye mantıkî bir sual sorabildiÄŸini de hatırlatalım..(Soyadı, ‘güzel kelâm/ söz’ mânâsına gelen) Zibâkelâm, her ne kadar, bu sorusuna mantıklı bir cevap alamıyacak olsa da..
Biz Müslümanların mes’elelerine, ‘filânlar memnun; filanlar da rahatsız olsun’ diye deÄŸil, inancımızn gereÄŸi olarak sahip çıkıyoruz!
Geçenlerde, Hürriyet’ten E. Özkök, ‘Râbıta-tu’l-Âlemi’l-Ä°slâmî’ adlı bir kuruluÅŸun Mekke’de tertiplediÄŸi ve Ä°slâm dünyasından 1000’e yakın kiÅŸinin katıldığı bir toplantı sonunda Türkiye’yi suçlayan bir bildiri yayınlamasına deÄŸinmiÅŸti.
Bu teÅŸkilatın yönetim kurulunda da, baÅŸta Suûd Kralı olmak üzere, bir takım kralların ve diktatörlerin ‘kapıkulu ulemâsı’ konumunda olan kiÅŸiler var..
Bu kiÅŸilerin baÅŸkanlığındaki o toplantı sonunda, ‘Türkiye’nin Libya’daki varlığı’ kınanmış..
Özkök, ‘Mekke’de sırtımıza saplanan bu ulemâ bıçağını görünce, sizin deiçinizden ‘Yuhh’ demek gelmedi mi?’ diye soruyor ve sonra da, kendi mantığı açısından yadırganmaması gereken ÅŸu görüÅŸünü dile getiriyordu:
‘DeÄŸer mi böyle bir “ümmet” için bunca fedakârlığa...’
Evet, E. Özkök kendi deÄŸerler sistemi ve bakış açısından öyle diyebilir. Ama, biz de sık sık karşılaÅŸtığımız bu ve benzeri soruları karşılık hemen belirtelim ki, ‘Biz Kudüs ve Filistin’e, ‘filanlar memnun olsun ve filanlar da olmasın..’ diye deÄŸil, inancımızın gereÄŸi olduÄŸu için,Müslüman kimliÄŸimizin haysiyet ve ÅŸerefini korumak için sahib çıkıyoruz.’ Ve bu gibi ‘Kapıkulu ulemâsı’na da, onların ‘emperial güçlerin kuklası olan patronları’na da bitmeyecek bir nefretimiz vardır ve onların varlığı bizim mücadelemizin ne kadar çetin olduÄŸunu da bize hatırlatıyor ve biz de çetin mücadelelere tâlibiz. (Bu vesileyle belirteyim ki, bu satırların sahibi, Râbıta denilen bu karanlık teÅŸkilatın maskaralıklarını, Kıbrıs’ta 1978’de tertipledikleri bir toplantıya katıldığında net olarak görüp, onları, o zaman yayınlamakta olduÄŸumuz –haftalık- Tevhîd dergisinde uzun uzun yazmıştım. Yani, bizim o gibi teÅŸekküllere bakışımız yeni deÄŸildir ve bu konuda rahatız.)
Kaynak: Star-21 Åžubat 2020 Cuma
Ama, Özkök ve benzerlerine öyle soruları sorma fırsatını veren bu gibi zavallılar, Ä°slâm Ümmeti’nin yüz karasıdır. O yüz karalarına bakarak deÄŸil; mensubu olmakla iftihar ettiÄŸimiz bu Ümmet için ve her ne fedakârlık yaparsak yapalım azdır ve her çabamız, inancımızın hayatiyeti, haysiyeti ve ÅŸerefi içindir.
Henüz yorum yapılmamış.