İsmail Kılıçarslan: Başarısız bir çekim hikayesi
Follow @dusuncemektebi2
Güzel, çok güzel bir plan olsun istiyordum bu. Çünkü benim kusursuz planımdı. Hayatımın planıydı. Benim sefil hayatımın en sefalet dolu anlarından birini kayda geçirmek istiyordum. Olmadı yine de. Oyuncu kız yine başaramadı. Kamerada işler istediğim gibi gitmedi. Işığı tutturamadık.
“SaÄŸdan giriyorsun kadraja. Elindeki bavulu zor taşıyorsun, unutma. Bir iki adım atıp duruyorsun. Sağına dönüp Kızkulesi’ne doÄŸru bakıyorsun. Sonra bavulu yavaÅŸça yere bırakıyorsun. O sırada kamera dönüp yüzünü bulacak. Gözlerin dolacak. Hüzünlüsün. Bir iki damla yaÅŸ göreceÄŸiz. Ardından kamera açılınca bavulu tekrar yüklenip yürümeye devam edeceksin. Anladın mı?”
Anlamamıştı. Anlamadığını anlamıştım. Bu “yüzü güzel hocam” diye getirdikleri genç oyuncu kızların genelinde böyle bir sorun oluyordu. Ne duygudan anlıyorlardı ne oyunculuk biliyorlardı. Üstelik ana babaları, eÅŸleri dostları bu kızlara sürekli “çok güzelsin prenses, bu güzellikle her ÅŸeyi çözersin” dedikleri için mesleklerine saygı duymuyorlar, gerçekten prenses olduklarını düÅŸünüyorlardı.
Kocası yine hapiste makyöz Füsun geldi o ara. Dertlendi: “Hocam, sen ‘hafif makyaj yeter’ dedin ama bu kız rimelinden farına her ÅŸeyi istiyor. Hatta bana ‘bilmiyorsan ben kendim yaparım makyajımı’ dedi. Ben bunu yolarım, uyandırayım.”
“Yolma da, ‘hoca öyle istiyormuÅŸ’ de” diye cevap verip savdım başımdan.
Talihsiz kızdı bu Füsun. Kocası olacak adama dört yıl baktı içerde. Bütün repolarda SaÄŸmalcılar’ın yolunu tuttu. Geceler boyu ‘içerde üÅŸümesin’ diye yünden, tiftikten kazaklar ördü. GörüÅŸ günlerine dolmalar, kurabiyeler, kekler götürdü. Adam içerden çıkınca iki yıl falan iÅŸleri yolunda gitti. Kocası otopark iÅŸi yapmaya baÅŸladı. Bir oÄŸulları oldu. Bu sefer de hop, yaralamadan yaktı infazı herif. 3 yıl yatar aldı yine.
Kızkulesi’nin tam karşısında, elimde çay, aklımda gençliÄŸimin bütün kareleri, makyajın bitmesini, ışığın kurulmasını, kameraların yerleÅŸmesini, trafiÄŸin kesilmesini beklemeye koyuldum.
Yönetmenseniz beklemekle geçerdi hayatınız. GüneÅŸi beklerdiniz, kostümü beklerdiniz, Parliament mavisini beklerdiniz, sanat ekibini beklerdiniz. Ä°ÅŸlerin yolunda gitmesini beklerdiniz. Her ÅŸeyin bir araya gelip aklınızdaki eÅŸsiz planı çekmenin, çekebilmenin hayalini kurardınız. Hayal kurmak için çok geç olduÄŸunu bilerek hayal kurardınız.
O planı asala çekemezdiniz. Bir faÅŸist deÄŸilseniz, sette herkesi zulmünüzle ıhtıran bir diktatör deÄŸilseniz mutlaka bir ÅŸeyler yolunda gitmezdi ve siz, o planı çekememiÅŸ yorgun bir savaÅŸçı olarak dönerdiniz evinize.
Hikâyeniz yorgunluktan ibaret olurdu. BaÅŸkalarının hikâyelerini kendi hikâyenize katarak katlanırdı yorgunluÄŸunuz.
“Çekelim mi hocam?” geldi yönetmen yardımcısından.
Kamera kayda girdi. Oyuncu kıza komut verdim. Elindeki bavulun ağır olduÄŸunu unutarak girdi kadraja. Bir iki adım atmak yerine dört beÅŸ adım atarak kamerayı zor durumda bıraktı. Yönetmen yardımcısı “keselim mi hocam?” diye sordu. Elimle beklettim onu. Kızın duygusunu görmek istedim. Oyuncu kız, son derece eÄŸreti hareketlerle bavulu yere bırakıp bir robotmuÅŸ gibi döndü Kızkulesi’ne. Gözünde bir dolma anı aradı kamera. BoÅŸuna tabii. DeÄŸil en küçük bir dolma anı, küçücük bir hüzün bile yakalayamadı. O noktada kestim.
Güzel, çok güzel bir plan olsun istiyordum bu. Çünkü benim kusursuz planımdı. Hayatımın planıydı. Benim sefil hayatımın en sefalet dolu anlarından birini kayda geçirmek istiyordum.
Oyuncunun yanına gittim. “Bana bak” diyerek girdim konuÅŸmaya, “bu kızın, ÅŸehirde kalması için son ÅŸansıydı o çocuk. Sabah buluÅŸmaya gelseydi birlikte bir hayatları olacaktı. Kız memleketine dönmek yerine o çocukla bir hayat kuracaktı kendisine. Fakat çocuÄŸu gece paketledi polisler. Åžimdi siyasi ÅŸubede elektrik veriyorlar. Fakat kızın bundan haberi yok. Çocuk kendisine âşık deÄŸil zannediyor. Yıkılmış durumda. Åžimdi oraya git ve aÄŸla. Anladın mı beni?”
PrensesliÄŸi yerle bir olmuÅŸ oyuncu kızı hüngür hüngür aÄŸlarken bırakıp set elemanlarına döndüm sonra: “Siz de ÅŸu bavula ışık ağırlığı falan bir ÅŸeyler doldurun.”
Olmadı yine de. Oyuncu kız yine başaramadı. Kamerada işler istediğim gibi gitmedi. Işığı tutturamadık.
Yönetmen yardımcıma dönüp “parçalı çekelim iyisi mi? Hem hayatıma daha çok benzer” dedim. Orada, tam Kızkulesi’nin karşısında, her ÅŸeyin baÅŸladığı yerde iÅŸi bırakmaya karar verdim.
Henüz yorum yapılmamış.