Başörtüsü ve bitmeyen kronik kültürel faşizm
Follow @dusuncemektebi2
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Yeşim Meltem Şişli'nin toplantı yaptığı İSMEK kadın bölge sorumlularını başörtülü oluşlarından dolayı aşağılayıp taciz ettiği iddiaları Türkiye'de toplumsal ve kültürel farklılıklara ilişkin son 40-50 yıldır sürekli tartışılan meseleleri yeniden gündeme taşıdı.
Bu meselelere yönelik tartışmalar elbette toplumsal, kültürel farklılıkların bizatihi varlığına yönelik olmaktan, yani bu farklılıkların zaten, hali hazırda, toplumsal yaÅŸamın kendiliÄŸinden bir verisi olmasından çok, bu farklılıkları kabul etmede, onlara tahammül göstermede ya da en azından onların varlığıyla birlikte yaÅŸamada hazımsızlık çeken çevrelerin tavırlarından kaynaklanıyordu. Birileri, ellerinde bulundurdukları birtakım avantaj ve imkanları bu avantaj ve imkanları kullanmak isteyen baÅŸka birilerine karşı, o baÅŸka birilerinin giyim kuÅŸamları, benimsedikleri dini ve fikri inançlar, sahip oldukları siyasi görüÅŸler baÅŸta olmak üzere birtakım farklılıkları bahane ederek paylaÅŸmak istemiyor; bunun için de ellerinden gelen her türlü zorluÄŸu çıkarmaya çaba sarf ediyorlardı. O baÅŸka birilerinin varlığında kendi hayat tarzlarının tehdit altında olduÄŸunu öne sürmeleri çıkartılmaya çalışılan zorluklar arasında sıradandı belki de. BaÅŸkalarının talep ettiÄŸi özgürlüÄŸün, kiÅŸinin kendi özgürlüÄŸünü kısıtlamayacağını bilmez deÄŸillerdi elbette. Ama bunu ileri sürüyorlardı, çünkü oynadıkları sıfır toplam oyunu bunu icap ettiriyordu. Sadece biz her istediÄŸimizi yaparız, baÅŸkaları da bizim istediÄŸimizi yapmakla mükelleftir. Onların özgürlüÄŸü bizim istediklerimizi yapmakla sınırlıdır. Bundan daha fazlası onlara züldü. “BaÅŸlarını açar, namaz kılmaz, çocuklarını Kur’an kursuna göndermezler ve bizim gibi içki içerlerse belki onlara istedikleri özgürlüÄŸü bağışlarız” demenin baÅŸka bir ÅŸekliydi bu.
Nefret sürekli devrede
BaÅŸörtüsü yasağının sürdüÄŸü bir zamanlar, toplum olmanın anlamını teÅŸkil eden bu türden farklılıkları sözümona bir ‘çaÄŸdaÅŸ yaÅŸam’ vb. içeriÄŸi son derece belirsiz birtakım retorik ve idealler uÄŸruna ortadan kaldırmaya azimli çevreler; var olduÄŸunu, var olmasını engelleyemeyeceklerini bildikleri bu farklılıkların en azından kamusal alanlarda boy göstermemesi için çaba sarf ediyor, kendi ‘hayat alanları’ arasında kabul ettikleri mekanlara bu türden farklılık iÅŸareti taşıyanların girmemesi için ellerinden geleni artlarına koymuyorlardı. Güç bela saÄŸlanan siyasal ve toplumsal mutabakatlar neticesinde baÅŸörtüsü yasağının kalkmasının ardından bile zaman zaman kafe ve restoranlarda, zaman zaman seçkin ve mutena olduÄŸu düÅŸünülen semtlerde, hatta sokakta bile gördükleri farklılık iÅŸaretlerine (örneÄŸimizde ‘baÅŸörtülüler’e) saldırdıklarını da biliyorduk bu çevrelerin. Toplumsal, kültürel ve siyasi farklılıkları temsil eden iÅŸaretleri üstünde taşıyanlara dönük bir nevi kin ve nefret sürekli devredeydi, en olmadık yerde bile bu çevrelerin kindar tavır ve davranışlarına muhatap oluyordunuz.Ä°stediÄŸiniz kadar bu çevrelere ‘çoÄŸulculuk’, ‘birlikte yaÅŸama kültürü’, ‘kültürel farklılıklara saygı’ vb. sodalar tavsiye etseniz de ya da bu çevreler bu sodaları kullandıklarını iddia etseler de kültürel, toplumsal farklılıklara iliÅŸkin hazımsızlıktan kaynaklı birtakım ‘ÅŸiÅŸkinlik’lerin bir türlü giderilemediÄŸine de ÅŸahit oluyorduk.
