Sosyal Medya

Selahattin Çakırgil: Darbecilik başlı başına terördür

Meselâ, İstanbul’da birileri gösterişli isimlerle bir ‘çalışma grubu’ veya bir ‘düşünce kuruluşu’ oluşturup, ‘B. Amerika’da Kasım-2020’de yapılacak seçimlerde Trump’ın kazanması veya kazanamaması halinde, Amerikan Ordusu içindeki, orta rütbeli subaylardan bir grup darbe yapabilir..’ gibi bir açıklama yapsalar..



Bu haber Amerika’ya ulaÅŸtığında, oradaki insanlar ve hele de medya organları, buna ‘komik’ bile demez, ‘hezeyan’ diye yanından geçerler, herhalde.. Bırakalım onu, 25-30 sene öncelerde ‘Ruslar Geliyor..’ isimli bir komedi filmi yapılmıştı, güyâ, - Ruslar -film gereÄŸi- Amerika’yı iÅŸgal ediyordu. Konusu komedi olsa da, insanlar gülmek-eÄŸlenmek için bile, fazla bir itibar göstermedilerdi.
 
***
Bir alman yazarının da bir sözü vardı, ‘Almanya’da askerî darbe olmaz, çünkü kanûnen yasaktır..’ ÅŸeklinde..
***
Ama, bu gibi iddialar Türkiye’de veya özellikle Müslüman coÄŸrafyalarındaki ülkelerde, ÅŸimdilerde -eskilerin ‘fısıltı gazetesi’ dedikleri dedikodu ve fitne mekanizmalarının yerini alan- ‘sosyal medya’ denilen bir çöplükten yükseldi mi; nicelerinin aÄŸzında, ‘Aaaa, Amerika’daki Rand Corp......’ -isimli düÅŸünce kuruluÅŸu, 2020’de darbe olabilir.’ demiÅŸ diye; Samuel Beckett’in ‘Godot’yu Beklerken..’ isimli oyunundaki gibi bir bekleyiÅŸ içine giriveriyorlar. Ve, ‘darbeden baÅŸka bir çıkar yol yok, bunları iktidardan uzaklaÅŸtırmak için..’ diyenler ve onların bu hayallerinden kendi geleceklerini kurmaya çalışanlar medyada üstü açık veya kapalı beyanlarla, bu darbe iddialarına heyecanla yaklaşıyorlar.. Demek ki, toplumumuzda, ‘sadist’ (baÅŸkalarına eziyet etmekten zevk alan), ya da ‘mazoÅŸist’ (kendilerine zulmedilmesinden zevk alan) kimseler varlıklarını henüz de sürdürüyorlar.
 
***
‘Milleti kurtarmak adına’ diye, ne darbe hıyanetleri yaÅŸamadık ki..
 
‘Darbe’, lafzî olarak ‘vurmak’ demektir. Her alanda kullanılabilir bu kelime.. ‘Åžiddetli bir darbe indirdi.. Ticarî açıdan bir darbe yedi.. Mahkemeden çıkan karardan büyük darbe aldım..’ gibi..
 
Ama, bir siyasî terim olarak, ‘Hükûmet darbesi’ (fransızcadaki ‘Coup d’État../Kudeta)’ sözü, ‘hükûmeti devirmek’ mânâsında kullanılır ve o darbeden, hele de asıl büyük darbeyi yiyen toplum kesimleri, büyük zarar görür. Bunun için darbe dedikodusu bile dehÅŸet verici çaÄŸrışımlar uyandırır. Çünkü, mâÅŸerî hâfızâ, o darbe dönemlerinde yaÅŸananları ya bizzat tadmıştır; ya da geçmiÅŸte yaÅŸanan zorbalıklar, akıl almaz zulümler mâÅŸerî vicdanda onulmaz yaralar açmıştır.
 
Bir hükûmet sistemindeki hattâ en kötü kanunî kurallar bile, hiç kuralsız olmaktan yeÄŸdir ve darbe ile, kanunî temeller dinamitlenir ve ondan, hesaplanamayan geliÅŸmelerle baÅŸarılı olan darbeciler dışındaki hemen bütün sosyal kesimler büyük zararlar görür..
 
Elbette baÅŸka güçler de darbe yapabilir, ama, darbe hele bir de, ‘askerî darbe’ ÅŸeklinde olursa.. milletin ve ülkenin hayatının ve ÅŸerefinin korunması için milletin parasıyla alınmış silâhlarla donatılan bir ordu içindeki, tahakküm sevdalısı bazı askerî odaklar veya gizli örgütler, bir darbe /‘kudeta’ yaparlar ve ister emir-komuta zinciri içinde, ister emir-komuta zinciri dışında bir askerî isyan yoluyla iktidar/yönetim mekanizmasına el koyarlarsa.. O zaman, seddi yıkılmış bir barajdaki su nasıl önüne geleni ezer geçerse, o sonuç, ya da hızla giden bir trenin raylardan çıkmasıdır durumu yaÅŸanır.
 
