Sosyal Medya

D. Mehmet DoÄŸan: Dilde tasviyecilik

Dilde tasfiyecilik, sonraki adlandırma ile özleştirmecilik, zihin dünyamızın en büyük belâsıdır. Bugün doğru dürüst türkçe düşünemiyorsak, konuşamıyorsak, yazamıyorsak, en başta gelen sebebidir.



Bunun milliyetçilik olarak yutturulması da meseleyi katmerleÅŸtiriyor. Gerçi bu hususta Ziya Gökalp’ın sözünü esas alırsak, mesele halledilir: TürkçeleÅŸmiÅŸ türkçedir!
 
Dilimizin tabiî deÄŸiÅŸimini saÄŸlayamadık; daha açığı, buna izin verilmedi!
 
Birileri zihin dünyamızı allak bullak etmek ve dimağımızın olaÄŸan iÅŸleyiÅŸini dumura uÄŸratmak maksadıyla habire kelimelerimizle oynuyor. Kaç neslimizin asırlardır dilinden düÅŸürmediÄŸi, kaç kalemimizin yazmaktan vazgeçmediÄŸi kelimeler, görünmez bir elin tasarrufu ile yok hükmünde sayılıyor.
 
Bir de bakıyorsunuz “kelime” yok!
 
“Kelimeler kifayetsiz” de ondan mı?
 
Ne var? “sözcük” var.
 
Bilmezdim ÅŸarkıların bu kadar güzel,
 
Kelimelerinse kifayetsiz olduÄŸunu
 
Bu derde düÅŸmeden önce. (Orhan Veli)
 
Haydi bakalım Orhan Velinin ÅŸiirini “sözcük”le okuyalım!
 
Dilimize mal olmuÅŸ, bizim olmuÅŸ ve baÅŸka dillere bizden geçmiÅŸ yerleÅŸik bir kelimenin yerine konulmak istenene ÅŸüphe ile bakarım. Neden? Dilin malı olan, konuÅŸurken yazarken kullandığımız, anlaşılmasında sıkıntı olmayan bir kelime neden deÄŸiÅŸtirilir ki? Daha doÄŸrusu böyle bir kelime neden cinayete kurban edilir ki?
 
Dil Kurumu bir zamanlar zihnimizi kelime mezbahasına çevirdi. Nelere kıyılmadı ki?
 
Åžu sıralar bu kötü son “kelime” için de sözkonusu. Kelime yerine “söz-cük” demekten ne çıkar? Bazı aklı başında kiÅŸilerle konuÅŸtuÄŸumuzda bu cevabı alıyorum. “Hem kurallara uygun!”
 
Kurallara uygun mu o tartışılır, (Agop Dilaçar bile itiraz ediyor) fakat türkçenin ruhuna aykırı!
 
Bu türkçenin bedeni var, ruhu yok.
 
1930’lardan beri kendi dilimizden tercümelerle meÅŸgulüz. Halit Ziya UÅŸaklıgil’in romanları 6 defa “özleÅŸtirilmiÅŸ”. Unutturulan kelimeleri tercüme etmekten baÅŸka bir ÅŸey yaptığımız yok. BaÅŸka bir ÅŸey daha yapıyoruz aslında: Büyük yazarların temel eserlerini okumaktan vazgeçiyoruz. Çocuklarımızın vazgeçmesi için ne gerekirse onu yapıyoruz. Çocuklar bir sayfada beÅŸ altı tane bilmedikleri kelimeye rastlayınca, bunalıyorlar. Sanmayın ki bunlar bize uzak kelimeler. Ä°ÅŸte Ä°stiklâl Marşı’nın kelimeleri: Ä°stiklâl, hür, millet, vatan, medeniyet.
 
Bağımsızlığa, özgüre, ulusa, yurda, uygarlığa küçük yaÅŸlarda ÅŸartlanmış zihinler Ä°stiklâl Marşı’nın baÅŸka bir dilden konuÅŸtuÄŸu zehabına kapılıyorlar. 
 
Tanpınar, deÄŸil kelimeyi, onun telaffuzunun, söyleniÅŸinin ne demeye geldiÄŸini açıklıyor:
 
“Nuran’ın bazen çok eski kelimeler kullanmasının, hatta bundan hoşlanmasının, bazı heceleri medle uzatmasının sebebini anladı. Mesela Nuran, -o anda- kelimesini o -ande- diye söyler, böylece türkçe için çok uzun, bir çekişten sonra en hafif üstünü getirebilirdi. Bu Ä°stanbul şivesi dediğimiz, Nedim’in ve Nâbî’nin hayran oldukları terbiye ve zevkin içinde yetişme idi.”
 
Dünyanın en akıllı milleti biziz! Habire kelimeleri deÄŸiÅŸtiriyor ve böylece dili özleÅŸtirdiÄŸimizi sanıyoruz. Avrupa’nın köklü dillerinde neden böyle ÅŸeyler görülmüyor? Almanlar neden wort yerine baÅŸka bir kelime aramıyorlar? Ä°ngilizler neden “word”a bu Germen’in kelimesi demiyor? Fransızlar neden “mot”la yetiniyorlar. (Mot’u “mota mot”dan hatırlayın).
 
Mot gerçekten fransızın kelimesi mi? Ä°talyanlar motto diyor, latincesi muttum. Ä°ngilizcede motto ÅŸiar, düstur anlamı kazanmış, bize de böyle geçmiÅŸ. Avrupa dillerinde latince kökenli kelime oranı hiçbir zaman yüzde otuzlardan aÅŸağı düÅŸmez. Ä°ngilizcede, fransızca kelimeler yüzde yirmi beÅŸe varır.
 
Bu “aptal” kavimler neden dillerini bizim gibi yabancı dillerin boyunduruÄŸundan kurtarmıyorlar? Salaklıklarına doymasınlar!
 
“Kelime” deÄŸiÅŸince ne deÄŸiÅŸir? Türk dünyasıyla dil birliÄŸi iddiasında olanlara sözümüz: Azerbaycan’dan itibaren kullanılan ortak bir kelimeden vaz geçmiÅŸ olursunuz! Dil diye meselesi olmayan, sığlıkta boÄŸulan “islâmcılık” müddeilerine sözümüz ÅŸu: “Kelime”den vazgeçtiÄŸinizde kelime-i ÅŸehadeti, kelime-i tevhid’i, “kelimetullah”ı ne yapacaksınız? Kolayı var: “tanıklık sözcüÄŸü”, “birlik sözcüÄŸü”, “Tanrı sözcüÄŸü” der geçeriz!
 
Ä°ÅŸte “kelime”yi unutturarak çöpe atacağımız bazı yazarlar ve onlardan seçilmiÅŸ cümleler:
 
“Sesi kalın ve dikti, kelimeleri eliyle bir kabartmayı yokluyormuş gibi harflerin ve seslerin bütün kudretini âşikar ederek söylüyordu.” (Ahmet Hamdi Tanpınar)
 
“Her dilde bir ÅŸiir kelimesi vardır”. (Yahya Kemâl)
 
“Kelime üstü bir âhenkle konuÅŸuyorum”. (Necip Fâzıl)
 
“Kelime, kendimi seyrettiÄŸim dere. Kelime sonsuz, kelime adem”. (Cemil Meriç)
 
“Ä°yice düÅŸün ilk kez kim duyuyordu âyetleri/Hatta o ısılı ve tamam edilmiÅŸ kelimeler yardımıyla”. (Cahit ZarifoÄŸlu)
 
 
 
Karar

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.