30 yıllık dersten dünya ve ahiret yaşamı için edinilen 8 mesele
Follow @dusuncemektebi2
Herkes bir parça ekmeğin arkasında koşarak kendini rezil ediyor. Bir parça ekmeğe sahip olmak için gayrimeşru işler yapıyor. Bunu görünce bildim ki rızkı Allah’a ait olan canlılardan biri de benim. Bundan ötürü Allah için gereken vazifeye daldım. Adil olan Allah’ın nezdindeki rızkımı ise Allah’ın merhametine bıraktım.
Åžakik el-Belhi’nin öÄŸrencisi olan Hatim el-Esam’ın rivayet ettiÄŸi gibi olmalıdır:
Bir gün Åžakik, talebesi Hatem’e dedi ki: “Ne kadar zamandır benim derslerime devam ediyorsun?”
Hatem: “Otuz üç seneden beri” dedi.
Åžakik: “O hâlde söyle bakalım: Bu zaman zarfında benden neler öÄŸrendin?”
Dedi ki: “Sizden sekiz mesele öÄŸrendim, efendim.”
Bunun üzerine Åžakik: “Ä°nnalillâh ve innâileyhirâciûn. Ömrüm seninle birlikte geçti de sen benden ancak sekiz mesele öÄŸrendin, öyle mi?”
Hatem: “Yalan söylemeyi sevmem, ben bu sekiz meseleden baÅŸkasını öÄŸrenmedim” dedi.
Åžakik: “O hâlde benden öÄŸrendiÄŸin sekiz meselenin ne olduÄŸunu anlat bakalım” dedi.
Hatem dedi ki:
Birincisi: Mahlûkata baktım, her birinin bir mahbubu (sevgilisi) olduÄŸunu gördüm. Fakat bütün bu mahbuplar, kendilerini en çok kabire kadar takip edip orada bırakarak geri dönmektedir. Bunu görünce, kendime, sevapları mahbup edindim. Ta ki mezarda da benden ayrılmasın ve beni takip etsinler.
Åžakik: “Çok güzel söyledin! Ä°kincisi nedir?” diye sordu.
Ä°kincisi: “Rabbinin huzurunda (hesap vermekten) korkan ve nefsine kötü arzuları yasaklayana gelince, onun barınağı da cennetin ta kendisidir.” (Nâziât, 40-41) ayet-i celilesine baktım. Bildim ki hak, ancak Allah’ın sözündedir. Onun için var kuvvetimle nefsimi ÅŸehvetlerden uzaklaÅŸtırmaya çalışıp Allah’ın ibadetlerinde istikrara kavuÅŸturdum.
Åžakik: “Ya diÄŸerleri?” diye sordu.
Hatem dedi ki: ÖÄŸrendiÄŸim üçüncü mesele, yine bu mahlûkata bakıp gördüm ki herkesin yanında kıymetli saydığı bir eÅŸya vardır ve bu onu yükseltmektedir.
“Sizde bulunanlar tükenip gider, ama Allah’ın katındakiler kalıcıdır.” (Nahl, 96) ayet-i celilesini düÅŸündüm. Onun için elime ne geçerse, nefsime kıymetli görünen ne varsa, onu Allah’ın yanına -korusun- diye gönderiyorum.
Dördüncüsü: Yine insanlara baktığım zaman gördüm ki her biri, mala, hesaba, ÅŸan ve ÅŸöhrete meylediyor. Bütün bunların manasını düÅŸündüm ve hepsinin boÅŸ ÅŸeyler olduÄŸuna karar verdim. Sonra Allah’ın ÅŸu ayetine baktım: “Muhakkak ki Allah yanında en deÄŸerli olanınız, O’ndan en çok korkanınızdır.” (Hucurât, 13)
Bu ayeti gördükten sonra takvaya sarılarak Allah nezdinde ÅŸerefli olmayı istedim.
BeÅŸincisi: Åžu mahlûkata baktım ve gördüm ki birbirine taarruz eder, birbirini kötüler ve lanet okur. Bütün bu hareketlerin sebebini hasette gördüm. Sonra ÅŸu ayete dikkatle eÄŸildim:“Dünya hayatında onların geçimliklerini biz paylaÅŸtırdık.” (Zuhruf, 32)
Bu ayetin ifade ettiÄŸi manaya sarılarak haset etmekten ÅŸiddetle kaçtım. Rızk taksimatını Allah Teâlâ’nın yaptığına katiyetle iman ettim. Böyle olunca insanlarda kaçmayı ihtiyar ettim, halkın düÅŸmanlığından kendimi korumuÅŸ oldum.
Altıncısı: Yine halka baktım ve gördüm ki herkes birbirine saldırıp kavga ediyor. Bu manzarayı görünce Allah’ın ÅŸu ayetini düÅŸündüm:
“Åžüphesiz ÅŸeytan sizin için bir düÅŸmandır. Öyle ise (siz de) onu düÅŸman tanıyın.” (Fâtır, 6)
Sadece ezelî düÅŸmanımız olan ÅŸeytana düÅŸman kesildim ve son derece hassas tedbirler alarak ondan öcümüzü almaya çalıştım. Çünkü onun bana düÅŸman olduÄŸuna Allah ÅŸahitlik etmektedir. Åžu hâlde ondan baÅŸkasına düÅŸmanlık beslemeyi bırakmak, benim için vazife oldu.
Yedincisi: Yine baktım ÅŸu mahlûka ve gördüm ki herkes bir parça ekmeÄŸin arkasında koÅŸarak kendini rezil ediyor. Bir parça ekmeÄŸe sahip olmak için gayrimeÅŸru iÅŸler yapıyor. Bunu görünce Allah’ın ÅŸu ayetini düÅŸündüm:
“Yeryüzünde kımıldayan hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allah’ın üzerine olmasın!” (Hûd, 6)
Bildim ki rızkı Allah’a ait olan canlılardan biri de benim. Bundan ötürü Allah için gereken vazifeye daldım. Adil olan Allah’ın nezdindeki rızkımı ise Allah’ın merhametine bıraktım.
Sekizinci ise: Yine bakıp gördüm ki insanların her biri, kendisi gibi yaratık olanlardan birine sırtını dayamış. Kimisi tarlasına, kimisi ticaretine, kimisi beden gücüne ve kimisi de sanatına güvenmekte... O zaman Allah Teâlâ’nın ÅŸu ayetine sarıldım, “Kim Allah’a tevekkül ederse, O kendisine yeter” (Talâk, 3) ve sadece Allah’a tevekkül ettim: “Yalnız o bana kâfidir” dedim.
Bunun üzerine Åžakik ÅŸöyle dedi: “Ey Hatem! Allah seni muvaffak etsin. Ben Tevrat, Ä°ncil, Zebur ve Furkan ilimlerine baktım ve gördüÄŸüm diyanet ve hayır çeÅŸitleri, senin saydığın nesnelerden baÅŸkası deÄŸildir. Her müspet ÅŸey, senin saydığın sekiz temel üzerine bina edilmiÅŸtir. Demek ki bu saydığın sekiz ÅŸeyle amel eden bir kimse, Allah’ın peygamberlerine göndermiÅŸ olduÄŸu dört kitaba da uygun hareket etmiÅŸ olur.” (Hilyetü’l-Evliyâ, 8, 79; Ä°mam Gazali, Ä°hya).
Mustafa Kasadar / Milli Gazete
Henüz yorum yapılmamış.