Acziyet ifadesi
İBB Genel Sekreter Yardımcısı Yeşim Meltem Şişli
‘BaÅŸörtüsü yasağı’nın savunulduÄŸu dönemlerde eninde sonunda onun bir ‘siyasal bir simge’ olduÄŸu ileri sürülür, böylelikle tartışma sona erdirilmeye, yasak bu saikle savunulmaya çalışılırdı. ‘Siyasal simgeler’in kamusal/siyasal alanlarda görünmesinin toplumsal bütünlüÄŸe zarar verdiÄŸini düÅŸünmeye meyyal bu bakış açısının hemen bütün toplumsal katmanlarda taşındığına duyulan kör bir itimadın yanısıra, özellikle 1980’li, 90’lı yıllarda ‘siyaset’ deyiÅŸinin çaÄŸrıştırdığı olumsuz anlamları da sömürmeye yarayan bu bakış açısının taşıdığı birçok çeliÅŸkiye (Bu çeliÅŸkilerin baÅŸlıcası elbette kamusallığın kendiliÄŸinden siyasal olduÄŸudur; siyasal simgeler, siyasal alanlarda görünmeyecekse nerede görünecektir?) karşın yine de taşıdığı siyasal dozaj sebebiyle kaale alınıp tartışılmaya deÄŸer yanları vardı; lakin ÅžiÅŸli’ye atfedilen sözlerde bu türden bir saik keÅŸfetmemizin imkânı yok, siyasi bir tartışma neticesi sarf edilmiÅŸ sözlerle karşı karşıya deÄŸiliz yani; doÄŸrudan baÅŸörtülülerin toplumsal varlığına iliÅŸkin bir aÅŸağılama söz konusu olan.
Bir amirin zaten iÅŸten çıkaracağı emri altındakilere yönelik bu tahkir ve aÅŸağılaması bu sebeple tamamen kiÅŸisel, tamamen ahlaki bir yetersizliÄŸe iÅŸaret ediyor. Bu yetersizlik belediyede üst düzey bir bürokrat olan bir kiÅŸinin bu konumundan aldığı formel güçle birazdan iÅŸten çıkaracağı insanların - belki de iÅŸten çıkarmasına bahane teÅŸkil edecek bir karşılık verirler umuduyla- kılık kıyafetlerini, medeni hallerini gerekçe seçerek aÅŸağılamaya giriÅŸmesinde görülür. Bu durum nereden bakarsanız bakın bir acziyetin ifadesidir. Kendisine cevap veremeyecek pozisyonda olan insanları kılık kıyafetlerini, medeni hallerini bahane edinerek tahkir ve aÅŸağılama aynı zamanda bir tür kendine güvensizliÄŸin de bir göstergesidir.
‘Aynı’ arayışı
Ä°ÅŸin en ilginç yanı ise hayat tarzları ve alanlarının tehdit altında olduÄŸunu savlayanların ellerine geçen en küçük güç kırıntısında bile kendileri gibi olmayan, kendileri gibi yaÅŸamayan (sözgelimi iÅŸe belediye otobüsü, minibüs vb. araçlarla gelip giden), dünyaya ve hayata kendileri gibi bakmayan insanların hayat alanlarını daraltmaya, hayat tarzlarını aÅŸağılamaya yönelmelerinde ortaya çıkar. Bunun için bile, zihni bir çaba isteyen fikir eleÅŸtirisini deÄŸil, kılık kıyafeti, medeni hali, gelir seviyesini konu edinerek peÅŸi sıra aÅŸağılayıcı sözler sarf etmeleri kültürel ayrımcı bakış açılarının hazımsızlıklarını ifÅŸa etmesinin yanısıra fikri fakirliklerini de ortaya çıkarır. Kendi hayat tarzını savunmanın yolunu baÅŸka hayatları, baÅŸka tarzları baskılamaktan geçtiÄŸini el yordamıyla keÅŸfetmiÅŸ olanların bununla ilgili en küçük ÅŸüphede bile ağızlarına geleni söylemelerine bu yüzden ÅŸaÅŸmamak gerekir.
Bütün bu ‘olaya özel’ ayrıntılara karşın, meselenin elbette baÅŸka boyutları da vardır. ÅžiÅŸli’nin en berbat ÅŸekliyle temsil ettiÄŸi anlayışın daha iyi seviyelerinde bir tür kültürel faÅŸizmin açığa çıktığına ÅŸahit oluruz. Olayımızda baÅŸörtüsü ile simgelenen toplumsal ve kültürel farklılıklara yönelik dışlama edimlerinin özünde kendine, kendi seçtiÄŸi hayat tarzının doÄŸruluÄŸuna güven problemlerinin yattığı açıktır. Ancak diÄŸer hayat tarzlarının baskılanmasıyla kendi hayat tarzının korunabileceÄŸine iliÅŸkin ifade edilmemiÅŸ bir aksiyoma dayanır bu tavır ve tutumlar. BaÅŸkasının benimsediÄŸi hayat tarzı, varlığıyla bile tiksinti verir handiyse; içki kokusu taşımayan hayat tarzlarının kötü koktuÄŸunu bile ileri sürebilirler. Bir ‘aynı’ arayışıdır ortada olan; hayat tarzı farklı olan, bu aynılığı ihlal etmekle kalmamakta, bir de üstüne tehdit ediyor sayılmaktadır.
Müellif: Murat Güzel / Star-Açık GörüÅŸ
Henüz yorum yapılmamış.