Akif Emre Arşivinden: 'Avrupa İslamı'nın kabul şartı: İslamofobi
Follow @dusuncemektebi2
Avrupa’da yüzde onlara varan bir nüfusa ulaşmalarıyla İslam’ın Batı içinde eritilmesi, Avrupa değerleri içinde dönüştürülmesi istenmektedir. Batı’nın tarihi boyunca farklı olanla bir arada yaşama deneyiminden mahrum olması ve bunda direnmesinin sonucudur.
Bazı istisnalar dışında Avrupa’da herhangi bir camiye girdiÄŸinizde o ülkenin dilinde bir hutbe dinlemek zordur. Genellikle cami kurucularının, cemaatinin kökenleri ne ise o dil hakimdir. Bir anda kendinizi Anadolu’da yahut Pakistan’da bir camide hissedebilirseniz. Sadece dil deÄŸil, camiye dair ritüeller, tefriÅŸata kadar her ÅŸey cemaatin kültürel kökenlerini hatırlatır. ÇoÄŸunlukla da geldikleri toplumun kötü kopyası durumundadır.
Avrupa’daki Müslüman gerçeÄŸini, Müslümanların sosyo-kültürel gerçekliklerini bilmeyenin yadırgayacağı bu durum aslında doÄŸal bir sonuç. Memleketlerinden kopup gelen insanlar, tüm materyalist varoluÅŸ açıklama biçimlerini parçalayarak inançlarını korumayı, ontolojik kimlikleri olan Müslümanlık aidiyetiyle var olmayı öncelediler. Kültürlerinin, bilgilerinin, görgülerinin, paralarının yettiÄŸi kadar örgütlendiler, derme çatma mekânlarda mescitler yapıp kendilerini var kıldılar. Bu durum içe kapanmış bir toplumu ima etse de kendilerine ait varoluÅŸ alanı oluÅŸturma çabası olarak son derece anlamlı.
DiÄŸer tarafta Ä°slam’ın Avrupa toplumlarına hitap eden yüzü son derece kısıtlı kaldı. Bu durum hem sosyolojik gerçekliÄŸin getirdiÄŸi zorunlu sonucu hem de eksikliÄŸi gösterir. Dolayısıyla büyük ölçüde Müslümanlık bir bakıma göçmenlere ait bir din ve kültür olarak boy gösterdi.
Tüm bunların tek istisnası Avusturya... Bir yüzyılı aÅŸkın süredir Avusturya’da Ä°slam resmi din. Bunun tarihsel nedeni, Habsburg Ä°mparatorluÄŸunun, yani Avusturya-Macaristan Ä°mparatorluÄŸunun Bosna’yı iÅŸgal ve sonrasında da ilhak etmesiyle önemli sayıda Müslüman nüfusa sahip olmasıdır. Bu çerçevede Ä°slam Avusturya’da yasal haklara sahip, statüsü olan bir din olarak tanınır. Bunca zamandan sonra Avusturya bir ilke imza atarak Ä°slam ve Müslümanların statüsü, hakları gibi konuları yeniden düzenleyen bir yasa çıkarttı. Yasa çok açık biçimde yasal ve tarihî olarak da bu ülkenin asli unsuru sayılan Ä°slam’ı ötekileÅŸtirmekte, diÄŸer dinlerden farklı bir ayrımcılığa tabi tutmakta ve potansiyel suçlu gören bir düzenleme getirmekte.
Bunun ne anlama geldiÄŸine geçmeden önce olayın acıtıcı tarafına deÄŸinmekte yarar var. Bu yasanın gündeme geldiÄŸi ve adım adım yasalaÅŸma sürecine girdiÄŸi uzun süre boyunca bu ülkedeki örgütlü dini cemaatler, dernekler, kurumlar etkin olarak hiç bir faaliyette bulunmadı. Gösterilen tepkiler çok sönük ve organize olmaktan, ikna edicilikten hayli uzak. Ayrıca Türkiye’nin konuyla ilgili kurumlarının da ne oradaki baskı gruplarıyla etkili çalışması oldu ne de resmi düzeyde giriÅŸimi. Muhtemelen her ÅŸey bittikten sonra kınama mesajları artacak, sonra da unutulacaktır.
