Sosyal Medya

Ömer Lekesiz'in kaleminden: Kudüs ve siyasetteki samimiyet

Kudüs’ün İsrail işgalinden kurtarılması İslam ümmetinin, muvahhitlerin ve her inançtan vicdan sahiplerinin boyunlarının borcudur.



Slogana dönüÅŸme istidadındaki bu ifade, hassasiyet sahiplerince tartışma kabul etmeyen bir doÄŸrudur ve ne yazık ki Kudüs konusundaki yanlışlar tam da bu doÄŸrudan baÅŸlamaktadır. Zira hassasiyet sahiplerinin çokluÄŸu, aynı zamanda muhtemel istismarın çokluÄŸuna da isabet etmektedir.
 
Nitekim, altı gün önce yapılan Büyük Kudüs Mitingi, tertipleyeni ve katılımcıları bakımından zikrettiÄŸimiz doÄŸrunun ve yanlışın tipik bir örneÄŸi olarak kayıtlara geçmiÅŸtir.
 
DoÄŸru bir mitingtir çünkü, Trump’ın Yüzyılın AnlaÅŸması adıyla Flistin topraklarını ve Kudüs’ü Yahudilere bağışlamasına karşı bir itirazdır.
 
Yanlış bir mitingtir çünkü, Kudüs bu mitingte ana muhalefet partisi ile iki küçük partinin gövde gösterisinde, bir hatırlama idealitesi olarak kullanılmıştır.
 
DoÄŸruluk cihetinden baktığımızda, Kudüs hakkındaki bir oldu-bittiye karşı çıkılması, hangi dünya görüÅŸünü temsil ediyor olursa olsun her siyasi partinin hakkıdır.
 
Zira Kudüs üzerinde, onun asıl sahibi olan Filistin halkını yok sayarak oynanmak istenen yeni bir oyunu kamuya ifÅŸa etmek, hadi inançla da sınırlandırmadan söyleyelim, vicdan sahiplerinin görevi deÄŸil midir? Demek ki, üç siyasi partinin çatısı altında toplanan vicdan sahipleri, Büyük Kudüs Mitingi düzenleyerek, öncelikle vicdani görevlerini ifa etmiÅŸlerdir; dolayısıyla bu faaliyete olumsuz bakılmaması ve bu baÄŸlamda bir samimiyet sorgulaması yapılmaması gerekir.
 
Ne var ki, daha iÅŸin baÅŸlangıcında, üç siyasi partinin dünya görüÅŸlerindeki uyuÅŸmazlığı Kudüs bahanesiyle giderdiklerini miting yoluyla göstermelerinden kaynaklanan bir kekrelik vardır ve ayrıca bu kekrelik, o siyasi partilerin Ä°slam dünyasıyla ve mevcut iktidarın din esaslı iÅŸleriyle ilgili olarak sergiledikleri müsteÅŸrik tutumu nedeniyle kesin bir istismar ÅŸüphesinin göstergesine dönüÅŸmektedir.
 
ÖrneÄŸin, onlardan biri olan ana muhalefet partisinin, Türkiye’nin Suriye sınırından teröristleri uzak tutma konusundaki gayretine karşı yaptığı itiraz, Suriyeli mültecilere karşı gösterdiÄŸi tahammülsüzlük ile kendi derebeyliÄŸini korumak uÄŸruna on milyon vatandaşını sefalete, periÅŸanlığa, göçe mahkum edene karşı duyduÄŸu muhabbet aÅŸikardır.
 
Aynı ÅŸekilde, “Ordumuzun Libya’da ne iÅŸi var?” sorusuyla Ä°slam dünyasının sorunlarına karşı ilgisizliÄŸi ve dolayısıyla Türkiye’nin, Amerikan güdümündeki Araplarla ve Batılı sömürgenlerce müÅŸtereken yürütülen yeni bir yaÄŸmaya set seçerek, uluslararası iliÅŸkiler de söz sahibi olmasına karşı muhalefeti de herkesin malumudur.
 
Zikredilen bu hadiselerle varlığı ve etkisi pekiÅŸen Haçlı zihniyetine karşı kör, dilsiz ve sağır kesilen ana muhalef partisinin, konu Kudüs olunca bu zihniyete dikkat çekmesi, izahı mümkün bir çeliÅŸki olmadığı gibi, Suriyeli mazlum Müslüman muhacirleri düÅŸman ilan etmemiÅŸçesine, Kudüs özelinde Müslümanların haklarına sahip çıkıyormuÅŸ gibi davranması da, tek başına her insaf ehlinin nevrini döndürmeye yetmektedir.
 
Yine, mitingi düzenleyen siyasi parti liderinin, Çamlıca Camiinden kasıtla “Bu camiyi yapmaya ne gerek vardı” ÅŸeklindeki itirazının, “Kudüs’te elli tane daha cami varken Kubbetü’s-Sahra’yı korumaya ne gerek var” görüÅŸüne evrilmesi an meselesiyken, birden Kudüs sevici kesilmesi de zaten izahtan varestedir.
 
DiÄŸer partiye gelince. Kurucusunun Suriye sorununun oluÅŸmasındaki ve büyümesindeki rolüyle, kendi alnına vurduÄŸu suçlu damgası, halen ihtiÅŸamla parıldıyorken, Kudüs’e sahip çıkma maksadıyla mitingte boy göstermesi, “Bakın haberiniz olsun, beni dinlemezseniz Kudüs’ü de Suriye gibi kurtarırım” demenin dikalasıdır ve bu yanıyla örneÄŸi çok az bulunur bir siyasi ironidir.
 
Bunlardan bakıldığında mezkur Büyük Kudüs Mitingi, yapılmasındaki doÄŸruluktan çok, Kudüs esaslı istismarın çokluÄŸuna delil teÅŸkil etmektedir.
 
Zira, miting yoluyla yapılan gövde gösterisi, Kudüs sorununa itirazın deÄŸil, iktidara karşı ittifaktaki geniÅŸleme bilgisinin gösterisidir ve bu manada Kudüs sorununun taraflarına deÄŸil, doÄŸrudan iktidara yönelik bir mesajdan ibarettir.
 
Üç partinin temsil ettikleri dünya görüÅŸü açısından bakıldığında da, yine farklı dünya görüÅŸlerinin tepkide, itirazda müÅŸterekliÄŸinin deÄŸil, bilakis iktidara karşı birleÅŸmede, güç toplamada müÅŸterekliÄŸinin, “-e yoluyla” kamuya iletilmesidir.
 
O halde aman dikkat!
 
Demek ki Kudüs’ün imani ve insani hassasiyetleri galeyana getirebilme niteliÄŸi, bu galeyanın muhtelif kiÅŸi ve kurumlar tarafından istismarına mani deÄŸildir.
 
 
YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.