Sosyal Medya

Abdurrahman Dilipak: Fetö ve siyasi ayağı tartışması

FETÖ’nün siyasi ayağı tartışması yeni değil. Bu işin; ne siyasi, ne bürokratik, ne sermaye, ne de sivil ayağı, media ayağı çözüldü. 15 Temmuz’la sınırlı bir operasyon söz konusu, onda da cevabını arayan bir sürü soru var. Birileri FETÖ ile mücadele ediyormuş gibi yapıyor. Bunların elleri ayakları boş değil, tuttukları iş değil.



FETÖ 17-25’le baÅŸlamaz, 1991’le soÄŸuk savaşın sona ermesiyle baÅŸlar. Bunların CIA’nın örgütlediÄŸi bir yapı olduÄŸunu sağır sultan bile bilir. BÇG de onların iÅŸi. BÇG Thatcher’in NATO toplantısında, “tehlikenin rengi artık kızıl deÄŸil yeÅŸil” açıklaması ile baÅŸladı. SoÄŸuk savaşın yeni düÅŸmanına karşı “Topyekûn bir savaÅŸ” baÅŸlatılacaktı. YeÅŸil tehlikenin kod adı “Ä°rtica” idi. ABD’de bir kanat “Ä°slam’a karşı sopa” tezini savunurken, bir baÅŸka kanat, dindarların servet ve iktidar mücadelesi içine çekilerek kendi aralarında rekabet ederek daha ılımlı hale gelecekleri fikrindeydiler. Onun için de “Müslümanlara karşı sopa deÄŸil havuç” vermek onlar için daha uygun bir tercih olacaktı. Sonunda “patronlar” radikal Ä°slam’a karşı sopa, ılımlı Ä°slam’a karşı havuçta karar kıldılar.
 
Havuçla beslenenler iÅŸin başında kendileri adına bir parti çatısı altında toplanmak yerine, bütün sivil ve siyasal, hatta cemaat ve seküler, sol ve liberal yapıların içinde varolma yolunu seçtiler.
 
Bunların olmadıkları yer yok. SaÄŸ-sol, Sünni-Alevi, Liberal-Milliyetçi, Dindar-Laik fark etmiyor. Hatta Müslüman-Gayrimüslim, Kemalist olsun ya da olmasın büyük bir ustalıkla her kesimin içine sızdılar. Sahi, o “Türkçe olimpiyatları”nın ana sponsorları kimlerdi? Ya da Merkezi Hükümet, Valilik, Kaymakamlık ya da Belediyelerin kaynaklarını tepe tepe kullananlar kimlerdi!. Kim kamudan iÅŸ alacaksa bunların kapısını çalması gerekti. Kim birini bir yere tayin ettirmek isterse de öyle. Herkes çocuklarını okutmak için bunların kapısını çalıyordu. Himmet vermek için herkes sıraya giriyordu. Yurtiçinde veya yurtdışında iÅŸ yapmak, mal alıp-satmak isteyen herkes bu kapıdan geçmek zorundaydı.
 
Yukarısı ihanet, ortası ticaret, altı ibadet olan bir piramid tanımı çok da gerçekçi deÄŸil. Bu yapıda herkes kendine verilen görevi tereddütsüz yapıyordu. Öyle bir dine inanıyor olmak zaten baÅŸlı başına bir sorun. Ticaret dedikleri soygun.
 
Darbe baÅŸarılı olsaydı kimler vali, büyükelçi, kaymakam, konsolos olacaktı. Geçici kabinede kimler yer alacaktı! Ya hu FG’nin Türkiye geliÅŸinde yanında olacaklardan Ä°stanbul’da karşılayacak olanlara kadar hepsi belirlenmiÅŸti. Ä°lk gün kimler gözaltına alınacaktı. Bu iÅŸin dış baÄŸlantılarını kimler saÄŸlıyordu. Bu sorunun cevabı bugün somut olarak ortaya konmuÅŸ deÄŸil.
 
FETÖ para ve imkan ölçüsünde her yerde vardı. Olmadıkları parti ya da cemaat yoktu. CHP, MHP ya da aklınıza gelen her partide vardılar. AK Parti’de mi olmayacaklar.
 
Niye kimse kendi gözündeki merteÄŸi görmüyor da, karşısındakinin gözünde çöp arıyor..
 
Åžeytan gülmekten altına kaçıracak, herkes karşısındakinin Åžeytanını taÅŸlıyor, kendi Åžeytanını ise kucağına oturtup koruyor. FETÖ ile gerçekten mücadele edenler önce en yakınlarından, kendi içlerindeki Fetöcülerden baÅŸlasınlar. Bakın bu iÅŸin Media ayağı da çözülmedi, Diyanet ayağı da, YÖK ayağı da. STK ayağı çözüldü mü sanki. Cemaat ayağı çözüldü mü? Olmadıkları tarikat yok ki. Zaten ÅŸimdi dışarıdakiler muteber cemaatlere (!) nisbet ediyorlar kendilerini. Zaten birtakım “cemaat” örgütleri onlara dönüÅŸtüler, onların ayak izinden ilerliyorlar.
 