Kısaca Avusturya Ä°slam yasası bir tür “Avrupa Ä°slamı” projesinin artık fiilen uygulamaya konuluÅŸunun ve yasallaÅŸmasının resmidir. Yasanın teknik ayrıntıları bir yana, artık Avusturya’nın kendi imamlarını yetiÅŸtirmesini, dışarıdan finans kaynaklarının kesilmesini, -ki bu tür yaptırımlar hiç bir dine uygulanmıyor- daha da önemlisi tek tip Kuran mealini dayatıyor.
11 Eylül sonrası yoÄŸun biçimde dillendirilen “ılımlı Ä°slam” projesinin farklı bir versiyonu olarak ortaya atıldı “Avrupa Ä°slamı”. Gerekçesi hazırdı; aşırılıkçı, ÅŸiddet içeren Ä°slamcı akımlara karşı modern, makul olanı ikame etmek!
Avusturya’da “Ä°slam yasası”nın yürürlüÄŸe girmesiyle birlikte Avrupa’nın diÄŸer ülkelerinde de benzer sesler yükselmeye baÅŸladı. Zaten Almanya derinden derine bunun hem teolojik hem politik altyapısını oluÅŸturuyor. Fransa bilinen jakoben tavırlarla, daha doÄŸrudan politikalarla, kısıtlamaları yürürlüÄŸe koyuyor. Ancak bu denli radikal bir karar henüz alınmış deÄŸil.
“Avrupa Ä°slamı” modelinin yasal altyapısını hazırlayan aktüel geliÅŸmeler makul gerekçe olarak gösterilecektir. “Ä°slamofobiyi körükleyen bazı eylemler olmasaydı bu yasalar bu kadar kolay geçirilemezdi” gibi ucuz gerekçeler bir yana ortada önemli bir yanılgı var. Nitekim kimi Müslüman temsilciler de bu yönde açıklama yaptı: Bu yasalar Ä°slamofobiyi körükleyecek!
Ä°slamofobi merkeze alınarak Batı’daki Ä°slam algısı ve buna dayalı Ä°slam politikaları deÄŸerlendirilirken düÅŸülen en büyük yanılgı, algı kırılması burada yaÅŸanıyor. Ä°slamofobi toplumsal, kültürel ve tarihsel bir tepki olarak yeni bir olgu deÄŸil. Yeni olan Ä°slamofobinin siyasal amaçlar ekseninde, toplum mühendisliÄŸinin, hatta stratejik hesapların unsuru olarak kullanılması, gerekçelendirilmesi.
Ä°slamofobinin zaman zaman Ä°slam nefretine dönüÅŸerek alevlenmesi, küresel Ä°slam politikalarından bağımsız deÄŸil. Ilımlı Ä°slam soÄŸuk savaşın bitmesiyle birlikte stratejik bir unsur olarak masaya geldiÄŸinde bunun teorik temelleri atılmıştı bile.
Ilımlı Ä°slam projesinin OrtadoÄŸu’da hangi argümanlarla ve hangi aktörler kullanılarak devreye sokulduÄŸu mechül deÄŸil. Amerika’da farklılıklar gösterse de Avrupa Ä°slamı gibi bir projenin parçası olarak sekülerleÅŸtirilmiÅŸ, Protestan Ä°slam modelinin ilk hamlesidir. Müslüman iÅŸçilerin göçmen iÅŸçi olmaktan ziyade kalıcı unsur haline gelmeleri, Sosyolojik olarak artık karşı koyamayacağı “ötekileri” içine alsa da farklı bir kültürle, hem de modern dünyanın bunalımına karşı meydan okuyan Ä°slam’la bir medeniyet olarak yan yana olmama iradesidir.
YeniÅŸafak / ArÅŸiv-Åžubat 2015
Henüz yorum yapılmamış.