Kötülük, en büyük zararı iyiliğe pişman etmekle verir
Follow @dusuncemektebi2
Bir insanın vicdanını öldürmek hukuken cinayet sayılmaz ama ahlaken büyük bir cinayettir.
Bir gün, kurdun biri aç kalınca kasabaya inmiÅŸ.
Sütçünün süt çanağını devirmiÅŸ içmiÅŸ, fırıncının tezgâhından ekmeÄŸini almış yemiÅŸ, kasabın vitrininden bir but kapmış mideye indirmiÅŸ.
Kasabanın tüm köpekleri toplanmış ve kurdu yakalamak için ardı sıra koÅŸturmuÅŸlar.
Kurt önde köpekler arkada, amansız bir kovalamaca, koÅŸuÅŸturmacadır devam etmiÅŸ.
Sütçünün köpeÄŸi yorulmuÅŸ takibi bırakmış.
Bir müddet daha geçince fırıncının köpeÄŸi yorulmuÅŸ kurdu takibi bırakmış.
En son kasabanın çıkışına yakın kasabın köpeÄŸi de pes etmiÅŸ ve geriye dönmüÅŸ.
Kurdun arkasında kala kala bir tek demircinin köpeÄŸi kalmış.
Kurt önde demircinin köpeÄŸi arkada amansız ve ısrarlı bir kovalamaca devam ediyormuÅŸ.
Artık kasabadan çıkılmış, kırlara varılmış ve tepelere doÄŸru çıkılmaya baÅŸlanmış.
Kurt dayanamamış, durmuÅŸ ve demircinin köpeÄŸine öfkeyle seslenmiÅŸ;
“Yahu arkadaÅŸ, sütçünün sütünü içtim, fırıncının ekmeÄŸini yedim, kasabın etini kaptım, buna raÄŸmen bunlar bile pes etti peÅŸimi bıraktı.
Lan ben demirciye ne yaptım da peÅŸimi bırakmıyorsun”.
Kurdun anlamadığı nedir?
Åžudur:
Demircinin köpeÄŸi menfaat peÅŸinde deÄŸil, sadece adalet peÅŸinde.
Kurdun kafasındaki sistem karşılıklı menfaate dayalı kapitalist sistem.
Demircinin köpeÄŸindeki ise evrensel hukuk;
“Seni cezalandırmam için bana zarar vermen ÅŸart deÄŸil. Sen baÅŸkalarına zarar verdiÄŸin için suçlusun.” Diye düÅŸünüyor demircinin köpeÄŸi.
O yüzden kurtlar, (iki ayaklılar dahil) demircinin köpeÄŸi gibi yalnızca hak peÅŸinde koÅŸanları asla anlayamayacaklar ve aptalca bulacaklardır.
Ama demircinin köpekleri de her zaman var olacaktır.
Olmalıdır.
**
Bir gün bir genç yolda atının üzerinde ilerlerken yaÅŸlı bir adam yanına gelir ve “OÄŸlum ben yaÅŸlıyım bineÄŸim de yok, izin ver de atına ben bineyim sen yaya yürü der”...
Genç: “Tamam amca gel bin” diyerek attan iner ve yaÅŸlı adam ata biner.
Genç adam, amcanın yüzüne tebessüm ederek yanında yürür.
YaÅŸlı adam bir iki adımdan sonra atı hızlandırır ve kaçmaya baÅŸlar.
Maksadı atı çalmaktır.
Atının çalındığını gören genç adam ise arkasından ÅŸöyle seslenir:
“Amca, sen benim atımı deÄŸil huyumu çaldın.
Benim evde bir tane daha atım var, ben ona da binerim.
Ama bundan sonra her kim benden atımı isterse asla vermem.” der.
Bir insanın vicdanını öldürmek hukuken cinayet sayılmaz ama ahlaken büyük bir cinayettir.
**
Ä°yiliÄŸi baÅŸa kakmadan, utandırmadan yapmanın nasıl bulaşıcı olduÄŸunu ve bir iyilik zincirine yol açtığını anlatan güzel bir hikayedir bu;
Küçük kız babasına “Baba muz alır mıyız?” diye sordu.
“Söz kızım paramız kalırsa bu hafta alacağız” diye geçiÅŸtirdi babası fakat hemen arkasında duran beni fark etmedi.
Pazarcıya döndüm ve “Bu baba ve kızına iyi bak. Åžimdi 2 kilo muz tart. Birazdan buradan geçerlerken adama seslenip ‘Hani geçen hafta bozuk yok diye para üstü verememiÅŸtim ya, al bu muzu helalleÅŸelim’ diyeceksin.
O baba çocuÄŸunun yanında rencide olmasın, ufaklığın canı çekmiÅŸ.
Söz 4-5 kilo da ben alacağım, hem sevaptır, bereketlenirsin.
Åžimdi ben hemen arkadan sizi seyredeceÄŸim” deyip biraz uzaklaÅŸtım.
Biraz sonra gelirken göründüler.
Adam, muz tezgahını görmesin diye kızını diÄŸer tarafa almıştı.
Derken pazarcı abi tam dediklerimi yaptı ve muzları verdi.
Küçük kız poÅŸeti babasına bırakmadı, kendi taşıdı.
Fakat babası durumu anlamıştı.
Başı önde yürüdü gitti.
Giderken de geriye dönüp gözleriyle pazarcıya teÅŸekkür eder gibi baktı.
Pazarcı abinin yanına gidip parasını uzattım, almadı.
Gözleri dolmuÅŸtu, yutkundu.
İşte birini utandırmadan mutlu etmek bu kadar kolaydı.
Aslında 7 liraydı kilosu, fakat olmayınca olmuyordu.
Ama beni en çok etkileyen, poÅŸetin içinden alıp bir tanesini yemek isteyen kızına babasının; “Evde yersin kızım belki alamayan vardır olur mu?” demesi oldu.
(Sosyal medyadan alıntı)
**
Herkesin seviyesine göre hareket etme sorumluluÄŸu olduÄŸunu anlatan güzel bir hikaye;
Hazret-i Musa Aleyhisselâm bir çobana rastlıyor.
Çobanı, “Hey Yüce Rabbim! Gelip dizlerime yatsan, başını dizime koysan, tarağımı alıp saçlarını ellerimle tarasam, saçlarının bitini kırsam…” derken buluyor.
Çobana kızıp bağırıyor:
“Rabbe böyle mi duâ edilir? O senin dizini ne yapsın? Derhal tövbe et!”.
Çoban ÅŸaÅŸkınlıktan duâyı bırakıyor.
“Nasıl duâ edeyim yabancı?” diyor.
O esnada Musa Aleyhisselâm’a vahiy geliyor.
“Ben o kulumdan o duâsıyla razıyım. Sen kalbinin samimiyetine bak!
Dön, ona doÄŸrusunu öÄŸret! Onu kınama!”
Seviye ne olursa olsun, samimiyet dili önemli.
YaÅŸar Süngü / YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.