Biz iktidar ve serveti baÅŸkalarını dönüÅŸtürmek için istemiÅŸtik. Ä°ktidar ve servet bizi dönüÅŸtürdü. Makam ve ÅŸöhret başımızı döndürdü. MeÄŸer dünyanın bilmediÄŸimiz ne hazları varmış. Yılların açlığı ile saldırınca bir anda baÅŸka bir kiÅŸiliÄŸe büründük. Ä°ktidar sarhoÅŸluÄŸu başımızı döndürdü ve ihtirasla sarıldığımız ÅŸeyler uÄŸruna deÄŸerlerimizden tavizler vermeye baÅŸladık. Güç ve iktidar bizdeydi, kim hesap sorabilirdi bize! Böyle düÅŸünmeye baÅŸladığımız gün kaybetmeye baÅŸladık. Uyarılara önce kulak tıkadık, sonra konuÅŸanları susturmaya kalktık. Yola çıktıklarımızla yolda bulduklarımız yer deÄŸiÅŸtirdi. “Bizden” olanları uzaklaÅŸtırmaya baÅŸladık, “ötekileri kazanma” hesapları yapmaya baÅŸladık. Gidenler geri dönmediler ve gelenlerse ilk engelde bizi terk ettiler. Mukadder olan sonuç ise bugün başımıza gelenlerdir.
 
Siyaset velayet deÄŸil, vekalet müessesesidir. Halkla inatlaşılmaz. Adalet yara alır, ehliyet ve liyakat gözardı edilir, ÅŸûra ve istiÅŸare terk edilirse korkular baÅŸa gelir.
 
Peki ÅŸimdi ne yapmak gerek: Yerel yönetimler seçimini kaybettiÄŸiniz gün verdiÄŸiniz sözü tutun. Siyasi ve bürokratik kadrolarınızı yenileyin. Allah’ın yardımının size ulaÅŸmasını engelleyen söz, üslup ve tavırlardan vazgeçin. Bu söz, iÅŸ ve üslup sahiplerinizi yanınızdan uzaklaÅŸtırın. Bunlar Allah’ın yardımının size ulaÅŸmasını engellerler. EÄŸer Allah’ın yardımı size ulaÅŸmazsa sizi/bizi kimse kurtaramaz. Çok geç kalındı. Bunun bir faturası olacak. Yanlışın neresinden dönülürse orası kârdır. Bundan sonra gösterilecek çaba ve zeka, bu iÅŸin maliyetini belirleyecektir. Ne kadar gecikilirse bu iÅŸin bedeli o kadar ağır olacaktır.
 
Haksızlıklar karşısında susanlara gelince, içimizdeki beyinsizlerin iÅŸledikleri yüzünden onlar da ağır bedel ödeyecekler. Elleri, dilleri ile karşı çıkanlar ve bu yanlışa karşı kalplerinde öfke olanlara gelince, umulur ki Allah onlara bir çıkış yolu gösterecektir. Kalplerinden öfke duymaktan daha fazlasını yapanlar, iyiliÄŸi ikame etmek için çalışan, emri bil maruf, nehyi anil münker yapanlara gelince Allah onlar eli ile zalimleri cezalandırmaktan öte, yine onları eliyle adalet, barış, hürriyete dayalı yeni bir medeniyetin inÅŸası için vesile kılacaktır.
 
Ä°nÅŸallah korktuÄŸumuz olmaz. Bize ÅŸer gibi gelen ÅŸeylerde hayır olur. Dahası bu gelinen nokta Yunus aleyhisselamın kavminin başına gelen örnekte olduÄŸu gibi bir uyanışa vesile olur da kurtuluÅŸa erenlerden oluruz.
 
Karanlığın en koyu anı, aydınlığa en yakın olduÄŸu zamandır. Tencere yuvarlanacak, kapağını bulacak. Her topluluk layık olduÄŸu gibi idare olacak. Biz kendimizi deÄŸiÅŸtirmeden Allah bizim hakkımızdaki hükmünü deÄŸiÅŸtirmeyecek. Kurtarıcı da yok. Peygamberler kurtuluÅŸa çağırır. Bilelim ki, biz kendimizi deÄŸiÅŸtirmeden Allah bizim hakkımızdaki hükmünü deÄŸiÅŸtirmeyecektir. Asıl deÄŸiÅŸmesi gereken biziz biz! Yüzümüzü doÄŸuya-batıya Amerika’ya, Ä°ngiltere’ye, Rusya’ya deÄŸil, Allah’a dönecek ve “Ä°yya kenaÄŸbüdü ve iyya kenestaiyn” diyeceÄŸiz. “Hasbunallahu ve niÄŸmel vekil, ve niÄŸmel Mevla ve niÄŸmel nasiyr” diyeceÄŸiz.
 
Allah (cc) bizi, mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan ediyor. Sonuçta her topluluk layık olduÄŸu gibi idare olunacak. Bizi, gören, duyan, bilen bir Allah var ve O, bizi her zaman sabreden, ÅŸükreden ve direnenlerden bulacak (Ä°nÅŸallah). Ye’s yok! Selâm ve dua ile.
 
Yeniakit

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.