Bizim hele de son 200 yılımız, bir ‘darbeler tarihi’dir
 
Sadece son 300 yıl oyunca ve hele de (milâdî-1908 yılındaki) Ä°kinci MeÅŸrutiyet ve de 1923’lerde ise saltanat sisteminin kaldırılıp, hiçbir kanun tanımayanların aÄŸzından çıkan sözler kanun sayılarak kurulan ‘ÅŸeflik’ler döneminde.. (Ki, 1830’larda Osmanlı ülkesine vazifeli bir yüzbaşı olarak gelen ve daha sonra Prusya/ Alman ordusunun en ünlü mareÅŸallerinden birisi olan Helmuth Karl von Moltke, Osmanlı ile ilgili tesbitlerde bulunurken, -özetle- ‘Osmanlı sultanlarının, Avrupa’daki krallar gibi sınırsız olduÄŸu sanılmaya.. Burada sultanlar Kur’an’la sınırlıdırlar..’ demekten kendisini alamamıştı. Nitekim, daha sonralarda 33 yıl iktidarda kalan Sultan 2. Abdulhamîd, 30 yaşındaki bir Hamdi Efendi’nin bir ‘fetvâ’sıyla makamından uzaklaÅŸtırılabilmiÅŸti. Sonra, o yol da tamamen kapatıldı.)
 
***
27 Mayıs 1960’da ise, bir askerî darbe ile 10 yıllık baÅŸbakan Adnan Menderes ve iki Bakan’ını, düzmece bir mahkemede, -güyâ- yargılayıp ‘Büyük Türk Milleti adına..’ diye ve adâlet adına verilen cinâyet kararlarıyla dâr’a çekmiÅŸler, yüzlerce m.vekilini de zindanlara doldurmuÅŸlar ve rejimlerindeki bozulmaları -akıllarınca- bu yöntemle düzeltmiÅŸlerdi. Ve yine hatırlayalım ki, o zamanlar nüfusu henüz 30-33 milyon civarında olan bir ülkenin kaderi, 30 yaşına bile varmamış darbeci subayların eline geçmiÅŸti!
 
O hain darbe hareketini, 12 Mart 1971’de, 12 Eylûl 1980 ve 28 Åžubat 1997’deki, ve emir-komuta sistemi içinde yapılan askerî darbeler izledi ve milletimiz ne büyük yeni acılar çekti ve ne ağır bedeller ödedi.. 27 Nisan 2007’de ise, ‘Laik-kemalist bir rejimde CumhurbaÅŸkanı olacak kiÅŸinin hanımının başı örtülü olamaz!’ gibi saçma bir gerekçeyi bile kendisine dayanak yapan bir Genelkurmay BaÅŸkanlığı’nca yayınlanan ‘Darbe Muhtırası’ ise, -daha önce örneÄŸi görülmemiÅŸ bir ÅŸekilde-, milletin kendisine verdiÄŸi vekâlet emanetini korumak için ölümü göze alıp kararlı ve dik duran bir ErdoÄŸan kayasına çarpıp darmadağın oldu.
 
***
‘Ne köle, ne zorba.. Ä°nsanca ve ÅŸerefle yaÅŸamak istiyoruz’ diyebilmek..
 
Bu noktada bir daha belirtelim ki, ‘darbe, ihtilal.. /kudeta’ gibi zorbalıklar en tehlikeli ‘terör’ eylemleridir.
 
Çünkü terör, tarafları silâhlı olan güçler arasındaki bir mücadele deÄŸil; silahsız kitlelerin, toplumun korkutularak, sindirilerek esir alınması, bir topluluÄŸun veya toplumun iradesinin etkisiz hale getirilmesi yoluyla, bir toplum veya ülkeye zorla hâkim olma eylemidir.
 
Bir takım örgütler, bir toplumu silâhlı mücadelelerle, bombalamalarla, dedikodularla, yılgınlığa sürükleyip, kendi emel ve hedeflerine teslim olmaya zorlarken bu terör eylemi oluyor da; aynı neticeyi, kitleleri dâraÄŸaçlarıyla, ölümler- sürgünler ve zindanlarla ve de açlıkla korkutarak, üstelik de devletin ve milletin silâhlarını yine millete çevirerek elde etmeye çalışanların hıyanetleri niçin terör eylemi olmasın?
 
***
Hele de emperial- ÅŸeytanî odakların iÅŸaretleriyle hareket edecek olanların zorbalık ve hıyanetleri tekrarlanmak istenirse; müslüman halkımız da, geçmiÅŸteki onca dirençsizliklerden sonra, artık, ‘zorbalıklara teslim olmayan, eÄŸilmeyen bir lider’ bulduÄŸunda, 15 Temmuz 2016 gecesi ‘Allah’u Ekber!’ diyerek gösterdiÄŸi ÅŸehâmet ve ÅŸecaâti yine sergileyecek, darbecilik terörizmine yine boyun eÄŸmiyecektir, inÅŸaallah..
 
Selahattin E. Çakırgil / Star

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.