Sosyal Medya

Senai Demirci'nin kaleminden: Ödünç yaşanacak bir gün

Bitmiş ömründen bir gün alacaklı olduğunu düşün. Hikâye bu ya; sen öldükten sonra, ömründen bir gününü eksik yaşadığın hesaplanmış. Görevliler, biraz mahcup, alacaklı olduğun günü yeryüzünde yaşayıp sessizce geri dönebileceğini söylüyorlar. Tüm alt yapı hazırlanıyor. Elbiseler, bir günlük harçlık, İstanbulkart bile…



Operasyon baÅŸlıyor. Mezarlığın kapısından bir gölge gibi süzülüyorsun sabaha doÄŸru. Ölümünün üzerinden günler geçmiÅŸ olsun. Çoktan ölmüÅŸ biri olarak biliniyorsun. Yapmak istediÄŸin ilk ÅŸey ne olurdu? Eve gitmek mi? Elbette! Yola çıktın. Her zaman yürüdüÄŸün sokaktan eve doÄŸru yürüyorsun. ÖzlediÄŸin dostlarının yüzünü görmeyi umuyorsun. Ama birden özel durumunu hatırlıyorsun.
 
Onlara ödünç bir gün daha verilmedi ki.. BoÅŸ yere selam verecek bir dost yüzü arıyorsun. Umutsuzca yüzünü görünce sevinecek bir ahbabının yanıbaşından süzülmesini bekliyorsun. Mahallen tanınmaz halde. Daha kötüsü, sen tanınmıyorsun. Neyse ki, az ilerde ucuz satış yapan bir AVM olacak; kızına çikolata almak niyetindesin. Sen ölmüÅŸsün ama AVM yerinde duruyor; biraz bozulur gibi oluyorsun. Ä°çeri giriyorsun, kasiyer geri döndüÄŸünün farkında deÄŸil. Çikolatalardan dolduruyorsun cebine. Kapının ziline basıyorsun heyecanla. Açıldı. Eve geç kalmışsın. O kadar geç kalmışsın ki. Ne çikolataya sevinecek bir yüz var evinde ne de çikolataya sevinince sevineceÄŸin bir yüzün kalmış evdekilerin gözünde.
 
Yılların hasretini bir anda söze taşımak istiyorsun ama düÄŸümleniyor boÄŸazın. Kendini tanıtsan bile, inanmayacaklar. Ä°nansalar bile, o günü, o tek gününü, o biricik gününü onların ÅŸaÅŸkınlığı, tedirginliÄŸi, inanmaz bakışları, ÅŸüpheli sorgulamaları ile geçireceksin. O kısacık gününü, eÅŸini çocuklarını kendine alıştırmakla harcayacaksın. Bu zor iÅŸte baÅŸarılı olsan bile, bir günlük ömrün bittiÄŸinde arkandan aÄŸlamasını bilmeyecekler. “Yine bekleriz!” diyemeyecekler samimiyle. Evden uÄŸurlanırken, akÅŸama dönmesi beklenen, yolu gözlenen bir baba yahut anne, bir kardeÅŸ, bir eÅŸ olamayacaksın. Kendi varlığını sahicileÅŸtirme yolunda sarp bir yokuÅŸ çıkacak önüne. Ömrünün eksik kalan o gününde hak ettiÄŸin yere tırmanamayacaksın asla! Varlığın o kadar lüzumsuz gelecek ki yakınlarına, hayatlarından çekildiÄŸinde, derin bir “oh!” çekecekler. Bu tuhaflık geçti diye, konu komÅŸuya ne deriz mahcubiyetinden kurtulduk diye rahatlayacaklar. Öyle sıcacık bir aÅŸinalıkla oturmuyorsun vde.
 
Elindeki oyuncaklar çocukları sevindirmeye yetmiyor. Gülün ve gülücüÄŸün sevgili bir muhatap bulamıyor. Dünyanın telaşına bile katılamıyorsun canı gönülden. Bıraktığın yerden devam edeceÄŸin bir meÅŸguliyetin yok. Bir pencere önünü doldurmuyor yüzün. Yarım kalmış sevinçleri tamamlamaya yetmiyor tebessümlerin. Herhangi bir ÅŸeyin parçası, herhangi bir iÅŸin tamamlayıcısı deÄŸilsin. Sesini duyanlar seviniyor deÄŸiller. Hasret dolu bakışların boÅŸluÄŸa düÅŸüyor. Varlığın bir yeri dolduruyor deÄŸil evinde bile. YokluÄŸun varlığından daha çok kanıksanmış meÄŸer. Sensiz de olsa her ÅŸey tamam. Hatta çoÄŸu ÅŸeyi varlığınla eksiltiyorsun. Mutlulukları yarısından bölüyorsun. Huzuru kaçırıyorsun hayret dolu bakışlarınla. Yabancılıklar düÅŸürüyorsun aÅŸina yüzlere. SoÄŸuk bir hançer gibi sokuluyorsun neÅŸeli dakikalara. Dağıttığın huzuru, parçaladığın sevinçleri ardında bırakıp, varlığının lüzumsuzluÄŸunu acıyla görüp, kocaman bir hayal kırıklığı ile geri dönerdin belki... “Böyle yaÅŸamaktansa, öleyim daha iyi!” deyip mezarlık kapısından içeri süzülürdün bile-isteye. Belki de sitem ederdin ömrünün eksik gününü sana böylece ödemeye kalkanlara. Tedirginlikle yaÅŸadığın, yabancı görülüp bir köÅŸeye atıldığın, dost seslerini hiç bulamadığın, aÅŸina yüzlere hiç varamadığın o günü yaÅŸanmış saymazdın. “Bunu saymam!” derdin. Yeni bir gün daha isterdin.
 
Yepyeni bir gün... ÖlmüÅŸ olduÄŸunun kimselerce bilinmediÄŸi. Kaldığın yerden, kimseyi ÅŸaşırtmadan hayata devam edebileceÄŸin. Dostlarının seni hemen tanıdığı. Evde beklendiÄŸin. Yakınlarının adeta “ay yine mi sen!” alışkanlığı ile seni kapıda hiç ÅŸaşırmadan karşıladığı. Tebessümünün sımsıcak mutluluklar baÅŸlatabildiÄŸi. BilindiÄŸin, beklendiÄŸin, önemsendiÄŸin, kanıksandığın. Hiç ölmeyecekmiÅŸ gibi yarından sonralar için hayaller kurabildiÄŸin. Ä°çinde acı da olsa, yoksulluk da olsa, sevindiÄŸin, sevindirebildiÄŸin. Varlığının küçük ve önemsiz de olsa bir ÅŸeyleri tamamladığı. Aranmıyor da olsan, cep telefonlarında adının yazılı olduÄŸu. Yarım kalmış iÅŸlerin seni beklediÄŸi. Ödünç bir günü yaÅŸadığını bile unuttuÄŸun. Hiç bitmez sandığın zorlukları olan. Öyle ki, bu sınavı geçebilir miyim diye telaÅŸlandığın, iÅŸ bulamazsam n’olacak benim halim diye kaygılandığın. Nasılsa barışırım diye rahatlıkla küsebildiÄŸin. Sonra özür dilerim diye hoyratça kızabildiÄŸin. Birden kayboluversen, ardından aÄŸlayacaklarının olduÄŸu. Nasılsa yarın var diye özensizce harcayabileceÄŸin sıradanlıkta bir gün.
 
Farkında mısın? Bugün, o gün! Ödünç aldığın en güzel gün!
 
 
Müellif: Senai Demirci / Kaynak: Ä°stiklal Haber Sitesi

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.